İstişare ne demektir?

Bir konu hakkında danışmak, fikir almak demektir. Birinin bir konuda görüşünü almak demektir. Bir konuda bilen birine fikrini sormaktır.

Bir insan her şeyi bilemez veya doğrusunu bilemez. Onun için insanın yol bir yol göstericiye ve yardıma her zaman ihtiyacı vardır. Cenab-ı Allah insanı yarattıktan sonra başı boş bırakmamış peygamberler ve kitaplar göndermiştir.

Kutsal kitabımız da Al-i İmran suresinin 159. Ayetinde de istişare etmemizi ve danışmamızı emretmiştir. Şöyle buyurur:

-“Yapacağın işler hakkında istişare et” Bu emir işlerin doğru yapılması için gerekli görülmüştür.

Şura Suresi’nin 38. Ayetinde de Müslüman idarecilerden söz ederken: “onlar Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar” buyrulmuştur.

Buna göre aile hayatında, iş hayatında, devlet adamlığında istişare ile işler yürütülecektir. Bu kişiyi katı kurallar koymak ve despot davranmaktan da alıkoyacaktır.

Peygamber (as) alacağı kararlar ve yapacağı işler konusunda ashabı ile hep istişare etmiştir. Çoğu zaman ashabının görüşlerini uygulamıştır.

İnsan, unutkan bir varlıktır. Bazen de yanlış yapar. Onun için istişare etmeye danışmaya bilene sormaya ihtiyacı vardır.
Atalarımız “soran dağlar aşar, sormayan düz yolda şaşar demişlerdir. Soran yanlış yapmaz.

Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle emrediyor:

-“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan idarecilere itaat edin. Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız. Allah ve Resulünün talimatına göre halledin. Bu hem hayırlı hem de netice olarak daha güzeldir” (Nisa:59)

Ezan konusunda ateş yakalım can çalalım diyenler olmuştu. Ezanda anlaşıldı.

-Uhud savaşında düşmanın nerede nasıl karşılanacağı konusunda istişare edildi. Bazıları öldürelim dedi. Bazıları fidye karşılığında serbest bırakalım dedi ve bu ağır bastı.

-Hudeybiye seferinde, Hz. Ebubekir’in fikri ağır bastı, ona göre hareket edildi.

-Bedir’de bir kuyunun dibinde peygamberimiz konaklama talimatı vermişti.

Otuz üç yaşındaki genç sahabi Hubbab bin Münzir, “Ya Resullallah! Burası sana Allah’ın emrettiği, bizim için de ileri gidilmesi veya geri çekilmesi caiz olmayan bir yer midir? Yoksa şahsi görüşünüz neticesinde, bir harp tedbiri olarak mı seçildi? Diye sordu. O:

“Hayır! Şahsi görüş neticesi, bir harp tedbiri olarak seçildi” buyurdu.

Bunun üzerine Hubbab:

“Ya Resulullah! Burada karargah kurmak uygun değildir. Siz, halkı hemen buradan kaldırınız! Kureyş kavminin kuracağı yerin yakınındaki su başına gidip konalım. Ben orayı bilirim. Orada suyu bol ve tatlı bir kuyu vardır. Bir havuz yapıp onu su ile dolduralım. Sonra da müşriklerle çarpışalım. Biz susadıkça havuzumuzdan içeriz. Onlar su bulup içemezler. Zor duruma düşerler.”

“Ey Hubbab, doğru olan görüş senin işaret ettiğindir” buyurdu ve oraya gittiler.

Bir zamanlar krallardan biri mahiyeti ile ava çıkar. Hava bulutlu olduğu için ava devam edip etmemekte kararsızdır. Yakınlarında keçilerini gütmekte olan çoban vardır. Çobana sorar:

-Bugün yağmur yağacak mı? Yağmayacak mı? Söyle bakalım, der:

Çoban başını kaldırıp bulutlara bakar, başını indirip keçinin kuyruğuna bakar ve cevap verir:

-Yağmayacak efendim!”

Kral ve adamları emin bir şekilde ava devam ederler. Bir müddet sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlar. Sığınacak yer de yoktur. Hepsi iliklerine kadar sırılsıklam ıslanırlar. Kral, ellerini kaldırarak şöyle der: Yağ yağmur yağ, akıl hocası çoban, barometresi keçinin kuyruğu olan adama bu az bile…”

Bir gün birinin öküzü başını turşu kurulacak küpün içine sokmuş, çıkaramamışlar. Bütün çabalar boşuna gitmiş. Koşmuşlar akıllı Fatma’ya, durumu anlatmışlar. Akıllı Fatma:

“Öküzün başını kesin demiş.

Koşmuşlar, öküzün başını kesmişler, gene çıkmamış. Tekrar gitmişler: “Çıkmadı” demişler. Bunun üzerine akıllı Fatma:

-Küpü kırıverin demiş.

Gitmişler, küpü kırmışlar. Öküzün başı kolayca çıkıvermiş. Tamam demişler. Demişler ama öküz elden gitmiş. Bizim elde ettiğimiz sonuç da böyle olmuştur.

“Rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.”

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir