İSLÂM’IN İKİNCİ KAYNAĞI SÜNNET

İslâm’ın dört kaynağı vardır. Yani İslâm Dininin dünya ve ahiretle ilgili hükümleri dört kaynaktan elde edilir.Bunlar şunlardır :  

  1. Kitap yani Kur’an-ı Kerim :Kur’an birinci 

Kaynaktır.Her şey Kur’an’da beyan edilmiş , hiçbir şey ihmal edilip eksik bırakılmamıştır. (Nahl :89 + En’am: 38)

  • Sünnet :Yani Hz. Peygamber (as)’ın sözleri,  

yaptığı işler ve sükutları. Cenab-ı Allah , peygambere uymamızı emretmiştir. O’nun hükümlerine razı olmadıkça iman etmiş olmayacağımızı bildirmiştir.( Nisa:65) Bir ayette de:  

“O, kendiliğinden konuşmaz. O’nun konuşması vahiy iledir.” (Necim :3-4)  

  • İcma: Yani din alimi müctehidlerin görüş  birliğine varmalarıdır. Peygamberimiz :”Müslümanların güzel gördüğü şey ,Allah katında da güzeldir.” buyurur.
  • Kıyas : Hakkında âyet ve hadis bulunmayan  bir şeyi, hakkında ayet ve hadis bulunan bir şeyle karşılaştırmak ve ona göre karar vermektir.

            Dini emirlerden sorumlu bir kişinin işleri sayılırken şöyle sıralarız :”Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap,Mübah, Haram, Mekruh ve Müfsid.”

Görülüyor ki Müslüman sünnetten de sorumludur.

            Kur’an’la yetinmek, “Bize Kur’an yeter.” demek, doğru değildir.Sünnete bağlılık ,dini zorunluluktur.Sünneti reddetmek ,kişileri , görüşleri sapık durumuna itmiştir.

            Peygambere uymayı Allah emretmiştir. Kur’an’da :  

  • “Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz , bilin ki Allah kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran :32) buyrulur.

Sünnete uymayı peygamber istemiştir :

  • “Size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettikçe terk edin.” (Müslim : 412) buyurmuştur.  

            Sünnet, Peygamber (as)’ın bize gösterdiği hayat modelidir. Kurtuluş ve mutluluk yoludur. Kur’an’ı anlama ve hayata geçirme yoludur.

            Hz. Ömer (ra) :” Biz, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed’den memnun ve razıyız.”demiştir.  

            Bu bölümde peygamberin sünnetine uymanın önemi ve gereğinden bahsedeceğiz.

            Bu konuda peygamberimizin iki hadisini zikredelim:  

  1. “Benim emanetim veya nehyettiğim bir konuda sakın birinizi koltuğuna yaslanmış olarak “Biz onu bilmeyiz. Allah’ın kitabında ne görürsek, ona uyarız, o kadar.”derken bulmayayım.” (Ebu Davut, Sünnet, 5)
    1. “Her amelin bir coşkusu, her coşkunun da bir gevşemesi vardır.Kimin coşkusu sünnetimden yana olursa o, mutlaka kurtulmuştur.Kimin de istek ve arzusu ve rağbeti sünnet dışına yönelik olursa, o helâk olmuştur.” (Tirmizi , Kıyame :21)  

            Görülüyor ki sünnet, sapıtmanın da sapıtmamanın da ölçüsüdür.  

            Biz bu bölümde sünnete uymanın gereğinden bahsedeceğiz.

            Son zamanlarda sünnet bazı kesimlerde önemini yitirmiştir.Belirli bir kesim de ,sünnete düşman kesilmiştir.Bir kısmı da sünnete karşı ilgisizdir.

            Okumayı, araştırmayı,sormayı ve öğrenmek için çaba sarf etmeyi pek sevmiyoruz.Dinlemeyi ve seyretmeyi çok seviyoruz.Söylenenlerle ve duyduklarımızla yetiniyoruz.Kolayımıza geleni reddetmiyoruz.  

                     Hal     böyle olunca          ,         dinimizi         öğrenme       ve araştırma      zahmetine katlanmıyoruz.En çok ve en sağlıklı bilinmesi gereken din, bilinmeyince , birileri derhal harekete geçiyor, yanlış bilgileri kolayca vererek, boşluğu dolduruyor.  

            İslâm’ı tahrif etmek, Müslümanların inanç ve itikadını bozmak, en önemlisi de Müslümanları  

Ehl-i Sünnet çizgisinden uzaklaştırmak isteyenler, akıl almaz bir gayretle ve destekle hareket ediyorlar. 

            Ne gibi iddialar ortaya çıkardılar ?  

            İslâm’ın ilk günlerinden bu yana Yahudilerin ve bütün hıristiyan âleminin hasmı İslâm, İslâm peygamberi ve Müslümanlar olmuştur.  

            İlk fitne ,Abdullah İbn-i Sebe fitnesidir.  Yahudi asıllı İbn-i Sebe , Hz. Ali’nin peygamber olduğunu , O’na Allah’ın hulûl ettiğini ileri sürdü. Hz. Ali ile Hz. Muaviye’nin arasını açtı. Bu fitne sırasında Kur’an’nın bir kısmını kabul etmeyen Hariciler, daha sonra da “Bize Kur’an yeter.” diyen mu’tezile ortaya çıktı.Bunlar yetmedi, daha sonra da sünneti yok sayan Vahhabilik mezhebi kurduruldu.

*        *        *

            Hz. Peygamberi sağlığında davasından vaz-geçmesi için câzip teklifler ,tehditler, iftira ve zulüm, safha safha denendi.

            Müşrikler, peygamberin şahsı ve aile hayatı ile ilgili yalanlar uydurdular.O’nun okuma yazma bilmediğini, hasta olduğunu, şair ,mecnun, büyücü olduğunu söylediler.”Kur’an’ı O,uyduruyor.” dediler. Peygamberliğine inanmadılar.Cebrail’in yanlışlıkla O’na geldiğini ileri sürdüler. Her şey dediler ama, yalancı diyemediler.  

            Yahudi olmayan peygamberin ,gülünç şekle sokulması ,rezil ve rüsva edecek şeyler uydurulması , dini müesseselerin zayıflatılması, Yahudi protokollerinin emridir.

            Başlangıçta Yahudilerin iddialarını da şöyle özetlemek mümkündür :  

  • “Muhammed başlangıçta yeni bir şey getirmemiştir. Söylediklerini daha önceki dinlerden almıştır.İbadet olarak koyduğu şeylerde daha önceki dinlerde olan şeylerdir. Musa’da ,İsa’da ayni şeyleri emretmişti.”dediler.

            Bundan başka :  

  • Ehli kitabı çekebilmek için , ehli kitaptan kadınlarla evlenmeyi müsaade etti ve Kudüs’e doğru namaza durdu.  
  • Sünnet olmayı, domuz eti yememeyi,kan, leş yasağını, oruç tutmayı aynen yahudilikten aldı, yani insanlara yeni bir şey getirmedi, dediler. *        *        *

         Dini gerçekleri çürütmek, İslâm’ı tahrif etmek talimatı da hıristiyan camiasının ihanet programın-da vardır.

            Hıristiyanlar da :  

  • İsa Peygamberi ,Allah gönderdi.Aslında Müslümanlar İsa peygambere de inanırlar.Onun için peygamberler arasında fark yoktur. Bu yüzden Müslümanların, İsa peygambere de uymaları gerekir.
  • Muhammed’e atfedilen hadisler Emeviler zamanında uydurulmuştur.  
  • Hıristiyan müsteşrikler:” İslâm’ın esası Kur’an’dır.İnsanlara Kur’an yeter, hadislere ihtiyaç yoktur” dediler.   

            Bahâilik gibi sapık mezheplerde, hadislere itibar etmedi ve Kur’an’ın ebedîliğini kabul etmediler.Ve dediler ki , “Yahudi ve Hıristiyanlar Kur’an’ı bozdu.”

Gelelim günümüze :  

  • Kendini peygamber yerine koyan bazıları, “Mesihim, çıplak uyarıcı, Mehdiyim, Nebiyim.” dedi. Kur’an’la yetindi. Hz. Peygamberi,sünnetini ve hadislerini yok saydı.Kendilerine vahiy geldiğini iddia etti. Onlarda müsteşrikler ve mutezile gibi, “Bize Kur’an yeter.”dediler.  

            Değişik bazı iddialar da şöyle :              

  • İnsana akıl yeterlidir, İnsanın peygamberin rehberliğine ihtiyacı yoktur.
  • Allah’la kul arasına peygamber giremez.  
  • Peygamber görevini tamamlamıştır.  
  • Peygamberde bir insandır.  
  • Peygambere uymak şirktir.  

            Sünnet namazlar kılınmamalıdır. Sünnet namaz kılan peygamber için kılmış olur ki , şirke girer.  

  • Sünnetler tekrar gözden geçirilmelidir.
  • Namaz, Allah’ın emrettiği kadardır. Cuma, iki rekattır.  
  • Bir insanın Allah’ı sevdiği ,bağlandığı gibi peygamberi sevmesi ve bağlanması, kula kulluk olacağı için şirktir.
  • Bazıları da :”Hz. Peygamber şöyle buyuru yor.” denilince :”Bırak sen onu, Allah ne buyurmuş sen, ona bak. Bize Kur’an yeter.”diyor.
  • Bazı çevrelerde : “Hadisler uydurmadır. Aradan 15 asır geçti. Hadisleri şeytan bozdu. Allah Kur’an’ı koruyacağını bildirdiği halde ,”hadisleri koruyacağım” dememiştir.Sonra hadisler doğru tespit edilmemiştir.”diyorlar.

*        *        *

            Bir adam tuvalette şiir yazmış, arkadaşına :  

  • Bak tuvalette şiir yazdım, dinle, demiş ve okumuş.  

Arkadaşı :     

  • Kokusundan belli, demiş…  

Bu sözlerinde ne koktuğu belli… Ama bir çokları bunun farkında değil.Olay o kadar basit değil.Bütün bu sözlerin altında İslâm düşmanlığı yatıyor.Geçmişteki iddialarla bugünkü iddialar arasında hiçbir fark yok.Söz farkı da yok, manâ farkı da yok.  

Bu sözlerde asla iyi niyet de yok.

“Bize Kur’an yeter.” diyenler, Kur’an’a bağlı ve Kur’an’a saygı gösterenler değil.Hedef, fitne sokmak, İslâm’ı bozmaktır.

Daha dün ezan, Türkçe okunsun, namaz Türkçe kılınsın ki, anlaşılsın diyenler,namaz kılan ve Kur’an’ı anlamak isteyen kimseler değildi. Namaz, ezan Türkçe olsa, namaz kılacak insanlar değildi.

Bugün değerini yitirmiş bir sünnet, anlamsız bir hadis yoktur.Peygambere uymadan ,sünneti yaşamadan gerçek Müslüman olunmaz. Bugün Hz.Peygamberin sünnetine ve Kur’an’ı açıklayan hadislerine , cahiliye toplumundan daha çok muhtacız…  

Bugünkü iddialar, peygamberi saf dışı etmek isteyen Ebu Cehillerin ,Ebu Leheplerin söylediklerinden farksızdır… Kim bu iddia sahipleri ?  

Bazıları İslâm’ı bilmeyen ve İslâm’ı doğru anlamayan kimselerse de , ekseriyeti İslâm düşmanıdır. Biraz önce ifade ettiğim gibi, bu iddialar yeni değildir.Sürüp gelen düşmanlığın devamıdır.  

Salman Rüşti, Teslime Nesrin ne maksatla ortaya çıkarıldıysa, sahnedekilerde ,daha önce sahnelenen ayni oyunu oynayan kimselerdir.  

Bunları ve fikirlerini kimlerin sahip çıktığına bakın…

Bunlar biraz menfaat toplamak, biraz ilgi görmek, sosyetenin ve laik kesimin gözdesi olmak isteyen kimselerdir.Bazılarının ünvanları da olabilir, bilgileri de olabilir. Böyle olunca,hata yapmaz değil. Allah bir insanı sapıtmasın.Şeytan’ında bilgisi çoktu, meleklere hocalık yapıyordu.Ama ne oldu ? Allah’a isyan etti, iş bitti.Lânetlendi, aşağılandı. İslâm düşmanı ve Müslüman düşmanı oldu…

Sapıklığın kaynağı, Peygambere uymamaktır. Hz.Peygamber:  

“Size iki şey bırakıyorum.Onlara uyarsanız sapıtmazsınız. Onlar Kur’an ve sünnetim.”demiştir. Sünnetin terki ve Kur’an’dan ayrı tutulması sapıklıktır.  

Kur’an’da böyleleri için Allah’ın emri şudur :  

“Onlardan ölmüş olan hiç birine asla namaz kılma.Onun mezarı başında da durma.Çünkü onlar Allah ve Rasûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.” (Tevbe :

84)  

Hadisler Nasıl Tespit Edildi ?  

Sünnet Nedir ?  Hz.Peygamberin Kur’an dışındaki söz ve davranışlarına sünnet denir. Kur’an’dan sonra ikinci kaynaktır.

Bugün elde önceki peygamberlerin getirdiği veya onlara ait hiçbir şey yoktur. Dinlerine çok bağlı olan Yahudiler bile peygamberlerinin mezarını bile

bilmezler.Âsâsının bile sahibi değillerdir…

İslâm’da ise Allah’ın vahyi, aynen muhafaza edilmiş ;Hz. Peygamberin sünneti de titizlikle, kılı kırk yararak tespit edilmiştir.Hz.Peygamberin, Müslümanlara bıraktığı Kur’an ve sünnet emaneti ,günümüze kadar noksansız korunmuştur.

Hz.Peygamber, bir müddet Kur’an ayetleri ile karışmaması için hadislerin yazılmasını yasaklamış ,bu tehlike ortadan kalkınca ,yasak ortadan kalkmış, şahitleri ile beraber nakledenlerin adları ile tespit edilmiştir.

Hatta bir çokları sevaba nâil olabilmek için hadisleri ezberlemiş ve nakletmiştir…

Hz.Peygamberin:  

  • “Sünnetimle amel etmeyen benden değildir.” (İbni Mace,Nikah :1) buyurması

Müslü-manların sünnete sarılmalarını sağlamış,

  • “Bana yalan yere kim bir hadis isnad ederse ,ateşte yerini hazırlasın.”(Buhari,İlim:38) hadisi de titiz olmalarını gerektirmiştir.

Hadislerin toplanmasındaki Müslümanların gösterdikleri titizliği anlatması bakımından bilinen bir olayı nakletmek isterim:Günlerce yolculuktan sonra İmam-ı Buhari,kendisinde bir hadis olduğu söylenen birini bulur.Fakat o anda adam ,kaçan atını yakalayabilmek için boş avucunu uzatıp hayvanı yakalamaya çalışmaktadır.O anda İmam-ı Buhari geri döner.Neden hadisi almadığını soranlara şöyle der :”Bu adam avucunda bir şey olmadığı halde, varmış gibi yaparak hayvanı aldatmaya çalışıyor.Bu adamın sözüne güvenilmez, ola ki bana da yalan söyler.”demiştir.  

Hadis toplayanlar şahitleri,senetleri ile kılı kırk yararak hadisleri toplamışlardır.  Kaynak gösterilmeden hadis diye uydurulan birkaç söz, hadislere gölge düşürmemelidir.

Saldırı için bahane olmamalıdır.  

Peygamberin sünneti  yeni tespit edilmemiştir ki, sünnete şüphe girsin. Hz.Peygamber sağken Müslümanlar ona uydu. Dört halife devrinde onlara uyuldu.Daha sonra Kütüb-ü Sitte adı ile peygamber sünneti, altı kitap halinde toplandı.Hz.Peygamber, Veda Hutbesi’nde de Müslümanlara şöyle demiştir:  

“Size iki şey bırakıyorum.Onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe sapıklığa düşmezsiniz. Onlar, Allah’ın kitabı Kur’an ve sünnetimdir.”  İslâm bir bütündür.Farz, Vacip, Sünnet, nafile, haram ve helâli ile bir bütündür. Kur’an’ı kabullenip sünneti yok sayamayız. Sünneti, Kur’an’dan ayıramayız.

Peygamber efendimizin, mucize olarak gelecekten haber veren bir çok hadis-i şerifleri vardır.Bunların çoğu (uydurma hadis çoktur, Kur’an okuyalım) diyenlerin çıkacağını bildirerek : (Bir zaman gelir , beni yalanlayanlar çıkar.Benden bir hadis söylenince ,” Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak Kur’an’dan söyle” der,) buyurdu.

Hz.Peygamber şöyle bildirir :  

“Kıyamet gününde kurtuluş için farzlara bakılır,onlar yeterli değilse vaciplerle tamamlanır. Oda yetmezse sünnete bakılır, sünnetle eksiklik tamamlanır.Oda yetmezse nafilelerle eksiklik tamamlanır, kurtuluş sağlanır”

Bir kutsi Hadiste: “Kulum bana nafilelerle yaklaşır.”buyrulmuş,sünnetlerle beraber nafilelerin de terk edilmeyeceği bildirilmiştir.

Hadislerle ilgili ilk şüpheyi, mutezile başlatmıştır.Halbuki hadisler emsali görülmemiş bir titizlikle derlenip toplanmış ve muhafaza edilmiştir. Sağlam senet ve kişilere dayandırılarak,hadisler kayda geçilmiş, güvenilmeyenlerin nakillerine iltifat edilmemiştir.

Peygambere olan sevgi,bağlılık,onun hadis-lerine olan ilgiyi de arttırmıştır.  

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir