İslam’ı Yaşamak İçin Kur’an Yeterli mi?

Şunu iyi bilmek gerekir ki, sünneti devre dışı bırakıp ,yalnız Kur’an ile amel etmek mümkün değildir. Çünkü dinin her hükmü Kur’an’dan öğrenilemez. Bazı emir ve yasakların ayrıntıları da Kur’an’da geçmez.

Kur’an’ı hayata geçiren Hz. Peygamber (AS)’dır.O, dinin nasıl yaşanacağını öğretmiştir. Allah, Müslümanlar için örnek olarak Allah Rasûlünü göndermiştir.

Sünneti red etmek, hadisleri kabullenmemek  

“Sadece Kur’an yeter” demek, Allah’ı inkarla, Kur’an’ı redle ayni manâya gelir.Çünkü Allah Kur’an’da Peygambere uymayı emrediyor. O’na uymadığımız zaman sapıtacağımızı bildiriyor.

            “Bize Kur’an yeter” sözü ilk anda güzel gibi gelir. Kur’an’a bağlılığı akla getirir.Biraz düşünülürse, kurnazca gizlenen art niyet ortaya çıkar.Oda ; Hz. Peygamberi ve sünnetini reddetmektir.  

            Bu, “Allah’a ulaşmak için Peygamberin aracılığını kabul etmem” diyenlerle aynidir.  

            Aslında bunlara en güzel cevabı Kur’an veriyor :  

            “Ey Habibim de ki ; Eğer siz Allah’ı seviyor-sanız, bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran :31)  

            Mutezile ve Müsteşriklerde Peygamberi devreden çıkarabilmek için “Bize Kur’an yeter” demişlerdir.Bugün de aynısı söyleniyor.  

Kur’an’ı anlamak da tek yol, sünnettir. Sünnetsiz Kur’an anlaşılmaz.

            Bugün sünneti terk yarın vahyolunan Kur’an’a itiraza varacaktır.  

            Kur’an bize yeter, diyenler samimi değillerdir.Samimi olmadıkları gibi Kur’an’a bağlı kimselerde değildir.  

  • Kur’an’ı en iyi , en doğru anlayan kim ? Peygamberimiz.  
  • Kur’an’ı en iyi, en doğru anlatan kim ? Peygamberimiz.  

            Peki Kur’an’ı açıklayan Peygamberin sünnetini devreden çıkarırsak Kur’an anlaşılır mı ?  

            Dinin kaynağının Kur’an olduğu görüşüyle sünneti hafife alanlar çıkmıştır.Nitekim İmran b. Husayn’ın bulunduğu bir mecliste adamın biri : “Bana Kur’an’da bulunmayan şeylerden bahsetmeyin.”deyince O : “Sen ahmak mısın be adam ? Öğle namazının dört rekat farzını Kur’an’da bulabilir misin ?” diye çıkışmıştır.Allah Rasûlü : “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle namaz kılın !” (Buhari,Ezan :18) buyurarak sünnet uygulamasına dikkat çekmiştir.

            Abdullah İbni Ömer hazretleri seferî iken Resûlullah’ın sünnetine uyarak dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmıştı. Emevîlerin Horasan valisi Ümeyye İbni Abdullah ona itiraz etti. Beş vakit namaz ile korku namazı Kur’an’da var ; ama sefer namazı Kur’an’da yok, dedi.İbni Ömer hazretleri ona şunları söyledi : “Bak yiğenim ! Biz doğru yolu yitirmiş ve hiçbir şeyden haberi olmayan kimseler iken Allah Teâlâ bize Muhammed (SAV)’i peygamber gönderdi ; bize her şeyi O, öğretti.Dört rekâtlı farz namazları seferde iki rekât kılmamız gerektiğini yine ondan öğrendik.Biz onda ne gör-müşsek aynen uygularız.”(Nesâi, Salât 3, Taksîru’s – Salât 1)  

            Ashab-ı Kiram, gözü kapalı Peygambere uymuş, böylece kurtulmuş,böyle cennetlik olmuş, böyle altın çağ yaşamıştır.

            Bir örnek :  

            Peygamber aleyhisselâm ashâbına temiz ayakkabı ile namaz kılabileceklerini söylemişti.Bir gün namaz kılarken Resûllah’ın pabuçlarını çıkarıp sol yanına koyduğunu gördüler. Sahâbîlerde öyle yaptılar.Namazdan sonra Allah Rasûlü, ashâbına dönerek “Namazda ayakkabınızı niye çıkardınız ?” diye sordu. Onların cevabı hazırdı :”Sen çıkarınca biz de çıkardık.”dediler. Resûl-i Ekrem onlara, namaz kılarken Cebrâil aleyhisselâm’ın geldiğini ; ayakkabısının kirli olduğunu haber verdiğini ; bunun üzerine ayakkabısını çıkarmak zorunda kaldığını söyledi.” (Ebû Dâvûd, Salât 88 ; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 20,92)  

            Kur’an’ı açtık, Fatihadan sonra Bakara Sûresi, üç harf var, daha ilk ayet. Ne bu ? anla ve anlat bakalım.  

            Mâida Sûresi 90 :İçki haram. İçki içene verilecek ceza yok.O, sünnetle tespit edilmiştir.

Mâida Sûresi 38 :Hırsızlık yapanın elleri kesilecektir.Fakat ceza gerektiren hırsızlığın ne olduğu, ellerin nasıl kesileceğini, sünnet açıklığa kavuşturmuştur.

            İmam Şafi bir gün Mescid-i Haram’da oturmuş sohbet ediyordu.”Bana soracağınız her şeyin cevabını Kur’an’dan verebilirim.”dedi.Orada bulunanlardan birisi :”İhramda iken eşek arısı öldürmenin hükmü nedir ?”diye sordu. İmam: “Bir şey gerektirmez.”diye cevap verince soruyu soran, “Bu Allah’ın kitabının neresinde var ?”dedi. İmam Şafi, “Resul size ne getirmişse onu alın.Neden de yasakladıysa ondan sakının.”ayetini peşinden de konuyla ilgili hadisi şerifi senediyle birlikte okuyarak meseleyi çok güzel bir şekilde açıkladı.

            Bugün “Kur’an yeter” diyenler, ileride başka şeyler söyleyeceklerdir.

  • Kur’an’ın manevi zevkinden mahrum olan bazı kimseler :”Kur’an’ı kuru kuruya okumak neye yarar, ne anlıyorsunuz ki ?…”diyor.
  • Bugün sadece meâl okuyanlar, yarın : ”Bana da bu vahyolundu”, diye kendi kitaplarını ortaya çıkaracaklardır.
  • Hadislerin çoğu Kur’an ayetlerini açıklayıcı durumda iken, sünneti yok sayanlar, ayetleri yanlış yorumluyorlar.
  • “Bize Kur’an yeter.” diyenler, “Hiç bir şeyi eksik bırakmadık.” (nahl :89) ayetini, delil gösteriyorlar.Evet Kur’an’da her şey var, ama özü var. İzahı gerekir.Bir de vahiy sadece Kur’an’dan ibaret değil ki, “sünnete gerek yok” densin. Bu ayet, “Dünyayı dengede tutan hiçbir şeyi eksik bırakmadık” anlamındadır.
  • Sadece meâl okuyanlar,kasıtlı öyle kelimeler kullanıyorlar ki, meseleyi yanlış yere çekiyorlar. Kısacası :  
  • Kimse Kur’an’ı, işine geldiği gibi açıklayamaz, yorum getiremez, bana göre diyemez. O zaman herkese göre din olur, dinî hayat olur ki, istenilen de bu olsa gerek.  
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir