İSLÂM’DAN ÖNCEKİ TOPLUMLARDA DURUM

Kaynaklar incelendiği zaman ilk çağlardan beri hemen hemen her toplum da çok değişik evlenme şekilleri görülecektir. Bu evlilik şekillerinin başında ise, çeşitli sebeplerle erkeğin “polygamie” denilen birden fazla kadınla evlenmesi gelir.

Şimdi çeşitli toplumlarda cereyan etmiş olan evlilik şekillerine bakalım:

Eski Mısır hukukunda erkeğin bazı hallerde birden fazla kadınla evlenmesine müsaade edilmiştir. Erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesine müsaade edilmesinin birinci nedeni: Firavun’un erkek çocuklarını öldürttüğü devirlerde uzun zaman erkeklerin sayılarının az olup, kadınların çokluğu olmuştur. Firavun’un emri ile erkeklerin öldürülmesi sonucu, kadınlarla erkekler arasında denge bozulmuş, hayatta kalan erkeklerin çok kadınla evlenmesine zorunlu olarak müsaade edilmiştir.

Babil Hukuku’nda da Hamurabi Kanunlarına göre kadının hastalıklı veya kısır oluşu gibi hallerde erkek, ikinci, üçüncü, evliliğini yapabilirdi. Hatta bununla da yetinmeyip resmen odalık alabilirdi.

Roma Hukuku ise açıkça çok evliliği müsaade ediyordu. Roma’da kadın kiralama ve eş değiştirme adetlerinin yanında erkek istediği kadınla, kadın da istediği erkekle dilediği kadar nikâhsız yaşayabilirdi. Hatta İmparator Valentiyen, erkeklerin arzu ettikleri kadar kadın alabileceklerini ilan etmişti. Ayrıca Roma’da çok kadınla evlenmek güzel adetlerden sayılırdı.

Çin Hukukunda şayet erkek zengin ve itibarlı bir kişi ise dilediği kadar kadın alabilme hakkına sahipti.

Manu Kanununa göre ise, erkek kendi sınıfından ancak bir kadın alabilirdi. Fakat diğer sınıflardan dilerse, evli olduğu kadının üzerine başka kadınlar alabilirdi. Eğer erkek üst sınıflardan biri ise, kendi sınıfından olsun, diğer sınıflardan olsun dilediği kadar kadınla evlenebilirdi.

Sasani’lerde durum daha değişikti. Bir erkek başka kadınlarla yaptığı evliliğin üzerine kendi anne ve kız kardeşi ile de evlilik hayatı yaşayabilirdi.

İran’da, Hindistan’da, İsrail’de çok evliliği yasaklayan bir hüküm yoktu. Hatta buralarda kadının yaşaması, erkeğin yaşamasına bağlı idi. Bilhassa Hindistan’da kocası ölen kadın, ya yakınları tarafından yakılır ya da kadın kocasına bağlılığını ispat edebilmek için kendi kendini yakma durumunda idi. Yahudilerin şeriat kitabı Talmut’ta erkeklerin çok kadınla evlenmesine hiçbir şekilde mani bir hüküm yoktu. Ancak erkek aldığı kadınların yeme, içme gibi maddi ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu tutulmuştu.

Atinalılar, Lidyalılar ve Trakyalılar gibi toplumlarda kadın satılıp alınabildiğinden, varlıklı olanlar diledikleri kadar kadın satın alabilirdi. Bunları istediği zaman da satabilirdi. Hatta Atinalılar ve Ispartalılar da kadının aynı anda birden fazla erkekle evlenme hakkı bile vardı.

Yakın zamana kadar bugünkü Batı ülkelerindeki durum da bundan pek farklı değildi. Batı ülkelerinde çok evlilik ve değişik şekillerde evlenme geleneği hiçbir kurala bağlı olmadan uzun zaman devam etmiştir. Erkekler, oğlancı veya homoseksüel olmadıklarını ispat etmek için normal evliliklerinin dışında birkaç tane metres tutarlardı. Maddi durumu pekiyi olmayan ve sayıları 10’a kadar varan birçok erkek de bir tek kadınla evlilik hayatı yaşayabilirlerdi. Bu evlilikten doğan çocuğun gürbüz ve güzel olması halinde hepsi ona sahip çıkardı. Bazı erkekler ise çocuklarının daha gürbüz olması için eşlerini güçlü, kuvvetli erkeklere sunarlardı.

Bunların yanında fakir erkekler paralarını birleştirip bir tek metres tutarlardı. Bu çokça görülen adetlerdendi. Bunun için Batı’da şapka ve baston taşıma zorunluluğu vardı. Ortaklardan sıra ile kadının yanında kalanlar erkekler, içerde kaldıkları müddetçe kapıya şapkalarını veya bastonlarını asıp diğerlerine içerde olduklarını ifade ederlerdi.

Bugün ise Batı’da çok evlilik resmen yasaktır. 17.yüzyılda çıkarılan kanunla yasaklanmıştır. Ama bu tatbikatta tam uygulanamamıştır. Çıkarılan kanunla Batı, çok evliliğe karşıdır ama çok karılı, çok kocalı olmaya, metres hayatı yaşamaya karşı değildir. Bir örnek verecek olursak: 1975 yılında Amerikalı Alex Joseph, gazetelerde çıkan resim ve haberlere göre dokuz kadınla nikâhsız olarak beraberce yaşadıkları açıklanmıştır.

Geçmişte olduğu gibi bugün de Batı’da kadın olsun erkek olsun istediği kimselerle düşüp kalkabilmektedir. Resmen birden fazla evlenilmese de gayri resmi evlenilmektedir. Sevgilisini evlatlık olarak alma, metres edinme, dostluk, arkadaşlık adı altında beraberce yaşama durumları salgın hastalık halini almıştır. Yani Batı’lı kadın ve erkeklerin ilişkileri dörtle bile kalmamaktadır. Kadın olsun erkek olsun dilediğince ilişki kurabilmektedir. Bekârete itibar eden azdır. Çocuk yaştaki kızlar, istediği erkekle ilişki kurmakta serbesttir. Homoseksüelliğin serbest bırakılması için erkekler sokaklarda yürümekte, kilise erkekle erkeğin nikahını kıymakta, fahişeliğin resmileştirilmesi için kadınlar sokaklara dökülmekte ve bu konuda kanun teklifleri verilmektedir. Dr. Annie Besant, bu konuda şöyle diyor:

“Bir tek kadınla evlilik, Batı da sözde kalmıştır. Hakikatte mesuliyetsiz bir teaddüd-i zevcat usulü alıp yürümüştür. Erkek metresinden bıkınca başından savar. Oda tedricen kaldırım yosması haline gelir. Zira onun ilk aşkının gelecek için hiçbir mesuliyet duygusu yoktur. Zavallı metresin durumu çok zevceli bir aile yuvasında mevki sahibi bir annenin durumu ile kıyaslanmayacak kadar kötüdür. Batının büyük şehirlerinde geceleri sokakları dolduran binlerde zavallı kadını gördüğümüz zaman gerçekten hissediyoruz ki, teaddüd-i zevcata izin verdiği için İslam’ı kötülemek, Batılıların ağzına yakışmıyor. İğfal edilmiş, sığınacak bir yerden ve sevgiliden mahrum, gayri meşru çocuğu ile sokağa atılmış, yoldan geçenin zevkine kurban ve herkesin hakaret ve nefretine maruz kalmış bir halde yaşamaktansa hürmet görerek bir aile yuvasında yaşamak bir kadın için çok daha iyi, çok daha mesut ve çok daha muhterem bir durumdur.” (İlimden Felsefeden Dine Sayfa: 77-78)

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir