İSLAM’DA DEVİR ISKAT VAR MI?
Oruç, yemin, adak, zıhar, ihramlı olduğu halde yasağı çiğnemenin ve yanlış yere adam öldürme kefareti, birde ödenmemiş borçlar, zekatlar ölenin ardından ödenir, buna ihtilaf yoktur.
Birde kılınmamış namazların kefaleti meselesi vardır.
-Ölmeden önce mazereti nedeniyle göz ucuyla da olsa kılınmamış namazlar için vasiyete gerek yoktur, fidye verilir.
-Namaz kılmamış olan için malının üçte birinden vasiyeti gerekir. 6 Vakit üzerinden fidye verilir ve Allah’ın affı için niyazda bulunulup, ümit edilir. Fidye miktarı, oruç fidyesi kadardır. (Bir fidye bir fakirin günlük yemek masrafıdır.)
-Eğer olan namazları için vasiyet etmediyse, mirasçıların fedakarlığı ile ıskat-ı salat yapılır. Kabulü için dua edilir.
-Hayatta iken namaz için fidye verilmez.
Bir insanın mirasçısı yoksa paranın tamamından fidye verilir.
-Burada anlamsız şekillerle azıcık parayı kucaktan kucağa atmanın bir anlamı yoktur. Hileli ve aldatmalı yollara başvurmamak lazımdır. Gerçekçi olması lazımdır.
-Hanefiler, namazı oruca benzetmişlerdir. Hatta namaz oruçtan daha önemlidir. Kaza imkanı yoksa fidye verilir, kabulü ümit edilir derler. “İnşallah yeterli olur” diyenler olmuştur.
Hud 114. “Şüphesiz iyilikler kötülükleri yok eder.” buyurulur. Para, ihtiyaç sahiplerine gitmesi lazımdır.
-Eğer ölenin malı yoksa, mirasçılarda fakirse affı için dua ediverirler.
-Fidye verip kurtulma düşüncesi ile terk edilen namazın fidyesi olmaz.
Birde: “Fidye yoktur.” “ıskat-ı salat yoktur” demek, geride kalanları bundan men edip, ölüyü mahrum etmek de doğru değildir, vebal vardır. Çünkü yapılan her iyilik ölüye ulaşır. Kabulü Allah’ımıza aittir.
Yapılan iş yararlı bir iştir, hayra vesile olur. Fakir fukara faydalanmış olur. Ölen için affa sebep olabilir.
Hayatta iken namaz kılmayıp, fidye verilsin de ödensin istemek ne kadar yanlışsa, ölen zenginin ardından sağken kılmadığı namazları için fidye verip borçtan kurtarılma çabaları da boşunadır. Fidye, özürlü olarak kılınamayan namazlar içindir. Keyfi kılınmayanlar için değildir.