İSLAM VE MÜZİK

İslam dininde düğün, sünnet ve bayram gibi sevinçli hallerde ve günlerde, erkek erkeğe, kadın kadına oynamak, sevinç göstermek, çalgı aleti çalmak da bir sakınca yoktur.

Peygamber Efendimiz tef çalınmasına müsaade etmiştir.

Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde:

“İçki içip davul ve çalgı aletlerini çalmak yüzünden ümmetimin bir kısmı mahvolacaktır” buyurmuştur.

Demek oluyor ki, insanın şehvetini, nefsi arzu ve isteklerini tahrik etmeyen eğlence ve müzik caizdir. İnsanın şehvet arzularını tahrik eden, çılgınlıklara, meşru olmayan şeylere meylettiren müzik ve sözler de caiz değildir.  

Bugün nereye giderseniz gidiniz, müzik sesi duymamak hemen hemen mümkün değildir. Müzik aletleri de, müzik çeşitleri de çoğalmıştır. Bunların caiz olanla, caiz olmayanı, müspet tesir bırakanla, olumsuz etki yapanı, bir birinden ayırmak zorundayız. Müzik, bir bıçak gibidir; iyi yönde kullanırsanız iyi olur, faydalanmış olursunuz. Müzik de böyledir. İsterseniz öyle bir müzik dinlersiniz ki, bedeniniz rahatlar, ruhunuza da gıda olur. Başka bir müzik dinlerseniz, sinirleriniz harap olur, çıldıracak hale gelirsiniz, strese düşer, şehvetiniz kabarır, taşkınlıklar yaparsınız. Yani insanın dinlediği müziğin sağlığı, davranışları ve dünya görüşü üzerinde son derece etkisi vardır. Müzik, muhtevasına ve icra edilişine göre insanın fiziki ve ruhi yapısı üzerinde etkisini gösterir.

Haramlığı ve helâlliğine gelince: “Müzik müziktir. Haramı helâli olmaz” denemez. Meselâ; şarap da sirke de üzüm suyudur. Biri faydalıdır, gıda olur, soframızı süsler, biri de insanı aptallaştırır. Yapılmayacak delilikler yaptırır, insanın hayatını söndürür. Bunun için biri haramdır, biri de helâldir.  

İslam’ın ölçülerine göre şehvet uyandıran, şehvet duygularını coşturan, insanı gaflete götüren, uzun süre meşgul eden, tembellik veren, uyuşurucu, alkol gibi alışkanlıklar kazandıran, ümitsizliğe, karamsarlığa götüren, dans gibi kötü oyunlara yardımcı olan müzik de, müzik aleti de haramdır.

İnsanı teskin eden, iyi duygular veren, insanî, millî ve yüksek duyguları harekete geçiren müziğe kimsenin diyeceği bir şey yoktur. Bugüne kadar kopuza, Yunus’un sazına, Mevlana’nın neyine, mehter müziğine, Süleyman Çelebi’nin mevlidine, ilâhilere, kasidelere, ezgilere millî manevî duyguları canlandırdığı için karşı çıkan olmamıştır. Çünkü bunlarla kim kötü duygulara kapılır ki, karşı çıkılsın?

Hicret esnasında kadınların “Talaal bedru..” diye başlayan nağmelerine Allah Rasulü müdahale etmemiştir.  

İslam dini müziğe karşı değildir. İslâmda müziğin ilk nüveleri Kur’an-ın ahenkli ve güzel bir biçimde okunuşu ile ortaya konmuştur. Bilal-i Habeşi’nin okuduğu ezan sesleri ile dini musiki başlamıştır.

Bugün güzel bir sesle okunan ezan, Kur’an, mevlid, tekbir, salavât, ilâhi… karşısında haz duymamak, etkilenmemek, mümkün müdür? Bugün İslam’la şereflenen bazı yabancıların içindeki buz kütlelerini eriten nedir? Okunan bir ezan, okunan Kur’an değil midir?

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir