İNTİHAR VE SEBEPLERİ

  • Geçim dar, sefalet diz boyu…
  • İlişkiler bozuk, herkesin cinleri tepesinde…
  • Ahlak zayıf, maneviyat yok, kalpler dar, asap bozuk…
  • Aileler dağılmış; İlgi, sevgi, görev bitmiş…
  • Toplumda merhamet yok. “Acıma acınacak hale gelirsin”, “Merhametten maraz doğar” denilip geçiliyor, köpeğe acıyanlar, sefalet içine düşmüş insana acımıyor…
  • İçki, kumar, fuhuş intihar ettiriyor…
  • Ortada hak hukuk anlayışı kalmamış. Adaletsizlik diz boyu…
  • İnanç tatile çıkmış. İnançsızlık bunalıma düşürüyor, bunalım intihar ettiriyor.  –         Haya insanları, insanlar hayayı terk etmiş. Allah’tan da kuldan da utanılmıyor.  
  • Zevkler hep boş ve geçici, dünya hayal dünyası…
  • Baba hovarda, ana teşhircilikle meşgul.

Kısaca bu manzaranı sonu bunalım, depresyon ve intihar… kokuşmayı önleyecek tuz kokmuş, problemi önleyecek olanların kendileri problemli. “Dağ adamı hasta eder sağ adamı”  demişler.  

Bu yolun son durağı intihar. Yeter diyenler, canı burnuna gelenler, ölsem de kurtulsam diye düşünenler, insanlarla kavgalı olanlar, kalbi kararan, içi daralanlar, hayattan zevk almayanlar bu konuyu okuyacak.

İntihar bir çoklarının kapısında. İntihar etme noktasına gelebilir. Acı çekmek ve acı çektirmek istemeyenler için bu konuyu kaleme aldım.

Son günlerde toplumda sıkıntılar, bunalımlar haddinden fazla arttı. Yani intihar mevsimi geldi diyebiliriz.

İnsanımız, hiçbir şeyi hoş görmüyor. Çabuk kızıyor, hiçbir sabır, tahammül gösteremiyor. Yaşama azmi, yaşama gücü kalmadı.

İnsanımız, Allah’ın her şeyle kendisini imtihan ettiğini düşünmüyor. İdeal yok, kendisi için hayırlı bir ömür niyazında bulunmuyor. Sıkıntılar karşısında intihar edip kurtuluvereceğini zannediyor. “Yetti, bitti” diyor.  İntihar, moda oldu. Hele önümüzde havalar ısınıyor. Bir de dönem sonu geliyor. Onun için her an herkese bir şeyler olabilir. Aileler sıkıntıda, bağlar zayıf.

Gençlerin gittiği yol, yol değil, yaptığı iş, iş değil. Yüzünü güldürmez, çevresinin de yüzünü ağartmaz. Ahlak anlayışları zayıf, kendilerini koruyacak manevi atmosferden yoksun. Ailelerine pamuk ipliği ile bağlı. Medya, müstehcenliği, kötü haberleri ve yanlış yönlendirmesi ile tahrik edip durur. Hele her gün intihar gösterileri ve teşhirciliği ile “Sen de… Sen de” deyip duruyor. Her çaresiz, her problemli intiharı tehdit vasıtası olarak kullanıyor. Dama çıkıyor. “Atlarım, atlıyorum” diye etrafa mesajlar gönderiyor. Çoğu, şov yapıyor.  

Biri ağır yük taşıyormuş, sırtındaki ağır yükü bırakmış: “Allah’ım, şu canımı al artık” demiş. Allah Azrail’i göndermiş. Azrail’i gören adam şöyle demiş: “Şu yükümü biraz kaldırıver de yoluma devam edeyim.”

Yaşamak güzel. Ama hayatın temizini, iyi taraflarını yaşamak güzel.

Her insan yaşamak ister. Ama bazılarının seçtikleri hayat tarzı çekilmez oluveriyor. Bazıları da, eksik bıraktığı şeyler yüzünden bunalıma düşüyor, istenmeyen sonla hayatını noktalıyor, ebedi hayatını da karartıyor.  

İntiharın, insanın inancı ve inancını yaşaması ve içinde yaşadığı aile hayatı ile yakından ilgisi vardır. Bu gün inançlı ve mutlu olanlar intihar etmiyor.  

Ayrıca intiharın, insanın alışkanlıkları, arkadaş çevresi ile de yakından ilgisi vardır.  

Bir de hayatı, dünyayı boş vermişlik de bir intihardır.  

“İntihar, insanın öfkesinin içine gömülmesidir…” derler.  

İlk intihar bizde Tanzimat’ta görülmüştür. Türklerin din değiştirmesi teklifinde bulunan Beşir Fuat, bileklerini keserek intihar etmişti. Daha sonra kültürümüzden, inancımızdan uzaklaştıkça intihar olayları da arttı. Bugün yine de aile yapımız ve inancımız nedeniyle dünyada son sıralarda olduğumuz da söylenebilir.  

Bugün daha çok gizli intihar var. Buna “Bilinçsiz intihar” deniyor. Bu daha çok ailevi nedenlerden kaynaklanıyor. Yeme – içme azalıyor, kilo kaybı oluyor, ekonomik nedenlerden dolayı huzursuzluklar, ana babanın geçimsizliği karşısında çocuktaki olumsuz etkiler, çocuğun dini bilgi noksanlığı gibi nedenlerle içine kapanmalar, çoğu zaman intiharı akla getiriyor. Bazen de bu durum ölümle sonuçlanıyor.  

Önemli bir neden de, yanlış ilişkiler, kötü alışkanlıklar iyi şeyler yaptırmıyor.

Bazıları da, geçmişine bir bakıyor, “Berbat”. Diyor ki; “Benim gibi günahkar birini Allah kulluğa kabul eder mi hiç?  Tövbe etmeyi, dönmeyi, iyi olmayı düşünmüyor. İntiharı düşünerek geçmişin kirlerinden temizlenmek istiyor. Bu düşünce yanlış. Rad Suresinin 11. ayetinde: “Kul halini değiştirmedikçe Allah onlara verdiğini değiştirmez” buyruluyor.  

Kul neye layıksa Allah onu yazar. Biz iyiliklere layık olalım inşallah. Cenab-ı Allah da bizim için iyilikler yazsın, iyi şeyler takdir etsin.          

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir