İNSANI YAŞATMAK
İnancımız gereği yardımlaşmayı, dayanışmayı seven bir milletiz. İnsanı seven, insana yardımı kutsal sayan milli kültürümüz var.
İnsan, inancımızda yeryüzünün halifesidir. Bütün canlılardan üstün yaratılmıştır. hatta bazı insanlar bazı meleklerden üstündür.
İnsanı severiz, yaratandan ötürü.
İnancımız, insana, Allah’ın kullarına yardımı emreder. Bir insanı diriltmeyi bütün insanları diriltmek, bir insanı öldürmeyi de bütün insanları öldürmek olarak kabul eder. (Maida:33)
Başkalarına yardım etmek, insanların acısını dindirip ihtiyacını gidermek, yani insanlara faydalı olmak, inancımızın ve kültürümüzün gereğidir.
Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı eserinde;
– ‘‘Allah’ım kullarına faydalı ol. Faydalı olan kimselere ancak insan denir’’ der.
Peygamber (as) bir hadisinde de şöyle buyurur: ‘‘İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır.’’ (Camiu’s-Sağır:4044)
Demek ki, insanlara faydalı olmak esastır. Atalarımız insan yararına vakıflar kurmuşlardır. Her ihtiyaç sahibinin hatta hayvanların bile ihtiyacını karşılamışlardır.
İnancımızda insan kutsaldır. Hayatı kutsaldır. İnsana ait ne varsa kutsaldır.
Denilebilir ki, insan, Allah’ın insana emanetidir. Bunun için insan korunacak insana
yardım edilecekti.
Peygamber (as): ‘‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez.’’
– ‘‘Dünyada insanların ihtiyacını giderenin kıyamet gününde Allah da ihtiyacını giderir.’’ (Müslim, Birr:58)
Atalarımız da:
– ‘‘Yardım edene yardım edilir.’’
– ‘‘Bugün bana ise, yarın sana’’ demişlerdir.
Dinimizin emrine göre insanlara zarar vermemek, faydalı olmak, ihtiyacını gidermek
vaciptir.
Peygamber (as) müslümanı tanımlarken: ‘‘Kendisi için istediğini başkası içinde isteyen, kendisi için istemediğini başkası içinde istemeyen kimsedir’’ diye tanımlamıştır.
Bunun için Hz. Ömer (ra)’ın şöyle dua ettiği nakledilir: ‘‘Allah’ım, vücudumu öyle büyüt, öyle büyüt ve cehenneme koy ki, başkalarına yer kalmasın.’’
Cenab-ı Allah ümmet-i Muhammedi şöyle tanımlıyor. ‘‘Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.’’ (AL-i İmran:110)
Kıyamet gününde Allah soracak:
– Benim için ne yaptın? Kul:
– ‘‘Namaz, oruç, haç, zekât’’ diye sayıp dökecek. Allah:
– Bunlar senin için. Sen benim için ne yaptın? diyecek. Kul:
– Senin için ne yapabilirdim ya Rabbi? diyecek. Allah:
– İhtiyaç sahibi kullarımın ihtiyacını giderseydin, onları benim için yapmış olacaktın’’
cevabını verecek.
Bir kutsi Hadiste de şöyle buyruluyor:
Allah kuluna diyecek ki:
– Susadım, bana su vermedin, neden? Kul:
– Ya Rabbi! Sen nasıl susarsın. Ben sana nasıl su verebilirdim? Allah:
– Falan kulum susamıştı, ona su vermedin. Eğer ona su verseydin bana vermiş olacaktın.’’
– Açıktım karnımı doyurmadın, neden? Kul:
– Sen nasıl acıkırsın? Seni nasıl doyurabilirdim? diyecek. Allah:
– Falan kulum acıkmıştı, onu doyurmadın. Onu doyursaydın beni doyurmuş olacaktın’’
Tekrar:
– Hastalandım ziyaretime gelmedin, neden? Kul:
– Ya Rabbi, sen nasıl olurda hastalanırsın? Seni nasıl ziyaret edebilirdim? diyecek.
Allah:
– Falan kulum hastalanmıştı da, onu ziyaret etmedin. Onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş olacaktın. ‘‘Cevabını verecek.
Buradan anlıyoruz ki, acılar Allah rızası için paylaşılacaktır. Allah’ın kullarının ihtiyacı giderilecektir.
KAN VERMENİN ÖNEMİ
Kan hayat demektir. Her an her insana lazım olabilir. Kanın insanda başka temin etme yolu da yoktur. Bu bakımdan kan arayana, kan ihtiyacı olana ilgisiz kalmak olmaz. Kan verilir. Kan alınır. Böylece insan sağlığına kavuşur.
Duyulan anonslara kulak tıkayanın da bir gün kana ihtiyacı olabilir. Onun olmazsa sevdiği bir insanın ihtiyacı olabilir.
Toplum olarak, kan vermenin önemini kavramış değiliz. Eğer bir insan kan kaybından hayatını kaybederse, bunda duyanların, bilenlerin vebâli vardır.
İnsanın başka ihtiyaçları geciktirilebilir. Ama kan öyle değil, o hayati bir konudur. Geç kalınırsa, insanın hayatına mâl olur.
Bir insanın kana ihtiyacı varsa, can çekişiyor demektir. Bu durumda da ilgisiz kalınmaz. O durumda bizde, bizim yakınımızda olabilir.
Cenab-ı Allah: ‘‘Kim bir insanı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.’’ (Maida:33) buyurmuştur.
KAN VERMENİN SAĞLIK AÇISINDAN ÖNEMİ
Kan vermekle kana ihtiyacı olanın ihtiyacı giderilmiş olur. Yakınları sevindirilmiş olur. Veren içinde sağlık yönü ile fayda sağlanmış ve faydalı iş yaptığı için sevap kazanmış olur.
Kan veren, canlılık kazanır. Tansiyon ve baş ağrısı gibi şikayetler azalır. Kan temizlenmiş olur. Kan basıncı azalır.
Peygamber (as) ‘‘Kan vermekte şifa vardır. Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı kan aldırmaktır.’’ buyurmuştur. (Ramuz el-Ehadis: 146/6+201/13+453/3)
Sağlıklı olmak için peygamberimiz kan vermeyi tavsiye etmiştir. Baş ağrısından şikayet edene ‘‘kan aldır’’ tavsiyesinde bulunmuştur. (Müslim, Selam:71)
Bir hadislerinde de şöyle buyurur:
–‘‘Baştan kan aldırmak (hacamat) yedi derde şifadır; cinnet, baş ağrısı, cüzzam, uyuklama, diş ağrısı ve baş dönmesi’’ (Ramuz el-EHadis: 201/13)
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof.Dr.Gürbüz Gedik oğlu’nun açıklamasına göre: ‘‘Kan veren migrenden kurtuluyor,’’ demiştir.
Ayrıca kan bağışlamak kalbi güçlendirir. Kemik iliğinin yağlanmasını önler. Kan veren. Kalp krizine karşı direnç kazanır.
Kan vermek kanı temizler ve yeniler kan veren canlılık kazanır. Yani insan sağlığı açısından yararlıdır.
KİMİN KANI KİME?
Sağlık açısından kimlerin kanının alınması uygun değildir?
– Yaşlının,
– Zayıfın,
– Sigara, alkol, uyuşturucu kullananın,
– Hamile, âdetli ve loğusalı bayanın,
– Hastanın,
– Kansız olanın,
– Bulaşıcı hastalığı olanın, (AİDS’li, Frengıli)
– Fuhuş yapanın,
– Yediği içtiği helal olmayanın (Çünkü insan yediğinden, içtiğinden ibarettir’’ diye bir hadis vardır.)
– Ahlakı, huyu bozuk, dengesiz olanın, (Kanın insan karakteri üzerinde etkisi büyüktür. Kanla sadece hastalık geçmez huyda geçer. Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre; alkolik fahişe bir kadından doğan nesiller incelenmiş, doğru dürüst insan çıkmamıştır.’’
Peygamberimiz bir hadislerinde: ‘‘Fahişeye çocuğu emzirtmeyin’’ buyurur.)
Ayrıca ahlakı, huyu bozuk, uygunsuz birine de kan vermemek uygundur. Çünkü ona hayat veriyoruz. İnsanlara zarar verirse, vicdanımız sızlar. Cenab-ı Allah: ‘‘İyilikte yardımlaşın, kötülükte yardımlaşmayın’’ diye emrediyor. Peygamber (as) da: Bir şeye sebep olan onu bizzat işlemiş gibidir’’ buyurur.)
Fıkıhta şöyle bir kaide vardır. ‘‘Zaruretler mahsurlu şeyleri mubah kılar’’ diye mecburiyet varsa almakta vermekte vebâl olmaz inşallah.
– Dikkat edilecek bir husus da bazıları geçimini kan satarak sağlıyor. Kan tacirliği yapıyor.
Kan yapıcı ilâçlar kullanılıyor. Şarap içiliyor. Kanı sulandırıyor. Elinde bir radyo meyhanede eğleşiyor. Bunlardan kaçınılmalıdır. Kan verme süresi en az iki aydır. Üç günde kan verilmez. Kanda bulunması gereken değerler eksik olursa, bu, alan içinde veren içinde zararlı olur.
KAN ALMA VERMEDE NELERE DİKKAT EDİNMELİDİR:
Atalarımız: ‘‘Kan çeker’’. ‘‘Kanı bozuk’’, ‘‘sütü bozuk’’, ‘‘sümüğü bozuk’’ gibi ifadeler kullanmışlardır.
Kanla nasıl bazı hastalıklar geçiyorsa, bazı huylarında geçtiği tespit edilmiştir.
Sağlık için alkolsüz, nikotinsiz, helal lokma yiyenin kanı uygundur. Kalp kanın merkezidir. Bir hadiste şöyle buyrulur: ‘‘Günah işleyenin kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tövbe edip vazgeçerse, o siyahlık silinir. Yoksa o nokta büyür, kalbi karartır.
Kur’an’da da ‘‘Günah ve haram onların içini karartır.’’ (Mutaffifin:14) buyrulmuştur.
Meselâ cünüp iken bir insanın kanı daha koyu ve pistir.
Her ay kan almak durumunda olan bir dinleyicim şöyle diyordu: ‘‘Yaramaz, huysuz birinin kanını aldığım zaman hırçınlaşıyorum. Temiz, helâl lokma yiyenin kanını aldığımda sakinleşiyorum, huzurlu oluyorum.’’
İslâm Dergisinde okumuştum. Mısır’da bir doktor hastasına kan veriyor. Adam hırsızlık yapmak istiyor ve bazı şeyler çalıyor. Yakalanıyor. Hırsızlığa, meylinin tedaviden sonra olduğunu düşünüyor. Ve kanın kimden olduğunu araştırıyor; karşısına bir hırsız çıkıyor. Bunun üzerine doktorunu mahkemeye veriyor ve tazminat alıyor.
Haramın insanın mayasını bozduğunu çok şahit olmuşuzdur. Atalarımız: ‘‘Haram yiyenin harami evladı olur’’ ‘‘Dede koruk yemiş torunun dişi uyuşmuş’’ demiştir. Bu sözler yansımayı ifade eder.
Kanla geçen hastalıklar vardır. (Sarılık, AİDS, sıtma, grip, kızamık gibi hastalıklar) Bunun için kan sağlıklı insandan alınmalıdır.
Bana şöyle sorular geldi:
– Kocama kan verdim. Benim evliliğim ne olacak?
– Kan kardeşi olduğum arkadaşımla nişanlandım, yanlış mı?
– Tanımadığıma kan verdim, acilmiş mesul olur muyum?
– Kan vererek geçiniyorum, kan bulup komisyon alıyorum helal mi? gibi.
Kan vermekle kanları karıştırmakla kardeş olunmaz. Kanı süte benzetemeyiz. Süt iki yaşına kadar aynı anadan emildiyse, süt kardeşi olunur.
Kan vermek, kan almak evliliğe mani değildir. Birde kan verip kan almak kadınla erkek arasındaki mahremiyeti ortadan kaldırmaz.
Atalarımız: ‘‘Denize düşen yılana sarılır’’ demişlerdir. İnsan bir anda kan tacirlerinin eline düşmekten sakınmalıdır.
İslâm da kan alımı satımı meşru değildir. İnsan ve insana ait her şeyin alınıp satılması haramdır. İnsan saçı, kanı, organı satılıp alınamaz. Kan organ ancak bağışlanabilir.
Bazı sakıncaları önlemek için en doğru yol nedir?
KAN BAĞI AİLESİ OLUŞTURMAK’ tır.
Cemaat içinde, sitede, akrabalar arasında, arkadaşlar arasında kan guruplarını, isim, telefon ve adreslerini belirten bir liste düzenlenmesi yeterli olacaktır.
Kan ihtiyacı olan televizyon-televizyon, radyo-radyo dolaşıp anons yaptırma ihtiyacı duymayacaktır.Anında ihtiyaç karşılanacak. Bilinmeyen kan yerine, ücretle kan alma yerine güvenilir kan temin edilmiş olacaktır. Herkes herkese kan vermiyor. Tanıdık olursa, tereddüt edilmiyor. Bu endişede giderilmiş olur.
İhtiyaç duyduğunuzda temiz. Alkolsüz, nikotinsiz ve helâl lokma yiyenin kanını almak. Ayrıca iyi niyetli, iyi huylu, kötü alışkanlıkları olmayan birinden kan almak veya kan vermek istemez misiniz?
Unutmayın hastalık kaza geliyorum demiyor. Onun için kan bağı Ailesi kurmak ihmal edilmemelidir.
ORGAN BAĞIŞI
Organ bağışı, kan bağışı gibi hatta ondan da önemlidir.
Bazıları, kötü insana fırsat vermek, kötülüğe sebep olmak olur düşüncesiyle bağış yapmıyor vebâlinden korkuyor. ‘‘Organım kabirde, ahirette azap görür’’ diyor. Ölüm ötesi azap bedene değil ruhadır. Çünkü günahkar kişidir. Organ değildir. Verilen organ toprak olacaktır.
Bu konuda iki görüş vardır. Geçmişte bunun tartışması yapılmıştır.
Birinci gurup derki: ‘‘Organların sorumluluğu vardır. Kıyamet günü şahitlik yapacaklardır. Ahirette dirilme ve hesap sorma cismani olacaktır. Dünyada yaşadığı haliyle hesaba çekilecektir. Duruma göre mükafatlandırılacak veya cezalandırılacaktır. Çürümesi, yanması, parçalanması kıyamet günündeki hesaba engel değildir.
Kur’an’da: ‘‘İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanır? Evet bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.’’ (Kıyame:3-4) buyrulur.
Peygamberde: ‘‘Ölünün kemiğini kırmak, diri iken kemiğini kırmak gibidir.’’
(Ebu Davut Cengiz: 60) demiştir, derler.
İkinci gurup da: ‘‘Sorumlu ve suçlu olan organ değildir. İnsan, iradesi ile hareket eder, karar verir, organını da kullanır.
Bir insanın günahkâr olması organ nakline engel değildir’’ derler. Organ günah taşımaz derler.
Tereddüde gerek olmadığına dair fıkıh alimlerinin fetvaları vardır.
Bu konuda Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez: ‘‘Organ başının büyük sadaka olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu konuda Din işleri yüksek kurulunun fetvası vardır. ‘‘Zaruret halinde, organı alınan kişinin ölmüş olması, verenin ve alanın rızasının bulunması, güvenilir doktorun tavsiyesi ve hiç bir ücretin alınmaması şartı ile organ ve doku naklinin yapılabileceği ifade edilmiştir.
Bunca insan hayattan kopmuş, acı çekmekte, hatta sıra beklerken hayatını kaybederken organ bağışı beklenilen düzeyde değildir.
‘‘Bunun ona, yarın bana’’ düşüncesiyle organ bağışı yaygınlaştırılmalıdır. Teşvik edilmelidir, ödüllendirilmelidir.
ORGAN NAKLİ NE ZAMAN NASIL OLUR?
İnancımız, kültürümüz yardımlaşmayı, dayanışmayı emreder. Faydalı olmanın mükafatından bahseder. Başkalarına iyilik yapana bire ondan bire 700 misline kadar sevap vaat eder. Yardım edenin yardım göreceğini vaat eder.
İhtiyaç giderenin ihtiyacının giderileceğini, acıyana acınacağını müjdeler. Bir insana hayat vermenin bütün insanlarda hayat vermek olduğunu bildirir.
Organ, insanî duygu ve zaruretten dolayı bağışlanır ve nakledilir.
Organ naklinde keyfilik olmaz. Yani varken yenilme olmaz. İhtiyaç yokken nakletme olmaz.
Organ canlıdan alınmaz. Yaşama ümidi kalmayınca yani beyin ölümü gerçekleştikten sonra alınır.
Yani: ölüm gerçekleşecek, izin olacak, zaruret olacak ve ehil doktor olacak.
Birde para olayının olmaması halinde organ nakli caizdir. Çünkü insana ait bir organın ticareti helâl olmaz.
Bazı hallerde canlıdan nakil caiz görülmüştür. Bunda rıza esastır. O zaman deri, kas, damar nakledilebilir. Böbrek nakledilebilir.
Şu hususa dikkat çekmek isterim. Allah’ın yarattığını bozmaktan sakınmak gerekir. Yani keyfi estetikten kaçınılmalıdır.
Kur’an’da Allah c.c. ‘‘İnsanı güzel biçimde yarattık’’ (Tin:4) buyuruyor ve insana soruyor:
– ‘‘Ey iman edenler! Seni yaratıp, düzgün ve dengeli kılan, seni istediği şekilde biçimlendiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (İnfitar: 6-8)
Ayrıca şeytanın saptırmasına karşı da uyarıyor.
– ‘‘Şeytan dedi ki, kullarını muhakkak saptıracağım. Onları boş kuruntulara boğacağım. Onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler’’ (Nisa:119)
Bu nasıl olacak?
– Fıtrata kara leke olan dövme yaptırmak,
– Takma saç taktırmak,
– Yüzden tüy yolmak,
– Dişleri seyretmek,
– Zaruret yokken estetik yaptırmak,
– Cinsiyet değiştirmek gibi.
İnsan vücudunda değişikliklerin ve organ naklinin insan kişiliği üzerinde değişikliklere sebep olduğu tespit edilmiştir.
Karşı cinse benzeyenler, altın yüzük takan erkekler, ipek giyenlerde kişilikleri üzerinde karakter değişmeleri tespit edilmiştir.
İNSANIN ÖLÜMÜNE SEBEP OLMAK
Bir insanın herhangi bir şekilde ölümüne sebep olmak, bizzat onu öldürmek gibidir.
Araplar kız çocuklarını öldürdükleri için Kur’an’da kınanmıştır.
– Ana babaların dikkatsizliği ve ihmali sonucu ölen çocuklar,
– Cami önlerine bırakılan ve terk edilen çocuklar,
– Engelli çocukların, herhangi bir şekilde ölümü,
– Tedavi görürken ümit kesilince tedavinin durdurulması,
– Kürtaj yolu ile ölüm,
– Yaşlılara ötenazi uygulanması bunların hepsi cinayettir.
Her insanın yaşam hakkı vardır. Bu hakkın birinin elinden alınması cinayettir.
Organ naklinde organ mafyasına dikkat etmek gerekir. Bu yolla ücret karşılığı nakil caiz değildir. Ancak kan verenin yol ücreti veya çalışmaktan kaldıysa o günkü yevmiyesi ödenebilir.
Kan ihtiyacı olanları, organ bekleyenleri iyi anlamalıyız. Onları ‘‘imalat hatası’’ gözü ile değil veya Allah’ın cezalandırdığı kimse olarak değil, bizim için imtihan sebebi olarak görmeliyiz.
Rabbim kimseye organ noksanlığı vermesin. Sağlıklı ömür nasip etsin inşallah.
…………………………
………………..
……….
…