İnandım diyen nasıl olmalıdır?
İman sahibi imandan asla taviz vermez. İman neyi gerektiriyorsa onu en güzel şekilde yerine getirir ve imanını korur.
İnandım diyenin tek amacı imanlı ölmektir. Bu konuda tarihte çok örnekler vardır. Zulüm ve işkenceler Bilal-i Habeşi’yi dininden döndürememiştir.
Aksi yöne hareket eden develerin arasında parça parça olan Müslümanlar dinlerinden dönmemişlerdir.
Bazı olaylar, önemli ipuçları vermektedir. Habbab (r.a) şöyle anlatır: “Rasulüllah’ın yanına geldim. Kabe’nin gölgesinde örtüsüne bürünmüş dinleniyordu. “Bizim için Allah’tan yardım istesen ve dua etsen olmaz mı” diye kendisine şikâyette bulunduk. Bunun üzerine yüzü kızarmış bir vaziyette oturdu ve şöyle buyurdu: “Sizden öncekilerden bir kimse tutuklandı. Kendisine bir çukur kazıldı ve oraya koyuldu. Sonra testere getirildi, başına koyularak ikiye ayrıldı (biçildi). Bu durum, onu dininden çevirmedi. Demir tırmıkla eti ve derisi tarandı, yine bu durum, onu dininden döndürmedi. Allah’a yemin ederim ki, bu işi (dini tebliğ görevi) tamamlanacak, hatta bir yolcu sana ile Hadramevt arasında serbestçe yolculuk yapacak. Yolculuğu esnasında Allah’tan ve davarına karşı (saldıracak) kurttan başka bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz.” (Buhari Menâkıb:25)
Ebu Huzafe Bizanslılara esir düşmüştü. Hükümdarın huzuruna götürdüler. Bir türlü dininden döndüremediler. Bizans hükümdarına, Müslüman kalmak Müslüman ölmek istediğini söyledi. Adet gereği ateşe atılmak için hazırladılar. Son bir defa daha papaz tekrar dininden dönmesini teklif etti. Ebu Huzafe: “Değil beni vücudumun tüylerinin her biri ben olsam, hepsi de ayrı ayrı ateşe atılsa, yine de dinimden dönmem” cevabını vermiş, orada bulunanları hayrette bırakmıştı. Hükümdarın elini öpmesi karşılığında serbest bırakılabileceğini söylediler. “Hıristiyan birinin elini öpmem” diyerek bu teklifi de kabul etmedi.
Haçlılar Cem Sultanı dininden dönmesi karşılığı Osmanlı tahtını vaat ettikleri halde döndürememişlerdir. Sonunda zehirlemişlerdir.
İman, insanı fedakâr kılar, merhametli davranmayı, hak hukuk tanımayı gerektirir. Zekat verdirir, karşılıksız yardım yaptırır. Her şeyin Allah’tan geldiğine inanır. Allah’ın kendisini iyilikle de kötülükle de imtihan ettiğini düşünür. Sabreder şükreder. İman insanı her türlü kötülükten sakındırır insanı faziletli kılar.
İman ümit kaynağıdır. Güç kaynağıdır. En ağır imtihana karşı güç verir, direnç verir, ümit verir.
J.J. Ruso: “İnanmadan da bir insanın faziletli olabileceğini zannederdim. Ne kadar yanılmışım” demiştir.
İnanan insan asla ümitsizliğe, karamsarlığa düşmez. İnanan, yalnız Allah’a dayanıp güvenir. Bunalıma düşmez, strese düşmez, hayattan ümit kesip intiharı düşünmez.
İnançlı insanlar daha sağlıklıdırlar, insan sağlığına zarar veren şeylerden uzak yaşarlar.
Hastalıklara karşı daha dirençlidirler. Tahammül ederler sabrederlerse, günahlarına kefaret olduğunu düşünürler. En kötü hastalıklar için “inancımla, yendim” derler.
Bir rapora göre; inanan insanlar acıyı daha az hissederler. Bunun tedaviyi kolaylaştırdığı belirtilmiştir. Ayrıca inanan ibadet edenlerin hayata bakış açılarının farklı olduğu ifade edilmiştir.
İman konusunda peygamber (as):
-“Haya imandandır. İnanmıyorsan dilediğini yap!” buyurmuştur. (Buhari, İman:3)
Birde imanla ahlak arasında sıkı bir bağ vardır. İnanan kaba, kırıcı, lânet edici hayasız olmaz, insanlarla güzel geçinir sorumluluklarını yerine getirir.
Furkân Suresinde inananlar için şu ifadeler kullanılmıştır:
63. ayet: “Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler” onlara lâf attığında (incitmeksizin) “Selam” derler (geçerler)”
64. ayet: “Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.”
65.ayet: “Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu O’nun azabı gelip geçici değil devamlıdır”
67. ayet: “(O kullar) Harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”
68. ayet: “Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahının (cezasını) bulur.”
72. ayet: “(O kullar) yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.”
73. ayet: “Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında ise onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.”
75. ayet: “İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır.”
76. ayet: “Orada ebedi kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.”