İnanan herkes sorumludur
Bizi parça parça edenlere karşı, inancımızda ideallerimizden azar azar, koparanlara karşı geleceğimiz olan gençleri yozlaştıranlara karşı Müslümanım diyenler ne düşünüyor ne yapıyor? Her şeyi bir tarafa bırakıp Müslümanlarla uğraşanlara yazıklar olsun! Grupçuluk taassubu ile hareket edip bölücülük yapanlara, İslam kardeşliğini unutturanlara yazıklar olsun!
İnsanlar inancının doğruluğu ölçüsünde samimidir. Sorumluluklarının ise sınırı yoktur.
Allah’ın bize en güzel örnek alarak gösterdiği Hz. Peygambere davasını bırakması için müşriklerin teklifleri ve tehditleri olmuştu. O’nun cevabı ise:
“Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime ayı sol elime verseniz vallahi bu davamdan vazgeçmem” olmuştu.
Bir insanın kendisinin iyi olması, kendisini kurtarması yetmez. İyilik başkalarına yansımadan elimizin altındakiler kurtulmadan kurtuluş olmaz.
“Her koyun kendi bacağından asılır” sözü islam inancı ile bağdaşmaz. Ne olursa olsun hiçbir şey sorumluluğumuzu ortadan kaldıramaz. Ne diyor Akif:
“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boynum
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim çiğnerim hakkı tutar kaldırırım”
Gösterilecek tepki nasıl olmalıdır?
Olumsuzluklar karşısında tepki göstermenin de bir adabı edebi vardır. Usulüne uygun gösterilecek tepki olumlu netice verir. Değilse “Öfke ile kalkan zararla oturur” derler.
Tepki medeni olmalıdır. Öfke ile, kırıp yağmakla, cezasını vermek düşüncesiyle gösterilen tepki, fayda yerine zarar getirir.
Tepki de yer, zaman ve şekil çok önemlidir. Buna dikkat edilmezse tepki tepki ile karşılık bulur.
Tepki gösterirken haddi aşmamak gerekir, değilse suçlu duruma düşülür.
İftira ile, karalama, çamur atma ile tepki olmaz. Böyle tepkiden hayır çıkmaz. Tepki de iyi niyet ve yapıcılık önemlidir. Yani cehenneme adam sokmak değil mesele cennete adam kazanmak olmalıdır.
Allah, kötülüğü güzellikle savmayı emrediyor. Peygamber (as) da: “Ya hayır söyle ya da sus!” diye tavsiye ediyor.
Lanet okuyarak beddua ederek kötülüğe karşı çıkılmaz. Yapılması gereken yapılır, söylenmesi gerekenler söylenir. Allah’a havale edilip ıslahı istenir.
Şiddet, tepki metodu değildir. Düşman kazandırır. Şiddet, şiddetle karşılık bulur. Allah Musa Peygambere: “Firavuna yumuşak söylemesini emrediyor.
Allah bize neyi emrediyor:
“Sizin içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun, işte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran.104)
Tepki hiçbir zaman saldırı hareketi değildir, savunma şekli olarak algılanmalıdır.
Tepki de dikkat edilecek bir husus da, kötülük kötülükle savulmaz.
Bir mahalle de kötü kadınlar türer. O mahalleye bazı kimseler dadanır. Bir kardeşimiz telefonu ile resim çekiyormuş gibi yapar. Kısa zaman sonra çekinen, kimliğinin ortaya çıkmasından korkanlar gelmez olur. Kadınlar da oradan taşınır gider.
Bir ilçede müstehcen bir gazete çıkar. İlçe halkı alınmaması için halkı uyarır, bir hafta sonra gazete çıkmaz olur.
Mahallemizde bir dükkan açıldı. Alkol satışı yapmaya başladı. İçki satmanın vebalini ona anlattım olmadı. Müşteri kaybedersin dedim olmadı, eş dost tanıdıklarıma oradan alışveriş etmenin vebalini anlattım, kendini bilenler uğramayınca dükkanı kapatmak zorunda kaldı.
Tepki gösterirken fitneye sebep olmamaya dikkat edilmelidir.
Dikkat edilecek en önemli şey, tepkinin hayra vesile olmasını sağlamaktır.
Görev, tahribat yapan çarkı geri döndürmektir.
Kur’an’da: “… Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerleri ile savması olmasaydı elbette yeryüzü alt üst olurdu” (Bakara:251) buyruluyor.
Görev tamamen terk edilirse ilahi uyarı ve ikazlar umumi olur.