İMANDA BİRLİK VATANDA DİRLİK

            İnananların huzuru mutluluğu için yüce dinimiz müslümanı müslümanın kardeşi ilân etmiştir.

            Dinimiz, Müslümanlar arasındaki İslam kardeşliğini yıkacak fitne ve nifakı körükleyici, yalandan, iftiradan, hasetten, gıybetten ne varsa her olumsuzluğu yasaklamıştır.

            Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:

            – ‘‘Ey Müslümanlar! Birbirinize haset etmeyiniz. Alışverişte birbirinizi aldatmayınız. Birbirinize dargın durmayınız. Birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız bırakmaz. Ona hor bakmaz.’’ (Buhari Mezalim:3)

            Allah Resûlünün bu ifadeleri Müslümanları uyarmak için çok önemlidir. Çünkü insanımız üzerinde asırlardan beri bölüp parçalama, birbirine düşürme ve yok etme oyunları oynanmaktadır.

            Düşman, aynı inançta, aynı kültüre sahip aynı vatanda yaşayan insanımızı birbirine düşman ediyor. Böl, parçala yut oyunu oynuyor.

            Geçmişte zaman zaman milletimizi zaafa uğratan güçler bugünde aynı fitnenin peşindedir. Türkiye’de iyi şeyler mi oluyor, hemen harekete geçiliyor.

            İnandım diyen herkes kardeştir:

            İslâm kardeşliği Allah eksenli bir kardeşliktir. Yapılan her şey Allah rızası için yapılır. Bunun İslam tarihinde en güzel örnekleri vardır.

            İslâm peygamberi, ırkçılığı yasaklamıştır. Vedâ hutbesinde kimsenin kimseye renginden, milletinden, soy sopundan dolayı üstünlüğü olmadığını ve Müslümanların kardeş olduğunu ilân etmiştir.

            Peygamber (as) Ensarla muhacirleri kardeş yapmıştır. Acıları, sevinçleri paylaşmayı öğretmiştir. ‘‘Komşusu aç iken tok yatan olgun Müslüman değildir’’ demiştir.

            ‘‘İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir.’’ Buyurarak köle-efendi farkını kaldırmış. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömülmekten kurtarmıştır.

            Ebu Zer (ra) Bilal-i Habeşi’ye ‘‘siyah kadının oğlu’’ demişti. Peygamberimiz Ebu Zer’e:

            – Sende hala cahiliye devri kalıntısı var. Bilal-i annesiyle mi ayıplıyorsun?’’ demişti.

            Bunun üzerine Ebu Zer, Bilâl den özür dilemiş, yüzünü yere koyarak ‘‘ayağınla yüzüme basmazsan vallahi başımı yerden kaldırmam demiştir.

            Yermük savaşında ki gösterilen kardeşlik düşüncesi tarihte bir daha tekrar etmemiştir.

            Peygamberimiz zamanında hıristiyanlar, yahudiler, put perestler o kadar çok uğraşmalarına

rağmen Müslümanların arasına ayrılık tohumunu atamadı. Fitne ateşini yakamadı.

            Ku’an: ‘‘Toptan Allah’ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın.’’ (Al-i İmran 103) diyor.

  • ‘‘Müslümanlar kardeştir.’’ (Hücurat:10) diyor.

Peygamber (as) da:

– ‘‘Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz’’ (Buhari Nikah:45)

– ‘‘Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini, mü’min kardeşi için de istemedikçe, tam mü’min olmaz’’ (Buhari, İman:7) diye bildirmiştir.

– ‘‘Benden sonra birbirinizin boynunu vurarak küfre dönmeyin.’’ (Buhari)

– Müslüman’a sövmek fasıklıktır. Onunla çarpışmak küfürdür.’’ (Buhari) demiştir.

            Kardeşlik, cennet kapılarını açar, cehennem kapılarını da kapatır. Huzur verir, mutluluk verir, kuvvet verir.

            Müslüman müslümanı terk etmez.

            Kur’an’da ayrılık, düşmanlık kınanmış, dargın olanların arasının düzeltilmesi emredilmiştir. (Enfal:1 + Hücurat:10)

            Müslüman, müslümana buğz etmeyecektir. Sırt çevirmeyecektir. İlgiyi kesmeyecektir. ‘‘Müslüman’ın müslümana üç günden fazla dargın durması, onu terk etmesi, ona selam vermemesi helâl olmaz.’’

            Allah ne diyor: ‘‘Mü’min, müminleri bırakıp kafirleri dost edinmez. Böyle yapanın Allah yanında hiçbir değeri yoktur.’’ (Al-i İmran:28)

            Birbirine amansız düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerini Al-i İmran 3. ayetinde kardeş olmaları emredildi. Bu iki kabile kardeş oldular. Düşmanlıkları bir tarafa bıraktılar.

            Aynı şeylere inanan insanlar birbirlerini nasıl terk eder?

            Halife Hz. Ebu Bekir zamanında kuraklık ve kıtlık olmuştu. O sırada Hz. Osman (ra) Şam’dan  büyük bir Kervanla bol miktarda buğday getirmişti. Tüccarlar Hz. Osman’a geldiler %3 verelim %5 verelim gibi tekliflerde bulundular. Hz. Osman bütün teklifleri red etti ve:

  • Ben daha fazla ücret verene satacağım’’ dedi.
  • Bundan fazla sana veren olmaz, kime vereceksin? dediler. Hz. Osman (ra):
  • Ben 1’e 10’dan 1’e 700 misline kadar veren Cenab-ı Allah’a vereceğim’’ dedi. Buğdayları Müslümanlara dağıttı. Hatta bazı develerini de kesip aç olanlara verdi.

Hz. Ebu Bekir (ra) Müslüman olduğunda çok zengindi. 40.000 milyar civarında parası

vardı. Bu varlığını fakir Müslümanlar ve inanan kölelerin kurtarılması için harcamıştır.

            İnsan inanınca ve sevince neler olur, neler!.. Peygamberimiz şöyle diyor:

            – ‘‘İslam cemaatinden bir karış ayrılan kimse, İslam bağını koparmış olur.’’ (Ebu Davut:4/241)

            – ‘‘İsrail oğulları 71 fırkaya bölündü. Ümmetim 72 fırkaya ayrılacaktır. Biri hariç hepsi ateştedir. (İ.Canan Hadis Ans:551)

            Bir Kimse, Muhammed ümmetinden ayrılıp: ‘‘fırka-i naciye benim’’ der, diğer kardeşlerini hor görürse, bu İslâmî ölçülere uymaz.

            Müslüman müslümanı yardımsız bırakmaz:

            Cenab-ı Allah uyarıyor: ‘‘Eğer birbirinizle yardımlaşmazsanız, yer yüzünde fitne fesat yayılır.’’ (Enfal:73)

            İyi günde de, kötü günde de, bil hassa sıkıntılı anlarda Müslüman, müslümanın yardımcısı olmalıdır.

            Müslüman: ‘‘merhametten maraz doğar’’ demez. ‘‘Yardım etme! Yardım alacak hale gelirsin’’ demez.

            Müslüman müslümana zarar vermez. Müslüman’ın zarar görmesine de göz yummaz.

            Şu anda müslümanın müslümanı terk etmesinin cezasını çekiyoruz. Spor, ayrılık nedeni oluyor. Parti düşmanlık nedeni oluyor. Irkçılık  kardeşliğimize zarar veriyor.

            Müslüman Müslüman’a  Zulmetmez:

            Hz. Ömer (ra) şehit edildiği sırada sorar:

  • Beni kim vurdu?
  • Ebu Lü’lü derler.

Bunun üzerine:

  • Ya Rabbî sana şükürler olsun ki, beni bir Müslüman vurmadı, diyerek Allah’a şükretmiştir.

Müslüman müslümana kaba davranmaz. Saldırgan olmaz, zarar vermez ve hiçbir şekilde incitmez, zulmetmez. Çünkü zulüm büyük günahtır. Zalimin düşmanı da Allah’tır.

Peygamberimiz Müslüman’ı nasıl tarif etmiştir: ‘‘Müslüman o kimsedir ki, diğer Müslümanların elinden dilinden emin oldukları kimsedir.’’

– Bir hadislerinde de: ‘‘İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır.’’

– Bir kutsi hadiste şöyle buyrulur:

  • ‘‘Rahmetime mazhar olmak isteyen kimse, yarattıklarıma şefkat ve merhametle muamele etsin. Kim benim kullarıma düşmanlık ederse, ben ona harp açarım.’’

Peygamberimiz, mazlumun yanında olmak için Hılfu’l-Fudul’a üye olmuştur.

Birinin hakkını gasp eden Ebu Cehil’in kapısını yumruklamış, mazlumun hakkını almadan ayrılmamıştır.

Peygamber (as) zalime de mazluma da yardım edin’’ deyince:

            Mazluma yardımı anladık, zalime nasıl yardım edelim? Diye soruyorlar.

            Peygamberimiz (sav):

– Onu zulmünden vazgeçirerek’’ buyurur. (Hadis Ans: 9/380)

            Peygamberimiz (sav): ‘‘Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona hainlik etmez. Yalan söylemez. Onu terk etmez. Müslümanın ırzı malı kanı müslümana haramdır. Bir müslümanın kardeşine hakaret etmesi, günah olarak ona yeter.’’ (Buhari Mezalim:3) buyurmuştur.

            – ‘‘Allah’ın kullarına eziyet etmeyin, ayıplamayın. Gizli hallerini araştırmayın. Kim kardeşinin ayıbını ararsa, Allah’ta onun ayıbını ortaya çıkarır. Hatta evinden çıkmasa da onu rezil eder.’’ (Ramuz el-Ehadis: 465/4)

            – ‘‘Bir kimse bir müslümanı dünyada korkutursa, Allah’da kıyamet gününde onun korkusunu artırır.’’ (Ramuz el-Ehadis:421/6) (üzerse, üzüntüsünü arttırır.)

            Müslüman Müslümanla çekişmez.

            Kur’an’da: ‘‘İnsan, pek çok şeyde tartışmaya düşkündür’’ (Kehf:54) buyrulmuştur.

            Peygamberimiz de: ‘‘Allah’a göre insanların en şerlisi, edepsizce çekişip tartışandır’’ diyor.

            Bir hadiste de: ‘‘Haklı olsan bile çekişmeyi bırak.’’

            Müslüman, dilini müslümanlar aleyhinde kullanmaktan kaçınmalıdır. ‘‘Ya hayır söylemeli, yada susmalıdır.’’

            Vefat eden bir müslüman için bile iyiliğine şehadet edilmeli, iyi şeyleri söylenmelidir.

            Müslüman dilini dedikodu etmekten, iftira etmekten, kötü zandan sakındırmalıdır. Lânetten, sövmekten alıkoymalıdır. Yalandan, yeminden uzak durmalıdır. Başkalarına küfürle itham etmekten sakınmalıdır. Müslüman’ın aforoz yetkisi yoktur, tebliğ görevi vardır.

            Cenab-ı Allah: ‘‘İnsanları arkadan çekiştiren, gözle, kaşla alay edenlerin vay haline!’’ (Hümeze:1)

            – ‘‘Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka, yahut bir iyilik, yahut da insanların arasını düzeltmek isteyenin fısıldaması hariç’’ (Nisa:114)

            – ‘‘Allah’a ve Resûlüne itaat edin birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.’’ (Enfal:46)

            İki avcı gitmiş bir kayanın üzerinde dinlenirken uzakta dereden bir tilki geçmiş. Biri:

            – Kuyruğu suya değdi. Öbürü değmedi. Değdi değmedi, darılmışlar. Yıllar sonra biri bunları barıştırmış. Birinin ilk sözü: ‘‘sen ne dersen de ama o tilkinin kuyruğu suya değmişti’’ demiş. Değdi, değmedi tekrar darılmışlar. Müslümanların işi böyle olmamalı.

Müslüman Müslüman’a darılmaz

            Cenab-ı Allah şöyle emrediyor: ‘‘Şüphesiz müslümanlar kardeştir. Öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin.’’ (Hucürat:10)

            Dargınlık, helâl olmayan şey. Peygamberimiz ‘‘İnsanların arasını bulmak için. Aslı olmayan hayırlı söz söyleyen yalan söylemiş olmaz.’’ (Tecrid-i Sarih Terc.8/111) demiştir.

            Peygamber (as) bakın ne diyor:

            ‘‘Yalana üç yerde ruhsat vardır:

  1. Savaşta düşmana karşı,
  2. Dargınları barıştırmak da,
  3. Kadınla kocanın arasını bulmada’’ (Müslüm Birr:101) zararsız yalan söylenebilir.

Veda Hutbesinin önünde neler vardı:

  1. İnsan haklarına saygı,
  2. Zulmedilmemesi, zulme boyun eğilmemesi,
  3. Kan davalarının kaldırılması,
  4. Faizin her çeşidinin yasaklanması,
  5. Kadın haklarının çiğnenmemesi,
  6. Kur’an’a ve sünnete uyulması,
  7. İnsanın zulmetmemesi ve zulme uğramaması,
  8. Müslümanların kardeş olduğu’’  Konuları vardı.

Müslüman müslüman kardeşini sever

            Müslümanlar birbirini sevmekte, acımakta bir vücut gibi olmalıdır. Bir motor her parçası yerinde ve tam olarak çalışırsa, iş görür. parçalardan biri marifet bendedir’’ derse, olmaz.

            Bir gün peygamberimiz ashabına:

            – ‘‘Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız’’ demiştir.

            Bir hadislerinde de: ‘‘Hiçbiriniz kendisi için istediğini, Mü’min kardeşi içinde istemedikçe olgun mü’min olamaz.’’

            – Sırri Sakatî çarşıda dükkanı yanmadığı için 30 yıl tövbe ettiği söylenir. Senin ki yanmadı denince sevinmiştir.

            Müslümanlar ayrılığa düşmemeli, Kırgınlıkları sen-ben, bizden-sizden dedikodularını bir tarafa bırakmalıdır. Müslümanlar, birbirini tamamlayan parçalardır. Bir organın rahatsız olmasıyla nasıl bir vücut rahatsız oluyorsa, bir müslümanın rahatsızlığı başkalarını rahatsız etmelidir.

            Camiler paylaşılırsa, cemaatler birbirine düşerse, birlik olmayınca dirlik olmaz.

            Dünyada müslüman kardeşinin kederini giderip, sevincini paylaşanın Allah’ta ahirette onun kederini giderir.

            Kalpler caminin dışında da birleşmelidir. Ayrılık olmamalıdır. Omuz omuza olunmalıdır.

            İbni Sina’nın bir sözü var:

            – En büyük azap, cennette yalnız kalmaktır. Cennete yalnız girmek isteyene, zaten cennetlik değildir’’ diye.

            Parça parça, gurup gurup olan mü’minleri Allah istemiyor: ‘‘ Dinlerini parçalayan, bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her gurup kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.’’ (Rum:32)

            Bir gün peygamberimiz, müslümanları gurup gurup ayrılıp oturduklarını görmüş: ‘‘Bana ne oluyor ki, sizi fırka fırka görüyorum?’’ demiştir.

            Düşmanın arzusu bölmek parçalamak ve yutmaktır. Bir toplum içinde tefrikadan daha büyük felâket olmaz.

            Mehmet Akif şöyle der:

            Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

            Toplu vurdukça yürekler top onu sindiremez.

            Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır:

            Peygamberimiz zamanında Evs ve Hazreç kabilesini birbirine düşman eden yahudi Şeş bin Kays, koyu müslüman görünümü ile müslümanları düşman etmiştir.

            Abdullah bin Ubey: ‘‘Allah Resûlünü dinleyin’’ derdi. Ama münafıkların başıydı.

            Müslümanların huzurunu bozmak için su uyuyor, düşman uyumuyor.

            Şöyle anlatırlar:

            Adam ölüyor. Melekler onu Cennete götürmek için geliyor. Adam cennetten önce cehennemi görmek istiyor. Cehennemde bir sofra görüyor. Her türlü yiyecek var ama sofrada herkes mutsuz, karınları da aç. Sebebi de kaşıkların sapları uzun ve bileklerin bağlı. Herkes ağzına götürmek istiyor ama götüremiyor.

            Cennete giriyor aynı sofra, aynı kaşıklar, aynı yiyecekler. Ama herkesin karnı tok ve mutlu. Sebebi herkes kendini düşünmüyor. Kaşığı karşıdakine uzatıyor, oda karşısındakilere uzatıyor, kimse aç değil, mutlu olduğunu görüyor.

            İslam toplumu paylaşmacı olmalıdır. Mezhep, tarikat, takım ve siyaset ayrılık sebebi olmamalıdır.

            Mimar Sinan çıraklarına icazet verecektir. Onlara çatıda bulunduğu bir sırada:           

            – Gidin, her biriniz aşağıdan işe yaramayan bir taş getirin, der.

            Hepsi giderler, biri hariç her biri elinde bir taşla döner. Onlara sorar:

            – Sen bu taşı niye getirdin?

            – Yuvarlak.

            – Sen niye getirdin?

            – Çürük…Her biri bunun gibi cevaplar verir. Sıra eli boş gelene gelir. Ona da sorar:

            – Sen niye eli boş geldin? Hiç bulamadın mı?

            – Taş çok ama, işe yaramayan bir taş bulamadım. Hepsinin yapıda bir yerinin olduğunu gördüm, der.

            Müslümanlar da böyledir. Her birinin hayatta yeri ve görevi vardır. Bunun için müslümanlar, birbirini tamamlayan vücudun organları gibi olmalıdır.

            Asırlara direnen kaleler var. sıra sıra taşlarla ayakta duruyor. Aradaki bir sıra ben çekiliyorum’’ dese kale ayakta durabilir mi?

            Çatıyı ayakta tutan direklerden biri ben bu birlikten ayrılıyorum. Ben sizinle olmayacağım dese çatı yerinde durabilir mi?

            İşte İslam birliği de böyledir.

            Irkçılık İslâm kardeşliğime engeldir.

            Aynı dili konuşan, ortak milli kültüre bağlı, aralarında milî ve manevî bağlar bulunan, aynı toprak üzerinde yaşayan, kader birliği yapmış insanlara millet denir.

            Her insan Adem (as) ile Havva validemizden gelir. Allah: ‘‘Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık’’ (Hücurat:13) buyurur.

            Irkçılık, insanların birbirine üstün oldukları düşüncesine dayandığı için ihtilafa, fitneye neden olur.

            Selçukluda Osmanlı’da ırk ayrımı olmamış: ‘‘Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü’’ düşüncesi hakim olduğu için her yönden büyük olmuşlardır.

            Milliyetçilikle ırkçılığı karıştırmamak gerekir. Biri birlik, biri ayrımcılıktır.

            Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığını söylemiştir. Çünkü ırkçılık, kardeşliğe birliğe mânidir. Düşmanlık sebebidir. Irkçılık yüzünden nice savaşlar olmuştur. Bölünmeler olmuştur.

            Irk, insanın kendi tercihi değildir.

            Dinimiz İslâm kardeşliğinden başka bir yakınlığı, iman-küfür ayrılığından başka bir ayrımı kabul etmez. Irkçılığı, soy-sopla öğünmeyi cahiliye âdeti kabul eder.

            Kan bağından önce iman bağı önce gelir. İbrahim (as) putperest Azer’in oğludur. Nuh (as) ’a inanmayan oğlu için: ‘‘O senin ailenden değildir.’’ (Hud Suresi:45-46) uyarısı yapılmıştır.

            Kur’an’da: ‘‘Ey iman edenler! Babalarınızı ve kardeşlerinizi eğer küfrü sevip imana tercih ediyorlarsa, veliler edinmeyin. Kim onların velilikleri altına girerse, onlar zalimlerdir.’’ (Tevbe:23)

            Peygamberimiz (sav) bakın ne diyor:

  • ‘‘Irkçılık uğruna çarpışan, bu uğurda ölende, öldüren de bizden değildir’’ (Ebu Davut Edep:121)

Peygamberimize oruç tutsa da namaz kılsa damı? denmiş ‘‘Evet’’ cevabını vermiştir.

            Yanlış anlaşılmasın. İnsan milletini, hısım akrabasını tabiî ki sevecektir. İslâm, sıla-i rahme büyük önem vermiştir. İnsan, gerekirse, milleti uğruna şehit olacaktır.

            İslam, soyu, nesebi inkar etmez.

Peygamberimize sordular:

  • Kişinin soyunu, ırkını sevmesi ırkçılık mıdır?
  • Hayır ancak kişinin soyuna, ırkına zulüm üzerinde yardım etmesi ırkçılıktır’’ buyurur. (İbn-i Mace:3449)

Irkı ile övünenler için Allah Resûlü:

– ‘‘Hepiniz Adem’in neslindensiniz, Adem ise topraktandır. Bir kısım insan cehennem

kömürü olan kimselerle iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar, ya bu övünmeden vazgeçerler yada Allah nezdinde pisliği burunlarıyla yuvarlayan mayıs böceklerinden daha değersiz olurlar.’’ demiştir. (İ.Canan Hadis Ans:4/259)

            İmam-ı Şafi: ‘‘Irkçılık yapan büyük günah işlemiş olduğundan şahitliği kabul olmaz’’ der.

            İran asıllı bir sahabe Ebû Ukbe (ra) şöyle anlatır: ‘‘Uhut harbinde savaştım. Bir putpereste:

‘‘Ben İranlı bir yiğidim al bakalım’’ deyip kılıcımı salladım. Beni duyan peygamberim bana:

  • Niçin öyle söyledin? ‘‘Ben Müslüman bir gencim demedin?’’ dedi. Der.

Irkçılık uzlaşma, birleşme değil, ayrılık sebebi, farklı davranma nedenidir. Kur’an’da

bir millete olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklenmesin’’ buyrulur. (Miada:8)

            Her ırkta, her renkte insanların hepsini Allah yaratmıştır. Hepside Allah’ın kuludur.

            Bugün düşmanın kaşıdığı en büyük yara ırkçılıktır. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Milli Mücadelede ırkçılık var mıydı? Düşman şimdi ırkçılık belâsı ile bizi bölmeye çalışıyor. Aynı Allah’a inanan aynı peygambere, aynı kitaba inanan, yıllarca kardeşçe yaşamış insanımızı bölmeye çalışmaktadır. Batı, milletleri zaafa uğratmak hatta yok etmek için ırkçılık fitnesine başvuruyor. Bu batının ezeli fitnesidir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu ırkçılık oyunu ile zaafa uğratılmıştır.

            İnancımızda Allah nezdinde üstünlük, imandadır, ameldedir, takva iledir.

            Peygamberimizin yanına gelen kadın heyecanlanmış ve titremeye başlamıştı. Allah Resûlü ona:

            – Sakin ol, ben Kureyşli kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum’’ demiştir.

            Kur’an’da: ‘‘Allah yanında en değerliniz, Allah’tan en çok korkanınızdır’’ (Hücürat:13) buyrulur.

            Şeyh Sadi Şirazi Gülistan’da:

            – Gül dikenden, İbrahim Azer’den olmuştur.’’ der.

            Şair de:

            İnsanın şerefi, ilim ve edep dir.

            Sanma ki şeref, mal ve nesepledir’’ diyor.

            Kıyamet gününde ırk sorulmayacak, ameller sorulacak. ‘‘Kime mensup, kimin oğlusun? denmeyecek. ‘‘Er kişi niyetine’’ diye namazın kılınacak.

            Kur’an’da: ‘‘Sûra üflendiğinde aralarındaki soy yakınlığı hiçbir fayda vermez. Birbirleri ile yardımlaşamazlar. Birbirlerine hiçbir şey soramazlar.’’ (Mü’min:101) diye bildirilmiştir.

            Üstünlük, asalet faziletten gelir. Üstün ırk yoktur. Faziletli insan faziletli toplum vardır.

            Şair: ‘‘Edep iledir, Kemali âdem,

                        Edep iledir, nizam-ı âlem,

                        Edep bir tâç imiş nur-u Hüda’dan

                        Giy otâcı emin ol her belâdan.’’ diyor.

            Düşman Güçlü Müslüman birliği istemez:

            İslâm’a, Müslüman’a karşı olan kafirler ve ideolojiler hep müslümanları nasıl bölebiliriz, onlara nasıl hakim olabiliriz diye imhâ plânları hazırlamışlardır. Bakın İslâm ülkelerine; bir araya gelebiliyorlar mı? Böylemi olmalı?

            Muaviye ile Hz. Ali (ra),  karşı karşıya getiren cihan imparatorluğunu parçalayan düşman, hiç bir dönemde müslümanların kardeşliğine müsaade etmemiştir. Oynanan oyunlara tarih şahittir.

            Ne zaman müslüman Türkiye uyandı birbirine sarıldı, düşman hemen harekete geçmiş fitne ateşini tutuşturmuştur.

            Kur’an’da: Müslüman’a nasıl emrediliyor:

            – ‘‘Kafirler birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğersiz birbirinizin yardımcıları olmazsanız aranızda fitne ve fesat çıkar (Enfal:73) uyarısı vardır.

            – ‘‘Öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere isabet etmez…’’ (Enfal:25)

            – ‘‘Allah’a ve Resûlüne itaat ediniz. Birbirinizle uğraşmayınız. Yoksa kuvvetinizi kaybederiniz’’ (Enfal:46)

            Peygamberimiz: ‘‘Size ayrılıp dağılmaktan sakınmanızı tavsiye ederim. Çünkü şeytan yalnıza daha yakın olur. Toplumdan uzak olur. Kim cennetlik olmayı istiyorsa, toplulukla olmaya çalışsın.’’ (Tirmizi Fiten:4/2254)

            Atalarımız: ‘‘Birlik imandandır, ayrılık şeytandandır’’ demişlerdi.

            Uyanalım, düşman oyunlarına gelmeyelim. Onlara bizim iyiliğimizi düşünmezler, istemezler.     

            Eğer bu milletin kardeşliğine bir zarar gelirse, buzdan herkes zarar görür.

            Gemi batırılırsa, batıranda gemidekilerde batar.

            Allah içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk etmesin.

…………………………

………………..

……….

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir