İMAN- AMEL

  • Çoğu zaman insanları değerlendirirken işine, ahlakına değil sözüne değer veriliyor.

Lafla peynir gemisi yürümediğinden bu durum büyük hatalara ve aldanmalara neden olmaktadır. Niyeti sevap, amacı da hizmet olmayanlar, iyi niyetli kimseleri kolayca kandırmaktadır. 

Hz. Ömer (r.a): “Bir insanın sözüne değil ameline bakın,” der. Bir insan söz de değil özde iyi ise o insan iyi kimsedir. 

Cenab-ı Allah Kur’an’da: “inanan ve iyi iş yapanlar, halkın en iyileridir.” (Beyyine:7)

  • “En iyiniz ahlakı en güzel olanınızdır,” buyurmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v)’ de şöyle der:

  • “Allah suretlerine ve mallarına değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim,Birr: 34)
    • *              *

Bazı bilgisi ve imanı zayıf olanlar yaşadığı gibi inanmak, inandığı gibi yaşamak hatasına düşüyor.

Böyle iman ve böyle yaşayış insanı kurtarmaz. 

Bu düşünce ve anlayış kendine göre din edinmek olur. Bir hadislerinde Peygamberimiz (s.a.v ): “İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öylece haşrolur,” buyurarak insanın yaşadığı şekliyle muamele göreceğini bildirmiştir.

Dinde kişiye göre inanç ve kişiye göre din olmaz. Kimsenin Allah’ın dinine müdahale hakkı yoktur. Dini ya Allah’ın indirdiği şekilde inanır, kabul eder ya da etmez. “Bana göre, benim aklıma göre” dendiği zaman o işte hayır olmaz.

  • *              *

İslam’ı yaşamadan din anlatan ve amel etmeden cennet umanlar oluyor.

İnsan eğer İslam’ı gerçek manada yaşamıyorsa onu başkalarına sunma imkanı olmaz.

Peygamber (a.s) kısaca: “söyleme yap” demiştir.

Cennetin kapısı iman, anahtarı güzel amellerdir. Cennete girmek için iman etmek ve imanın gereğini yerine getirmek gerekir. 

Cenab-ı Allah: “İnsanlar “ iman ettik,” demeleri ile bırakılı verileceklerini mi zannederler.” Uyarısını yapmıştır.(Ankebut: 2)

İman ettikten sonra amel edilmezse, ihmaller zamanla isyana dönüşür. İman, sözde kalır. 

İman amelle güzelleşir, amelle korunur. Amelsiz hayat Fatihasız mezara götürür. 

İmanla ölmek, güzel işler yapmaya bağlıdır. 

Allah şöyle uyarır: “Allah’ı unutan ve bu yüzden de Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.” (Haşr: 19)

Amelsizliği Allah sevmez. Peygamber (a.s) bildirdiğine göre hasta olup ibadet edemeyene şöyle bir avantaj sunulur: “ Her günün ameli mühürlenir. Mü’min hastalanınca melekler şöyle der: “ Rabbim falan kulunu Salih amellerden alıkoydun,” bunun üzerine Allah: “ İyileşinceye ve ölünceye kadar daha önce yaptığı amellerin benzerini her gün yapmış gibi yazın,” buyurur. 

*              *              *

Bazılarının amelleri boşa çıkmasına aldırış etmeme gibi tavrı oluyor.

Öyle sözler söyleniyor, öyle işler yapılıyor ki, amellerin sevabı kalmıyor;  yapılan ameller boşa gidiyor. 

 Allah her ameli kabul etmez. Ancak rızası için ihlâslı bir şekilde yapılan amelleri kabul eder. Bunun dışında iş yapan için Allah: “ Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur.” (Gaşiye:

3) buyurmuştur.

İşine riya gösteriş ve gurur ve başka niyet karıştıranların amellerinin sevabı gider. 

İşine bid’at ve hurafe karıştıranların, kötü ahlak sahiplerinin, helal yiyip içmeyenlerin, yaptığını güzel yapmayanların, sadakaları başa kakanların, bile bile günah işleyenlerin, şirk koşanların, iftira edenlerin, gıybet edenlerin, fal ve büyü ile uğraşanların, başkalarının ayıpları ile uğraşanların, hayasızların, zülum ve haksızlık edenlerin, faiz yiyenlerin, zina edenlerin, günahları küçük görüp büyük günahlardan kaçınmayanların (…) yaptıkları güzel şeyler boşa gider. Hak sahipleri onun güzel amellerinin sevabını alır. Kendi günahlarını ona verir. 

*              *              *

    Bazı kimseler “ Müslüman’ım” , “Biz de Müslüman’ız” , “Biz Müslüman değil miyiz?” dedikleri halde ibadete yanaşmıyor, bir müddet veya bir ramazan boyu ibadet etse de bırakıveriyor.

Böylelerine Cenab-ı Allah Kur’an’da soruyor: 

  • “Ey insan! Kerim olan Allah’ a karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar: 6) evet seni yaratan, yaşatan, lütuf ve ikramlarda bulunan rabbinden uzaklaştıran nedir?

Peygamber (a.s): “ Allah’ın en çok sevdiği amel devamlı olanıdır.” (Riyaz’üs-Salihin:

152)

Cenab-ı Allah’ın verdiği, vereceği nimetlere şükür gerekir. Allah’ın nimetleri nasıl devamlı ise şükrünün de devamlı olması gerekir.

Bir anket yapılmış: 

  • “ Bu günün son günün olsa nasıl geçirirdin?” sorusuna yüzde yetmiş cevap:  “Namaz kılıp dua ederek” olmuş.

Hangi günün bizim için son gün olduğunu, olacağını bilemeyiz. Onun için halimizin isyana dönüşmediği ve rabbimizle olduğumuz bir günde Ona yürümek istemez miyiz?

Rabbim soracak: “Ben hep seninleydim, ya sen kiminleydin?” buna ne cevap vereceğiz? Çünkü O bize:

  • “Sana ölüm gelinceye kadar ibadet et” (Hıcır: 99)
  • “İpliğini büktükten sonra bırakıveren kadın gibi olma” (Nahl: 92) buyuruyor.
    • *              *

İhmal isyan ve taşkınlıkların sonunda başa gelen felaketleri kabullenemiyoruz. Bu benim hatam, biz suçluyuz, hatalıyız diyemiyoruz. Kul azmadan Allah’ın yazmayacağını düşünemiyoruz.

Geçmişte hep inkârlar, isyanlar, ahlaksızlıklar felaketlerin davetçisi olmuştur. Âdem (a.s) isyan ettiği için cennetten kovulmuş, şeytan inkârından dolayı lanetlenmiş, birçok topluluklar çeşitli felaketlerle cezalandırılmıştır. 

Bir ayette: “Yoldan çıkmalarına karşılık onlara feci bir azap indireceğiz.” (Ankebut: 34) buyruluyor. 

 Hayatta hiçbir şey boşuna değildir. Ne demişler: “Kul azmayınca Allah yazmaz.” 

  • *              *

Haksızlığa, bela ve musibete uğrayan, feryat ediyor. Cezalandırıldığının farkında olmuyor.

Unutmayalım, birçok musibet, yaptığımızın karşılığı olurken bazıları da uyarıdır, ikazdır. Uyanmamız, kendimize gelmemiz istenir

Çoklarımız ders alma yoluna gitmiyoruz. İyiliği kendimizden kötülüğü Allah’tan biliyoruz. Arkamıza dönüp de yaşayışımıza ve yaptıklarımıza bakmıyoruz.

Kur’an’da şöyle buyrulur: 

  • “ İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de tuttukları kötü yoldan dönerler.” (Rum: 41)
  • “Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helak edilmez.” (Ahkaf: 35)
  • “Allah kimseye zulmetmez. İnsanlar kendilerine zulüm ederler.” (Yunus: 44)

Bela ve musibetlerden ders almayan, musibetten payını mutlaka alır. İkaz ve uyarıları geç anlarsak musibetin ocağına düşeriz. 

“ Tanrı bile batıramaz,” denilerek denize indirilen Titanic ve içindeki yolcular şehvet denizinde boğuldular. Gemiden çekilen son telgrafta: “Yapılacak bir şey yok,” deniliyordu. 

İbret almak isteyene ibretlik olay çoktur. 

  • *              *

Uğradığı felaketin sonunda durumu bir haksızlık ve zulüm görüp Allah’ın cezalandırdığını düşünenler oluyor.  

Bunlara Cenab-ı Allah: 

  • “Allah kullarına asla zulüm etmez.” (Al-i İmran: 182)
  • “Allah insanlara hiç zulüm etmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulüm ederler.” (Yunus: 44) cevabını veriyor. Şair de bu gerçeği: 

“Hiç kuluna zulmeder mi Hüdası, 

Kulun çektiği kendi cezası” şeklinde ifade ediyor.

Bir şair de:

“Kula bela gelmez Allah yazmayınca,

Allah bela yazmaz kul azmayınca,” demiştir.

Peygamber Efendimiz de: “İnsana isabet eden ağaç sıyrıntısı,  ayak kayması, damar sıyrıntısı, ancak bir günahı sebebiyledir,” duyurur. (Ramuz el-Ehadis: 489/3)

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir