İMAN
Nasıl İman Etmeliyiz?
– Önce inanılması gereken şeyler şunlardır:
- Her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah’ın varlığına birliğine inanmak.
- Allah’ın meleklerine inanmak.
- Allah’ın gönderdiği kitaplarına inanmak.
- Allah’ın görevlendirdiği peygamberlere inanmak.
- İnsanın öldükten sonra kabir hayatı geçireceğine, kabirdeki sorgu ve suale, sırata, mahşere, her şeyin hesabının inceden inceye sorulacağına, insanların yaşayışlarına göre cennet veya cehennemdeki yerlerine gideceklerine, orada sonsuz kalacaklarına inanmak.
- Her şeyin Cenab-ı Allah’ın yaratmasıyla olduğuna şeksiz şüphesiz inanmak.
Bunların tamamı noksansız kabullenilecektir.
- İman, gerçekçi olacaktır. Ümitsizlik ve şüphe hali olmayacaktır. En önemli olanı da iman amele dönüşmelidir.
- Tam iman etmeyenin, itikadı düzgün olmayanın imanı geçerli olmaz.
- İman, vesveseden uzak olmazsa, imanın tadı alınamaz. O zaman gününü gün eder, gafletle ömrünü geçirir. Her şeyi dünyasıdır, dünyanın zevkleriyle yetinir. Ama asla mutlu olmaz. O haliyle de bu dünyadan göçer gider.
İnanan ne diye inanıyor? İnanmanın manası ne?
İnanmanın manası, Âlemlerin Rabbı olan Allah’a tam bir teslimiyettir. İnanmak demek “Ya Rabi! Seni her şeyinle kabul ediyorum. Senden başka tapılacak, kulluk yapılacak ilâh yoktur. Senin buyruklarını harfiyyen yerine getireceğim” demektir.
- İman taklid-i iman olmayacaktır.
- İman, şirkten uzak olmalıdır. Dikkat edilecek şeyler:
- Allah’tan beklenilen başkasından beklenme-yecektir.
- Allah için yapılan başkası için yapılmayacaktır. Bir şey ya Allah içindir ya da değildir. Başkası için olan aynı zamanda Allah için de olmaz. Arap müşrikleri Allah’a inanır ve ibadet ederlerdi. Putlara da Allah’a yaklaştırsın diye taparlardı, “Şunun şunun için hassaten Allah rızasın” denmez.
- Allah’ın sıfatları başkasında görülemez.
- Allah’tan başkasına güvenilip dayanılmaz. (En’am: 102)
- Allah’a şekil ve mekân gösterilemez.
- Kurtuluş Allah’tan başkasından beklenmez.
- Allah’tan başkasına kulluk yapılmaz. (Cin: 18)
- Allah’ın eşi benzeri yoktur. (Şuara: 11)
- Şirke ve küfre götüren davranışlardan kaçınılmalıdır.
Hz. Ebubekir (r.a.)’den rivâyet ediliyor:
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
- “Şirk sizin aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir” buyurunca Hz. Ebubekir(r.a.) Efendimize:
- “Ya Rasulallah! Şirk, Allah’tan başkasına ibâdet etmek değil midir? Yahud Allah’la birlikte başkasına tapmak değil midir?”diye sorar.
Bu soruya Peygamberimiz:
- “Allah hayrını versin ey sıddık!… Şirk, sizin aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir. Sana onun küçüğünü – büyüğünü giderecek bir haber vereyim mi?”buyurunca Hz. Ebubekir(r.a.) de:
- “Hay hay ya Rasûlallah” karşılığını verince, Efendimiz (S.A.V.) de:
- Her gün üç defa:
- Ey Allah’ım!.. Bile bile şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediklerimden de senden af dilerim, dersin. Şirk: Bana filan ve Allah verdi, demendir. Denktaşlık ise: Eğer filân olmasa idi, beni falanca öldürecekti, demektir”, buyurdu. Hasılı, şirk bu derece gizlidir. Cenab-ı Hakk, Ümmeti şirkin gizlisinden de açığından da korusun ve kurtarsın…
- İmana bit’at karıştırılmamalıdır. Bit’at diye de bazı güzel şeyler terk edilmez. Terk edilirse bazı güzelliklerden olunur. Ama bit’at işlenirse amellerden olunur.
- İmandan sonra amel edilmelidir. Eğer amel edilmezse, iman korunamaz. İhmal, zamanla isyana dönüşür. Kıblesiz hayat, imansız bir sonla noktalanır. Amelsiz yaşamak, Allah’ın razı olmadığı bir hayat olur. İman sözde kalır, gereği yapılmazsa, insan kurtulamaz.
Kur’an-da şöyle bir uyarı var: “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.” (Haşr: 19)
Sevgili peygamberimiz ilk Cuma hutbesinde şunları söylemiştir:
“Son peygamber Muhammed aleyhisselâmın, Medine’ye hicretten sonra iradettiği ilk Cuma kutbesinde:
“Ey insanlar! Sağlığınızda ahiret azığı hazırlayın ve onu kendinizden önce gönderin. Elbette bilirsiniz ki her biriniz ölecek ve sürüsünü çobansız bırakacaktır. O zaman Allah, insana, orada hiçbir tercüman ve vasıta olmaksızın şöyle diyecek:
- Benim Resulüm gelip sana bildirmedi mi? ben sana mal verdim, ihsanda bulundum; Sen bu nimetlerden ahiret payı olarak ne ayırdın?
O da sağına soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek; önüne bakacak, cehennemi görecek.
Öyle ise, yarım hurma ile de olsa, ateşten kendini koruyabilen hemen bu hayrı işlesin. Onu da bulamayan varsa, bari güzel bir söz söylesin. Çünkü bir iyiliğe 10’dan 700’e kadar sevap verilir.
Selâm size! Allah’ın rahmet ve bereketleri sizinle olsun!”
Dil, inandım, kalbim temiz derken hareketlerimiz, yaşayışımız bunu ispatlamalıdır. Yaşantımız inanmayanın yaşantısına benzememelidir. Başkalarının bizim hakkımızda söyledikleri çok önemlidir.
Sonuç olarak iman, Allah ne emrettiyse onun kabulü ve yerine getirilmesidir.
Haramlardan, günahlardan kaçılmasıdır ve müslüman olarak ölebilmek için çaba sarf edilmesidir.