İBADET
Yaratıcı olan Cenab-ı Allah, yarattığı insanı başı boş kendi haline bırakmamıştır. İnsanın mutluluğu ve iki cihan saadeti için yol göstermiş, emirler ve yasaklar koymuştur. İnsanın mutlu olup olmaması, yüce Allah‘ın talimatına uyup uymamasına bağlıdır. Sahte gülücükler, geçici zevkler, insanın mutlu olması demek değildir. Böyle aldatıcı zevklerin verdiği geçici zevklerin ardından gelen yıkım, insanın iç dünyasını, ruh sağlığını mahvetmiştir.
Buna karşılık islamla tanışan insan mutludur. Mutsuz görünsede mutludur. Sahte mutluluk sergileyenlerden daha mutludur. Nefsine, şeytana hatta köpeğe kul olup, gururla köpek gezdirenlerden daha mutludur.
Son zamanlarda dünyada yükselen değer, dindir. İlmin ve ilim adamının buluşları, kur‘an-ın ve islamın, ilmin gerçekleri ile örtüşmesi islâmâ yönelişi hızlandırıyor. İnançsız kesim hurafelerle uğraşırken, gerçek ilim adamları tespitleriyle dünyayı sarsıyor. İslamı ön plana çıkarıyor.
İnsan yapısı dine meyyal yaratılmıştır. Yüce yaratana kulluk yaparak tatmin olacak şekilde yaratılmıştır. İnsanın manevi doyumu ve insani olgunluğu ancak yaratanın koyduğu kurallarla mümkündür. ‗‗dua ve ibadet olmasaydı çıldırırdım‘‘ diyenler bunun delilidir. Dine iltifat etmeyip ruh hastası olanlar ve çıldıranlar da bunun delilidir.
İbadet, Cenab-ı Allah‘a kulluk yapmak, itaat etmek ve buyruklarına boyun eğmek demektir.
İbadet, insanı Allah‘a yaklaştıran, yapılmasında sevap olan işlerdir. Yani Allah‘ın razı olduğu şeyi yapmaktır.
İbadet, yaratıcıya gösterilen saygı ve sevgidir.
İbadet, insanın varlık sebebidir. Çünkü yüce yaratan Kur‘an‘da : ‗‗Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım‘‘ buyurmaktadır. (Zariat:56)
Böylece ibadet, Allah‘ın rızasını kazanmak için yapılan iş demektir. Görev demektir.
Birinci derecede ibadet, yüce Allah‘a yapılır.
Önce Allah‘a iman, sonra sevmek, sonra da emirlerini seve seve hiçbir şart koşmadan yerine getirmek ve yasaklarından da kesin olarak kaçınmakla olur.
İkinci derecede kulluk Allah‘ın gönderdiği Peygambere inanmak, gönülden sevmek, sünnetini yerine getirmeyi gerektirir.
Üçüncü olarak da; Allah‘ın sevdiklerini sevmek, ehl-i sünnet çizgisinde olanların yolundan gitmektir. İşte Allah‘a kulluk ancak böyle gerçekleşir.
İnsanın hayatının güzel, ölümünün güzel, ahiretinin güzel, amellerinin güzel, kalbinin ve yüzünün güzel olması Allah’a kulluk derecesine bağlıdır.
İbadet ve kulluk, müslümanın bütün hayatını kapsamalıdır. Kul, her zaman rabbini düşünür, O‘nu sever, O‘nu anar, şükreder, sabreder Allah‘a kul olur.
Müslüman, kıble istikametli bir hayat yaşarsa, kulluk yapmış olur. Çünkü; kıble yönlü hayat, Allah‘ın razı olacağı bir hayattır. Dünyada kıbleye dönenin ancak mezarda kıbleye döndürülmesi fayda verir. Yoksa mezardaki yatış ona hiçbir fayda sağlamaz.
Yüce Allah : ―Yoksa insan başı boş bırakılacağını mı sanıyor.‖ (Kıyamet: 36) ―yoksa insanoğlu imtihana tabi tutulmadan sadece iman ettik demekle bırakılıvereceğini mi sanıyor?‖ (Ankebut:2) buyurarak ikaz ediyor.
İnsanın Allah katında değeri, yaptığı ibadetlere bağlıdır. Kur‘an‘da: ―İbadetiniz olmasa Rabbiniz size ne diye değer versin?‖ (Furkan:177) buyrulmuştur. Sevgili Peygamberimiz, kendisine ―Allah‘ın kulu‖ denmesinden çok hoşlanırdı. ―Abdullah‖ ismini de çok severdi. O‘nun için Allah‘a kulluk çok önemliydi. Çünkü insan Allah‘a kul olmazsa, nefsine kul olur. Nefsine kul olan, şeytana kul olur. O‘na göre Allah‘a kulluk yapanla yapmayanın durumu diri ile ölü gibiydi.
Kur‘an‘da : ―Allah‘a kulluk edin, şeytana kulluk etmeyin‖ buyruluyor. (Nahl:36) Bir kul ne kadar Allah‘a yakın olursa, o kadar şeytandan uzak kalır. Onun tuzaklarına düşmez. Ne kadar şeytana yakın olursa da o kadar Allah‘tan uzaklaşır.