Hz. MUHAMMED (AS)

A-    ÖNCEKİ DURUM:

         Hz Muhammed (as) dan önce Ahlak, adalet insanlık diye bir şey yoktu.

Cehalet, zulüm, akla hayale gelmedik kötülükler dünyanın üzerine karabulutlar gibi çökmüştü.

         Kadınlar, kızlar ve zayıf insanlar bir eşya gibi alınıp satılıyordu. Acıma diye bir duygu kalmamıştı.

İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapacak kadar alçalmıştı.

İçki kumar, fuhuş ve her türlü ahlaksızlık her tarafa yayılmıştı. Kur’anın ifadesiyle:  “insanların kendi elleriyle işledikleri günah yüzünden fesat karada ve denizde yayılmıştı.” (Rum:41)

         İnsanlık bir kurtarıcı, bir rahmet ve bir rehber bekliyordu.

         B – ADI:

Alemlerin efendisi dünyaya gelince dedesi ona “Muhammed” adını verdi.

Bunu duyan:“ Nereden buldun bu adı, bizim soyumuzda böyle bir ad yok dediler.               Abdulmuttalip:  Umarım yerdekiler,            göktekiler              Onu        hayırla anacaklardır” cevabını verdi.

         O’nun diğer adları da:

  • Ahmed
  • Mustafa
  • Abul Kasım
  • Mahmud
  • Habib
  • Muhammed’ül Emin dir. Şeyh galip Allah Resulüne şöyle seslenmişti:

“Sen Ahmed’ü Mahmud’u Muhammed’sin Efendim.

Hak’tan bize Sultan-ı Müeyyedsin Efendim.”

Yunus da:

Canım kurban olsun senin yoluna

Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Onsekizbin alemin Mustafa’sı,  

Adı güzel kendi güzel Muhammed” demişti.

C – SOYU:

Hz Muhammed (as)’ın soyu Hz. İbrahim peygamberlere dayanır.

Hz Muhammed (as) 12- Rebiulevvel – 571 günü doğdu.

Soyu:          Haşim oğulları

Babası:        Abdullah

Annesi:        Amine

Dedesi:        Abdulmuttalib

Süt Annesi:  Halime

Çocukları:    Kasım,  Abdullah, İbrahim .

Kızları: Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm, Fatıma’dır.

Vefatı 63 yaşında 632 yılında olmuştur.

Babası doğumundan iki ay kadar önce vefat etmişti. 6 yaşında iken annesini, 8 yaşında dedesini kaybetti. Onu amcası Ebu Talip himaye etti.  

Süt annesi Halime iki yıl emzirmiştir.

Çocukluk ve gençlik yılları dedesinin ve amcasının yanında geçmiştir.

 Koyun gütmüş, ticaret yapmış, o ortamda hiçbir kötülüğe bulaşmamıştı. Hz İbrahim’in dini üzerine ibadet etmiştir. 25 yaşında iken Hz Hatice ile evlendi 40 yaşında kendisine vahiy geldi.

Doğruluğu            dürüstlüğü            ile           tanınmış,              inanmayanlar       bile         ona                “ Muhammed’ül Emin” adını takmışlardı.

Genç yaşta zayıfların ve mazlumların hakkını arayan savunan Hılf’ulfudul cemiyetine üye olmuştu.

Herkes onu seviyor ve ona güveniyordu. En kıymetli eşyalarını O’na emanet ediyorlardı.

D- İLK VAHİY

Muhammed (as) Hira dağındaki mağaraya çekilir, ibadet ederdi,tefekkür ederdi. 610 yılında Ramazan ayında yine mağaraya çekilmişti. Kendisine vahiy meleği olan Cebrail (as) geldi ve:

  • Oku, dedi – Ben okumak bilmem, cevabını verdi bunu üç def tekrar etti.

Muhammed (as): Ne okuyayım, dedi.

Cebrail (as):

  • Yaratan Rabbinin adı ile oku, dedi. Böylece ilk vahiy gelmiştir.

Muhammed (as) ağır bir yükün altına girmişti eve döndü durumunu Hz Hatice’ye anlattı Hz Hatice, onu teselli etti ve:

  • Müjde! Sen bu ümmetin peygamberi oldun. Allah seni asla yalnız bırakmaz. Çünkü sen akrabanı ve düşkünleri gözetirsin, misafiri seversin. Asla yalan söylemezsin” dedi  

Kısa bir aradan sonra vahiy tekrar geldi.

-“Ey örtüsüne bürünen, kalk da uyar….” Deniliyordu. Bundan sonra vahiy aralıksız, ihtiyaca göre devam etti, 23 yılda 6666 ayet indi

Bundan sonra Peygamber (as) yakın çevresinden başlayarak insanları uyandırdı. Üç yıl gizlice insanları İslam’a davet etti.

E – İLK MÜSLÜMANLAR

  • Hz Hatice
  • Hz Ali
  • Zeyd b Harise
  • Hz Ebu Bekir

F – DÜŞMANLIKLAR

Müslüman olanların sayısı arttıkça inanmayanlar hazmedemediler. Düşmanlıklarını artırdılar inanmayanlara yapmadıkları hakaret, etmedikleri düşmanlık kalmadı.

Eski alışkanlıkları, başkalarının sırtından geçinmeleri sınırlanıyor, menfaatleri daralıyordu. Bunun için inanmadılar

O derece karşı çıkmışlardı ki, Ömer:         “Eşeğim Müslüman olsa ben Müslüman olmam” diyordu.

Ebu Cehil, taşların Kelime-i Şahadet getirmesine rağmen, o taşlardan sert davranıyordu.

Ebulehep, Ebucehil  başta olmak üzere Müslümanlara çok kötü davranıyorlardı.

Bu durumda Müslümanlar önce Habeşistan’a göç ettiler. Habeşistan kralı Necaşi Hıristiyan olmasına rağmen Müslümanları himaye etti. Onları Mekkeli müşriklere teslim etmedi.

Müşrikler ne yaptılarsa İslam’a girenlerin hızını kesemiyordu.

Peygamber (as)a davasından vazgeçmesi için her çareye başvurdular. Tehdit ettiler olmadı, baskı uyguladılar sonuç alınamadı. Vaadlerde  bulundular “ne istersen….” dediler olmadı. Amcası Ebu Talib’e baş vurdular. Ebu Talip, olanların tekliflerini peygamber (as) a bildirdi peygamberimizin ona da cevabı hayır oldu. “ Amca ne diyorsun, yemin ederim ki, güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler bu davamdan vazgeçmem” dedi.

Bundan sonra zulümler iyice arttı. Bilal- i Habeşi kızgın kumlara yatırıldı, üzerine büyük taş parçaları konuldu, dininden  dönmesi teklif edildi Bilal boynuna ip bağlanıp sokaklarda sürüklendi Bilal yine “Allah bir” diyordu.

Yasir Ailesinden Ammar öyle dövülmüştü ki, kızgın kumlar üzerinde bayılmıştı. Süzmeye mızrak yaraları ile kanlar içinde parça parça edilmişti. Yasir ise develerin arasına bağlanmış organları vücudundan koparılmıştı. Diğer Müslümanlarda böyle düşmanlıklarla  karşı karşıya bırakılıyordu. Bir çokları işkencelere dayanamayıp şehit olmuştu.

                       Bütün             bunlara              rağmen                Müslümanlar                 dinlerinden     dönmemiş,

Peygamberlerini yalnız bırakmamışlardı.

Bu zulüm, Hz. Hamza gibi bir çoklarının Müslüman olmasına da sebep olmuştu.

Bu üzüntü ve boykotlar devam ederken Peygamber (as)ın iki dayanağı olan Hz Hatice ile Amcası Ebu Talip vefat etti.

Sıkıntılı günler devam ediyordu. Peygamber (as) Taif  halkını İslam’a davet etmek için Taife gitti. Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberi taşladılar. Peygamber  (as) kanlar içinde kaldı.

Yüce Allah peygamberini teselli etmek için miraç olayını gerçekleştirdi.

Bu olay Müslümanların imanı artırırken, müşriklerinde küfrünü arttırmıştı.

Zulmün dozunu artırması karşısında peygamber (as) Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmesine izin verildi. Müslümanlar grup grup göç ediyorlardı. Peygamber (as) Hz Ebubekir’le göç etmişti. Bu olaya “Hicret” denir.

Medine’de hicretten sonra güçlü bir insan topluluğu olmuştur.

Medine de Peygamber (as) kendiside işçi gibi çalışarak Mescid-i Nebeviyi yaptı.

Göç edenlere “muhacir”, Medinelilere “Ensar” dendi. Çünkü Medineliler, göç eden kardeşlerine kuçak açmış onlarla her şeylerini bölüşmüşlerdi. Dünya tarihinde böyle bir kardeşlik bir daha görülmemiştir.

Mescid-i Nebevi’yi yaptıktan sonra Peygamberimiz okul açmıştır. Burası hem kimsesizlerin barınağı hem de eğitim ve öğretim yeriydi. İslam tarihinde bu okul değerli insanlar yetiştirmiş, bunlarda İslam adına büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

G- YAPILAN SAVAŞLAR

  • Bedir savaşı  
  • Uhut  savaşı  
  • Hendek savaşı
  • Hudeybiye Antlaşması
  • Hayber’in Fethi
  • Mekke’nin Fethi
  • Huneyn savaşı
  • Taif kuşatması  
  • Tebuk seferi

Bu savaşların hiçbiri Müslümanların saldırısı şeklinde olmamıştır. Cenab-ı Allah şöyle emretmişti: -“Sizinle savaşanlara, Allah yolunda sizde savaşın fakat aşırı gitmeyiniz. Allah aşırı gidip tecavüz edenleri sevmez.” (Bakara:190)

Savaşa izin verilmesi de Müslümanların zulme uğramaları sebep

gösterilmiştir. (Bak: Hac Suresi:39)

İslam tarihindeki savaşların hiçbiri Müslümanların saldırısı ile başlamamıştır. Savaştan önce elçi gönderilmiş barış teklif edilmiştir.

Savaşların tek amacı, düşman saldırılarını ve düşman tehdidini önlemek, birde Allah’ın adını yaymak olmuştur. İslam kılıç dini değildir. Kılıçla yayılmamıştır.

H – CENNETLE MÜJDELENENLER

Peygamberimizin ashabından on kişi cennetle müjdelenmiştir. Bunlara “Aşare-i mübeşşere” denir. Bunlar:

  1. Hz. EbuBekir
  2. Hz. Ömer
  3. Hz. Osman  
  4. Hz. Ali
  5. Talha  
  6. Zübeyr
  7. Abdurahman b. Avf
  8. Sa’d b. Ebi Vakkas
  9. Said b. Zeyd
  10. Ebu ubeyde b. Cerah’tir.

I – O RAHMET PEYGAMBERİDİR:

Cenabı- Allah şöyle buyuruyor:

-“Habibim, biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya:107)

Allah Resulü düşmanına karşı bile merhametliydi. O himseye beddua etmemiştir. Kendisini mekkeden kovanları affetmiştir. Kendisini taşlayanlar için: “YaRabbi, onları affet, onlar bilmiyorlar” demiştir.

Hz. Hamza’yı şehid eden vahşiyi, Ciğerini yiyen Hind’i bile affetmişti.

Kendisini öldürmek isteyen süreka’yı da affetmişti.

O ki: “merhamet etmeyen merhamet olunmaz” buyurmuştur.

İ – HZ. PEYGAMBERİN AHLAKI

Peygamber (as) yüksek ahlak sahibiydi. Onun ahlakı Kur’an ahlakı idi.

Kuranda: “ Şüphesiz sen, muazzam bir ahlak üzeresin” kuyrulmuştur. (Kalem suresi:14)

Allah Resulünün kendisi de:

-“Beni Rabbım Terbiye etti en güzel bir biçimde terbiye etti.” “Ben güzel ahlakı tanımlamak için gönderildim” demiştir.

Hz Ali (ra) onun için:

-“Her zaman güler yüzlü idi. Yumuşak huylu idi. Katı kalpli, kavgacı, kusur bulucu değildi. Büyüklük taslamazdı.” Demiştir.

Kur’an’da:

-“Eğer sen katı ve kaba olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Al-i imran:159) buyurmuştur.

Peygamber (as) kaba ve kırıcı olmadığı gibi kendisi için ayağa kalksın, eli öpülsün istemezdi.

Onu gören: “Bu yüz yalan söylemez” demiştir. Doğruluğu ve dürüstlüğü ile “güvenilir” lakabını alınmıştır.

Büyük alim ibn Hazm şöyle demiştir:

-“Ahiret iyiliğini dünya bilgeliğini, düzgün yaşayışı, bütün ahlak güzelliklerini ve bütün faziletleri kazanmak isteyen kişi Muhammed (as)ı örnek alınsın.”

Giyimi, yeme içmeleri tam bir edep abidesi idi.

Herkesle iyi geçinmiştir. Kimseye kızmamış bağırmamıştı. Hiçbir şey o’nu öfkelendirip sinirlendirmemişti. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmamıştır.

Aşırı iltifat göstermek isteyenlere: “Başkalarının krallarına yaptığını bana yapmayınız. Ben sizden biriyim. Allah’ın kulu ve Resulüyüm” demiştir.

O hep kolay olanı tercih etmiş ve şöyle buyurmuştur:  

-“ Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”

Güzel ahlakı sebebiyle dünyada o’nun kadar itaat edilen ve sevilen başka bir insan olmamıştır.

J – AİLE HAYATI

Peygamber (as) her konuda olduğu gibi örnek bir aile hayatı sergilemiştir.

Eşini, çocuklarını, torunlarını bir defa bile azarlamamıştır  

-“ Sizin en hayırlınız çoluk çocuğuna en iyi davrananınızdır.” (R. Salihin:277)

-“Hanımlarınızı dövmeyiniz” (Age:278) demiştir.

 Aişe (ra) şöyle demiştir.

-“ Allah resulü ev işleri ile meşgul olur, evin kırık döküğünü elden geçirir, elbiselerini diker, yıkar, evi tamir edip temizlerdi”  

Peygamber (as) eşine mükemmel koca, çocuklarına mükemmel bir baba ve torunlarına da mükemmel dede örneğini vermişlerdir.

K- İBADET HAYATI

Allah Resulü Peygamberliğinden öce bile ibadet etmiş. Allah da ondan ibadet sorumluluğunu hiçbir zaman kaldırmamıştır. Başkalarına şu sözü sık sık söylemiştir. “Bana Allah’ın kulu ve resulü deyiniz”  -“Bütün günahlarınız bağışlandığı halde  niçin ibadet ediyorsunuz? diyenlere : “Rabbıma şükreden bir kul da mı olmayayım?” Cevabını vermiştir.

Allah Resulü farz, vacip ve sünnet namazların dışında nafile namazlara da çok önem vermiştir. Ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını Hz. Aişe (ra) haber vermiştir.

Duayı, tövbeyi sık sık ve devamlı yapmıştır. Oruç tutmayı ve Kur’an okumayı çok severdi. Devamlı zikrederdi.

O’nun ibadetinde usanma , ihmal, hele terk asla görülmemiştir.  

Allah Resulü insanlara yardım eder, bol bol sadaka dağıtırdı. Hayrın her çeşidini yapardı.Güzel söz söylemeyi sadaka, çalışmayı ibadet sayardı.

Sevgili Peygamberimiz aşırılığı hiçbir konuda sevmezdi. Hep orta yolu tutardı.

L – İNSANLIĞA NELER SUNMUŞTUR

Dünyada en büyük inkılapçı Hz Muhammed (as) dır. Hiçbir zorlama yapmadan insanlık üzerinde; yaşayışında, düşüncesinde en büyük inkılabı o yapmıştır.

O, Cahiliye devrini kapatmıştır. Cahiliye toplumundan Ashab-ı kiram gibi altın nesil çıkarmıştır. Onlara Ars-ı saadet yaşatmıştır.

Her şey Onunla değişmiştir Bunu Akif şu mısralarla dile getirmiştir:

“Dünya neye sahipse O’nun vergisidir hep,  

Med’yun ona cemiyeti, Medyun o’na ferdi.

Medyundur o masuma bütün beşeriyet Yarab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.”

  • Allah Resulü Suffa da gönül elleri yetiştirmiştir.
  • Verdiği mesajlar evrenseldir.
  • O madde ve mana, dünya ve ahiret dengesini çok iyi kurmuştur.
  • Hiçbir kimse onun insanlığa sunduğu   şeyden daha iyisini, daha güzelini ve daha faydasını insanlığa sunmamıştır.  – O davasını tavizsiz temsil etmiş, her türlü cazip teklifi red etmiştir.

Söylediğini  kendi yapmıştır.

  • İnsanlığı cahiliye adetlerinden vazgeçirmiştir.
  • Zalim bir insandan “Adalet mülkün temelidir” diyen Ömerleri yetiştirmiştir.
  • Puta taparak alçalan topluluktan Yüce Allah’a kul olma şerefine yükselen, harama düşeriz diye helallerin onda dokuzunu terk eden hassas kimseler yetiştirmiştir.
  • Üstünlüğün şunda  bunda değil takvada olduğu inancını getirmiş

“insanlar tarağın dişleri gibi eşittirler .” demiştir.

  • Yeryüzünde faydalı olma anlayışını yerleştirmiş: En hayırsız, insanlara en çok faydalı olanınızdır” buyurmuştur.
  • İnsanlar arasına sevgi, saygı, merhamet , sevap ve hayır anlayışını yerleştirmiştir.
  • O Allah Resulü öyle bir düzen getirmiştir ki, kıyamete kadar cazibesi geçmeyecektir.

M- PEYGAMBERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ NELERDİR  

Her şeyden önce Peygamber Efendimize minnet borcumuz vardır. Onu severek, ona uyarak, onun sünnetini yerine getirerek bu borcumuzu ödemeliyiz.

  • Onu her konuda örnek almalıyız Sünnetini yaşamalı ve yaşamalıyız.  
  • Onun adını anarken veya anılınca saygı ile anmalı ve ona salavat getirmeliyiz.
  • Onun bize Rahmet olarak, önder ve rehber olarak gönderildiğini unutmayınız.
  • Onun sevdiğini sevmeliyiz, sevmeliğini sevmemeliyiz.
  • Onun bize bıraktığı Kur’an ve sünnet emanetine sahip çıkmalıyız.
  • Onu yeni nesle iyi anlatmalıyız. Onu sevdirmeliyiz.
  • Bol bol hadis okumalıyız. Onun Hadislerini başkalarına aktarmalıyız.
  • Onun ahlakı ile ahlaklanıp ona layık ümmet olmaya çalışmalıyız.
  • Peygamberin şefaatini ummalıyız. Onun şefaatine layık olmalıyız.
  • İmkanı olanlar onun mezarına ziyaret etmelidir.
  • Onu çok sevmeliyiz. Ona ait ne varsa sevgi duymalıyız.
  • Peygamberi sevmeyen ve uymayanlar EbuCehil gibi Ebulehep gibi helak olup gidecektir.
  • Ona en önemli görevimiz şu olmalıdır. bir şeyi o nasıl yaptıysa öyle yapmalıyız.

N- PEYGAMBERİMİZİN SON ANI VE VEFATI

23 yıllık Peygamberlik görevinden sonra Allah Resulü Hicretin onuncu yılında yüz binden fazla Müslüman’la birlikte Hacca gitti.

Peygamberimiz Arafat’ta 124 bin Müslüman’a hutbe okudu. Bu onun Veda hutbesi idi.

En son Maida suresinin 3.üncü ayeti nazil oldu: “Bu gün sizin dininizi  tamamladım. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım Size din olarak da İslam’ı seçtim.”  

Bu ayetin gelmesinden sonra Peygamberimiz sona gelindiğini anlamıştı. Veda Hutbesiyle son sözlerini söylüyor ve son vasiyetini yapıyordu.

Veda hutbesinde şunları söylemişti:

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN VEDA HUTBESİ

(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M . Cuma)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce

Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi’nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:  

“Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah’dan başka ilâh yoktur.

Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.”  

   “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.  İnsanlar! Bugünleriniz nasıl  mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.  

Ashabım!  Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O’da sizi yaptıklarınızdan  dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.  

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir. Lakin  anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.  

Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu Iyas bin Rabia’nın kan davasıdır.  

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.  

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir.

Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.  

Ey mü’minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç   şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.  

Mü’minler!  Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar  kardeştirler. Bir Müslüman’a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.  

Ey insanlar!  Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.  

Ey insanlar!  Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında  en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.  Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine  suçlanamaz.  

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:  

  • Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.  
  • Allah’ın   haram    ve           dokunulmaz         kıldığı     canı,       haksız    yere öldürmeyeceksiniz.  
  • Zina etmeyeceksiniz.  
  • Hırsızlık yapmayacaksınız.  

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? ”  

Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:  

“Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!”  

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:  

“Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! ”  

Peygamber Efendimiz Veda Haccından sonra Medine’ye döndükten sonra rahatsızlandı. Son zamanlarında namaz kıldırma görevini Hz.

EbuBekir’e devretti.  

Son anlarında Müslümanlarla helalaştı, mezarlığa gitti” onlara selam verdi ve: “Yakında yanınızda olacağız inşaallah” dedi.

7 dirhem parası vardı, sadaka olarak dağıttı.

Rabbına kavuştuğu an Hz. Ebu Bekir, Peygamberin mübarek yüzüne bakıp: “Ölümünde hayatın gibi güzel ya Resulallah!” dedi.

Hz Osman’ın dili tutuldu.

Hz Ali dondu kaldı.

Hz Ömer: “kim Muhammed öldü derse, boynunu vururum” dedi.

Ebu Bekir : “Kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki  o Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Kimde Allah’a tapıyorsa, O Allah bakidir” diyerek ortalığı yatıştırdı. İşte güzel bir insan, işte güzel bir ömür ve işte güzel bir ölüm… Peygamber (as)’ın son sözleri “Namaza namaza dikkat edin.” Olmuştur.

Ölmeden önce hurmalıklarını ihtiyaç sahipleri için vakfetmiştir.

Onun mirası Kur’an ve sünnetidir.

Cenab-ı Allah şefaatinden mahrum etmesin.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir