HER ZAMAN İSTİSMAR EDİLEN KADIN
Kadın, çoğu kez istismar ediliyor, hor, hakir görülüyor, ikinci sınıf insan muamelesi görüyor. Gün oluyor baş tacı yapılıyor. İslam’da kadının yeri olmadığı iddia ediliyor.
İslam kadını hiçbir zaman horlamamış, aşağılamamış, ikinci sınıf kabul etmemiştir. Görevde, saygıda, hürmette, ana ile babayı ayırmamıştır. Kız çocukla erkek çocuğu ayırmamıştır. Evde eşlere aynı şekilde sorumluluklar yüklenmiştir. Dini görevlerde kadına da erkeğe de aynı şekilde hitap etmiştir. İslam, kadınların öldürülmesini, kızların diri diri toprağa gömülmesini yasaklamıştır. Peygamber (as) Müslüman olmak için gelenlerden kadınları kızları öldürmeyeceklerine dair söz almıştır. Bir hadislerinde: “Cennet anaların ayağı altındadır,” buyurarak cennete girmeyi ananın rızasına bağlamıştır. “En hürmete layık kimdir?” diye sorulunca “Anadır” cevabını vermiş, üç defa sorulmuş, üç defa aynı cevabı vermiştir.
Kur’an’da Nisâ (kadınlar) adı ile sure vardır. Ayetlerde: “Kadın olsun, erkek olsun; iş yapsın işini boşa çıkarmayız.” (Al-i İmran:195)
- “Mü’min erkekler, mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir.” (Tevbe:71) “And olsun, onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara:187)
- “Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuklar verir. Yahud hem erkek hem kız verir.
Dilediğine de vermez.” (Şura:49-50) buyurarak kız erkek ayrımı yapılmamıştır. “Kız çocuklarını öldürmeyin, onları öldürmek büyük günahtır.” (İsra:31 + En’am:140 + Tekvir:8-9)
- Hucurat suresinin 13. ayetinde de kadın ayrımı yapılmamıştır.
- “Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, itaat eden kadınlar ve itaat eden erkekler. Doğru erkekler, doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, mütevazı erkekler, mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar” (Ahzap:35)
Denilebilir ki; kadın Cuma, bayram ve cenaze namazlarından sorumlu tutulmamıştır. Bu bir noksanlık değil midir?
Böyle bir soruyu namazla ilgisi olmayanlar ele alıyor. Cuma namazının, bayram namazının şartlarından biri de erkek olmaktır. Fitne çıkarmak için cenaze namazına katılan bir bayan yanlış yapınca “Pardon” demiş, namaza devam etmişti. Diğer farzları, vacipleri, sünnetleri yerine getirmeyenin bu tür namazlara katılması iyi niyetli bir davranış değildir.
Kadın; evinin işini, çocuklarının bakımını bırakıp da, cumada, bayramda, cenazede boy gösterirse, aile ocağının bacası tütmez. Ayrıca Allah kadını bu namazlardan sorumlu tutmamıştır.
Miras da eşit değil. Neden? Daha önce kadının miras hakkı hiçbir toplumda yoktu. Kadının kendisi miras malıydı.
Nisa suresinin 11. ayetinde mirasta kadına yarı pay verilmiştir. Neden?
- Sorumluluk erkektedir.
- Evin geçimi erkeğe aittir. Kadına böyle bir sorumluluk yüklenmemiştir.
- Erkek eşine, çocuklarına, ana babasına, kız kardeşine bakmakla mükelleftir.
- Erkeğin mehir verme, nafaka mecburiyeti vardır.
- Erkeğin tam hisse alması, erkeğin üstünlüğünden değildir, sorumluluklarındandır.
- Paylar eşit olsa, denge erkek aleyhine bozulacaktır. Erkek, görevlerini yerine getiremez hale gelecek, aile ayakta duramayacaktır.
* * *
Kadın daha naziktir. Kadını, dolayısıyla aileyi korumak için dinimiz bazı tedbirler almış, sınırlar çizmiştir. Kadını artan tacizden, tecavüzden korumak için bir şeyler yapılsa, yer yerinden oynuyor. Oda dar gelse, bayanlar rahat oturmak için öbür odaya davet edilse, “Haremlik selamlık mı?” deniyor. Hele kadın erkeklerle el tutup, öpüşmese hemen irtica geliveriyor.
Bu tür şeyler, korunacak iffeti namusu kalmayanların ve kadınları her yerde tatmin aracı olarak görenlerin dillerine doladıkları konulardır.
Erkek kadına yaklaşmak için her fırsatı kullanır. Eğer kadın korunursa; ne taciz olur, ne tecavüz olur, ne de yuva yıkılır.
Peygamberimiz: “Sakın bir erkek yanında mahremi bulunmadıkça yabancı bir kadınla yalnız kalmasın. Üçüncüsü şeytan olur,” der. (Buhari Nikah:111)
İslam arkadaş, dost, ihvandan, manevi kardeşlik, ağabeylik, ablalık, annelik, babalık kılıfı diye bir şey kabul etmez. Her zaman birbirine yaklaşma arzusu taşıyan iki cinsi ayrı görmek ister.
Senin kalbin kötü, benim kalbim temiz sözlerinin bir hükmü yoktur. Çünkü iki cinsin birbirine ilgi duymaması, fıtrata aykırıdır.
Yalnız, bir yerde çalışanların kapalı odalardaki kurslarının utanç verici sonucuna çok şahit oldum. Ateşle barut bir arada durmuyor.
Bir gün peygamberimiz: “Yalnız bir kadınla beraber olmaktan kaçının,” diyor. “Akraba da olsa mı?” sorusuna “Onlarla ülfet ölümdür.” Cevabını veriyor. (R.Salihin:1659)
İslam; enişte, kayınbirader, akraba tanımaz. Kadın onlara karşı bile örtülü ve ciddi olmalıdır. Yoksa “Bayram değil, eniştem beni niye öptü?” der.
Rus yazar Tolstoy, erkek arkadaşıyla gezmek isteyen kızına “Olmaz,” der. Kızı “Bize güvenmiyor musun?” dediklerinde Tolstoy; “İkinize de güveniyorum ama ikiniz bir arada olunca güvenemiyorum,” der.
Yabancılar başarısızlığa ve istenmeyen olaylara neden olduğu için karma eğitimden vazgeçiyor. Mesela rahibe okulları en baştan ayrıdır.
19.03.2009 tarihli Yeni Şafak gazetesinin haberine göre; İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre erkeklerin olmadığı sınıflardaki kız öğrencilerin daha başarılı olduğu, kendilerine daha çok güvendikleri ortaya çıkmıştır.
Demokratik ülkelerde kadınların bazı şeyleri isteme hakkı olmalıdır. Size haremlik selamlık otobüs haberi (10.02.2000 tarihli Zaman gazetesinden):
“İsrail’de Musevileri memnun etmek için kadınlarla erkekleri ayıran otobüsler, ulusal toplu taşıma şirketlerince hizmete sokuldu.”
ABD’de de benzer bir uygulama var.
Egged şirketi, dindarlara karşı duyarlı davranıyor. Şirket birkaç yıl önce de ahlak sistemini yaralayan programlardan ötürü otobüslerdeki televizyonları kaldırdı. Associated Press’in haberinde, ABD’de haremlik selamlık otobüs uygulaması bulunduğu hatırlatılıyor. Monsey Trails şirketi New York’ta kentin kuzeyinde çok koyu dindarların oturduğu Monsey kentinde otobüste kadınlarla erkeleri ayıran bir hat işletiyor. Monsey hattında, kadınlarla erkekler aracın iki sırasında karşılıklı oturuyor; ancak kadın ve erkek yolcular boylu boyunca bir perdeyle ayrılıyor.
Konya’da böyle bir uygulama oldu da medya ve şer gurupları ayağa kalkmıştır.
“Kadınlara yönelik tacizler artınca Japonya, kadınlara özel vagonlar başlattı.” (11.05.2005 Yeni Asya)
“Emniyeti ve rahatı sağlamak için İsveç metrosunda kadınlar için ayrı vagonlar tahsis edildi.” (06.04.2004 Vakit)
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Demek ki tepki göstermenin, fitne çıkarmanın bir anlamı yok.
* * *
Kadın el tutmadı, el öpmedi, işte o zaman kıyamet kopuyor. Ne gericilik kalıyor, ne de yobazlık. İşte insanlar bu kadar saygısız olabiliyor.
Aynı cinsin kendi aralarında tokalaşıp öpüşmeleri; saygı, sevgi işaretidir. Ama ayrı cinslerin ne ölçüde tanışırlarsa tanışsınlar, tokalaşıp öpüşmeleri fıtrattan gelen bazı duyguları uyandırır.
Böyle şeylerin medenilikle, çağdaşlıkla ilgisi yoktur. Bakıyorsun kimin kimi öptüğü belli değil. Bu medeniyet ölçüsü müdür?
“Beni çirkin mi buldun, elimi tutmadın, öpmedin?” deniyor. Bu söz bile bize mesaj vermiyor mu?
El tutmuyor, öpüşmüyor diye iş yerinden eleman çıkarılıyor. Zaman zaman fişlemeler oluyor. Adam içki içiyor mu, içmiyor mu, törenlerde, merasimlerde nasıl davranıyor, bunlar araştırılıyor. Tabi bunlarla kalkınılmadığından bizi bu zihniyet geri bırakıyor.
Bayram, seyran, misafirlik, “Öp ellerini kızım.”, o olmadı, “Bir de yanak ver.” İnsan psikolojisi açısından ne kadar yanlış. Gelişme çağında olan biri için…
“El öpmekle dudak aşınmaz, öp,” dudak aşınmayabilir ama şahsiyet aşınıyor.
El öpme, öpüşme dinin emri olmadığı gibi, örf, adet de değildir. Bizde cinsler kendi aralarında sarılırlar.
Böyle konularda kınamayı ve yanlış gelenekleri kaldırmak gerekir. Dinimizde sadece ananın, babanın, büyükbabanın, büyükannenin, bir de hürmeten çok yaşlı olanların eli öpülür.
Allah Resulü: “Elin zinası tokalaşmaktır,” buyurmuştur. Bir hadiste de: “Sizden birinin başına demirden bir şişin batırılması, kendisine helal olmayan bir kadının dokunmasından daha hayırlıdır,” demiştir.
Hz. Peygamber, biat alırken hiçbir kadının elini tutmamıştır. Onlardan sözlü olarak biat almıştır. Onun eline hiçbir kadın eli değmediğine dair Hz. Aişe (ra) yemin etmiştir. (Buhari Ahkam:49) Biat alırken kadınlar Hz. Peygambere: “Sen bizim elimizi tutmadın,” deyince Peygamber: “Ben kadınlarla musafaha yapmam,” demiştir. (Nesai Bia:18+İbni Mace Cihad:43)
Bir hadislerinde de Hz. Peygamber yabancı bir kadının elini tutanın eline, kıyamet günü ateş konacağı ifade etmiştir. (Fethul Kadir:7/98)
Halil Güvenç Hoca Efendi: “Yabancı kadına bakmak haram olduğu gibi dokunmak da haramdır. Kadınla toklaşma yasağı, kadını aşağılamıyor, bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasını engelliyor. (G.M.F:2/164) demiştir.
* * *
Müslüman Türk milleti olarak içeride ve dışarıda güzellik yarışmaları düzenleniyor. Gençlik, kızlarımızı sümüklü böcek gibi soyup, şehvet dolu bakışlara peşkeş çekiyoruz. Kızlarımızdan da ar hayâ duygularını bir anda silip atıyoruz. Kadının güzel görünme arzusundan yararlanarak, güzellik yarışması derken, çirkinliğin teşhiri yapılmaktadır. Bu, kadının fiziğinden para kazanan istismarcıların işidir. Burada kadını alçaltan bir durum söz konusudur. Analık, kadının onuru ile bağdaşmaz. İlk güzellik yarışmasına katılan Naşide öğretmeni Milli Eğitim Bakanı görevden almıştır.
Kerime Halis, hakkı olmadığı halde birinci seçilince, Avrupa; “Müslüman Türk kadınını soyduk,” diye bayram yaptı.
Afife Jale birinci seçilince bir İngiliz yazar: “Bir bardak içki ve bir çıplak kadının, Muhammed’in dinine uyanlarda yaptığı tahribatı, bin top yapamaz,” diye yazdı. Bir Fransız’da; “Daha güzeli varmış yokmuş beni ilgilendirmez, Kanuni’nin torununu soyduk,” diyordu.
Kadın anadır. Kadın namustur. Kadın melektir. Kadını şeytan yapan başındaki erkektir.
Çirkinlik nasıl kınanacak bir durum değilse, güzellik de çaba ile elde edilen bir durum olmadığından, övünç vesilesi sayılamaz. Çocuklarına; “Sen güzelsin, sen çirkinsin, sen az güzelsin,” demek ne büyük hata ise, bu çirkinlik yarışmaları da aynıdır.
Geçmişte güzellik kraliçelerinin sonu intihar etmek veya akli dengesini yitirmek olmuştur. Normal ölümle ölmemişlerdir.
* * *
Müslüman Türk ailesini, dolayısıyla milletini yıkıp yok etmenin yollarından biri de müstehcenlik olarak seçilmiştir. Örtünme taraftarı olanlara da gerici, irticacı, kökten dinci ithamlarıyla susturma yoluna gidilmiştir.
Bakın sokaklar müstehcen, sahiller müstehcen, düğünler müstehcen, konuşmalar müstehcen, reklamlar, diziler, filmler, haberler insanı utandıracak şekilde müstehcen, dergiler müstehcen, gazeteler öyle, adeta leş sergileniyor, müzik müstehcen, müstehcen olmayan ne var? Evlerin içine bakın, ne görüyorsunuz?
- Dış telkinler: “Genç nesilleri ahlaka aykırı telkinlerde bulununuz. Aile hayatını yıkınız. Sanatı zayıflatınız. Edebiyatı müstehcen hale getiriniz, şehevi bir hale sokunuz.” Talimatı çok etkili olmaktadır. (Kemal Yaman, İhanet Planları:197)
“O nerden çıktı? Kur’an’da örtünme yok,” diyenler bakın Allah ne diyor:
- “Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek elbiseler yarattık.” (A’raf:26) “…ziynet yerleri el yüz müstesna açmasınlar. Başörtülerini omuzlarına indirsinler…” (Nur:31)
- “…açılıp saçılıp sokağa çıkmayın.” (Ahzap:33)
- “Müslüman kadınlar örtülerini sımsıkı örtsünler.” (Ahzap:59)
- “Nikaha ümitleri kalmayan hayızdan, çocuktan kesilmiş kadınlar ziynet yerlerini göstermesinler.” (Nur:60) buyuruyor.
Bir gün Hz. Peygamberin yanına Hz. Ebubekir’in kızı Esma, ince ve ksa bir elbise ile gelmişti. Peygamber ondan yüz çevirdi ve “Ey Esma! Kadın ergenlik çağına yaklaşınca, onun yüz ve ellerinin dışındaki yerlerini göstermesi uygun olmaz,” demiştir. (Ebu Davut, Libas:31)
Yöneticiler, öğreticiler, işverenler, işsiz güçsüz başka yapacak güzel bir işleri olmayan kokanalar hep örtü ile uğraşıyorlar.
Allah soruyor: “Size ne oldu da ey zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar için neden gayret sarf etmiyorsunuz?” (Nisa:75)
- Evde açık saçık, işyerinde açık saçık, sokakta açık saçık, hanım açık, kız açık…
Yaz geldi mi mevsimlik musibet… Çok açınmak çağdaşlık ölçüsü sayılıyor.
Bu güzel görünme çabası neyin ifadesi acaba? Açıklık karşı tarafa ne mesaj verir? İnsan kendini niçin teşhir eder? Kadın soyununca güzel mi olur?
J.J.Ruso şöyle anlatır: “Babamın saatine hayrandım. Onu hayran hayran seyrederdim.
Bir gün babam temizlemek için saati açmış, saati o halde görünce hayranlığım bitti.”
Bu cinsel anarşi, ruhsal bozukluklardan kaynaklanır. Tacizi, tecavüzü arttırıcı bir görünümdür. Zayıf iradeli kimselerin dikkat çekme amacıyla kendini teşhirdir.
Cinsellik ve teşhircilik, ar hayâ duygularını öldürür. İnsanı utanmaz hale getirir. Teşhirci hem kendini, hem de toplumun ahlak dokusunu ve ruh sağlığını bozmaktadır.
* * *
Kadın neden örtünmeli?
Kadın, önce kendisini yaratan, yaşatan ve öldükten sonra diriltip hesap soracak olan Cenab-ı Allah emrettiği için örtünmelidir.
Allah’ın emirlerinin boşuna olmadığını bilip, tacize, tecavüze uğramamak için örtünmelidir.
Tesettürsüzlük her zaman karşı tarafı etkiler ve seks mesajı verir. Allah şöyle emrediyor: “Kadınlara elbiselerini giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, eza edilmemeleri için daha uygundur.” (Ahzap:59)
Bir genç İzmir’de kalabalık bir caddede bir kadını öpmüştü. Mahkemede: “Kendime hâkim olamadım,” diye ifade vermiş. “Ayıp değil mi?” diyen hakime “O günkü kıyafeti ile gelsin,” demişti. İkinci mahkemede, o günkü kıyafeti ile gelen kadına hâkim: “Ben ne diyeyim kızım,” diyerek genci bırakmıştı.
Kur’an’da: “Evlerinizde oturun. Cahiliye kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin.” (Ahzap:33)
- “Mü’min kadınlara erkeklere söyle gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini açıp göstermesinler, başörtülerini yakalarının üstünü örtecek şekilde örtsünler.” (Nur:30-31) buyruluyor.
Kadın günaha girmemek, günaha sokmamak için ve zarar görmemek için örtünür, örtünmelidir.
- * *
Örtünmek isteyen bazı kadınlar örtündüğünü zannediyor. Örtünme nasıl olur, örtünme özellikleri nedir bilmiyor.
Hz. Peygamber (sav) şöyle diyor: “Bazı kadınlar vardır ki, giyinmiş gibidirler, fakat çıplaktırlar. Başkalarına da kötü örnek olurlar.” (R.Salihin:1664)
Öncelikle elbise maddi yönden temiz olduğu kadar manen de temiz olmalıdır. Yani elbisede haramlık olmamalıdır. Bir hadiste: “Elbisenin onda biri haramdan olsa, o kimsenin duası da, namazı da kabul olmaz,” buyrulur.
Ellerini açmış, bağırarak dua eden biri için de: “Şu adama bakın. Yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, nasıl duası kabul olur?” demiştir.
İslam’ın elbise için koyduğu kurallar şöyledir:
- Elbise bütün bedeni örtmelidir.
- İnce, dar olmamalıdır.
- Karşı cinsin elbisesine benzememelidir. İffetsizlik mesajı vermemelidir.
- Dikkat çekici ve acayip renkli olmamalıdır.
- Üzeri yazılı, resimli olmamalıdır.
- Tahrik edici şekilde olmamalıdır. Çünkü giyim iyi de mesaj verir, kötü de mesaj verir. Yani insanın inancını, kişiliğini yansıtır.
- * *
Bir kesim örtü düşmanlığı yapıyor. Eşarp çiğniyor, çarşaf yırtıyor. Örtü simgedir. İnanca saygı duymuyor, işi düşmanlığa götürüyor.
Örtüden bahsedildiği zaman “Kur’an’da öyle bir şey yok,” diyor. Cahilliğini, kasıtlılığını ortaya koyuyor. Örtü düşmanlığını siyasi düşünce haline getiriyor.
Okumak isteyenler için; “Okuyacaksa, açacak,” diyor. Onun için kafanın dışı önemli, içine bakmıyor. İnancının gereği örtünen kızlar için ikna odaları açılıyor, kağıtlar imzalattırılıyor. İstanbul üniversitesi rektörü bir zamanlar dekanlara “Dersleri bırakın, başörtüsünü halledin,” demişti.
Örtünenler suçlu kabul edilerek en tabii haklarından alıkonuluyorlar. “Açıverin” deniliyor. Yabancı ülkelerde hiç problem olmazken, bizde zulme kadar dayanıyor. Hayatı kararanlar için vicdanlar susuyor. İlim yuvaları oluyor film yuvaları.
Örtü bütün dinlerde vardır. Onun ideolojik ve siyasi yönü olamaz. Allah emretmiştir ve bütün partilerden önce emretmiştir.
En müstehcen şekilde giyinen çağdaş oluyor. Başını örten çağdışı oluyor. Tüyü dökülmüş böcek gibi, sümüklü böcek gibi olana yasak yok, başını örten de, eşi de, çocukları da zarar görüyor, hak kaybediyor. Bu nasıl insanlık? Nasıl anlayış Allah aşkına?
Arif Nihat Asya:
- “Ne demekmiş yasak,
İşiniz mi kalmadı yapacak?” Mehmet Akif Ersoy:
- “Kızımın iffeti batmakta, rezilin gözüne, Acırım tükürüğe billahi, tükürsem yüzüne,” diyor.