HELÂL LOKMA

İnsanın işinin düzgün, itikadının doğru ve amelinin makbul olabilmesi için helâl lokma esastır.  

Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin… (Bakara sûresi: 172)

“Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin, güzel işler yapın.” (Mü’minûn Sûresi: 51)

Haram insanın işine yansır. Güzel şeyler yapmak, helâl yiyip içmeye bağlıdır.  

Temiz yiyip içebilmek için ithal yiyeceklere, domuz katkılı, alkol katkılı yiyeceklere, içeceklere dikkat edilmelidir. Müslüman, güvendiği yerden alışveriş etmeli, bilmediği şeyi, güvenmediği kimselerin ikramını yiyip içmemelidir. Meseleyi bilenler, bilmeyenleri uyarmalı, yardımcı olmalıdır. Cenab-ı Allah iyilik konusunda yardımlaşın” buyuruyor. İnsan, korunmadıkça temiz hayat yaşayamaz.  

Atalarımızın güzel bir sözü var: “Arayan belâsını bulur, arayan mevlasını bulur” diye. Yani insan helâli talep ederse, Allah nasibini helâlden verir. Haram talep edenin nasibini de haramdan verir. Dikkat etmezse insan, helâl damla damla gelirken haram sel gibi gelir.  

Haram, helâl olana karıştırılırsa onu da haramlaştırır. Aynı zamanda malın bereketini de giderir, yani çoğalmaz azalır.  

Kur’an’da Cenab-ı Allah şöyle buyurur:

“İnsanların mallarında artış olsun diye faiz cinsinden verdiğiniz şeyler, Allah katında artmaz!.. (Rum Sûresi: 39)

Haram yemek için kılıf ve bahane aranmamalıdır. Hiçbir durum, hiçbir ortam, Allah’ın haram kıldığını helâl kılmaz. Haram her zaman, her yerde ve herkese haramdır.  

“Kedi eniğini yiyeceği zaman küle beler de yermiş” diye bir söz var. Müslüman, haram yemek için kılıf aramamalıdır.  

Hiçbir makamdan haramı helâl sayacak fetva da alınamaz. Ayrıca haram konusunda mecburiyetten de bahsedilemez. Bazı şeylerin arkasına sığınılarak haram, inkara kalkışılamaz. Yani Allah’ın haram kıldığı helâl sayılamaz. İslam’ın emirleri değişmez. Cenab-ı Allah İslam’ı kıyamete kadar insanlığın ihtiyacına cevap verebilecek şekilde indirmiştir.  

Hem “Kur’an bâki, İslam kıyamet dini” diyeceğiz hem de Kur’an’ın hilafına hareket edeceğiz. Müslüman zarar görmesin diye harama bulaştırılamaz. Müslümanın bütün düşüncesi, dünyasını mamur etmek değildir.  

“Bana göre, benim aklıma göre” veya “Falan söyledi, falan böyle dedi” sözleri kimseyi kurtarmaz. Ayrıca bir kimsenin günah işlemesi, başkalarının günah işlemesi için ruhsat olmaz. “Vebâli onun” demekle vebâlden kurtulunmaz. Allah’ın yasağını çiğneyen günaha girer, inkâr eden de küfre girer.  

İslam’da zamana ve şartlara göre hüküm değişmez, değişseydi Cenab-ı Allah onu bize bildirirdi. Meselâ; domuz eti haram, Kur’an’da haram kılınmış, peygamberin dilinden haram olduğu bildirilmiş. Bunun yanında açlıktan ölecek durumda olanın da ölmeyecek kadar yiyebileceği müsadesi de verilmiş. Eğer faiz de enflasyon oranında helâl olsaydı, ona da ruhsat verilirdi.  

Allah’ın ve peygamberin koyduğu hükmü değiştirme yetkisi kimseye verilmemiştir. Bu durum Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir:  

“Yoksa Allah’ın dininde izin vermediği birşeyi onlara meşru kılacak ortaklarımı var” (Şura Sûresi:21) Bu ayet, “Şu haramdır. Bu helâldir” diyen haddini bilmezlere bir uyarıdır, ikâzdır. Geçmiş dönemlerde Allah’ın koyduğu sınırı aşanlar helâk olmuştur. Onun için dinin emirlerini kimse, kendine göre yorumlayamaz, değiştiremez, azaltıp çoğaltamaz. Cenab-ı Allah bu yetkiyi peygambere bile vermemiştir.  

Allah Rasulü şöyle buyurmuştur:

“Sulh müslümanlar arasında caizdir. Yalnız haramı helâl ve helâli haram yapan sulh müstesnadır” (Ramuz-el-Ehadis: 219/5)  

Bazı şeyleri fazla yadırgamamak lazım. Bu tür işler bugüne kadar olmuş, bundan sonra da olacaktır. Yoksa insanlar cehenneme nasıl girecek? Adam ölmüş,bir yakını onu rüyada görmüş, biraz gülümsüyormuş.  

  • Ne o sen burada mısın? Niye gülümsüyorsun? demiş, O da:  
  • Benim altımda falan falan var, ayağımı kıdıklıyorlar” cevabını vermiş.   
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir