HAYATIN SONU ÖLÜM

            Cenab-ı Allah: “Her canlı ölümü tadacaktır” buyurmuştur. (Al’i İmran : 185) Bu, canlıların kaderidir.

            Yunus : “İşte bu söze hak tanıktır.

                           Bu can bu gövdeye konuktur.

                             Bir gün ola çıka gide,

                             Kafesten kuş uçmuş gibi” der.

            Necip Fazıl da şu ikazda bulunur :

            “Şu geçeni durdursam, çekip eteğinden,             Soru versem: Haberin var mı öleceğinden”  

            Yatağan mezarlığının kapısında :

            “Çıkmışsa ilahi emir bahane bol,

            Toprakta başlar, toprakta biter bu yol” yazılıdır.

            İnsan her gün omzunda cenaze taşır, bir günde onu başkaları taşır, bu böyle devam edip gider. En önemlisi, bu çark dönerken ibret almaktır. Bu gün altımızda olan toprak yarın üstümüzde olacak. Toprak belki insanı gizleyecek ama, günahlarını gizleyemeyecek.

İnsan kendini düşünmüyor, ahiretini de düşünmüyor. İsyan içinde, şüphe içinde, inkar içinde. Böyle olunca yapılan iyilikler bile fayda vermeyecektir.  

Peygamber (as) :  

            -Aklınızı başınıza toplayın. Bilin ki yarın Allah’ınıza kavuşacaksınız. Bugünkü her hareketinizden hesaba çekileceksiniz. diye bizi uyarmıştır. Bu gidişin geri dönüşü yok. Ömür sermayesini boş yere harcamak, akıllıca bir iş olmaz. Hayat sınırlı, ömür sayılı günlerden ibaret.

Dikkat edin; insan, yaşadığı hal üzere ölür, öldüğü hal üzere dirilir ve o hali ile muamele görür. Niyeti ne ise, ne iş yaparsa, neyi severse, kiminle olursa, sonuç ona göre olacaktır.

            Peygamber (as): “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Buyurmuştur. Kendine zulmeden :

“Ellerini çırpıp keşke peygamberle birlikte yol tutsaydım” diyecek. “Eyvah yazıklar olsun keşke falanı dost edinmeseydim” diyecek (Furkan : 27-28)

            Biri hep: “Nerede çalgı, orada kaldı” dermiş ölürken parmaklarını kıtlata kıtlata ölmüş.

Biride ölürken “Tuğla getir, harç getir” demeğe başlamış, kelime-i şahadet getirenlere aldırış etmemiş. Orada bulunan yaşlı biri :

            -Bu ne yapar, nasıl yaşardı? Diye sormuş. Oradakiler :

            -Ezan okunurken işi bıraktırırdı demişler.

            O kişi ezan okumaya başlar. O sırada mühendis de kelime-i şahadet getirenlerle beraber kelime-i şahadet getirir ve o sırada can verir. Güzel yaşayan güzel ölür.

            Hz. Peygamber: “Nasıl yaşarsınız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” buyurmamış mı?

            Bir de :  

            -“Allah’ın kulundan vazgeçmesinin belirtisi, o kulun boş şeylerle oyalanmasıdır” demiştir.             Bir çokları öleceğini ölüm döşeğinde hatırlıyor. Kaçamayacağını o zaman anlıyor.

“Hayrımı yapın” demeye başlıyor.

            Behlül Dana Hazretlerine sordular :

            -Ölünce seni nereye gömelim?

            Behlül Dana cevap verir :

            -Nereye isterseniz oraya gömün. Ahiret her yerden aynı uzaklıktadır.

            “Az yaşa, çok yaşa akıbet gelir bir gün başa” bu nedir? İşte bu ölümdür.

            Yalnız ölüm çeşit çeşittir. Camide ibadet ederken ölmek var. Meyhanede kafa çekerken ölmek var. Allah diyerek ölmek var. Küfür içinde ölmek var.             “Ne şehittir, ne gazi pisi pisine gitti Niyazi” olmak var.

Fuhuş içinde cünüp ölünebilir. Alkollü ölünebiliyor. Kumar kavgasında, hırsızlık yolunda ölünebiliyor.             Yüce Allah uyarıyor: “Allah’ım, Müslüman olarak canımı al” diye dua et ve: “Müslüman olarak yaşa ve Müslüman olarak can ver” diye emrediyor.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir