HASED HASTALIĞI

            Hased (kıskançlık) insanı ve içinde bulunduğu toplumu huzursuz eden, maddi ve manevi kayıplara neden olan bir hastalıktır. Kurdun ağacı yiyip bitirdiği gibi toplumu yiyip kurutur.

            Hased, bencillik hastalığıdır. Hasedci, başkalarının sahip olduğu şeyleri çekemeyip, yalnız kendisinin olmasını ister. Bu egoizm hastalığıdır ki, inançta da, ahlakta da yeri olmayan bir hastalıktır.

            Hasedin olumlu ve insan yararına olan bir yönü yoktur. Bunun için dinimiz hasedin günah olduğunu bildirmiştir.

            HASED NEDİR?

            Haset, doğuştan gelen kötü bir ahlaktır. Terbiye edilmezse, ‘‘benim’’ isteği, kıskançlık duygularına dönüşür. Eğitimsizlik ve inançsızlıkla zararlı hale gelir.

            Eğer çocuk eğitilecek olursa, paylaşmacı, dayanışmacı ve yardımsever olur. Kendisinde olanın başkasında da olmasını ister. Böylece faydalı insan olur.

            Hased, başkalarının elindekini istememektir. Benim olsun, onun olmasın. Veya benim yok onun da olmasın düşüncesidir.

            Hasedcilik, kadere, inanmamaktır. Cenab-ı Allah’ın taksimine razı olmamaktır.

            Bazı sebeplerle Cenab-ı Allah istediğini istediğine verir, istediği kadar verir. Bazılarına vermez. Bazılarına da az verir. Bazılarına imtihan için verir veya vermez. Veya ceza için verir veya vermez. Şükredecek mi, sabredecek mi ona bakar.

            Hased Allah’ın bu taksimine rıza göstermemek ve Allah’a isyan etmektir.

            HASED OLGUN İNSAN VASFI DEĞİLDİR

            Hased, kötü huylardandır. Başkasının iyiliğini istememektir. Hep kendi çıkarını düşünmektir.

            İman sahibi olgun insan, peygamberimizin ifadesiyle: ‘‘Kendisi için istediğini başkaları içinde istemedikçe olgun müslüman olunmaz.’’

            Hased, müslümanın vasfı değil, münafığın ve kâfirin vasfıdır.

            Kur’an’da:

            – ‘‘İnsan tahammülsüz hırslı aceleci, sabırsız yaratılmıştır. Başına bir felâket gelince feryat eder. Başına hayır kondumu kıskanç, cimri kesilir.’’ (Meariç:19-20) buyrularak aslında insanın ne şekilde yaratıldığını haber verir.

            Bu ayette geçen vasıflar müslümanın vasfı değildir.

            Müslümanın vasfını peygamber (as) şöyle ifade etmiştir:

            – ‘‘Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe olgun müslüman olamazsınız. Ey Allah’ın kulları! Birbirinize hased etmeyiniz. Kardeş olunuz. Müslüman, müslümana karşı parçaların birbirini tamamlayan bina gibidir. Birbirini sevmekte, birbirine merhamet etmekte, birbirini korumakta müslümanlar bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa, bütün vücut rahatsız olur.’’

            Peygamberimiz müslümanı tarif ederken: ‘‘Müslümanı başkalarının elinden dilinden emin olduğu kimsedir’’ diye tarif etmiştir.

            Eğer bir müslümanın sahip olduğu şeyler Allah’ın lütfu, ihsanı, ikramı ise veya okulun çalışması, iktisadı, yeteneği karşılığı verilmişse, neden hased edilsin. Veya okulu azdırması için verildiyse hased etmenin anlamı yoktur.

            İnsanı cennetlik yapanda ahlakıdır, güzel huylarıdır. Cehennemlik yapanda ahlakıdır, kötü huylarıdır.

            Enes b. Malike peygamber (as) şöyle demiştir:

            – Ya Enes! Hiçbir akşam yatağına girdiğinde ve sabahladığında Müslümanlar dan kimseye karşı içinde kin ve hased bulunmasın. İşte bu benim sünnetimdir. Benim sünnetimi yerine getiren kimse, beni sevmiş olur. Beni sevende cennette benimle beraberdir.’’

            Peygamberimiz burada kinle, hasetle cennete girilemeyeceğini ifade etmiştir. Zira kin gibi hased gibi kötü huylar insanı cehenneme sürükler. Hased, insanın dünyadan ahirete götürdüğü bir ateştir. Orada onu yakacaktır.

            HASED EDEN GÜNAH İŞLEMİŞ OLUR

            İnsan haset etmekle karşısındakine madden mânen zarar vermiş olur. İnancımızda müslümanın müslümana zarar vermesi günahtır. Onu bir şeyden mahrum etmesi, onu incitmesi ise haramdır.

            Hz. Ali (ra): Hased, helak edici bir hastalık gibidir. Hased eden daima hastalıklıdır’’ der.

            Hased eden Allah’ın taksimatına rıza göstermediği için Allah’a karşı günah işlemiş olur.

            Allah dostları hased eden kimseyi;

            – Allah’ın başkasına ihsanını çekememek,

            – Allah’ın taksimatını beğenmemek,

            – Allah’ın kullarına ikramını kıskanmak,

            – Başkasının zelil ve perişan olmasını istemek,

            – Şeytanın tuzak kurmasına âlet olmak yönü ile Allah’a isyan etmiş, günah işlemiş sayarlar.

            Semerkandi Hazretleri şöyle der:

            Üç insanın duaları kabul olmaz.

            – Haram yiyenin.

            – Gıybet edenin.

            – Kalbinden kin ve hased bulunanın.’’

            Yer yüzünden ilk kan hased yüzünden dökülmüştür. Şeytan hased yüzünden lânetlenmiştir.

            İnsanı rahatsız eden, acı çektiren nazar değmesi hasetten kaynaklanmaktadır. Nazarı değen insan, bile bile nazarının değmesine aldırmıyorsa, günaha girer. Nazarı değen kimsenin nazarının değmemesi için hased ederek bakmaması gerekir. Bakarken de: ‘‘Maşallah’’ ‘‘Barek Allah’’, ‘‘Allah nazardan saklasın’’ gibi ifadeler kullanması gerekir.

            Hased çekememezliktir. Kıskançlıktır. Başkasının iyiliğini istememektir. Elindeki olanın elinden gitmesi demektir. Buda İslam ahlakı ile asla bağdaşmaz.

            HASEDİN ZARARLARI

            İnancımıza göre hased, kötü bir duygu, ruhi bir hastalıktır. Kanser gibi hased, insanı yiyip bitirir. İnsanın huzurunu kaçırır, insanî duygularını köreltir. İnsanda hayırda bırakmaz, sevap da bırakmaz. İnsanı insana düşman eder. Toplumda sevginin, saygının kardeşliğinin yerini düşmanlık alır.

            Hased, insanın ruh sağlığını da bozar. Kendisine zararı olmayanın sıkıntıya düşmesini üzüntü çekmesini ister. Onun sıkıntıya düşmesi ile sevinir.Bu insan hasta değil de nedir?

            Aslında hased eden, hased etmekle bir şey elde edemez. Kendi kendine zarar verir. Atalarımız bunu: ‘‘İstemeyenin ne oğlu olur nede kızı’’ diyerek ne güzel ifade etmişlerdir.

            Peygamber (as) Ashabına:

            – ‘‘Sizden öncekilerin hastalığı korkarım, ümmetime de isabet edecek’’ der. Ashabı sorar:

            – O milletlerin hastalığı ne idi ya Rasûlallah? Peygamber (as):

            – Azmak, şımarmak, övünmek, yalnız dünya için didinmek ve hased etmek’’ buyurur.

            Bir gün de Ashabına:

            – ‘‘Üç şey bütün hastalıkların aslıdır’’ der. Ve sıralar:

            1- Kibir: İblisi Adem’e secde ettirmemiştir.

            2- Hırs:  Adem’i yasak meyveyi yedirmiştir.

            3- Hased: Kabil’i Habil’i öldürtmüştür.’’

            Semerkandi Hazretleri hasedin zararlarını şöyle sıralamıştır:

            – Hased edenin üzüntüsü bitmez.

            – Hased insanı her an günaha sokar, sevaplarını da yok eder.

            – Hased eden kınanır, sevilmez.

            – Hased eden, Allah’ın gazabına uğrar.

            – Allah hased edene yardım ve ihsan kapılarını kapatır.

            Hased, yanan bir atşetir. Bunu peygamber (as) şöyle ifade etmiştir:

            – ‘‘Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi hased de güzel amelleri yiyip bitirir.’’(Ebu Davud Edep:44)

            Hased, insanı dünyada mutlu etmez. Ahirette ise sevapsız bırakır, insanın cehennem ateşinde yanmasına neden olur.

            Bir hadiste:

            – ‘‘İmanla hased, mü’min kulun kalbinde bir arada bulunmaz.’’ buyrulmuştur.

            Hased iyi olmanın iyilik yapmanın yollarını tıkar. Kazanılan iyiliklerden bile mahrum bırakır. Peygamberimizin ifadesiyle ‘‘İnsanlar birbirlerine hased etmedikleri müddetçe hayır devam eder.’’

            Peygamberimiz, mutlu olmanın huzurlu yaşamanın yolunu şöyle göstermiştir:

            – ‘‘Sizden daha varlıklı, sizden daha üstün olanlara bakıp mutsuz, huzursuz olacağınıza sizden daha aşağıda ve daha yoksul olanlara bakıp halinize şükrediniz.’’

            Haline şükretmeyen, devamlı kendini kötü hisseder bencil olur. Kıskanç olur. Kindar olur. Başkalarına iyilik istemediği içinde kendine iyilik dokunmaz.

            Dindar olan kimse ise, kindar olmaz.

            Gıpta caiz midir?

            Haset, kıskanmaktır. Gıpta ise imrenmektir. Hased ile gıpta biribirine karıştırılmamalıdır.

            Gıpta başkalarının sahip olduğu nimetin onun elinde kalmasını istemekle beraber ayni şeyin kendisinde de olmasını arzu etmek istemek demektir.

            Gıpta, imrenmek demektir. İnancımızda başkasındaki iyi ahlaka, iyi amellere imrenin onun gibi olmaya ve ondan daha iyi olmaya imrenmek caizdir. Burada kıskançlık yoktur. Başkasının zararını isteme yoktur.

            Dinimizde hayırda yarışma vardır. ‘‘Hayırda yardımlaşma vardır. Bu anlayışla insandaki kıskançlık gibi Kötü huy, iyiliğe faydacılığa kanalize edilmiş olur.

            Bu konuda peygamber (sav) şöyle buyurur:

            – ‘‘Ancak iki kişiye hased (gıpta) edilir. Biri Allah Kur’an öğrenmesini nasip etmiş; oda gece gündüz bununla meşgul olur. Diğeri, Allah kendisine mal vermiş oda bunu devamlı Allah rızası için Allah yolunda sarf eder.’’

            İbni Mace’nin rivayet ettiği diğer hadiste de:

            – ‘‘İki kişiye hased edilebilir; biri Allah’ın verdiği malı Allah yolunda harcayan, diğeri de Allah’ın verdiği ilimle amel eden ve onu başkalarına öğreten.’’ (Seçme Hadisler: 75-76)

            Bu hadislere göre müslüman ibadette, hayırda, İslam’ı yaşamakta gıpta edecek ve imrenerek daha iyi olmakta istek ve arzu taşıyacaktır. Hased etmeyecektir. Çünkü hasetçi şerli insandır.

            Müslüman’ın hasetçiye tavrının Kur’an’da Cenab-ı Allah nasıl olması gerektiğini Felâk sûresinde bildirmiştir.

            Felâk ve Nâs sürelerine koruyucu anlamında muavvizeteyn denir. Aynı zamanda bu sûrelerle şerden şerlilerden, büyücünün şerrinden, hasetçinin şerrinden Allah’a sığınılır:

            Bu iki sûre nâzil olduktan sonra peygamber (as) bunları hep okumuş ve bunlarla Allah’a sığınmıştır.

            Cenab-ı Allah Kur’an’ın son iki sûresinde şöyle dua etmemizi ve kendisine sığınmamızı istemiştir.

            – ‘‘Deki: Yarattığı şeylerin şerrinden, gece karanlığının şerrinden, büyücülerin şerrinden, kıskanç kişinin şerrinden, sabahın Rabbine sığınırım.’’ (Felâk sûresi)

            – ‘‘Deki: İnsanların kalplerine vesvese sokan (İnsan Allah’ı anınca) pusuya çekilen cin ve insan şeytanın şerrinden Alemlerin Rabbine sığınırım.’’ (Nâs sûresi)

            Sonuç olarak;

            Hased, sonuçta bir çok ahlaksızlıklara neden olur.   Meselâ; kıskançlığa, iftiraya, dedikoduya,

sui zana ve zarar vermeye sebep olur.

            Büyüklerimizin eselerinde kötü huylar sayılırken hased, ilk sıralarda yerini almıştır.

            İnsan yaptıklarından sorumludur. Göz, kulak, kalp ve bütün organlar sorumludur.

            Hz. Yusuf’u kardeşleri kıskançlık yüzünden kuyuya attıkları gibi hasetçi en yakınlarına bile zarar vermekten çekinmez. Hasetçide merhamet duygusu da zayıf olur. Çünkü peygamber (as):

‘‘Bir insanın kalbinde iman ile hased bir arada bulunmaz’’ demiştir. (Nesâi, Cihad:8)

            Bunun için hased, müslümanın vasıflarından değildir.

            Rabbim bizleri kötü huylardan arındırsın. Bizi cennete götürecek huylar nasip etsin. Bütün şerlerden, şerlilerden, yüreğinde hased duyguları taşıyanlardan korusun.

Allah’a emanet olun.

Allah’ın selamı üzerinize olsun.

…………………………

………………..

……….

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir