HAKLAR
HAK NEDİR?
Hak, doğru, doğruluk, adalet, görev, pay, hisse anlamlarına gelir.
Hakk, var olan, varlığında şüphe olmayan, varlık alemini var eden, mülk sahibi olan Cenab-ı Allah’ın sıfatıdır.
Hakk, kuranda 221 defa geçer.
HAK GÖZETMEK
Bugün hak hukukun gözetilmediği zaman diliminde yaşıyoruz. Allah Resûlü şöyle haber vermiştir:
– ‘‘Öyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığının, yiyip içtiğinin nereden geldiğine, haramdan mı, helalden mı olduğuna bakmayacaktır.’’
– ‘‘Vücudunun senin üzerin de hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirin senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibinin hakkını ver.’’ (Buhari Edep:84)
– ‘‘Kıyamet gününde her hak, sahiplerine geri verilecektir. Boynuzlu koyundan boynuzsuz koyun öcünü alacaktır.’’ (Müslim, Birr:60)
– ‘‘Sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir.’’ ‘‘Borcunu ödeme imkanı varken zamanında ödemeyen zalimdir.’’
Biri çalışanın ücretini ödemedi. Ona ödemesini söyledim ödemedi. Dedim ki:
– Git seni mahkemeye vereceğim de’’ Gitti: ‘‘Mahkemeye vereceğim’’ deyince ödedi. Allah’tan değil mahkemeden korktu.
Peygamber (as): ‘‘Vallahi bir müslüman hakkını gasp edene Allah cehennemi vacip, cenneti haram kılar.’’
– Ya Resûlallah! O şey küçük bir şey olsa damı? denince:
– Misvak ağacının bir dalı bile olsa’’ buyurur. (Müslim İman:218)
Haktan korktuğu için atalarımız, çürük yumurtasını pazara götürmemiştir. Komşunun ekinden yiyen ineğin üç gün sütünü yere sağmıştır.
Allah Resûlü şöyle buyurur:
– ‘‘Kim bir karış toprağı haksızlıkla gasp ederse, o yer kıyamet gününde yedi kat olarak boynuna geçecektir. (R.Salihin:206)
– ‘‘Kim bir müslümanın hakkını yemin ederek ele geçirirse, Allah ona Cehennemi vacip kılar. Cenneti de haram kılar. Oradakilerden biri:
– Az bir şey olsa damı? deyince Allah Resûlü:
– Misvak ağacından bir çubuk da olsa’’ (R.Salihin:214) cevabını verir.
Atalarımız: ‘‘Ağlayanın malı, gülene yaramaz’’ demişlerdir.
Günümüzde hak gaspı, açık gözlük, akıllılık olarak değerlendiriliyor.
Hak yiyen, güzel bir ölümle ölmez.
Hz. Ömer (ra): ‘‘Harama düşeriz diye helallerin onda dokuzunu terk ederdik’’ demiştir.
Kul hakkı ile cennete girilmez. Hak yiyen, ateş yemiş olur. Herkes ateşi bu dünyadan götürür.
Bacım soruyordu:
Bizim ev yapılırken demirci de akrabamız vardı. Alınan demiri az gösterdi. Babam ölürken çok çekti. Ben bu evde oturmak istemiyorum. Ne yapabilirim?
Musalla taşında komşusu için geçen gün adam: ‘‘Ben hakkımı helal etmiyorum. Benim 30 hayvanımı zehirlendi’ dedi.
Hak yiyenin organları kendisine itaat etmez. Evladı itaat etmez. Hak yiyenin ibadeti kabul olmaz. Peygamberimiz (sav): ‘‘Haramın bitirdiği et, cehenneme layıktır’’ demiştir. (R.Salihin:1883)
Cenab-ı Allah’ın affetmeyeceği hak, kul hakkıdır. Hayvan hakkıdır.
Kulun üzerinde en önemli üç hak vardır;
- Allah’ın hakkı
- Kul hakkı
- Hayvan hakkı. Cenab-ı Allah kendi hakkını affedebilir. Ama kul ve hayvan hakkını affetmez. ‘‘Kul ve hayvan hakkı ile gelmeyin’’ buyurur.
Allah’ın elçisi: Bir lokma kul hakkı yiyenin kırk gün namazı, duası kabul olmaz. (R.Salihin:1883)
Müslüman her konuda hak gözetmelidir. Kendisinde olan bir hal ile kimseye rahatsızlık vermemelidir. Bu, sigara, ter kokusu olabilir, ağız kokusu olabilir. Görünüm olabilir.
Bir hususu hatırlatmak istiyorum: Müslüman, istediğini istediği gibi yapmaz. Düğün yaparken, Mevlit okuturken başkalarına rahatsızlık vermekle hak geçer. Hasta olur, uyuyacak bebek olur. Gece çalışan biri olur. Mahallemizde bir düğün vardı. Sabah erkenden müzik başladı tam dört saat kitap çalışması yapamadım.
Alt komşumuz rahatsız olmasın diye evde ses çıkaran terlik giyilmemiştir. Çocuklarımdan bir komşum rahatsız olmamıştır. Beş tane torunumun gelip gittiğinden komşularımın haberi olmamıştır.
Peygamber (as)’ın ifadesiyle, hakla, hayırlı insan olunmaz. Hayırlı iş de yapılmaz. Sevabı olmaz.
Peygamberimiz zamanında savaşa gidilecek, peygamberimiz: ‘‘Üzerinde kul hakkı olan bu savaş katılmasın’’ diyor. Biri: ‘‘Komşumun bahçesindeki ağacın dibine abdest bozmuştum’’ deyince peygamberimiz ona, kolundan tutup kenara çekmiş: ‘‘Sen şöyle dur’’ diyerek onu geri çekmiştir.
DİLENMEKTE HAKKA TECAVÜZ VARDIR.
Sürekli dilenen hak gaspı yapmış olur. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkına tecavüz
etmiş olur.
Ayrıca kendisini ihtiyaç sahibi, sakat, hasta göstererek yalan söylemiş olur ki, yalan büyük günahlardandır.
‘‘Allah rızası için’’ diyerek Allah’ın adını istismar etmiş olur. Halkın merhamet duygularını sömürmüş olur. Topladığı para ona helal olmaz.
El emeği olmadığı için aldığı helâl olmaz. Çoğu çalışabilecek durumda veya zengin olduğundan hayâlarından dolayı dilenemeyenlerin hakkını gasp etmiş olur.
Apartmanları olanlar oluyor. Özel son model arabaları, bankada bol miktarda birikimleri olanlar oluyor. Para verirken dikkatli olunmalıdır.
Peygamber (sav) buyuruyor ki,
– ‘‘Dilenmekten sakınanı Allah başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır.’’ (Buhari Zekat:18)
Allah Resûlünün bildirdiğine göre: dilenenler kıyamet gününde Allah’ın huzuruna yüzlerinde et ve deri olmadığı halde geleceklerdir.
GÜNÜMÜZÜN HAK ANLAYIŞI
Günümüzün insanın hak hukuk gözetmiyor gelsin de nasıl gelirse gelsin. Bir deyim var: ‘‘Haram helal ver Allah’ım, kulum durmaz, yer Allah’ım diye.
Paramızı nereden geldiğine bakmadığımız gibi, nereye gittiğine de bakmıyoruz. Dikkat ediyorum, haramdan gelen hayra gitmiyor. Yan yana iki bakkal biri alkol satıyor, diğeri satmıyor. Camiden gelirken alkol satandan ekmeğini alıyor, evinin yolunu tutuyor. Oldu mu?
Sarhoşun yaptığı kazadan sebep olduğu cinayetten alkol satan kadar, oradan ekmek alanda sorumludur.
Allah’tan korkmayan dikkatli yaşamıyor. Allah’tan korkmayan, kuldan da çekinmiyor.
Günümüzde çalmak, hile yapmak, kaçak su, elektrik kullanmak, kuyruklarda sırayı bozmak, trafikte kurallara uymamak, rüşvetle iş görmek gibi hakka tecavüzler arttı. Ölenin maaşı alınıyor.
Göz hakkı var. Müslüman malı ortak kılıfları ile hak yemek meşrulaştırılıyor. Ondan sonra ele gelen yeniyor, dile gelen söyleniyor. Halbuki insanın insana kanı, canı, namusu ve malı haramdır.
Karacaoğlan şöyle der:
‘‘Bu dünyada âdem oğluyum dersin.
Haramı helali durmayıp yersin.
Yeme el malını, er geç verirsin.
İğneden ipliğe sorulur bir gün.’’
Yalandan boşanarak babasından dolayı maaş alan binlerce insan var. Ölsün yetim hakkı yiyor. Tüyü bitmemiş çocukların hakkını yiyor.
Ticaret hayatında dürüst davranılmıyor.
Behlül Dânâ bir gün Harun Reşid’den bir vazife ister. Harun Reşid de ona çarşı-Pazar ağalığını (denetimini) verir.
Behlül hemen işe koyulur. İlk olarak bir fırtına gider. Birkaç ekmek tartar. Hepsi normal ağırlığından noksan gelir. Fırıncıya dönüp:
-‘‘Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğun ağız tadıyla yaşayıp gidiyor mu?’’ diye sorar.
Fırıncı ise bütün sorulara menfî cevap verir. Hayatta memnun olduğu bir şey yoktur.
Behlül bir şey demeden ayrılır ve bir başka fırına geçer. Orada da birkaç ekmek tartar ve görür ki bütün ekmekler normal gramajından fazla geliyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sorar ve bütün sorulara müspet cevap alır. Yani fırıncı gâyet huzurludur.
Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid’in huzuruna çıkıp başka bir vazife ister. Harun Reşid:
-‘‘Behlül, daha yeni vazife verdik sana, ne çabuk bıktın?’’ deyince Behlül şu îzahî yapar:
-‘‘Efendim, çarşı-pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri de tartmış, vicdanları da. Buna göre herkes zâten hesabını ödeyip duruyor. Kimi yaptığı işte hak-hukuk gözetmediğinden fıskı-fücur içinde. Bundan dolayı huzursuz, bereketsiz. Kimi de yaptığı işi salih amel gibi yaptığından huzurlu, mutlu, bereketli. Bana ihtiyaç kalmamış…’’
Bakın su üç kelimeyi unutmayın: ‘‘Allah biliyor Allah görüyor. Allah soracak!’’
Adam hak yiyor ve ‘‘hakkını helal et’’ deyiveririm’’ düşüncesi taşıyor. Öyle hak helal olmaz.
Hak yemenin, çalıp çırpmanın açık gözlük, kabadayılık olduğu zannediliyor. Bir gence mesleğin ne, ne iş yapıyorsun? diye sordum ‘‘tokatçı’’ dedi. Ne o? dedim. ‘‘Çarpıcı’’ dedi. Hırsızlık meslek olmuş.
Hak yemeyi kâr biliyoruz. Eskiden birbiri ile iş yapanlar, dürüst davranır ve helalleşerek ayrılırdı. Şimdi herkes birbirini aldatmaya çalışıyor. Hepimiz duymuşuzdur. Öncekiler üç gün, yatak dördüncü gün toprak derler. O üç günü helâlleşmek için isterlerdi.
Hakkın, işimize eşimize evlatlarımıza yansıması olduğunu unutmayalım.
Atalarımız: ‘‘Haram yiyenin harami evladı olur’’ ‘‘Dede koruk yemiş torunun dişi uyuşmuş’’ ‘‘Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste demişlerdir.
Hz. Ömer zamanında süte su katmayan kızdan Ömer bin Abdülaziz gibi bir büyük zat dünyaya gelmiştir.
Suyun getirdiği elmayı sehven ısırdığı için suyu takip edip helalleşen İmam-ı Azamın babası, İmam-ı Azam gibi bir evlada sahip olmuştur.
Atalarımız, yaramaz insanlara: ‘‘Sütü sümüğü bozuk’’ demişlerdir.
Şeyh Vefa Hazretlerinin oğlu, annesi birkaç damla izinsiz portakal suyu emdi diye su tulumlarını delmekten zevk almıştır.
Bir kadın her gün kapıdan süt alır. Bir gün sütçü kadının elini tutmuştur. Kadın, akşam eve gelen sarraf eşine sert bir şekilde: Söyle bugün ne halt işledin de sütçü benim elimi tuttu? demiştir. Sarraf bilezik alan kadının elini iyi niyetle tutmamıştır.
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken halkın bağ ve bahçelerinden geçtikten sonra mola vermiş ve askerlerin bir şey koparıp koparmadığını araştırdıktan sonra şöyle demiştir.
-Askerlerim! Eğer halkın bağ ve bahçelerinden bir armut, bir elma, bir çiklim üzüm koparmış olsaydınız vallahi Mısır seferinden vazgeçecektim. Çünkü haram yiyen askere Allah zafer nasip etmez.’’
Osmanlı orduları, mecburen kopardıkları üzüm salkımlarının yerine değerinden çok para çıkınları asmış ve zaferden zafere koşmuştur.
HAK SAHİPLERİ KİMLERDİR?
- Cenab-ı Allah’ın hakkı, hakların başında gelir. Çünkü bizi yaratan, yaşatan, her şeyi bizim istifademize sunan o’dur. Bunun için şükretmek, zikretmek, kulluk yapmak görevimizdir.
-Allah’a inanmak,
-Emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak kulluk görevimizdir.
Başlangıçta Allah: ‘‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. biz: ‘‘Evet sen bizim
Rabbimizsin’’ diyerek bir anlaşma yapmıştık. Söz vermiştik.’’ (A’raf:172)
Bugün kaç kişi sözünde duruyor. Kaç kişi kulluk yapıyor?
Bakın Kur’an da Allah bu durumda bize ne diyor:
‘‘Ey iman edenler! Sakın bile bile Allah’a Peygambere hainlik etmeyin. Aranızdaki emanetlere de hıyanet etmeyin.’’ (Enfal:27)
- İnsanın kendine karşı vazifeleri vardır. Nefsinin bedeninin İnsanda hakkı vardır.
-İnsan, beden ve ruh sağlığını koruyacaktır.
-Beden temiz tutulacaktır.
-Yüzü kızartan ahlaksızlıklardan uzak durulacaktır.
-Beden, helâl gıda ile beslenecektir.
-Aç, susuz bırakılmayacaktır.
-Hastalıklardan korunduğu gibi, ahiret azabından da korunacaktır.
-Alkol, sigara, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durulacaktır.
-İffet, namus korunacaktır.
-Nefsin çirkin arzuları ile beden kirletilmeyecektir.
-Beden, kendini huzura kavuşturacak, ruhunu besleyecek manevi gıdalardan mahrum bırakılmayacaktır.
- Kul hakkı, kaçınılması gereken bir haktır. İlahi affın dışında bırakılan haktır. Son derece kaçınılması gerekir.
Peygamber (as) müşriklerin işi azıttığı bir zaman da bir hıristiyanın hakkını gasp eden Ebu Cehilin kapısını yumruklamış hıristiyanın hakkını alıncaya kadar kapıdan ayrılmamıştır…
Genç iken mazlumların hakkını savunan Hılful Fudula üye olmuştur.
Hicret sırasında emanetleri birbir sahiplerine iade etmiştir. Hakka riayeti nedeniyle ‘‘Muhammedü’l Emin’’ adını almıştır.
İnsanın vazgeçilmez hakları vardır:
-Hayat hakkı: Ana karnında ceninin bile hakları vardır. Öldürülmesi cinayettir. (Maida:32)
-İnsanın namusu kutsaldır. (İsra:32)
-Adalet eşitlik hakkı (Nisa:135, Maida:8, Hucurat:13) vardır.
-Mal güvenliği hakkı gibi hakları vardır.
Peygamberimiz şöyle diyor:
‘‘Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı:
- Karşılaştığında selâm vermek,
- Olumlu davetine icabet etmek,
- Nasihat isterse nasihat vermek,
- Aksırınca hamd ederse, şükrederse, ‘‘Yerhamükellah’’ demek,
- Hastalanırsa, ziyaret etmek,
- Ölürse cenazesine katılmaktır.’’ (Müslim:7/53
Hak nasıl ne zaman doğar?
-Bizden öncekiler alış veriş için, içini gösteren file kullanmazlardı.
-Balkonda et kızartmazlardı. (Bir çocuk komşu et kızartırken 4 saat ağlaya ağlaya uyuyup kaldığını anlattılar)
Torunum ana okulunda iken 24 kasım münasebetiyle okulda konuşma yapmam istendi.
Çıkışta torunum Beyazıt’a çikolata uzattım. Almadı sonra sordum neden almadın?
– Alsaydım serviste arkadaşlarım görür canları isterdi. Geçen bir arkadaş serviste yedi benim canım istedi’’ dedi.
– Bize elimize bir şey verip sokağa salmazlardı.
– Kamuya ait mala. Zarar vermekten.
– Yalan söylemekten, sözünde durmamaktan…
– Hırsızlık yapmaktan,
– Eziyet etmek sıkıntı vermekten, hakaretten…
– Başkalarının gizli hallerini araştırmaktan,
– Kaçak su, elektrik kullanmaktan, kaçınırlardı.
– Buluntu malın iade edilmemesinden,
– Vergi kaçırmaktan,
– Yalan ve hile ile, mahkeme kararı ile elde edilen şeyden,
– Başkasının sırasını almaktan,
– Sigortasız işçi çalıştırmaktan,
– Çalışanın emeğinin karşılığını vermemekten,
– İş verene karşı dürüst olmamaktan,
– Evlatlar arası adaletsizlikten,
– Ölenin maaşını almaktan,
– Rüşvetle menfaat temininden,
– Devletin, hakimin suçluyu affetmesinden,
– Sui zandan, iftiradan, gıybetten,
– İhtiyacı, yokken dilenmekten,
– Nazarı değenin kaçınmamasından,
– Zekat vermemekten (Zariyat:19)
– Borcunu imkanı varken geciktirmesinden, son derece kaçınılırdı.
Diğer hak sahibi kimseler:
- Ana baba: İnsanın üzerinde en büyük hak sahibi ana babadır. Bu hak ödenebilecek bir
hak değildir. Aynen onların yaptığını yapmak mümkün mü?
Onlar insanın ya cenneti yada cehennemi olacaktır. Cennet, ananın ayağı altındadır.
Allah’ın rızası babanın rızasındadır. buyrulur.
Ana babasının hakkına riayet etmeyenin Cenab-ı Allah kıyamet günü yüzüne bakmaz.
- Eşin eş üzerinde hakkı:
Cenab-ı Allah: ‘‘Kadınlarınızla iyi geçinin’’ (Nisa:19)
– ‘‘Siz onlar için bir elbise, onlarda sizin için bir elbisedir.’’ (Bakara:187)
Bir hadiste: ‘‘Kadının kocası üzerinde hakkı vardır.’’ (Buhari savm:55)
Erkek, kadının zaruri ihtiyaçlarını karşılamakla sorumludur. Onu Allah adına almıştır.
Onun namusunu, canını koruyacaktır. Eşinin sırlarını gizli tutacaktır.
Kadın da kadınlık görevini, evinin hizmetini yapacak, namusunu, iffetini, aile şerefini koruyacaktır.
- Çocuklar hak sahibidir:
Hep ana baba hakkı deriz. Çocuğun hakkı yok mu? Olmaz mı? Meselâ;
– Çocuk doğunca sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet, getirmek,
– Güzel bir isim koymak. Dinini öğretmek,
– 7 yaşında namazı öğretmek, 10 yaşında kılmasını sağlamak,
– Helâl gıda ile beslemek,
– Güzel şekilde terbiye etmek,
– Güzel örnek olmak, çocukların haklarındandır.
Allah, çocuklarla ana babayı imtihan eder. Hesabını da onlardan sorar. Emaneti ne
yaptın? der.
Biri Hz. Ömer’e oğlundan şikayet eder. Çocuğu dinleyen halife adama evladını terbiye ettin mi? Ona dinini öğrettin mi? diye sorar ‘‘Hayır’’ cevabını aldıktan sonra:
– İyi ki başını yarmamış’’ der.
- Akraba hakkı:
Cenab-ı Allah: ‘‘Akrabaya hakkını Ver’’ diye emreder. (Rum:38, İsra:26)
Peygamber (as): ‘‘Allah’a ve ahiret gününe inanan akrabasını görüp gözetsin’’ der. (R.Salihin:312)
Akraba ziyareti vacip olan ziyaretlerdendir.
Akraba görüp gözetilecektir.
- YAŞLILAR hak sahibidir.
Peygamber (as): ‘‘Yaşlıları, düşkünleri gözetin. Onların sayesinde yardım
görürsünüz.’’ (R.Salihin:314)
Yaşlılara saygı göstermek, onların ihtiyacını gidermek, gönüllerini almak, hayır dualarını almak borcumuzdur.
Bir hadiste: Yaşlılığı sebebiyle ona ikramda bulunana Allah da yaşlılığın da ona ikramda bulunacak kimseler halk eder’’ buyrulur. (Tirmizi Birr:75)
- Komşu hak sahibidir.
Komşu ile ilgilenmemek, ona sıkıntı vermek, komşu hakkına girer. Komşu, komşunun
ırzından, namusundan sorumludur.
Peygamberimiz: ‘‘Komşusu açken tok yatan olgun Müslüman değildir’’ buyurmuştur.
Komşu, komşunun sırlarını gizleyecektir. Ayıbını örtecektir.
Peygamberimiz: ‘‘Komşusu şerrinden emin olmayan, vallahi cennete giremez’’ (Buhari Edep:31)
– ‘‘Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna hürmet etsin’’ (Buhari Edep:31)
– Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Komşunu gözet’’ (Müslim Birr:142) buyurmuştur.
Çağdaş yaşamda komşu yok. Komşu hakkı yok. Komşu ziyareti yok ne yazık ki. Ölüyor haberimiz olmuyor.
Abbasi halifesi saray yaptırırken komşu kadının bahçesine tecavüz ediyor. Kadın ne yapsın? Kadıya gidiyor, durumu anlatıp, şikayet ediyor. Kadı ne yapsın? Bir eşek alıyor, sırtına heybe koyuyor. Kadının bahçesine geliyor. Heybeyi toprakla dolduruyor. Pencereden bakmakta olan halifeye: ‘‘biraz gelir misin? diyor. Halife geliyor, şu heybeyi kaldırıverir misin? diyor. Yükleniyorlar. Kaldıramıyorlar. Kadı diyor ki: ‘‘Efendim şu toprak dolu heybeyi kaldıramadınız, Kıyamet günü yedi kat olarak boynunuza geçirilince ne yapacaksınız?
- Yetimle hak sahibidir.
Hakkını yiyenlerin mahşerde yakasına yapışacaktır.
Allah: – ‘‘Yetimin malını yemeyin.’’ (Nisa:2)
– ‘‘Yetimi sakın ezme!’’ (Duha:9) buyurur.
- Dullar hak sahibidir:
Burada şunu ifade edeyim. Maaş almak için sahte boşanma, gerçek boşanmadır. Yapılan ilişki zinadır. Gizli nikâh olmaz.
Sahte boşanma ile alınan para, helal değildir. Bu durumda o kadın, fakir, yetim hakkı yemiş olur.
- Misafir hak sahibidir:
Peygamber (as): ‘‘Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafire ikram etsin.’’ (Buhari Edep:85) buyurur.
Misafir, Tanrı misafiridir. Misafirin yaptığı dua red olmaz.
Bir hadiste: ‘‘Misafirlik üç gündür.üç günden fazlası külfettir. (Buhari Edep:85) Buna göre misafirin ev sahibine sıkıntı vermemesi lâzımdır.
- İşçi hak sahibidir:
Peygamber (as): ‘‘İşçinin ücretini alnının teri kurumadan ödeyiniz. İşçinin ücretini
tam ödemeyen kıyamet günü Allah’ı karşısında bulacaktır.’’ (Divantaş-ilmihal 2/336)
– İşçinin hakkı tam ve zamanın da verilmelidir.
– Verilen ücret onun geçimini sağlamalıdır.
– Sosyal güvenceleri sağlanmalıdır.
– Gücünün üstünde yük yüklenmeyecektir.
– İbadetini yapma fırsatı verilecektir.
Cenab-ı Allah: ‘‘Elinizin altındakilere iyi muamele edin’’ diyor. (Nisa:36)
Emeğinin karşılığını tam alamayan, kıyamet gününde hakkını vermeyenin yakasına yapışacaktır, hakkını alacaktır.
- İşverenin hakkı vardır:
– Çalışan, anlaşmaya sadık kalacaktır.
– Güvenilir olacaktır. (Kasas:26)
– Çalıştığı yere zarar vermeyecektir.
– Yaptığı güzel yapacak tam yapacak ve aldığı ücreti hak edecektir. (Bakara:195)
– İşverene karşı dürüst olacaktır.
– Çalıştığı kimselerle iyi geçinecektir.
– İşi aksatmayacak ve aksatılmasına sebep olmayacaktır.
– Hasta olmadan rapor alırsa, aldığı ücreti hak etmemiş olur.
İşçi ile işveren biri birinin veli nimetidir. Biri olmadan diğeri düşünülemez.
- Ölülerde Hak sahibidir.
-Borçları ödenir.
-Vasiyeti yerine getirilir.
-Kabri ziyaret edilir.
-Ardından hayır dua edilir, sadaka verilir, ruhuna fatiha, yâsin, hatim okunur.
-Yapılan ibadetin sevabı bağışlanır.
-Kötü yaşayışla kemikleri sızlatılmaz.
Kasten öldürüleninde hakkı vardır.
Kur’an da Cenab-ı Allah:
-‘‘Kim haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.’’ (Maida:32)
-‘‘Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı…’’ (Bakara:178) Bu ayette bağışlama yetkisi öldürülenin velisine ait olduğu, isterse diyete razı olabileceği bildirilmiştir. Ayrıca cezada haddi aşılamayacağı vurgulanmıştır.
-Ey Akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.’’ (Bakara:179)
Yani cezanın ölüm olması bir çok insanı öldürmekten vazgeçirecektir.
Meselâ; Osmanlı da zina yapana recim cezası vardır. Osmanlı tarihinde bir defa uygulanmıştır.
Birini kasten öldüren için idam, adalettir. Bu gün eline silah alan 3-5 kişiyi öldürüyor. 3-5 yıl yatıp çıkıyor. Çıkma olmasa suç azalacaktır.
İnsan hayatı kutsaldır. Kimsenin kimseyi öldürme hakkı yoktur. Adam öldürenin hakkı oluyor da öldürülenin hakkı olmaz mı?
Ayrıca af yetkisi devletin olamaz. Diyelim ki, bir sapık küçük çocuğu aldattı, ırzına geçti ve öldürdü 3-5 yıl yatıp çıkması, o çocuğun yakınlarının gözü önünde gerine gerine gezmesi, adalet midir?
Bir zamanlar bir sapık, bir kadına tecavüz eder. Birkaç yıl sonra kadın adamı çarşıda görür karakola koşar:
– Falan adam hapisten kaçmış!’’ der.
– O kaçmadı, af çıktı!’’ derler. Kadın:
– O sapık, o af edenin mi ırzına geçti ki, af etsin! der ve karakoldan ayrılır.
Sonuç olarak; cinayet işleyenin adil bir şekilde cezalandırılmaması, cinayetlerin
artmasına ve kan davalarının devamına neden olmaz mı?
Suçluyu cezalandırmak, hak iadesidir.
- Hayvanlarda hak sahibidir:
Hayvan hakkı, kul hakkı kadar önemlidir. Çünkü dünyada hayvanla helalleşme olamaz. Cenab-ı Allah da: ‘‘Hayvan hakkı ile gelmeyin’’ diyor.
– Hayvan aç susuz bırakılamaz.
– Fazla yük yüklenmez.
– Dövülmez, dövüştürülmez.
– Keserken acı çektirilmez.
– İşkence edilmez.
– Canlı canlı yem olarak kullanılmaz.
– Hedef olarak ateş edilmez.
Hayvana karşı merhametli olunacaktır.
Kanuni: Karıncaları öldürmek için fetva istediği Ebussuud Efendiye:
– ‘‘Dırahta ger ziyan etse karınca, zarar var mıdır ânı kırınca’’ demiş oda:
– ‘‘Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman dan hakkını alır karınca’’ cevabını verir. Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan öcünü alacaktır. Hayvan kıyamet gününde kendisine yapılanı aynen yapacak ve toprak olacaktır.
Hak sahibiyle helalleşme nasıl olur?
Allah hakkının ödenmesi, emir ve yasaklarına itaat etmek, tövbe ve istiğfar etmekle olur.
Hayvanla helalleşme, dünyada olmaz. Ahirette hayvan intikamını alacak ödeşme öyle olacaktır.
İnsanla helalleşme daha kolaydır.
93 yaşında dayım anlatmıştı.
-‘‘Çocuktum toprakla oynuyordum. Biri gelip elindeki inciri gösterip ‘‘aç ağzını’’dedi. Kendi ağzına attı geçti, içim gitti o anı hiç unutmuyorum.’’
Musalla taşında cenaze namazı kılınır. Hoca Helallik ister. ‘‘Helal olsun’’ derler. Biri eğilir: ‘‘Benim hakkım ne olacak?..der.
Üzerinde kul hakkı olan kimse, bu hakkı öderken kendini aldatmamalıdır. Ayrılırken hakkını helal et, derim ‘‘helal olsun’’ der, kurtulurum veya ölürken helalleşiveririm veya musalla taşında hoca ‘‘haklarınızı helal edin’’ der. Helal olsun denir, kurtulurum diye düşünmemelidir.
Dünyaya helalleşmek isteyen ne yapar?
İhmal, inkâr unutulan ve herhangi bir şekilde ödenememiş haktan kurtulmak için o zamanki değerden helalleşilir. Mesela 10 yıl önceki borç için 10 yıl önceki altın değerinden borç miktarı hesap edilir.
Hakkın helal olması için sadece tövbe etmek de yeterli değildir.
– Üzerinde kul hakkı olan, hak sahibini biliyorsa ve o sağ ise hakkını götürüp vererek helalleşir.
Hak sahibini bilmiyorsa, araştırır. Bulamazsa, o şeyi ihtiyaç sahiplerine, hak sahibi adına verir. Allah’tan af diler. Hak sahibi ölmüş ise, mirasçılarına verir, onlarla helalleşir.
Dünyada helalleşme olmazsa, iş ahirete kalır. O zaman o helalleşme da peygamberimizin ifade ettiği gibi müflis duruma düşülür. Yani sevaplar hak sahiplerine gider. Yetmezse hak sahiplerinin günahı alınır.
-Hak sahiplerinden kurtulmanın bir yolu da. Hayır yapıp, Kur’an okuyup, hak sahiplerinin ruhuna bağışlamaktır.
Şöyle dua edilir: ‘‘Ya Rabbi! Falan kulunu haberdar et. Benden razı olsun. Onu benden razı et. Ya Rabbi! Hak sahipleri ile karşılaşınca, onlara lütuf ve ihsanlarda bulunarak, onları benden razı et, benim kurtuluşumu sağla.’’
Unutulmamalıdır ki, Allah görüyor, Allah biliyor, Allah soracak. Hiçbir hak dünyadaki gibi ört bas edilemeyecek.
Abdullah b. Dinar Şöyle anlatır:
Halife Ömer’le Mekke’ye giderken yolda bir çobana rastladık. Halife dedi ki:
-Ey çoban bir kuzu sat. Çoban:
-Bunlar benim değil, efendim dedi. Ömer:
-Daha iyi ya kurt yedi dersin, deyince. Çoban:
-Allah’a ne derim? deyince Ömer (ra) ağladı onu hürriyetine kavuşturdu.
Peygamber (as) son günlerini yaşıyordu. Müslümanlarla helalleşmek istedi. (Hakkınızı helal edin deyivermedi) şöyle dedi:
-Ey Müslümanlar! Sizden ayrılma vaktim geldi. Sizden birinizin sırtına vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun. Birinizin malını almışsam, gelsin alsın. Darılır diye düşünen olursa, alsa darılmam. Gelin hakkı olan hakkını alsın veya helâl etsin. Rabbimin yanına kul hakkı olmadan varmak istiyorum.’’