HAKİM KARARI İLE HARAM HELÂL OLUR MU?

Bazı şeyler delil sayılarak, lehte ve manfeate göre düşünülüp, haram olan veya başkasına ait olan şey helâl sayılamaz. Çünkü insan yanılabilir, yanıltılabilir. Önündeki delillere göre karar verir. Doğru karar verebileceği gibi yanlış karar da verebilir. Efendim, mahkeme böyle karar verdi, bu benimdir, bu bana helâldir, denilip yenilip, içilip, kullanılamaz. Hak kime ait ise, ona iadesi gerekir.  

Anlaşmazlıklarda biri delil sunabilir, daha etkileyici konuşabilir, avukat tutar, yalancı

şahit bulur, rüşvet olayı olabilir veya hakim delillere bakıp kanaatine göre yanlış karar vermiş olabilir. Onun için hakim kararı, haramı, helâl kılmaz. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurur:  

“Biriniz diğerinden delilini beyanda daha belâgatlı olabilir. Ben de sizin gibi insanım, buna göre karar vermiş olabilirim. Kimin lehine bir parça kesersem o, ateşten bir parçadır.”

(Hadis Ans: 17/2318)

Bildirildiğine göre; yalanla hile ile elde edilmiş haram, hiçbir yolla helâl haline dönüşmez.  

Allah Rasulü şöyle der:  

“Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına ırzına dokunan, ölmeden önce helâllaşsın. Ödesin. Zira ahirette malın bir değeri olmaz. O gün hak ödeninceye kadar sevaplarından alınarak hak sahibine verilecek, bu yeterli olmazsa hak sahibinin günahları da ona yüklenecektir.”

Hepimiz Allah’a hesap vereceğiz. Buna göre yaşamalıyız. Allah kul hakkını helâl etmiyor; hac da yapsa, şehidde olsa helâl etmiyor.  Şair: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” demiş. Hak mutlaka çıkacak, hem de

fazlasıyla çıkacaktır. Kıyamet günü bilinmedik haklar da ortaya çıkacaktır.  Şu hususa da dikkat çekelim: “Hakkını helâl et” demekle hak helâl olmaz. Zaman zaman, “Hakkını helâl et, helâl olsun” deniliyor. Böyle hak helâl olmaz. “Helâl olsun” diyen neyi helâl ettiğini bilmelidir. Hak ödenmeden, hak yerini bulmaz, helâl olmaz.  

“Helâllaşın” sözü de hakkın helâl olmasını sağlamaz.  

Demek ki, bizim dışımızda karar verenlere değil, vicdanımıza danışmamız, vicdanımızın sesini dinlememiz ve ona göre davranmamız esastır. Hani ne demişler: “Müftü ne fetva verirse versin, sen vicdanına danış.”

Eğer dürüst davranıp gene de yanıldıysak, kasten, bilerek yapmadığımız şeylerden Cenabı Allah sorumlu tutmaz inşallah.  

Üzerinde bile bile hak bulunduranlar, güzel bir ölümle ölemezler. Başkalarının hakkı ile yapılan veya başkalarının hakkı bulunan bir evde imanla ölünemez.  

Adam ev yapmış, demir parasını ödememiş. Musalla taşında yatarken alacaklı yanaşmış: “Demirleri ne yapacaksın?” demiş.       

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir