HAK NEDİR? NE DEMEKTİR?

Hakk olursa, Cenab-ı Allah demektir. Varlığı kesin, inkârı mümkün olmayan, ezeli, ebedi olan, kimseye muhtaç olmayan demektir. 

Hakk, Cenab-ı Allah’ın 99 isminden biridir. 

Lokman suresinin 30.ncu ayetinde de: “Mutlak hakim ve Hakk olan Allah çok yücedir” buyrulur. Hakk, Allah’ın bir sıfatıdır. 

HAK NEDİR?

Kelime olarak, doğru, doğruluk ve pay anlamına gelir. 

Hak, Kur’an’da 221 defa geçer. Hak, üç harften ibaret gibi görünür ama ifade ettiği mana çok geniştir. 

Hak, sosyal adaleti, sosyal dengeyi sağlar. Toplumda huzuru, adaleti gerçekleştirir itişip kakışmaları, kavga ve cinayetleri önler. 

Herkes hak sahibidir. Hak ihlallerinin önüne geçilmezse, zulüm ve anarşi doğar. 

Hak o kadar önemlidir ki, Cenab-ı Allah şehidin her günahını affeder de kul hakkını affetmeyeceğini bildirmiştir. Bu konuda kutsi Hadiste; “Kul ve hayvan hakkı ile huzuruma gelmeyin” buyurmuştur. 

B – HAK ANLAYIŞIMIZ

Günümüzde hak-hukuk gözetilmiyor. Herkes çıkarına uygun davranıyor. Senin-benim denmiyor, hepsi benim” deniyor. 

Çıkar için yemin edilebiliyor, yalan söylenebiliyor. Sadece kazanç düşünülüyor. 

Yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, büyük günahlardandır. İşin içinde kul hakkı, gasbı varsa o da Allah’ın affetmediği bir günahtır. 

Parası hayra gitmeyen, herhangi bir şekilde telef olanlara bakıyorum, kazancının nereden geldiğine dikkat etmeyen kimseler olduğunu görüyorum. 

Günümüzde aldatmak, çalmak, gasb etmek hile yaparak zulmen almak, açıkgözlülük, uyanıklılık ve akıllılık sayılıyor. O kimse halkın gözünde akıllı oluyor. 

Öyle şeyler yapılıyor ki:

  • Kaçak su, kaçak elektrikle yaşanıyor.  –  Torpille öne geçiliyor,
  • Kuralları çiğnemek marifet sayılıyor. 
  • Ölenin maaşı hakmış gibi alınabiliyor. 
  • Kağıt üzerinde boşanarak devletten maaş alınıyor. 
  • Üçe aldığını dokuza satıyor. 
  • Aciz, yaşlı kimseler korkutularak soyuluyor. 
  • Müslüman malı ortaktır kılıfı ile hak yeniyor. 
  • Vergi kaçırmak adet oldu. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yeniyor. 
  • Çalıp-çırpmak meslek haline geldi. 
  • Suçlar, bir iki değil 15-20 oldu. 
  • Suç işleyenin, zulmedenin yüzü kızarmaz oldu. 
  • Fazilet, meziyet, iffet sadece insanlarda isim olarak kaldı. 
  • İyiliğinde kötülüğünde işimize, eşimize ve neslimize yansıması kimsenin aklına gelmiyor. 
  • Yapılanların hesabının bir gün mutlaka verileceği unutuldu. 
  • Hayat sadece doğumla ölüm arası günler olarak kabul ediliyor. Halbuki Cenab-ı Allah görüyor, biliyor ve soracak!
  • Hak yemeyi kâr bilenler çok. Büyüklerimiz birbiriyle iş yapınca dürüst davranırlar. Ayrılırken helalleşirlerdi. Bunun için rahat, imanla öleceklerine inanırlar: “Üç gün yatak, dördüncü gün toprak” diyerek dua ederlerdi. 
  • (Üç gün helalleşmek içindi.)

İnsan nefsinin ve şeytanın kuklası haline gelirse, doğru düşünemez, faydalı iş yapamaz. Yaratanın buyruğuna kulak veremez. Ondan dünyaya gelenlerde hayr etmez. 

Atalarımız: “haram yiyenin harami evladı olur” “Dede koruk yemiş torunun dişi uyuşmuş” “alma mazlumun ahını çıkar aheste demişlerdir. 

Hz. Ömer zamanında süte su katmayan kızdan Ömer bin Abdülaziz gibi bir büyük zat dünyaya gelmiştir. 

Suyun getirdiği elmayı sehven ısırdığı için suyu takip edip helalleşen İmam-ı Azamın babası, İmam-ı Azam gibi bir evlada sahip olmuştur. 

Hak anlayışımız olmazsa, işimizde bereket, hayatımızda huzur olmaz,

Behlül Dânâ bir gün Harun Reşid’den bir vazife ister. Harun Reşid de ona çarşı-pazar ağalığını (denetimini) verir. 

Behlül hemen işe koyulur. İlk olarak bir fırına gider. Bir kaç ekmek tartar. Hepsi normal ağırlığından noksan gelir. Fırıncıya dönüp:

“Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğun ağız tadıyla yaşayıp gidiyor mu?” diye sorar. 

Fırıncı ise bütün sorulara menfi cevap verir. Hayatta memnun olduğu bir şey yoktur. 

Behlül bir şey demeden ayrılır ve bir başka fırına geçer. Orada da birkaç ekmek tartar ve görür ki bütün ekmekler normal gramajından fazla geliyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sorar ve bütün sorulara müspet cevap alır. Yani fırıncı gâyet huzurludur. 

Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid’in huzuruna çıkıp başka bir vazife ister. Harun Reşid:

“Behlül, daha yeni vazife verdik sana, ne çabuk bıktın?” deyince Behlül şu izahî yapar:

“Efendim, çarşı-pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri de tartmış, vicdanları da. Buna göre herkes zaten hesabını ödeyip duruyor. Kimi yaptığı işte hak-hukuk gözetmediğinden fıskı-fücur içinde. Bundan dolayı huzursuz, bereketsiz. Kimi de yaptığı işi salih amel gibi yaptığından huzurlu, mutlu, bereket-

li. Bana ihtiyaç kalmamış…”

Karacaoğlan ne güzel söylemiş:

“Bu dünyada Adem oğluyum dersin,

Haramı helali durmayıp yersin, 

Yeme el malını er geç verirsin,

İğneden ipliğe sorular bir gün.”

Dünyada ahiret düşüncesi olmazsa kalpler kararır, mühürlenme olur. Allah Kur’an’da;

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de kalın bir perde çekilmiştir. Bu onlar için büyük azaptır. (Bakara: 7)

Onlar böyle olunca hakikatleri görmezler, duymazlar ve iyi şeyler düşünmezler. 

Cenab-ı Allah insanı yaratmış “dosdoğru ol!” emrini vermiştir. 

Bir insan inanırsa ancak o zaman faydacı olur.

Ondan kimse zarar görmez. 

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir