HAK GÖZETMEK

Kul hakkı çok önemlidir. Kul hakkı ile Allah’ın rızası kazanılmaz. Kul hakkı gözetilmeden ibadet olmaz, dua kabul olmaz. 

Bu konuda peygamberimiz (sav) çok hassas davranmamız için şöyle buyurmuştur. 

“Öyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığının, yiyip içtiğinin nereden geldiğine, haramdan mı, helalden mi olduğuna bakmayacaktır.”

“Vücudunun senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirin senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibinin hakkını ver.” (Buhari

Edep:84)

“Kıyamet gününde her hak, sahiplerine geri verilecektir. Boynuzlu koyundan boynuzsuz koyun öcünü alacaktır.” (Müslim, Birr:60)

“Sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir.” “Borcunu ödeme imkanı varken zamanında ödemeyen zalimdir.”

Peygamber (as) “Vallahi bir müslüman hakkını gasp edene Allah cehennemi vacip cenneti haram kılar.”

  • Ya Resûlallah! O şey küçük bir şey olsa damı? Denince:
  • Misvak ağacının bir dalı bile olsa” buyurur.

(Müslim İman:218)

  • Haktan korktuğu için atalarımız, çürük yumurtasını pazara götürmemiştir. Komşunun ekinden yiyen ineğin üç gün sütünü yere sağmıştır. Allah Resûlü şöyle buyurur:
  • “Kim bir karış toprağı haksızlıkla gasp ederse, o yer kıyamet gününde yedi kat olarak boynuna geçecektir. (R. Salihin:206)
  • “Kim bir müslümanın hakkını yemin ederek ele geçirirse, Allah ona Cehennemi vacip kılar. Cenneti de haram kılar. Oradakilerden biri:
  • Az bir şey olsa damı? Deyince Allah Resûlü:
  • Misvak ağacından bir çubuk da olsa” (R. Salihin:214) cevabını verir. 

Atalarımız: “Ağlayanın malı, gülene yaramaz” demişlerdir. 

Günümüzde hak gaspı, açıkgözlük, akıllılık olarak değerlendiriliyor.  Hak yiyen, güzel bir ölümle ölmez. 

Hz. Ömer (ra): “Harama düşeriz diye helallerin onda dokunuzu terk ederdik” demiştir. 

Kul hakkı ile cennete girilmez. Hak yiyen, ateş yemiş olur. Herkes ateşi bu dünyadan götürür. 

Bacım soruyordu:

Bizim ev yapılırken demirci de akrabamız vardı. Alınan demiri az gösterdi. Babam ölürken çok çekti. Ben bu evde oturmak istemiyorum. Ne yapabilirim?

Musalla taşında komşusu için gecen gün adam: “Ben hakkımı helal etmiyorum. Benim 30 hayvanımı zehirledi” dedi. 

Hak yiyenin organları kendisine itaat etmez. Evladı itaat etmez. Hak yiyenin ibadeti kabul olmaz. Peygamberimiz (sav): “Haramın bitirdiği et, cehenneme layıktır” demiştir. (R. Salihin:1883)

İyi insan ve iyi müslümanın imanı ve ibadeti kadar işleri de güzel olur. İnsanların yanında olduğu gibi yalnızken de dürüst olur. Çünkü mümin kendini yalnız hissetmez. Allah’ın kendisini her an gördüğüne inanır. Kiramen katibin adlı meleklerin her şeyini tespit ettiğine inanır. 

Peygamber (as) şöyle buyurmuştur: “Gönül rızası olmadan bir müslümanın başka birinin malını yemesi helal değildir.”

Helal olmayan bir şeye göz dikilmez, el uzatılmaz. Bizim ordularımız üç kıtaya hükmederken kimsenin ırzına, namusuna ve malına meyletmemiştir. 

Uzun yolda mecbur kalıp halkın bağ ve bahçelerinden kopardıkları üzümün meyvenin dalına fazlasıyla ücretini bağlamışlardır. Mısırın fethine giderken Yavuz Sultan Selim, halkın bağ ve bahçelerinden geçen askerlerin halkın bir elmasını, armudunu ve bir ciklim üzümüne dokunmadığını öğrenince şöyle demiştir:

Eğer bir tek meyve bir ciklim üzüm koparılmış olsaydı vallahi bu seferden vazgeçecektim. Çünkü haram yiyen askere Allah zafer nasip etmez.”

Askerlerin cevabı da “Padişahımız bizi haramimi zanneder!” olmuştur. 

Bunun için Allah Mısır’ın fethini nasip etmiş ve ordularımız zaferden zafere koşmuştur. 

Bir örnek de, bir vatandaş birinden tarla satın alır. Ekim yaparken bir küp ve içinde altınlar bulur. Küpü tarlayı satan kişiye götürür, “Al bunu, ben senden tarla satın aldım, işin içinde küp yoktu” der. Satan kişi de “Ben tarlayı sana sattım, onda herhangi bir hakkım kalmadı” der, almaz. İş kadıya kalır. Problemi çocuklarını evlendirerek düğün hediyesi için altınları onlara verir. 

Müslüman olmak bazı şeyleri gerektirir. Yani insanı farklı kılar, farklı iş yaptırır. Peygamberimiz (sav) doğruluğu dürüstlüğü ve sağladığı güvenle “Muhammed’ül-Emin” “Güvenilir Muhammed” adını almıştır. Hicret sırasında kendisine teslim edilen emanetleri bir bir sahiplerine verilmek üzere Hz. Ali’ye teslim etmiştir. 

Kendisi genç yaşta hak arayanlar birliği olan Hıf”ul-Fudul’a üye olmuştur. Bir hıristiyanın şikayeti üzerine, Ebu Cehil’in kapısına dayanmış, hak sahibinin hakkını geri vermesini istemiş ve almadan oradan ayrılmamıştır. 

İslam, doğruluk dinidir. Müslüman hak yemenin ateş yemek demek olduğunu bilir. 

Müslüman, sorumlu kimsedir. İçinde yaşadığı topluma kayıtsız kalamaz. Müslümanın bazı öncelikleri vardır. Başta duyarlı kimse olmalıdır. Bu onun inandığı dinin güzelliğindendir. Olaylar karşısında “bana ne!” diyemez, sorumsuz davranamaz. Sadaka olabilecek ne kadar sevaplı iş varsa, onu elinden geleni yapar. 

Bilmediğimiz, tanımadığımız insanların bile üzerimizde hakları vardır. Mevlana Hazretleri, meydanda idam edilmiş birini görür. Ayaklarına sarılır ağlayarak “ben sana ulaşsaydım, senin derdine derman olsaydım, sen bu duruma düşmezdin” diyerek kendini sorumlu tutar. 

İnancımızda herkes durumuna ve görevine göre sorumludur.

Peygamber (as) bunu şöyle açıklamıştır:

“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (Buhari, Cuma:11) 

Hz. Ömer’in torunu, süte su katmayan kızın oğlu Ömer bin Abdulaziz, halife iken kıtlık olur. Halkın acı çektiğini gören halifenin de çok kıymetli bir yüsüğü vardır. Çareler arar, derde derman olmaz. Aklına yüsüğü gelir. Onu satar, onunla halkın ihtiyacını karşılar. 

Halktan biri böyle değerli olan bir yüsüğü niye sattın? Deyince halifenin cevabı şöyle olur: “İhtiyaç içinde halkın gönlü yaralı iken halktan sorumlu olan birinin süs hevesinde olması hoş olmaz.”

Kulun üzerinde en önemli üç hak vardır; 1- Allah’ın hakkı

  • Kul hakkı
  • Hayvan hakkı. Cenab-ı Allah kendi hakkını affedebilir. Ama kul ve hayvan hakkını affetmez. “Kul ve hayvan hakkı ile gelmeyin” buyurur. 

Allah’ın elçisi: Bir lokma kul hakkı yiyenin kırk gün namazı, duası kabul olmaz. (R. Salihin:1883)

Müslüman her konuda hak gözetmelidir. Kendisinde olan bir hal ile kimseye rahatsızlık vermemelidir. Bu, sigara, ter kokusu olabilir. Görünüm olabilir.

Bir hususu hatırlatmak istiyorum: Müslüman, istediğini istediği gibi yapmaz. Düğün yaparken, mevlit okuturken başkalarına rahatsızlık vermekle hak geçer. Hasta olur, uyuyacak bebek olur. Gece çalışan biri olur. Mahallemizde bir düğün vardı. Sabah erkenden müzik başladı tam dört saat kitap çalışması yapamadım. 

Alt komşumuz rahatsız olmasın diye evde ses çıkaran terlik giyilmemiştir. Çocuklarımdan bir komşum rahatsız olmamıştır. Beş tane torunumun gelip gittiğinden komşularımın haberi olmamıştır. 

Peygamber (as)’ın ifadesiyle, hakla, hayırlı insan olunmaz. Hayırlı iş de yapılmaz, sevabı olmaz. 

Peygamberimiz zamanında savaşa gidilecek, Peygamberimiz “Üzerinde kul hakkı olan bu savaşa katılmasın” diyor. Biri: “Komşumun bahçesindeki ağacın dibine abdest bozmuştum” deyince peygamberimiz ona, kolundan tutup kenara çekmiş: “Sen şöyle dur” diyerek onu geri çekmiştir. 

Kul hakkı Kur’an’da üzerinde durulan en önemli konulardandır. Ayrıca peygamberin hadislerinde ve veda hutbesinde ağırlıklı olarak haklar konusuna vurgu yapılmıştır. 

Veda Hutbesi için denilebilir ki, ilk insan hakları beyannamesi. Çünkü Veda Hutbesinde zayıfların, kadınların, korunması üzerinde önemle durulmuştur. 

Kul hakkından uzak durmak lazım. Önce af edilmeyen bir hak, ahirete kalır; hakla ölünürse, o daha kötü. Bu konuda Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:

“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48)”

Kul hakkı o kadar önemlidir ki, Peygamber (as) üzerinde kul hakkı bulunanların hak sahipleriyle helalleşmelerini tavsiye etmiştir. 

Cenaze namazlarını kıldırmadan hep sormuştur:

Bunda alacağı olan var mı? Bunun borcu var mı?

Diye. 

Borcu varsa ödeninceye kadar namazını kıldırmamıştır. 

Bir insan ne gibi sevaplı işler işlerse işlesin, üzerinde kul hakkı varsa, Cenab-ı Allah onu bağışlamaz. 

Allah kendi hakkını helal edebilir. Hakkından vazgeçebilir. Ama kul hakkını helal etmez. Bu yüzden kul hakkı çok önemlidir. Çok hassas olmamız lazım. 

Bu dünya hayatında hırsa kapılıp, yalanla, yeminle onun bunun hakkını sırtına alanların vay haline!

Mezarlıkta yatanlara bakın, malım malım derdi; mal için kavga ederler, cinayet işlerlerdi. Başkalarının hakkını yerlerdi. Şimdi bakın onlara! Dünyadan, ne götürdüler, kavgaları ne işe yaradı?

Biz nereye, ne götüreceğiz?

Cehennemde odunda yoktur ateş de yoktur. Her insan odunu da, ateşi de kendi götürür. Allah bize yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korunmamızı emrediyor. (Tahrim:6)

Herkes dünyada yaptıklarına ve topladıklarına bakmalıdır. Cennet nimetimi, cehennem ateşimi topluyor!

Bu dünyada bir namazlık saltanatımız var. Mezar taşımıza “Doğdu-öldü” yazacaklar. Ölüm gelip çatmadan uyanan kurtulur. 

Müslüman olan sorguyu-suali unutmadan yaşar. Unutanın hesabı zor olur. Kendisini kurtaramayana Cenab-ı Allah ikaz ediyor. 

“Dilediğinizi yapın. Allah Rasulü ve mü’minler, yaptıklarınızı görecektir. Gizliyi de, açık olanı da bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size yapmakta olduğunuz şeyleri size gösterecektir. (Tevbe:105)

Dünyada hakkı gasb edilince canı yanan kimse:

-Ahirette hakkımı alırım deyince, zalim:

  • Sen beni orada nasıl bulacaksın? İşi ahirete bırakırsan, bulgurunu aldım, pirincini de getir” demiş. 
  • İnsan unutmasın Allah görüyor, Allah biliyor ve Allah soracak. Mazlumun hakkını zalimden Allah alacak!

Peygamber (as)şöyle uyarır:

“Günahlardan kaçının. Hesaba çekildiğiniz zaman, küçük görüp önemsemediğiniz günahlar sizi helâk eder.” (Ramuzu’l;Ehadis:173/9)

Müslüman ahireti düşünüp yapılan uyarılara kulak vererek haklının ve Hakk’ın yanında yerini almalıdır. 

Haklının yanında olmayan kendisi hak yemese de hak yenmesine yardımcı olmuş olur. 

Kur’an’da bize “Doğrularla beraber olun! Deniliyor. Müslümanın görevi hakkı ve haklıyı savunmaktır. 

Allah Rasulü ne diyor?

“Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.”

Müslümanın görevi zulme ve haksızlığa karşı çıkmaktır iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak için tepki gösterecek ve cihad edecektir. 

Allah, “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetisiniz, iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyup uzaklaştırırsınız.” (Al-i İmran:110) buyuruyor. 

Peygamber (as) da şöyle buyurur. 

“Bir kötülük gören, eli ile değiştirsin, buna gücü yetmiyorsa, dili ile değiştirsin, buna da gücü yetmiyorsa, kalbi ile kötülüğe karşı tepki göstersin, onu hoş görmesin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.” (Ebu Davut, salat:239)

Uyanık olmak, hakkı savunmak, kötülüğe karşı çıkmak müslümanların önceliklerindendir. Peygamberimiz (as) şöyle anlatır:

  • Kıyamet gününde bir adam birinin yakasına yapışır. Adam:
  • Bırak yakamı ben seni tanımıyorum. Neden yakama yapışıyorsun? der. Aldığı cevap:
  • Sen beni bir kötülük üzerine gördün de benimle ilgilenmedin, beni uyarmadın “ olur. 

Müslüman, sorumlu bir kimsedir. Sorumluluklarından kaçarsa, hak doğar. Allah nezdinde de sorumlu olur. 

Allah Rasulü bugünlere işaret ederek zaaflarımızı, islam aleminin perişanlıklarının sebebini şöyle işaret etmiştir:

“Size saldırmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracakları zaman yakındır” buyurmuştu. Orada bulunanlardan biri:

“O gün sayıca az olacağımız için mi bu durum başımıza gelecek ya Rasûlâllah?” diye sordu. 

Peygamberimiz:

“Hayır bilakis o gün siz çok olacaksınız. Lâkin sizler, bir selin getirip yığdırdığı çer-çöp misali hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumuna düşeceksiniz. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalbinize zaafı atacak!

Buyurdu. 

“Zaaf da nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sorulunca:

“Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur!” buyurdu. 

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir