GÜNAHLARDAN NASIL KORUNULUR?
İsteyen herkesin günaha bulaşmama ve korunma şansı vardır. Kur’an’da: “Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut: 45) buyruluyor.
Bu ayette günaha götüren isteklerin baskısından kurtulmanın yolu gösterilmiştir. Bunların başında Allah’ın anmak, Kur’an okumak, namaz kılmak başta gelir.
Cenab-ı Allah Kur’an da, kötülükleri ve günah olarak bildirilen şeyleri terk etmeyi, uzak kalmayı emretmiştir.
Ayrıca günahın faydasız olduğunu, günah işlemenin insanın kendine zulüm olduğunu, günahı terkin büyük sevap olduğunu bildirmiştir.
Günah işlemeden önce Allah’ın ne gibi bir ceza vereceği düşünülürse, caydırıcı olacak, kişi ondan uzaklaşacaktır.
Günahı terkin karşılığında, Allah’ın rızasının ve cennetin kazanılacağı düşünülecek olursa, bu da insana güç ve kuvvet kaynağı olacaktır. Sevap kazanma arzusu da günahları terki sağlar.
Sağlam bir iman, devamlı amelle korunulabilir. Çünkü iman ve amel günaha müsaade etmez.
Küçük günahlardan sakınılırsa büyük günaha düşülemez.
Allah’ın yasakladığında, günah olduğunu bildirdiği bir şeyde bizim için zarar vardır diye düşünülürse, bu düşünce, günahlardan koruyucu olur.
Büyük günahları terk edenin Allah küçük günahlarını affeder, inancı ile günahtan uzaklaşmak daha kolay olur.
Günahın çocuklarımıza, etrafımıza da zararı olur düşüncesi, bizi günahtan alıkor.
İnsana zarar vermemek dinde vacip, zarar vermek zulümdür.” diye düşünülürse insan zalim olmak istemez.
Kendi kendine insan soru sorarak “Bunu bana yapsalar olur mu?” “Bu bana yakışır mı?” “Bunun sonu ne olur?” denirse, insan doğruyu çabuk bulur. Günaha meyletmez.
Temiz yaşamanın, temiz kalmanın insana vereceği huzuru düşünerek insan tertemiz bir ömür yaşar, günaha bulaşmaz.
Toplumda iyilere bakarak, insan iyi olur.
Toplumda kötülere bakarak, insan kötülüklerden uzak kalır.
Kötülüklerden ve günahlardan uzak kalmanın diğer yolları da şöyledir:
Her gün kendini hesaba çekerek,
Gelirini giderini gözden geçirerek,
Allah’a karşı hatası varsa hemen tövbe etmek. Kula karşı hatası varsa helâlleşmek,
Ölümü, sorguyu, suali unutmamak, kabri, sıratı, mahşer yerini ve cennet cehennemi unutmamak,
Peygamberden utanacağı iş işlememek,
Lokmalarına dikkat etmek, haram varsa ondan kurtulmak,
Allah’ın uyarılarına dikkat edecek,
İbadet sayılan davranışlara devam edecek
Kur’an’da: “Kitaptan vahyedileni oku ve namazı hakkıyla kıl. Şüphe yokki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden insanı alıkor…” (Ankebut: 45) buyrulmuştur.
Bu ve bunun gibi yollarla insan, günah işlemeden yaşayabilir.
Günahlardan korunmanın yolu; Allah’ın korumasına ve affına sığınmaktır.
Başka bir yolda keffarettir. Her günahın bir bedeli vardır. İnsanın başına gelenler de bedel ödemedir. Belâ ve musibetlerle keffaret ödemeden, tevbe istigfardan sonra günahın cinsine göre telafi yönüne gidilir, keffaret ödenir. Bu da dinimizde gösterilen kurtuluş yoludur.
Bilerek isteyerek yapılan yanlışlıklar günah hükmündedir. Ancak tevbe ederek bunlardan kurtulabiliriz. Bu yolu bırakıp da suçluluk ve aşağılık duygusuna kapılmamak gerekir. “Ben kötüyüm” deyip ufak tefek günahları büyütüp sorun yapmamak lazım. Önemli olan hataları tekrarlamamaktır. Günahların keffareti pişmanlık duymaktır. Terktir.
Günahın günah işleyene, işine, çocuklarına ve hayatına yansımaları göz önüne getirilirse, insan günahın cazibesine kapılmayacaktır.
Allah’ın gördüğü, meleklerin herşeyi tesbit ettiği düşünülürse, insan mutlaka cezasını çekeceği günahı hiç işler mi?
Günahın insanı sıktığı, vicdanını rahatsız ettiği, rızkını daralttığı düşünülüre, günah cazip gelir mi?
Günahın insan fıtratına ve yaratılış gayesine uymadığı göz önüne getirilirse, “insanı Allah günah işlesin diye mi yarattı?” denirse, insan günahı benimser mi?
Günahtan korunma yollarından biri de; Cenab-ı Allah’ın koruması için dua etmek,
“Rabbim, beni nefsimin eline bırakma, şeytanın tuzağına düşürme” diye yalvarmaktır. Çünkü; Allah izin vermeden bir şey olmaz. Birde Allah’ın koruduğuna kimse zarar veremez.
Günahlardan korunmada, kurtulmada en etkili olan insanın kendisidir. İnsan önce pişman olacak, günahı terk edecek, bir miktar sadaka verecek, affı için tövbe istiğfar edecek. Bir daha günaha meyletmeyecek, ilgi duymayacak, günahtan günah ortamından uzak duracaktır.
İyilerle olmak, iyi ortamlarda olmak ve ciddi işlerle meşgul olmak, insanı boş ve manasız şeylerden alıkoyacaktır.
Düşünmenin, öğüt ve nasihat dinlemenin, güzel şeyler öğrenmenin de insanin korunmasında önemi büyüktür.
Elimize geleni, önümüze konanı hemen yemeyip, şüpheli şeylerden kaçarak, harama ve günaha düşmekten kendimizi koruyabiliriz.
Son zamanlarda artan fitne ve fesat hareketlerine bulaşmayarak fitnenin ve fitnecinin zararından kurtulmuş oluruz.
Müstehcen yayınlardan ve kanallardan ne kadar uzak kalırsak, o kadar günahtan da uzak kalırız.
İşlediğimiz günahlardan da bir daha işlememek üzere, Allah’a söz vererek, içimizdeki şeytanı taşlayarak tövbe istiğfar etmekle kurtulabiliriz.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Eğer yasaklandığınız günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız” (Nisa: 31)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.” (Şura sûresi: 37)
Cennettekiler cehennemdekilere sorar: “Sizi şu can yakıcı azaba uğratan nedir? Onlar cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik, yoksulu doyurmadık. Ceza gününü yalan sayıyorduk kötülüklere, günahlara dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk sonunda ölüm gelip çattı.” (Müddessir: 40/47) derler.
Sözün özü şudur:
Günah nedir? Büyük günahlar nelerdir? Günahlardan kurtulma yolları nelerdir? Her Müslüman bunları çok iyi bilmelidir. Hayatı boyunca ateşten kaçar gibi günahtan kaçmalı, günaha düşmemenin yollarını aramalıdır.
İnsan günah işleyeceği zaman, günah işleyenleri düşünmeli, günahların cezasını düşünmeli ve Allah’ın cezalandırmasını düşünmelidir.
İnsan melek değildir, günah işler, bu onun aczinin ifadesidir. Günah işleyince günahtan dönmesini bilmelidir. Hem de günahtan çabucak dönmelidir. Çünkü her günahın yansıması vardır. Her günah insandan bir şeyler alıp götürür. Bunun için günah işleyen insanın vicdanı sızlamalıdır.
Peygamberimiz: “Mümin, günahını başına yıkılacak dağ gibi görür, korku çeker, vicdanı sızlar. İnançsız ise burnuna konmuş sinek gibi görür, önemsemez” der.
İnsanımız, insanları sapıtmak için yemin eden şeytana karşı çok uyanık olmalı, şeytan, Allah’ın rahmeti bol diye aldatır, günahtan günaha sokar. Bazılarına da:
Allah senin gibi günahkarları affetmez der, Allah’ın rahmetinden ümit kestirir, günahta alıkor.
Bazılarına da:
Sen işe yaramazsın temiz insanların yanında yerin yoktur der, insani kötü ortamlara çeker.
Sen günahkarsın, yaşama hakkın yok, der, intihara sürükler, karamsarlığa iter.
Müslüman, her halde şeytanin tuzağına düşmemelidir.
Bir de günahı çok olanın tövbesi çok olmalı, hayır hasenatı çok olmalıdır ki, yaptığı hayırlı işler, günahları silip süpürsün.
Allah: “İyilikler kötülükleri yok eder” buyurur(Hud: 114)
İkrime’nin günahı pek çoktu müslüman oldu. Peygambere: “Bugüne kadar müslümanlar aleyhinde savaşan şu kılıç, bundan sonra kafirler aleyhinde iki kat daha fazla savaşacaktır.” dedi.
Mekke’nin fethinden sonra İslam’la şereflenmiş olan İkrime, bundan sonra cepheden cepheye koşmuş, savaşlarda hem de en önde çarpışmaya başlamıştır. Hatta bir defasında kumandanı onu ikaz etmiş:
“Ey İkrime, kendini en öne çıkarıp da düşman oklarına hedef etme, sen de herkes gibi geride saf nizamında dur!”
İkrime dedi ki:
“Ben herkes gibi değilim. Öyle ise herkes gibi geride saf içinde kalamam. Benim günahım herkesten çoktur. Öyle ise hizmetim, fedakarlığım da herkesten çok olmalı, böylece bunca günahları böylesine farklı fedakarlıklarla affettireyim.“
Gerçek düşünce böyle olur. günahı çok olanın hizmeti de çok olması lazım gelir, yoksa hizmetten uzaklaşarak daha çok günaha maruz kalmakla değildir.