Günah işleyen haram yiyen kafir olur mu?
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
-Tuvalette bir şey yemek günah olur mu?
Hoca cevap vermiş.
-Olmaz ama başka bir şey yiyor zannederler” demiş.
Günahı haramı işlerken biraz dikkatli olunmalıdır. Çünkü insanlar başka gözle bakar. Bir de işlenen her günahta ve haramda küfre açılan bir kapı vardır. Hiçbir günah hiçbir haram işlendiği gibi kalmaz büyür. Önce kalpte siyah nokta oluşturur. Tövbe edilmez ısrar edilirse, kalbi karartır.
Günah ve haramı inkar etmedikçe kafir olunmaz. Unutulmamalıdır ki her Allah’ın yasakladığı şey küfrün elçisidir.
Ciddi, zorla, tehditle işletilen günah ve haramdan sorumluluk doğmaz.
Hayati tehlike varsa sorumlu olunmaz (Bakara:173)
Tehdit ciddi ise mecburiyet varsa Allah afetsin. Tövbe istiğfar edilir.
Yalnız günaha harama sebep olmamak, gevşeklik göstermemek, kılıf uydurmamak şartı ile sorumlu olunmaz.
Haramın tasfiyesi nasıl olur?
Herhangi bir yolla haram kılınan şekilde gelen mal, kazanç, miras, faiz gibi şeylerin temizlenmesi gerekir.
Ne derler, ağlayanın hakkı gülene yaramaz. Helal yoldan kazanılmayan mal huzur vermez telef olur. Haydan gelen huya gider. Mazlumun ahı, zalime bela olur musibet olur.
Behlül Dâna, Harun Reşid’den bir görev ister. Harun Reşid de ona çarşının ağalığını verir. Görevine başlamak isteyen Behlül Dânâ oyalanmadan yola koyulur. İlk olarak fırına gider. Birkaç tane ekmek tartar, fakat ekmekler normal gramajından noksan gelir. Bunun üzerine Behlül Dânâ fırıncıya sorar: “Kazancın yetiyor mu? Huzurun yerinde mi, mutlu musun?” Behlül bir sorar, bin ah işitir, fırıncı hep olumsuz cevaplar vermiştir. Behlül Dânâ bunun üzerine fırıncıya bir şey demeden oradan ayrılır ve başka bir fırına geçer. Orada da birkaç ekmek tartar ve görür ki bütün ekmekler gramajından fazla gelir. Aynı soruları bu fırıncıya da sorar ve her soruya olumlu yanıtlar alır.
Bundan sonra başka bir yere gitmeden Harun Reşid’in yanına varır ve yeni bir görev ister. Harun Reşid, “Behlül vazifeni vereli çok olmadı, ne çabuk usandın?” der. Behlül Dânâ şöyle söyler: “Efendim çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış.”
Müslüman olana haram helal hassasiyeti yakışır. Allah: “İyi işler işleyene hoş bir hayat yaşatırız. Onun mükafatını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl:97) buyurarak hem dünyada hem de ahirette ödüllendireceğini bildiriyor.
Dinin haram olarak bildirdiği yollardan gelen şeyler Kur’an kursuna, camiye hayır yollarına vermekle temizlenmez. Allah soracak nereden kazandın, nereye harcadın? Diyecek.
Elde edilen haramsa haramdan hayır olmaz.
Hz. Ebu Bekir (ra) kendisine ikram edilenin haram yoldan elde edildiğini öğrenince yediğini kusmuş ve “Allah’ım çıkaramadığım için beni afet” diye dua etmiştir.
Müslüman hassas davranmalıdır. Buna rağmen kendisine ulaşan haram için şöyle hareket etmelidir.
-Hak sahibine iade edilir. Değilse mirasçılarına verilip helallaşılır. Hak sahibi yoksa, onun adına dağıtılır.
-Faiz, piyango gibi yollarla geldiyse ihtiyaç sahiplerine verilir.
-Hak umuma aitse, toplum yararına harcanır. Ölenin azaptan kurtarılması için dua edilir.
Bunlardan sevap beklenmez.
Peygamber (as) hicretten önce kişilerin haklarını teslim etmiştir. Ölürken de “bende hakkı olan gelsin alsın” demiştir.