GENÇLİK NE İSTİYOR NELERE ÖZENİYOR

Gençlik her konuda mutlak özgürlük istiyor. İş istiyor, aş istiyor, herkes kendisine kul köle olsun istiyor. Buna karşılık orda burada vakit geçiriyor, enerjisini boşuna harcıyor. Tercihini yanlış kullanıyor.

Gençlik, dün “sevgi, özgürlük” diyordu. Bugün önce para diyor, paralı meslek istiyor. Paralı iş ve eş arıyor.

Gençlik vaktini çıldırtan müzik dinleyerek, TV izleyerek, gezerek, uyuyarak, oyunda oynaşta geçiriyor. Okumuyor, düşünmüyor, ne yaptığının farkında değil, psikolojik açıdan kaybolmuş bir gençlik.

Gençliğin manevî değerlerden uzaklaşarak inançsızlığa yönelmesi endişe verici bir durumdur.

Gençliğe renkli dünyalar vaat ediliyor. Sunulan dünya anlatıldığı gibi değil, sonu hayal kırıklığı oluyor, bunalımla bitiyor.  

Popstar olabilmek için kuyruklarda gençlik birbirini eziyor. Bütün dertleri şöhret. Bu durum gençler için çok sakıncalıdır.

Ayrıcı gençlerin özendiği televole kültürü, gençlerde büyük sorunlara neden olmaktadır.

Bir de gençliğe mafya tipi bir hayat özendiriyor. Yayın basın organları böyle bir hayat anlayışını dayatıyor.  

Bütün bunların ardında kötü alışkanlıklar geliyor, gözyaşı geliyor, pişmanlık geliyor. Ama ne çare…

Gözlenen şudur ki, gençlik gittikçe mutsuzlaşmaktadır. Çünkü onun dünyası yalanlar ve hayaller üzerine kurulmuştur. Her şeyi yabancıdır. Bütün ümidi ya mirastır ya da şans oyunlarıdır.

Bu haliyle gençlik koşuyor. Ama nereye koşuyor kendi de bilmiyor, başkaları da bilmiyor.  

Gençlik yanlış yönlendiriliyor. Suç batağına itiliyor. Atalarımız: “Rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmaz” demiş. Rehber yanlış, hedef yanlış…

Aslında gençliği mahveden şeyler sun’i tuzaklar yani önüne geçilemeyecek şeyler değil.  

Gençlik, sorumluluk alma yaşıdır. Hayra da şerre de yönelme çağıdır. Hem hizmet çağı hem de şehvet çağıdır. Gençliği neye, nereye yöneltirseniz gençlik odur.  13 – 15 yaşında cepheye giden gençlerimiz, Fatih, Ulubatlı Hasan genç değil miydi?

Genç yaşında Hılf’ul–Fudulâ üye olan Muhammed (a.s) çocuk yaşında

Müslüman olan Hz. Ali (r.a) genç değil miydi? Zalime bayrak açan Ashab-ı Keyf delikanlıları genç değil miydi?

Bugün yürekleri Allah’a kul, insana hizmet aşkı ile çarpan yavrularımız, iffet ve namus abidesi nur yüzlü bacılarımız genç değil miydi?

Gençliğin bu duruma gelmesinin en büyük sorumluklarından biri televizyondur.

Başta bugün televizyon, ana – babanın ve öğretmenin yerini almıştır. Yapılan araştırmalara göre aile düzenine, kişilerin hayatına doğrudan etki etmektedir. Yemek, uyku, misafirlik her şeyi televizyon düzenlemekte, o programlamaktadır.

Bu program içinde kültürel faaliyet yoktur. Aile fertlerinin birbiri ile ilgilenmesine yer verilmez. Herkes aynı noktaya bakacaktır. Hatta düşünmeyecektir. Yapılan yayınlar, küçüklerin kişiliğini derinden etkilemektedir. Fakat kişilik oluşturmamaktadır. Çocuklar ve gençler ekran kültürüne sahiptir. Ana baba yerine, öğretmeni yerine ekrandaki kişilere özenti duymaktadır. İlgisi ekran dışına çıkmadığı için ana, baba, öğreten model olmuyor. Böylece aile bağları, evlilik bağları zayıflıyor. Yavaş yavaş ailenin kutsallığı diye bir şey kalmıyor.

Bir delikanlıya, kız arkadaşına şaka olsun diye yaptığı hareketi, “Senin kız kardeşine yapsalar nasıl karşılarsın” deyince o, kardeşimin sorunudur demesi, kıza da senin tepkin ne oldu? dediğimde “Biz her zaman şakalaşıyoruz” demesini fazla yadırgamadım. Çünkü namus anlayışımız, ahlâk anlayışımız devamlı törpüleniyor.

Basın organımız da yanlış yönlendirmektedir. Para kazanma uğruna yeni nesli mahvediyoruz. Gençlerin anlayışını, zevkini değiştiriyoruz. Kimlik ve şahsiyet arayışı içinde olan genç aileden de yakın ilgi görmeyince, gösterilen yanlış hedeflere kolayca yönelmektedir.

Bugün televizyonun, gazete ve dergilerin eğitim görevi yaptığını, sorumluluklarını yerine getirdiğini kim söyleyebilir? Kim oldukları bilinmeyen gençleri ekrana çıkarıp, milletine, ailelerine isyan ettiren, ana babaya savaş açtıran, özgürlük adı altında, gençleri başıboşluğa iten televizyon değil midir? Akşam – sabah yabancı müzik, yabancı film ve dizilerle beyin yıkayan televizyon değil midir? Türk televizyonunun görevi bu olmasa gerek.  

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir