DÜNYA MAMUR – AHİRET AHARAP
Ölmek istenmiyor. Hatta ölüm kelimesinden korkuluyor. Her şey dünya için yapılmış, ahrete bir şey yollanmamış. Ölmeye cesaret yok. Mamur olan bir yerden harap olan bir yere kim gitmek ister?
Dünya hırsı ve aşırı dünya arzusu günahların başıdır. Her hata bundan sonra başlar. Bu ise Allah’ın kulunu terk ettiğini gösterir.
Allah Kur’an’da: “Dünya hayatı aldanma ve metadan başka bir şey değildir.” (Bakara:185) “Sakın dünya hayatı seni aldatmasın.” (Fatır:5) ikazı var.
Peygamber (as) da: “Gözünü dünya işlerine kaptırıp ahreti unutmaktan sakın.” (R.Salihin:481) diye uyarıyor.
“Su geminin dışında olursa, onu yüzdürür, içinde olursa onu batırır,” derler. Dünyaya bütün kalbiyle meyletmek de böyledir. İnsanın helakine sebep olur.
Kutsi hadiste: “Ey dünya! Bana hizmet edene hizmet et. Sana hizmet edeni hizmetinde kullan.” (H.H.Erdem, İlahi Hadisler:27) buyrulur.
İnsan dünyaya ve dünya malına düşkündür, hırslıdır. Kulluktan alıkoyduğu halde, günaha sürüklediği, ahret saadetini gölgelediğini bildiği halde dünyaya meyletmekten vazgeçmiyor.
Bir hadiste: “Ademoğlunun bir dere dolusu altını olsa, ikincisini ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz.” (R.Salihin:23) demiştir.
Mescit kuşu salebe mala olan sevgisi yüzünden helak olmuştur.
Mal ahreti kazandırıyorsa faydalıdır. Ahreti kaybettiren malın edinilmesini büyüklerimiz tavsiye etmişlerdir. Bir kutsi hadiste: “Ey Ademoğlu! Malım malım diyorsun. Yiyip de çıkartıp attığın veya giyip de eskittiğin veya sadaka vererek önden gönderdiğinden başka senin malın mı var?” (R.Salihin:485) İnsanın bırakıp gideceği nasıl onun olur? Onun olan kısmı o malın hesabıdır.
Dünya hayatı, bir nefes alır, bir nefes verirsin. İşte iki nefes arasındaki zamandır. Musalla taşında “Er kişi niyetine” deniverir.
Her canlının sonu ölümdür. Ne kadar yaşarsa yaşasın, bir gün ölecektir. Ne kadar malı olursa olsun, bir gün onları bırakacaktır. Neyi severse sevsin ondan ayrılacaktır. Ne yaparsa yapsın onun hesabını verecek, karşılığı neyse görecektir.
* * *
Dünya ve dünyadakilerin aldatıcılığı ve geçiciliği bilindiği halde her fedakârlık yapılıyor. Uğrunda ölünüyor, öldürülüyor. Ne ölene yarıyor, ne de öldürene… Şöyle bir düşünürsek; hiç kimse dünyadan kefenin dışında bir şey alıp gitmemiş, kirli çamaşırını, sümüklü mendilini bile götüren yok. Onca varlığa emanetçilik yapılmış. Azalır diye sadakası, zekâtı verilmemiş. Ama o mal daha ölüm döşeğinde hizmetçisini terk etmiş…
Dünya aynen bir gölge gibidir. Kovaladıkça kaçar. Dünya aldatıcı bir cazibeye sahiptir. Sevdalılarını peşinden koşturtur durur.
Dünya hayatı gaye olmamalı, vasıta olmalıdır. Dünyadaki geçime, ahretteki saadete vasıta olmalıdır. Gurur sebebi olmamalıdır. Parası, malı kadar insana itibar edilmemeli, “Malın kadar, paran kadar konuş,” denmemelidir.
Allah diyor ki;
- “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahrette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid:20)
Dünya malı öyle bir şeydir ki, çocukları rahat etsin diye ana baba bir ömür çırpınır.
Hatta o dünya malı için ahretini kaybeder. Fakat o mal için kardeşler dövüşür, küser, hatta birbirlerini öldürür.
Onun için Allah: “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın,” diye uyarmıştır. (Münafikun:9)
* * *
Bir türlü dünya ve ahret dengesi kurulamıyor. Dünya için ahret unutuluyor veya ahret derken dünya ihmal ediliyor. İkisinin ortası bulunamıyor.
Dünya hırsı ile yaşayan ahrette: “Malım bana fayda vermedi,” diyecek. Onun için: “Tutun onun ellerini boynuna bağlayın. Sonra onu alevli ateşe atın,” denilecek. (Hakka:31) Bir ayette de:
- “Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah’ın vaadi (Ölümden sonra dirilmek) haktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.” (Fatır:5) “Biliniz ki dünya hayatı oyun, oyalama, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmaktan ibarettir.” (Hadid:20)
Kur’an: “Dünyayı reddedin,” demez. Allah’a kulluktan alıkoyan, ahreti unutturan ve insanı azdırıp sapıtan dünya ve dünya malına karşıdır.
Müslüman dünyayı reddetmeyecek, onunla ahreti kazanacaktır. Peygamber (as) ne diyor: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalış, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış.”, “Sizin hayırlınız ahreti için dünyasını, dünyası için ahretini terk etmeyeninizdir.” (Ramuz elEhadis:363)
Bir hadislerinde de bize: “Gününüzü dünya işlerine kaptırıp, ahreti unutmaktan sakının.” (R.Salihin:481) diyor.
Dua ederken bile: “Rabbim bize dünyada da iyilik ver, ahrette de iyilik ver. Dünyanın da hayrını ver, ahretin de hayrını ver,” demiyor muyuz?
Dış ülkelerde çalışan biri kahvede otururken, giyimine, kahvenin önünde duran abrasına bakıp ona:
- “Hayatını kurtardın,” dediler.
O kişinin gözleri yaşardı ve:
- “Namaz yok, İslam yok, ahret yok. Nasıl hayat kurtarmak bu?” dedi ve ağladı.
* * *
Bakıyorsun ölümü, öleceğini düşünen yok. Azrail’e hazırlıksız yakalanmaktan korkan yok. Çokları dini dünya ile değişmiş, dünyaya bir daha mı geleceksin, hayatını yaşa telkinine uymuş. Şeytanı işine, aşına ortak etmiş, pişmanlık verecek, keşke diyeceği işlerle ömür tamamlanmaya çalışılıyor.
İnsanın dini ve ahreti olmayınca şeytanın oyuncağı olur. Şeytan neler dedirtmez, neler yaptırmaz. Her şerre davet eder. Her kötüyü güzel gösterir. “Namaza gerek yok”, hac için “Araplara para yedirtmek”, zekât için “Sakın ha, onu sen kazandın, başkasının ne hakkı var, sonra fakir düşersin,” der.
Bazıları dünyaya öyle dalmış ki, Allah’ın kendisine gönderdiği, talimatlar içeren, mutlu olmanın yollarını gösteren kitabını öğrenmeye fırsatı olmamış, okuyamıyor. İbadet etmeye kalksa beceremiyor. İtikadı bozuk kimselerin yolundan gidiyor.
Peygamber (as): “En hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenizdir. Bir evde Kur’an okununca melekler hazır olurlar. Şeytanlar kaçar. Ev halkına genişlik hasıl olur ve hayır çok,
şer az olur. Bir evde Kur’an okunmazsa, orada şeytanlar hazır olur, melekler gider. Ev halkına darlık gelir. Hayır azalır, şer çoğalır.” (Ramuz el-Ehadis:196/2)
Peygamberimiz diyor ki: “Allah cehennem ehlinden azabı en hafif olana: “Dünyadaki her şey senin olsaydı, bu azaptan kurtulmak için onları verir miydin?” der. O da: “Evet” der. Allah ona: “Ben senden onların çok azını istemiştim,” der.” (Ramuz el-Ehadis:94/5) buyurarak hayatın sonundaki pişmanlığı haber veriyor.
Bir ayette: “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir.” (Enfal:28) Unutmayalım ki; hiçbir şey öldükten sonra buradaki gibi olmayacak. Yerin üstü başka, altı başka. Şimdi ağlayarak yaşayan, orada gülecek. Burada gülerek günah işleyen, orada ağlayarak cezasını çekecek. Burada haramı helali birbirine karıştıran, orada rezil olacak. Burada eksik iş yapanlar, ahreti umursamayanlar, geri dönmek için yalvaracaklar. Burada etrafı olanlar, yalnız ölecek ve yalnız hesap verecek.
Peygamberimizin anlattığına göre:
- “Cehennemde azabı en hafif olana sorulur:
- “Dünya her şeyi ile senin olsaydı bu azaptan kurtulmak için fidye olarak verir miydin?” o kişi hiç tereddütsüz cevap verir:
- “Evet.” Ona:
- “Senden dünyada bunun daha azı istenmişti, niye vermedin?” denir.”
Bazılarının yaşamaması, yaşamasından daha hayırlıdır.
Zalim Haccac bir gün ermiş kişilerden birine:
- “Benim için hayır duada bulunur musun?” deyince ulu kişi ellerini açarak şöyle dua eder:
- “Allah’ım bu adamın canını bir an önce al.” Haccac:
- “Bu nasıl dua? Ben senden beddua değil hayır duada bulunmanı istedim,” diyerek öfkelenince, ulu kişi şu cevabı verir:
- “Ben senin için düşünürsen hayır dua ettim. Her insan gibi sende yaptıklarının hesabını bir bir vereceksin. Bu durumda zulüm ve kötülük içinde yaşamadan bir an önce ölmen daha hayırlıdır.”