DÜNYA İHTİRASI
İnsan yaratılırken hırsına düşkün olarak yaratılmıştır. Hani ne derler: “Aç karın doyarda aç göz doymaz”
Dünya malını büyüklerimiz acı suya benzetmiştir. İçtikçe insanın içesi gelir demişlerdir.
Dünyaya doyum olmaz. Bu gün dünyanın en zenginine bile “yetmedi mi” derseniz. Daha var mı? diyecektir. Şeytan onu da fakirlik korkusu ile korkutacaktır.
Kur’an da bildirildiğine göre, dünya hırsı ile yaşayan kimse kıyamet gününde: “Malım bana fayda vermedi” diyecek ve kendisine: “Tutun onu ellerini boynuna bağlayın, sonra onu alevli ateşe atın” (Hakka : 31) denilecektir
Bir ayette de: “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir.” (Enam: 32) buyrularak dünyanın boşluğuna dikkat çekilmiştir.
Bir grup insan mezarlıktan geçerken içlerinden biri duvarın dibindeki insan dışkısını göstererek: “İşte o dünya nimetleri, işte yiyenler” diyerek duvarın ardındaki mezarları gösterir.
Dünya iyinin de kötünün de satıldığı pazardır. Herkes dilediği kadar alır. Yoluna devam eder, esas evi olan mezara gelir.
Hayatının sonuna doğru bir yaşlıya sormuşlar: “Dünya kaç karış” diye. O da geçen cenazeyi göstermiş “Ona sorun ölçmüş biçmiş diyor” demiş.
Cenab-ı Allah, Musa (as) vasıtasıyla kavmini şöyle uyarmıştır : Ölümüne inanan nasıl güler? Nasıl şımarır? Nasıl dünyaya bel bağlar? Nasıl gaflet içinde yaşar?
İnsanın dünyadan bir kefen nasibi vardır. Selahaddin-i Eyyübi cenazesi götürülürken “Selahaddin-i Eyyübi bir kefenle gidiyor” diye bağırtmıştır. Kanuni ellerini tabuttan dışarı çıkartarak “bakın ellerim boş bir şey götüremiyorum” demiştir. İnsan bu dünyadan sümüklü mendilini de götüremeyecek, kirli çorabını da götüremeyecektir. İnsan bu dünyada emanetçidir. İnsan bu dünyada kiracıdır. İnsan bu dünyada yolcudur, misafirdir.
Büyük mutasavvıf İbrahim Ethem Hazretleri’nin bir hatırası vardır. Kendisi bir ara Bağdat’tan sonra Basra’ya uğrar. Etrafını saran halk sorar;
- Ey İbrahim! musibetlerden bir türlü kurtulamıyoruz bu konuda dua ediyoruz ama kabul olmuyor. Acaba neden duamız kabul olmuyor?
Büyük Veli bunlara hemen cevap vermez;
- İzin verirseniz bir müddet içinizde kalayım, durumunuzu tetkik edeyim sonra cevabını vereyim, der.
Gereken araştırmadan sonra onları topladığı mescitte şöyle hitap eder ;
- Ey Basra halkı, halinizi inceledim. Kalbinizin günahlarla ölmüş olduğunu anladım. Ölmüş kalplerin duası kabul olmaz, der.
Halk sorar;
- Ne türlü günahlarla kalbimiz ölmüş?
Büyük Veli 10 tane günah sayar. Bunları da şöyle sıralar ;
- Allah’ı tanıdığınızı söylüyorsunuz ama emirlerini tanımıyorsunuz.
- Kur’an-ı Kerim-i okuyorsunuz ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz.
- Resulallah’ı sevdiğinizi söylüyorsunuz ama sünnetini sevdiğinizi göstermiyorsunuz.
- Şeytanın düşman olduğunu söylüyorsunuz ama onunla dostluktan asla geri kalmıyorsunuz.
- Cenneti sevdiğinizi söylüyorsunuz ama ona layık bir amel işlemiyorsunuz.
- Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz ama ona götürecek fiillerden geri kalmıyorsunuz.
- Ölüm haktır diyorsunuz lakin hak olan ölüme hiç hazırlık yapmıyorsunuz.
- Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyor, kendi ayıbınızı hiç görmüyorsunuz.
- Allah’ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyor ama hiç şükretmiyorsunuz.
- Ölülerinizi gömüyorsunuz, bir gün sizinde gömüleceğinizi düşünmüyorsunuz.
İbrahim Ethem Hazretleri bunları saydıktan sonra sözünü şöyle bağlıyor.
- Ey Basra halkı! Kalbinizi öldüren bu 10 tane günahı terk etmedikten sonra dualarınızın kabul olacağını sanmayınız. Kalbinizin dirilmesini istiyorsanız bu günahlardan kaçınmaya gayret edin. Gidişatınızı düzeltin. Göreceksiniz ki dualarınız kabul olacak, başınızdan da bela ve musibetler uzaklaşıp gidecek.
İnsanoğlu dünya malını topluyor. Zekatını bile vermiyor. Sonra mirasçılara bırakıyor gidiyor. Başkaları sefasını sürerken ölen, o malların hesabını veriyor.
Çok mal haramsız olmaz derler. Dünya hırsına kapılanda günahlardan kurtulamıyor.
Peygamber (as) Hz. Ali’ye şöyle demiştir :
- “Ya Ali altı yüz bin koyun mu? istersin, yahut altı yüz bin altın mı? veyahut altı yüz bin nasihat mı isterin?”
Hazret-i Ali kerremellahü vecheh dedi ki :
- Altı yüz bin nasihat isterim.
Sallallahü Aleyhi ve Selem diyor ki :
- “Şu altı nasihate uyarsan, altı yüz bin nasihate uymuş olursun.
- Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri, sünnetleri müstehabları ifa et.
- Herkes dünya ile meşgul olurken, sen Allah Teala’yı hatırla. Yani din ile meşgul ol. Dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca.
- Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara, kendi ayıplarınla meşgul ol.
- Herkes dünyayı imar ederken, sen dinini imar et, zinetlendir.
- Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetirken, sen Hakk’ın rızasını gözet. Allah Teala’ya yaklaştırıcı sebep ve vasıtalar ara.
- Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlaslı olmasına dikkat et.”
Peygamberimiz insan ruhunu teslim ettiği zaman ona şöyle denir diyor :
Ey insanoğlu, sen mi dünyayı terk eyledin, yoksa dünyamı seni terk eyledi? Sen mi dünyayı topladın, yoksa dünyamı seni topladı? Sen mi dünyayı öldürdün, yoksa dünyamı seni öldürdü?