Din güç kaynağıdır

            Hayatta insanı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen olaylar ve güçler vardır. Hayat insana hep aynı davranmaz. Bakarsın bir anda ağzının tadı kaçıverir. İşte böyle bir anda insanı ayakta tutacak, hayata ve insanlara bağlayacak bir güce ihtiyaç vardır ki, işte o da dindir.

İnsanlık tarihi boyunca din,insan için hem bir dayanak hem de bir sığınak olmuştur.

İnanan insan, her şeyin bir imtihan olduğunu düşünür vara-yoğa üzülmez. Her şeyin Allah’tan geldiğine inanır.

            İnanan insan,her zaman kendini güçlü hisseder, gereksiz korkular taşımaz.

Bugün bazı ilim adamları dinin yaşlanmayı ve yıpranmayı geciktirdiğini söylüyor. Doğrudur. Din insana düzenli ve disiplinli bir hayat yaşatır, insanı zararlı şeylerden korur, zarar görmesini önler.

İnanan insan derdi, hastalığı kabullenivermez. Moralini  de bozmaz. Allah’ın her derde mutlaka bir deva verdiğine inanır, sabreder, derman arar ve çaresine bakar. Bunun içindir ki, doktorların  nice ömür biçtiği hastalar, doktorların verdiği ömürden daha fazlasını yaşamışlardır. Sonunda doktorları da hayrete düşürmüşlerdir.

Din, insanı insana bağlar, hayata bağlar. İnsanlar dinden vazgeçseler bile, din insanlardan vazgeçmez. Hatta ölüsünden bile vazgeçmez.

Din, insanın şerefini, haysiyetini, ideallerini ve bütün manevi değerlerini de korur, insanı zelil olmaktan kurtarır, iki cihan saadetine ulaştırır.

Hayatın hangi diliminde olursa olsun, manevi kuvvet olmadan maddi kuvvetin pek işe yaradığı görülmemiştir. Bugün çekilen sıkıntıların sebebi, inanç noksanlığından ve maneviyat boşluğundandır. Onun için insanın inanca, insanlığın da inançlı insanlara ihtiyacı vardır. Eğer insanları inançtan mahrum edersek, huzurdan, mutluluktan ve zevklerden mahrum etmiş oluruz.

Din, her türlü kötülüğe karşıdır. Her türlü kötülüğün kaynağı da inançsızlıktır. İnanan insan, nefsine hoş gelse de sonu felaket olan işler yapmaz, kötü alışkanlıklar edinmez. Görevlerini tam yapar, kötülük yapacak vakti kalmaz. Çünkü dinin koruyucu ve kötülüklerden alıkoyan bir özelliği vardır. Ayrıca din, her türlü kötülüğü yasaklar, bütün iyilikleri de emreder.

Din, esas sağlığı bozulmuş, bunalıma düşmüş, başına çeşitli kaza ve belalar gelmiş, manevi desteğe ve morale ihtiyacı olan kimselere daha çok ihtiyaçtır. Kafayı bozmuş, intihar etmek isteyen, insanlardan ve hayattan kopmuş insanlara din ile yaklaştığınız zaman veya ölüm korkusu içinde kıvranan kimselere dini telkin ettiğiniz zaman olumlu sonuçlar alırsınız.

Din, insanın sosyal kimliğinin belirlenmesinde de önemli rol oynar. Çünkü insan, sadece fiziksel varlıktan, yani etten ve kemikten ibaret bir canlı değildir. Onu diğer canlılardan üstün ve farklı kılan, dindir, inançtır. Böyle oluca insanın diğer canlılardan ihtiyaçları da farklıdır.

Bugün ölü için hastanelerde din adamı düşünülüyor, ama ümitsiz yatağında ölümü acılar içinde bekleyenlerin acılarını, sıkıntılarını azaltacak ve hastaya moral verecek, sabrı tavsiye edecek, isyanı ve feryadı önleyecek din adamı düşünülmüyor. Halbuki hastanın sadece ilaca değil, telkine de ihtiyacı vardır.

Din adamı hastaya ölümü hatırlatıcı olur deniyor. O zaten ölümü ensesinde hissetmektedir. O’nun ölüm olayının yok olmak demek olmadığını bilmesi bile ona büyük bir ümit kaynağı olacaktır.

Selçuklularda, Osmanlılarda dini telkin yolu ile büyük faydalar sağlanmıştır. Bugün de Avrupa’da Amerika’da hastanelerde rahip ve rahibeler bulunmaktadır.

Kim ne derse desin, bedenin seruma ihtiyacı kadar, ruhun da morale ihtiyacı vardır. Hastalıklardan bir türlü kurtulamayan, bir de ilacın fayda vermediği, ölümden başka bir şey düşünmeyen hastayı düşünün. Ona sabır tavsiye etmekten ve dini telkinden başka ne düşünebilirsiniz?

Şu da unutulmamalıdır ki, bugün iyileşenlerin hepsi ilaçla iyileşmez.

Suçlu veya suçsuz adam hapse düşmüş. İyi kimselerin yanına düşerse onlardan olumlu yönde etkilenir. Biri adam olur çıkar, biri daha da şerli bir kimse olup çıkar.

Hapisteki insanlar istenirse faydalı şeyler öğretilerek faydalı hale getirilebilirler. Onu o hale getiren kötülükler anlatılırsa ve iyi şeyler öğretilirse neden değişmesin? Bazı şeyler insanlara ilaç gibi gelir.

Ayrıca hapis hayatı sıkıcı ve bunalıma düşmeye müsait bir ortamdır. Ailesinden ve çevresinden manevi destek görmezse mahkum hayata küser.

Bugün bir çok ülke kendi hastalarına, kendi mahkumlarına moral verecek insanlar bulundurduğu için Müslümanlar için de kendi din adamlarının görev yapmasına müsaade etmektedir. Mesela, Hollanda’da Müslüman mahkumların bulunduğu cezaevlerinde Müslüman din görevlisine müsaade edilmiştir. (24-6-1998,Türkiye) İngiltere’de hapishanelerde Müslüman mahkumlar için iftar yemeği, helal kesim ve helal et yeme imkanı ve dini eğitim için Müslüman din adamı kadrosu açmış, bütün bu masrafları da üstlenmiştir. (31-12-1998, Zaman)

Din, her zaman, her yerde, herkese lazımdır. Din, vatan, millet, bayrak sevgisini emreder. Bunlar için ölene de şehitlik vaat eder. Bugüne kadar kazanılan güç zaferler, hep iman gücünün eseridir. İşte Çanakkale, işte Milli Mücadele…

Din sadece savaşta da lazım değildir. Dine soğuk bakılırsa korkak bir toplum oluşur. İnsanları verimli, faydalı olamaz. Manevi dinamikler insanı faydalı hale getirir.

Bir hususa dikkat edilmelidir ki, o da inancı silip atmak ve yok etmek mümkün olmadığından, inançlara soğuk bakılmayıp saygı duyulmalıdır, değilse fitneye sebep olmaktan başka bir işe yaramaz.

Bir şey yapılırken çok iyi hesap edilmelidir; kim fayda görür, kim zarar görür. Mesela inanmak, Anayasamızın insana verdiği temel bir haktır. Buna rağmen inanana “dinci” sıfatını eklemek, insanımızı bölmek isteyenlere fırsat verir.

İnanan insandan asla korkulmamalıdır. Çünkü ondan asla kötülük gelmez. Geçmişte inanan insanlar sayesinde diğer insanlar da Allah’ın yardımını görmüştür.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir