DİN EĞİTİMİ
Din, kültürün özünü oluşturur. Bu bakımdan dinin insan hayatındaki önemi büyüktür.
Ahlaksızlıklar, dinsizliğin acı meyvalarıdır. Yani din bilinmezse yanlış şeyler oluyor. Din eğitiminin yokluğu ve eksikliği toplumda onmaz yaralar açar.
Dinin insan hayatındaki rolünü bilen milletler, her din için okullar açıyor. Din eğitimi verilmeyen çocukların ana babalarına “Çocuğa dininizi öğretin. Siz öğretmezseniz biz ona dinimizi anlatacağız” diyorlar.
Din, insanın faydalı hale gelmesini sağlar. Çünkü din kadar etkili bir başka yaptırıcı güç yoktur.
Din olmazsa insan boşluğa düşer, bunalıma düşer. Çünkü insan sadece biyolojik bir varlık değildir. Karnı doyunca problemleri bitmez. Ruhu da doyarsa mutlu olur. Ferdi ve toplumu din eğitimi geliştirir ve olgunlaştırır. Din ihtiyacı giderilmeyecek olursa kusurlu ve hastalıklı kimseler çoğalır. Ortada iyilik, merhamet kalmaz.
Bugüne kadar ceza evlerinde verilen dini dersleri, yapılan konuşmalar son derece etkili olmuştur. İnanan insanların koğuşuna düşen azılı suçlular bile yüzde yüz değişmişler, faydalı birer insan olarak topluma katılmışlardır.
Hıristiyan Almanya’daki durumu 33 yıllık papaz Tilman Steinert şöyle ifade etmiştir: (21/12/2002 Vakit.)
- Çocuk yuvalarında görevli papazlar, üç yaşındaki çocuklara yemeğin ardından dua edilmesini öğretiyor…
- Din derslerinin müfredatı kilise ve cemaatler tarafından belirlenir ve rahibeler derslerde görev yapabilir…
- Okul yönetmeliklerinde; “Öğrencilere Hıristiyan geleneği üzerine eğitim verilir” şeklinde hüküm bulunuyor…
- Her okulda; ilkokul birinci sınıftan lise sona kadar haftada 2 – 4 saat papazlar tarafından ders verilir…
- Kilise okullarında kız ve erkek öğrenciler ayrı ayrı okuyor.
- Öğrenci istediği kılık ve kıyafetle derslere girebiliyor…
- Kilise okullarında öğrenciler sabah derslere başlamadan önce mutlaka dua eder ve her sınıfta haç bulunur..
- Müslüman öğrenciler derslere başörtülü olarak giriyor…
- Müslüman öğrenciler için hazırlanan yemeklerde domuz eti pişirilmez.
Amerika’da din eğitimi okullarda başlıyor. Hatta okul öncesi ve ana okullarında başlıyor.
Bütün Avrupa papazı, kiliseyi ve İsa’yı unutturmamak için işe doğumda vaftizle başlıyor, nikahı kilisede kıyıyor, okullarda dini eğitimini eksik etmiyor.
Toplumdaki manevi çöküşü önlemek istiyorsak dindar gençler yetiştirmek zorundayız. Cami ile, cemaatle ve toplumla barışık yetiştirmeliyiz. Başkaları ile ilgilenmeyi dini görev olarak öğretmeliyiz. Yaratan, yaşatan, öldüren ve hesap soracak olan Allah’ı öğretmeliyiz.
Bunu yapmazsak, geç kalırsak, babanın, dedenin dindarlığı oğul ve torunu kurtarmayacak, felaketleri beraberinde getirecektir.
“Ahir zamanda babalarından ötürü evlatların vah haline!”
Bu ferman, Allah Resulü’ne (sas) aittir. Bu söz üzerine sahabe şaşkınlık içinde sorar:
- Müşrik babalardan ötürü mü onlara kıyıldı da heder oldular?
- Hayır, mümin babaları onlara kıydı.
- Nasıl oldu ya Rasulullah?
- Babaları onlara dinin temel hükümlerini öğretmediler, diyor Allah Rasulü.
Evlatlarından hayır görmeyen ana babalar hep ana baba haklarının anlatılmasını isterler. Kendileri çocukların haklarını yerine getirip getirmediğini düşünmezler.
Dua edilirken “yavrularımız, gençlerimiz” denince yüksek sesle gönülden “amin” deriz. Onlar için bir şeyler yapmayı düşünmeyi. Sadece duaya “amin” demekle olur mu? Olmuyor işte. Salih evlatlar duasına “amin”, salih evlat olması için hani gayret? Hani terbiye ve eğitim? Eğer ana baba çocuğuna görevini tam olarak yapmazsa, evladına zulmetmiş olur. Zira evladın ana baba üzerinde hakları vardır.
Din duygusu erken yaşlarda verilmelidir. Çünkü çocukta bu ihtiyaç, erken yaşlarda doğar. Küçükken Allah’ı, melekleri cenneti cehennemi sorar. Namaz kılanı görünce hemen o da kılmaya başlar. Oruç tutmak ister. Camiye gitmek ister…
İşte erken yaşlarda başlayan bu ihtiyaca vaktinde cevap verilmelidir. Bu duygu beslenmelidir. Doğru bir şekilde karnı doyurulduğu gibi beyni de doyurulmalıdır. Allah’ı öğretiyorum diye “Allah baba” “Allah dede” dersek olmaz. Dini bilmeden din öğretilmez.
Peygamber (as) şöyle buyuruyor:
“Her çocuk İslam fıtratı üzerine, yani Müslüman olarak doğar. Çocuğun ana babası
Yahudi ise, çocuğu Yahudi, Hıristiyan ise Hıristiyan, Mecusi ise Mecusi yapar.” (Buhari Muh. Ter. 4/529)
İmam Gazali de: “Çocuklar emanettir, hayra, yöneltilirse, hayır üzerine gelişir, şerre alıştırılırsa, şer üzerine gelişir” der. Demek ki ana babanın rolü büyük. Bunun için vebal veya mükafat vardır. Çünkü; şekillendiren ana babadır.
Çocuğu Müslüman olarak yetiştirmek, Müslüman ana babanın borcudur. Ne diyor peygamber: “Çocuklarınız dile gelir gelmez, yani konuşmaya başlar başlamaz, onlara “Lailahe illallah” demeyi öğretin.” (Ramuz el – Ehadis: 33/3)
Ya biz, bütün sanatçıları, futbolcuları, şarkıları, türküleri öğretirken bunu unutuyoruz.
Adam, arkadaşına gitmiş, adam oğlunu bildikleri ile öve öve bitirememiş. Çocuğa demiş ki: “Oğlum bir kelime –i şahadet getirir misin?” Çocuk koşmuş öbür odaya, biraz sonra gelmiş, “Ben bulamadım, babam getirsin” demiş.
Çocuk gerçekten çok şey biliyor, nutuk çekiyor. Sordum – Sübhanekeyi biliyor musun? 10 yaşındaki çocuk “Daha oraya gelmedim” dedi.
Kur’an-da: Lokman oğluna; “Oğulcuğum, namazını kıl” dediği bildiriliyor.
Başka konularda yorgun denmiyor. İş namaza geldi mi yatsın, yorgun deniliyor. Ana baba ısrarcı olacaktır. Kıldıracaktır, sevdirecektir, özendirecektir. Örnek olacaktır, beraber kılmaya davet edecektir.
Bir insan küçük yaşta yaptığını büyüyünce de yapar. Alışkanlık haline getirir. Ona zor gelmez. Ama küçükken insan bir şeye alışmazsa, sonra zor gelir..
Terbiye ve din eğitimi zorlamak değildir. Yüce Allah öyle emrediyor, peygamber (as) öyle yapmış. Kızına: “Kalk namazını kıl, babam peygamber diye güvenme” demiş.
Lokman Hekim’den oğluna öğütler:
Şöyle geçer:
- “Yavrucuğum, (yaptığın herhangi bir iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi kadar bile olsa, hatta o göklerde, yahut yerin (toprağın) ya da bir kayanın içerisinde (gizlenmiş) olsa bile yine de Allah onu ortaya çıkarır (hesabını sorar). Çünkü Allah (kullarına karşı) lütfu bol ve onların yaptıklarından da haberdar olandır.” (Lokman: 16)
- “Yavrucuğum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği (Allahın emirlerine uygun olan davranışları başkalarına) emret, kötü olanlardan (Allah’ın yasakladığı davranışlardan) da (onları) vazgeçirmeye çalış. (Bu görevi yerine getirmen esnasında) sana erişecek (başına gelecek) bela ve musibetlere de sabret. Çünkü bunlar kati olarak emrolunan (farz kılınan) işlerdendir.” (Lokman, 17.)
- “(Kibir taslayarak) insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde de şımarık bir şekilde (Çalım satarak) yürüme. Zira Allah her kibir taslayanı da, böbürlenip kendini öveni de sevmez.” (Lokman, 18)
- “Yürüyüşünde mutedil davran (ölçülü ol, ne salına salına çok yavaş, ne de koşar gibi çok hızlı yürü), sesini de (konuşurken) alçalt (bağıra bağıra yüksek sesle konuşma). Çünkü seslerin en bed olanı (en hoşa gitmeyen ve çirkin olanı) gerçekten de eşeklerin anırışıdır.” (Lokman, 19)
- “Yavrucuğum, eğer sen kârlı bir alışveriş yapmak istiyorsan takvayı (Allah korkusunu) seç. (Onu elde etmeye çalış) ki, herhangi bir mal ve eşya satın almadan da kazançlı çıkmış olasın.”
Yavrularımıza şunu da anlatalım:
Allah’ın koyduğu haram, günah emirleri, özgürlüğü kısıtlamak değildir.
Cenab –ı Allah zararlı olanı yasaklamıştır.
Mesela:
- Başkalarının malına el uzatılmaz.
- Yalan söylenmez,
- İçki içilmez, içki her kötülüğün anasıdır.
- En kötü şey Allah’tan gafil olmaktır.
- Kalbini güzelliklerin merkezi yap.
- Karnını helallerle doldur, değilse kötülerden olursun…
Hz. Peygamberin talimatı şu:
“Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namaz kılmalarını emredin. On yaşına gelince kılmazlarsa hafifçe dövün ve artık yataklarını ayırın.” (R. Salihin: 1/338)
Taha suresi: 132 de Allah’ın talimatı da şöyle:
“Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et!”
Daha çocukken ibadetler öğretilmeli, sevdirmeli ve alıştırılmalıdır, ona örnek olunmalıdır. İbadetler ona kimlik ve şahsiyet kazandıracaktır. Ayrıca koruyacaktır.
Sofra duası, her an besmele çekmesi, yemekten, içmekten sonra şükür demesi, selam vermesi devamlı hatırlatılmalıdır.
Çocuklarının her ana baba, Müslüman olduğunu kabul ediyor, nüfus cüzdana da yazdırıyor, ama Müslüman gibi yetiştirmiyor. Namaz kılarken “oğlum, kızım, haydi namaza” demiyor. Peki sen nasıl kurtulacağını düşünüyorsun?
Çocuğun karnı tok, sırtı pek, dünya ile ilgili bilgileri biliyor, özel dersler almış, özel hocalar tutulmuş, ama manevi bilgilerden ve değerlerden yoksun. Kulağında küpe, boynunda haç, cinsiyetler birbirine karışmış, nefis ve şehvet ön planda. Soruyorum kim yetiştirdi bu çocuğu?
Bir üniversiteli bana: “Anam babam bana gusül abdesti almayı öğretmedi” dedi ve ağladı. Orta yaşlı birine:
- Haydi cumaya gidelim, dedim. Beni babam, dedem hiç cumaya götürmedi, dedi. Cuma kılmasını bilmediğini söyledi.
Ana babalar eve soktukları kitap, dergi ve gazeteye de dikkat etmiyorlar…
Adam çocuklarına sormuş:
-Ben ölünce, mezarımı ziyaret eder misiniz?
- Evet.
- Ne okursunuz?
- Eve getirip bize okuttuğun dergi, kitap ve gazeteleri okuruz.
- Terbiyesizlik etmeyin, saygısızlık etmeyin. O müstehcen şeyler okunur mu? Çocukların cevabı:
- Sen bize saygı duydun mu ki… oluyor.
Şu anda kimlik bunalımı var bu bunalım dini tanımak ve öğrenmekle aşılır. Kılavuzu peygamber olmayanın yolu çıkmazdır. Rehberi Kur’an olmayanın hayatı karanlıktır.
Bir baba oğluna şöyle seslenmiştir:
Hak’tan gayrı yol arama
İslamiyet Hak çocuğum
Kur’an yolu nurlu yoldur
Tefekkür et bak çocuğum
Birer araç okul ve ders
Olmamalı hiç Hakk’a ters
Küfre giden yolları kes
Nurlu yola bak çocuğum
İnsan yaşar kısa müddet
Nice kalbi sarar gaflet
Sen Hakk’ı bil O’na şükret
Hamd edene bak çocuğum
Parayla pul servetle han
Geçicidir biter her an
Sana lazım olan iman
Kabirlere bak çocuğum
Bir gün gelir göremezsin
Dizin tutmaz yürüyemezsin
Sen başı boş hiç değilsin
Yere göğe bak çocuğum
Fizik Hak’tan örnek söyler
Kimya O’nu tesbih eder
Tüm ilimler Hakk’a gider
Bunca ilme bak çocuğum
Güneşle ay gökle yıldız
Bir sistem ki hiç hatasız
Kusuru yok hem yalansız
Şu aleme bak çocuğum
Cehennem var cennet vardır
Aydınlık var gaflet vardır
Mü’mine bir külfet vardır
Zor olana bak çocuğum
İç güzellik dışa vurur
Her ihlaslı nurlu olur
Kim neylerse onu bulur
Hakk yoluna bak çocuğum
Rabbim özel insanı seçti
Çok peygamberler geldi geçti
O şerbetten hepsi içti
Sen ecele bak çocuğum
Muhammet HAKSEVER “Dinin yoksa neyin vardır!
Var tabutun kendin kaldır
Din dayanak Hakk’tan kula
Dinsiz insan heder ola” demiş bir başka şair.
Çocuk ciddiye alınmalı selam verilmeli, selam vermesi istenmelidir. Peygamberimiz, çocuklara selam vermiştir.
Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükretmesi istenmeli, sofra duası öğretilmeli, işlerinde besmele çekmesi sağlanmalı, dini terimler öğretilmeli, “inşallah”, “maşallah” demesi için öğüt verilmelidir. Yemin, küfür, argo gibi sevimsiz sözler söylememe alışkanlığı kazandırılmalıdır.
“İyi” yerine “Hayırlı”, “sağol” yerine “Allah razı olsun” demek öğretilmelidir.
Sünneti de erken yaptırmak da önemlidir. Erkek oldum, Müslüman oldum düşüncesi ona kimlik, kişilik kazandıracaktır.
Çocuk sünnet olacak, hazırlıklar yapılıyor. Çocuğa İslam anlatılmamış, sünnetin ne demek olduğunu kimse ona söylememiş, çocuk annesine soruyor:
- Hıristiyanlar sünnet olur mu? Anne:
- Hayır! Diyor. Çocuk:
- Keşke ben de Hıristiyan olsaydım, demiştir.
Bir Cuma mahallemde bir çocuğa:
- Haydi sen de cumaya git, demişler. Cevap olarak:
- Ben Müslüman değilim, Hıristiyanım, demiş.
- Neden, demişler?
- Ben sünnet olmayacağım, cevabını vermiştir.
İnsana inanç mutlaka lazımdır. Siz vermezseniz başkaları verir. Öğretmezseniz başkaları öğretir. Sen Müslüman yapmazsan, başkaları Hıristiyan yapar, ateist yapar, satanist yapar.
Çocuğu inançlı yetiştirmek en başta gelen görevdir. Cenab –ı Allah evladın hesabını ana babadan, ana babanın hesabını da evlattan soracak.
Yavrumuzu dinini öğreterek onu faydalı hale getirmek lazım. Geçen gün sokakta bir çocuk (7 – 8 yaşlarında) gazozu içmiş şişeyi kaldırım taşına vuruyor, şişe kırılmıyor.
Dedim ki : – Yavrum kırma, arkadaşlarının ayağına batar, bak bisiklet binen arkadaşlarının tekerini patlatır. Bana:
- Batsın, patlasın. Ben onu istiyorum zaten, dedi.
Bazıları da muzu yiyor, kabuğunu öyle bir yere koyuyor ki, biri düşsün de seyredeyim istiyor.
Zarar vermekten zevk alan, kötü niyetli kötü düşünceli insan yetiştiriyoruz. Buna müsaade etmeyelim.
Çocuğa dünya ve dünya ile ilgili bilgiler verilirken, din ve dinle ilgili bilgiler de verilmelidir. Çocuk her türlü müzik aleti çalmasını biliyor, araba kullanıyor, bilgisayar kullanıyor da sübhanekeyi bilmiyor, namaz kılmayı bilmiyorsa, o dengeli bir insan olamaz.
Din duygusu erken yaşlarda başlar. Dini konular, beş yaşlarında ilgisini çekmeye başlar. Zamanında din eğitimi verilmezse, din duygusu körelir. Dinle ilgili sorular sorar, anlatılanları diler ve taklit etmek ister…
Dini bilgiyi çocuklarımıza kendimiz veremiyorsak, vermenin yollarını aramak zorundayız…
Sureleri ezberletmeliyiz, Kur’an okumayı öğretmeliyiz, camiye alıştırmalıyız, ibadet şekillerini öğretmeliyiz. İbadetin her çeşidine alıştırmalıyız. Yoksa, sonra olmaz. Çocuklarımızı eğer seviyorsak, onları cennete götürecek, cennetlik yapacak kulluğu öğretmeliyiz. Uykusuz kalmasın diye sabah namaza kaldırmazsak onu sevmiyoruz demektir. Ahretini mahvediyoruz…
Cenab –ı Allah: “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et” (Taha: 132). Başka bir ayette de:
– “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat: 56) buyuruyor.
Hz. Peygamber de:”Çocuğa yedi yaşında namazı öğretin, on yaşında kılmazlarsa dövün” (Ramuz: 317/1) diye emretmiştir.
20 gün yanına gelen İslamı öğrenen kimselere peygamber (as):
- Şimdi giden aile fertlerine namazı öğretin, demiştir.
İman esasları, İslamın şartları hakkında sağlam bilgiler verilmelidir. Ölüm, ahret güzel anlatılmalıdır.
Çocukken namaz kılmazsa, ana babasının cenaze namazını kılamaz. Çocukken camiye gitmezse büyüyünce camiye cenazesi gelir. Küçük yaşta örtünmezse, ölünce kefenle örtünür.
Hz. Ömer (ra)’in mübarek adetlerindendi ki, her zaman camiye erken giderlerdi.
Bürgün bir çocuğun erkenden koşarak, acele acele camiye gittiğini gördü. Hz. Ömer (r.a) çocuğa:
- Yavrum ne oldu, böyle acele acele koşuyorsun? dedi. Çocuk:
- Namaza gidiyorum, efendim, namaz vakti yaklaştı, abdestim yok. Ezan okunmadan abdest alacağım, dedi. Hz. Ömer:
- Yavrum, sen daha küçüksün, sana namaz farz olmamıştır, buyurdu. Çocuk:
- Efendim bu işin küçüğü büyüğü olur mu? Dün benden küçük bir çocuk vefat etmişti de mezarlığa götürüyorlardı.
Hz. Ömer (r.a) çocuğun bu cevabından öyle duygulandı, öyle duygulandı ki, göz yaşlarını tutamadı ve “Ya Rabbi! Bu çocuk ne iyi, ne akıllı çocuk,” demekten kendini alamadı.
Anneler babalar, çocuklarına Cenab –ı Allah’ın bir nimeti ve bir emaneti gözü ile bakmalı ve ona göre davranmalıdır.
Çocuklarımıza en önce Allah’ı iyi anlatmalıyız:
- Allah’la korkutma yerine Allah’ı sevmeyi öğretmeliyiz.
- Cenab –ı Allah’la ilgili bilgileri noksansız ve doğru bir şekilde vermeliyiz.
- Suç işleyince Allah seni cezalandıracak, sevmeyecek, cehennemde yakacak, cennetine koymayacak gibi ifadelerle Allah’tan uzaklaştıracak, nefret ettirecek bir şekilde davranmamak lazımdır.
- İyi olanları Allah’ın seveceği, mükafatlandıracağı ve cennete koyacağı telkin edilmelidir.
- Allah’ı daha çok davranışlarımızla anlatmalıyız: Nasıl?
- Allah’ı anarak, (Besmele ile, zikirle, şükürle, hamd ile Allah’a emanet ol, Allah korusun, allahaısmarladık, gibi…)
- Ona kullukla…
- Yaşayışımızla Allah’ı akla getirerek, Allah’ı hatırlatarak…
- Dini hayatın içine çekerek, onunla beraber yaparak
- Allah’ın emirlerini tutup, yasaklarından kaçınarak örnek olabiliriz.
40 yaşlarında birine haydi cumaya gidelim, dedim. “Ah gidebilsem, bende gidecek hal yok, ben babamın cenaze namazını kılamadım, bana bir şey öğretilmedi” dedi ve hüngür hüngür ağladı. Bu olay bende iz bırakan olaylardan biridir. Demek ki her çocuk bu duruma düşebilir.
Çocuk için dua etmek ve bunu zaman zaman çocuğun işiteceği şekilde yapmak. Benim için dua eden anam babam var şeklinde düşünmesi, onda iyi yönde etki yapacaktır. Diğer yönden ana babanın evladı için yaptığı dua red olmaz. Bunu da çocuğa öğretmekte fayda vardır. Hep ananın babanın hayır duasını almaya çalışacaktır.
Ahlakı, hayası olmayan insanın ne kendine, ne de çevresine hayrı olmaz. Onun için bize Allah’ın birer emaneti olan yavrularımızı ahlaklı, hayalı arlı ve namuslu yetiştirmeliyiz. Irzını namusunu korumasını öğretmeliyiz.
Küçük yaştan itibaren çocukların giyimine dikkat edilmelidir. Açık saçık giyim, kötü mesaj verir, utanma duygusunu da yok eder. Uygun giyinmediği zaman uyarmalı, ikaz etmeliyiz.
Peygamberimiz: “Çocuğun avretine riayet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. Allah avret yerlerini açana rahmet nazarı ile bakmaz.” (Ramuz: 321/6) buyurur.
Daha buluğ çağına gelmeden ince ve kısa giyinen Esma’yı peygamberimiz ikaz etmiş: “Ya Esma! Senin yaşındaki bir kızın daha güzel giyinmesi gerekmez mi?“ demiştir.
“Cenab –ı Allah Kur’an-da örtünmeyi emrediyor” şeklindeki telkinlerle çocuklara anlatılmalıdır. Açılanı Allah sevmez. Peygamber sevmez, denirse, çocuk etkilenecektir. Açınmayı Allah’a isyan kabul edecektir.
Çocuğu, kendine çevresine saygılı yetiştirmek, ana babanın görevlerindendir. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkat öğretilmelidir. En önemlisi de her şeyi veren Allah’a minnet borcu olduğunu bilmelidir. İnsanlara da gerektiğinde teşekkür etmesini bilmelidir.