DİN DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?

İslam dini son dindir. Kıyamet dinidir. Hükmü kıyamete kadar geçerlidir. Peygamber olarak Hz. Muhammed (sav) gönderilmiştir. O’ndan sonra peygamber Nebi, Resul gelmeyecektir. Kıyamet yaklaştığı zaman Hz. İsa gelecek, Hz. Muhammed (as)ın tebliğini devam ettirecektir. Kendisine yeni bir vahiy gelmeyecektir. İslam inancı budur.

Bugüne kadar 30’a yakın yalancı peygamber gelmiştir. Nebiyim, Resulüm, mehdiyim diyenler olmuştur.

İslam’ın ve Kur’an’ın değişmediğini gören bazı İslam düşmanları İslam’a bir şeyler sokma ve Kur’an-ı değiştirme arzusu taşıdığı görülmektedir.

Bir de İslam’a yönelişi önleme arzusu taşıyan misyonerler, İslam’da bozuldu dedirtmek için İslam dışı görüşler ileri sürmektedirler.

İslam’la Kur’an la Müslümanın arasını açmak isteyenlerde Allah Resulünün vahiy mahsulü olan sünnetini inkara yeltenmektedirler.

İslam dini değişmeyecek ve değiştirilemeyecektir. Bugüne kadar bozulmadan geldiği gibi. Kıyamete kadar bozulmayacaktır. Onun koruyucusu Cenab-ı Allah’tır.

Hasan-ı Basri İslam’ı dillerine dolayanlar için şöyle diyor.

”Vah vah yazıklar olsun! aşırı istekler, hayali beklentiler, insanları mahvetti. Laf çok amelden eser yok. İlim var fakat gereğini yerine getirmek için ne azim ne de gayret var. İman var, fakat yavan ve kuru insan var ama kafada beyin yok. Önce İslam’ın özüne girildi, sonra çıkıldı. Önce her şeyi öğrendiler sonra inkar ettiler. Sizin dininiz nedir? ağız da sakız mı?”

Din ağızda sakız değildir. Dini Allah göndermiştir. Asla herkesin yorumuna açık değildir. Öyle olsa diğer dinler gibi din olmaktan çıkar. Din, inanmak ve yaşanması için Allah tarafından indirilmiştir. İnanan inanır, inanmayan inanmakta inanmamakta zorlanamaz, serbesttir.

Din hakkında yorum yapma yetkisi verilmemiştir. Ancak sonradan ortaya çıkan bazı konularda devrin din alimlerine içtihad yetkisi vardır.

Dinde bana göre, benim aklıma göre şu böyledir, bu böyledir denemez. Dinin emir ve yasakları değiştirilemez. Gerçek İslam budur diye yeni görüşler ortaya konamaz.

Mezhep imamlarının ortaya koyduğu görüş ve düşünceler İslam’ın emir ve yasaklarının hayata geçirme konusunda ki görüşlerdir. Yoksa, İslam’ın esas kurallarının değiştirilmesi değildir.

Dinin tartışılması da doğru değildir. Din, tartışılmaz yaşanır. Din tartışılırsa, o zaman dine yeni fikirler  katılmış olur ki, din, din olmaktan çıkar. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi.

Cenab-ı Allah’ın peygamber (as)a vahyettiği naslar yani emir ve yasakların tamamı bugüne kadar değişmemiş değiştirilememiş ve değiştirilemeyecektir. Kur’an ayetleri ve peygamberimizin hadisleri ortada iken dinin nesi tartışılabilir.

Yayın organlarında ileri geri yazan, konuşanların iyi niyet sahibi olmadığı bilinmelidir.

Dinde reform iddiaları ise tamamen saçmadır. İslam deforme olmamıştır ki, reform olsun. Bugün İslam’ın aklın almadığı, faydasız, yaşanamaz bir kuralı da yoktur. İslam kıyamete kadar insanlığın ihtiyacına cevap verecek şekilde gönderilmiştir.

Kuralları Cenab-ı Allah koymuştur. İslam’a yönelik bu zararlı cereyanlar boşunadır. Kur’an’da bunlar için şöyle buyrulur:

“De ki, yaptıkları işler hakkında en çok ziyana uğrayanları size bildireyim mi?

Bunlar iyi işler yaptıklarını sandıkları halde çabaları boşa giden kimselerdir.” (Kehf:103-104)

Açık söylemek gerekirse, hedef İslam’dır. Hedef Müslümanları İslam’dan koparmaktır. Nato’da bile Rus imparatorluğunun dağılmasından önce hedef kırmızı iken, dağıldıktan sonra renk yeşil olmuştur.

Haçlılar yeniden bir araya gelip İslam’a ve Müslümanlara karşı tavır değiştirmiştir.

Irkçılık yeniden alevlenmiştir.

BBC’nin yayınladığı “Misyoner” adlı kitapta şöyle yazılıdır.

“Müslümanları Hıristiyan yapmak mümkün değildir. Ama önce onların dinlerini bozarak bu işi azar azar yapmakla sonuca ulaşabiliriz”

Kim ne yaparsa yapsın. Kim ne derse desin bırakıp Kur’an-ı Kerim ne diyor ona bakalım:

“Allah’ın dininde değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum:30)

**

“Geçmişte ve gelecekte O’nu geçersiz kılabilecek bir güç yoktur. O Allah’ın katından indirilmiştir.” (Fussılat:42)

“Onlar, ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff:8)

Bu ayetlere göre, bütün insanlar bir araya gelse, güçlerini birleştirse Kur’an’a ve İslam’a bir zarar veremezler. Ilımlı İslam deseler de, dinler arası diyalog deseler de, şu İslam’ı bu İslam’ı deseler de gayretleri boşunadır.

Ne isteniyor?

İslam düşmanlarının bütün gayeleri, İslam’i değerleri birer birer zayıflatarak İslam’ı saf dışı etmektir. Bunun için dinin hükümlerini önce tartışılır hale getirmek sonra Müslümanları dinin emir ve yasaklarından uzaklaştırmak isteniyor.

Şunu belirtmek gerekir ki,  İslam’ın hükümleri televizyonlar da orada bura da tartışılacak meseleler değildir. Yapılan şey, kasıtlı yorumlarla fikir ayrılığı oluşturmak ve fitne çıkarmaktır.

Bazıları çağdaşlık adına hareket ettiklerini ifade ediyor. Din çağa uymaz. Çağ dine uyar. İslam çağlar üstü bir dindir. Bu güne kadar İslam’ın modası geçmemiştir. Her yüzyıla damgasını vurmuştur.

Daha önce dini kaldırmak için din yerine milliyetçiliği getirme çabaları bir netice vermemiştir. Türkçe ezan, Türkçe ibadet ve Türk İslam’ı isteyenlerin gayesi bu idi.

Bir de dini sadece vicdan konusu haline getirme istekleri, inanılsın ama inanç yaşanmasın, herkes yaşadığı gibi inansın doğrultusunda çalışmalar olmuştur. Maksat paralel din oluşturmaktı.

Dinlerinin emirlerini yaşamasınlar diye hep laiklikle Müslümanlar zulmedilmiştir. Allah’ın emirlerine yasaklar getirilmiştir. 1999’da ABB Başkanı Clinton Ankara’ya gelmişti. Başbakan Ecevit’e İslam’la ilgili ne düşündüğünü sorar. Aldığı cevap: “Ülkemizde inananların ibadetine karışmıyoruz. Ancak irtica tehlikesi de önümüzde önemli bir sorun hükümet olarak irtica ile mücadeleyi elimizden geldiği kadar yapıyoruz” olunca Clinton:

-Hayır onu sormuyorum İslam’la ilgili görüşünüzü soruyorum” der. Aldığı cevap yine aynıdır.

İslam’ın önünü kesmek için içten ve dıştan ne lazımsa yapılmıştır, yapılmaktadır. İçimizdeki faaliyetler dışardakilere cesaret vermekte ve işlerini kolaylaştırmaktadır.

İslam düşmanları, Peygamber Arapların peygamberidir, görevini tamamlamıştır. O’na uymak şirktir. O da bir insandı, hatta okuma yazması bile yoktu. Bize Kur’an yeter diyerek sünneti devreden çıkarmaya alışıyorlar.

Bugün masonların tek hedefi insanımızı dinsizleştirmektir.

Bugün soğuk savaşı bitiren Batı İslam’la savaşıyor. Bütün imkanlarını kullanarak İslam’ı bitirmek istiyorlar. Misyoner orduları harıl harıl çalışıyor. Sünneti tartışmaya açıyor. Ardından ayetleri tartıştırıyor. Dijital oyunlarla İslam’a kin kusuyor; kutsalları yıpratıyor, Müslümanları terörist gösteriyor, Kur’an’a hakaret ediyor, namazla alay ediyor. Böylece yeni nesli dinden uzak tutuyor, İslam’a meyledenleri de İslam’dan soğutuyor.

Kendi insanını da baskı altında tutuyor. Ebrehe’nin kilisesine rağbet azalınca Kabe’yi yıkmaya kalkması gibi. Batı da insanının Müslüman olmasından korkuyor.

İslam’ın önünü kesme projesi Batının asırlık projesidir.

General Dögol: “İslam’ın önüne geçmeliyiz” demişti.

Nato’nun BM’nin rengi yeşildir.

İngiliz parlamentosunda İngiliz millet vekili eline Kur’an’ı alıp “Müslümanları bu kitaptan ayırmadıkça onları yok edemeyiz” demesi bütün gerçeği ortaya koymaktadır.

Yabancı ideolojilere gönlünü kaptırmış olanlarında hedefi İslam’dır. Müslümandır ve İslam’ı temsil eden her şeydir.

İhtilal dönemlerinde de sol kesimin iktidarlarında camiler hedef alınmış, kiliseye benzetmek için sıra koyalım teklif edilmiştir. 28 Şubat ta Teoman paşa “Camileri, minareleri yıkın, ezanı susturun” talimatını vermiştir. İnönü 3bin camiyi satmıştır. Ezansız, camisiz, Muhammed siz ılımlı İslam istenmiştir.

Ezanın Türkçe okunmasını, namazın Türkçe kılınmasını isteyerek ezanı ezan olmaktan, namazı namaz olmaktan çıkarmak istiyorlar. Sanki Türkçe ezan okunsa camiye koşacaklar, namaz Türkçe kılınsa namaz kılacaklar. Son zamanlar da okunan ezan sesinden seladan rahatsız olanlar türedi. Ezanın sesinin kısılmasını istiyorlar.

Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı tahrif etmek İslam düşmanlarının ta baştan beri arzuları olmuştur. Onlardan Kur’an şöyle bahsediyor: “Onlar ayetlerimizi açık açık okuduğu zaman bize kavuşmayı beklemeyenler ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir” dediler. (Yunus:15)

Zaman zaman Kur’an-ı tahif etmeye kalkışanlar olmuştur. Nazire yapanlar olmuştur. Sonunda kendi elleriyle yok etmişlerdir.

Suudi Kralı Salman İsrail’i memnun etmek için İbranice meal hazırlamış 300den fazla Kur’an’ı tahrif etmiştir.

Süleyman Demirel 1999’da: “Kur’an’dan 230 ayeti alıp diğerlerinin çıkarılması teklifinde bulunmuştur.

Fetö, Suat Yıldırım’a İncil ve Tevrat’tan alıntılarla tercüme hazırlatmış, itibar görmeyince özür dilemek zorunda kalmıştır. Bu dinler arası diyaloğun bir projesiydi.

Ne dediler;

-Kur’an’ı Muhammed uydurdu

-Kur’an’a şeytan sözü karıştı dediler olmadı. Bize Kur’an yeter dediler.

-Anlaşılıp yaşanmasını engellemek için de: tefsir, tercüme olmaz. Çünkü Allah’ın ne murat ettiğini bilemeyiz” dediler. Kur’an’dan soğutmak için “Manasını anlamadan Kur’an okumanın faydası yoktur” dediler. Ölenler için Kur’an okumanın bir faydası yoktur. Çünkü onlara ulaşmaz dediler.

Kur’an’da Allah ne buyuruyor:

-“Kur’an-ı geçersiz kılacak güç yoktur”. (Fussılat:44) (En’am:34-115), (Kehf:27)

Cenab-ı Allah Kur’an’la problemi olanlardan uzak durulmasını emrediyor:

“Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşanları gördüğün de onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur…” (En’am:68) (Nisa:140)

Umuma yapılan dualardan rahatsız olunuyor. “Allah’ıma hamd olsun” denmesini besmele çekilmesini istemeyenler oluyor.

Anaokullarında yapılan yemek duasını istemiyorlar. Bakın rahatsız oldukları dua şu:

“Bismillahirrahmanirrahim, yemeğimi yemeden el açtım Allah’ım sana, akıl, sıhhat, doğruluk ve iyi huylar ver bana; yemezsem büyüyemem, okuluma gidemem, çabuk çabuk yiyelim okulumuza gidelim. Bizi yaratan Allah’a her zaman hamd edelim. AMİN”

Ne var rahatsız olunacak bunda? Şeytan bile rahatsız olmaz bundan.

1950’ye kadar Kur’an öğrenmek, öğretmek yasaktı. Mevlid okutmak yasaktı, mehter marşı bile yasaktı. Ezanın aslı yasaktı. Okullarda din dersi yasaktı. Birkaç nesil dinini öğrenemedi.

Bu din düşmanlığı sonra da devam etti. Yetmişli yıllarda din dersi program dışı idi, ahlak derslerine ilahiyatçılar giremiyordu.  Eğer fırsat bulurlarsa gene aynı şeyler tekrar edecektir. Zihniyet değişmemiştir.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir