DEVLET ADAMI NASIL OLMALIDIR?
En basit bir iş için bile ustalık, bilgi, beceri ararken, devleti idare edecek, milleti yönetecek kimselerde üstün vasıflar aramazsak hata etmiş oluruz.
Aslında milleti yönetecek kimsede çok şey aranması lazımdır. Çünkü insanları idare etme sanatı öyle bir sanattır ki, sanatların en zoru ve hüner isteyen bir sanattır. Yetki kullanacak, emirler verecek, millet hakkında önemli kararlar alacak insan, her şeyden önce namuslu, dürüst ve iyi insan olmalı, vatanını, milletini çok sevmeli, bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalıdır. Zaten bir millet için en büyük şans, o milleti seven üstün vasıflara sahip bir lidere ve yöneticilere sahip olmasıdır. Eğer bir millet bu şansa sahip değilse, var olma şansına da sahip olmaz. Bunun için yöneticinin nasıl olması gerektiği üzerinde çok durulmuştur.
Bunlardan bazılarını burada nakledelim: a)Farabi’ye Göre:
Farabi (890-950) bir eserinde iyi bir devlet adamında şu özelliklerin hepsi değilse de çoğunun bulunmasını gerekli görür:
- Vücudu tam, organları sağlam olmalıdır.
- Kavrayışı yüksek olmalıdır.
- Hafızası güçlü olmalıdır.
- Uyanık, zeki olmalıdır.
- Güzel konuşmalıdır.
- Öğretme ve öğrenmeyi sevmelidir.
- Yemeye, içmeye ve kadınlara düşkün olmamalıdır.
- Doğruluk ve doğruları sevmelidir. Yalandan, yalancılardan uzak olmalıdır.
- Asil şeyleri sevmeli, dünya malına ihtiraslı olmamalıdır.
- Adaleti ve adilleri sevmeli, zulüm ve zalimlerden nefret etmelidir.
- Mutedil huylu olmalı, kendisinden adalet istenince inatçı olmamalıdır. Kötülük yapması istenince buna şiddetle karşı koymalıdır.
- Azimli ve iradeli olmalıdır.
Farabi bunlardan başka devlet adamının şu yetenekleri de sahip olması gerektiğini belirtir:
- Bilgili olmalıdır.
- Önceki yöneticilerin koyduğu kuralları bilmeli ve tanımalıdır.
- Kanun koyarken akıl ve mantığını kullanmalıdır.
- Koyduğu hükümler, ülke çıkarlarından kaynaklanmalıdır.
- Koyduğu kuralları güzel bir dille halka anlatmalıdır.
- Savaş sanatını bilmeli ve savaş için dayanıklı olmalıdır. (1)
b)Sühreverdi’ye göre
Sühreverdi, bu konuda yazdığı eserin önsözünde şöyle der: “Devlet idaresinde ait bu kitapta yazdıklarımdan yararlanın. Eğer bunu yaparsanız İskender kadar cihangir olursunuz.”
Kitabın 38. Sayfasında: “Dört şey devlet başkanından ayrı düşünülemez.” der ve şöyle sıralar:
- Terbiye
- Akıl
- Adalet
- Cesaret
Aynı kitabın 51. Sayfasına gelince de şunlar yer alır. der ki:
“İyi niyetlere sağlam bir şekilde ayakta durması, memleketin huzur içinde devamı bu değerli özelliklere sahip olmakla mümkündür. Bu değerli hasletler on beş tanedir:
- Adaletli olmak,
- Akıllı olmak,
- Cesur olmak,
- Cömert olmak,
- Yumuşak huylu olmak,
- Vefalı olmak,
- Doğru olmak,
- ġefkatli, merhametli olmak,
- Affedici olmak,
- Sabırlı olmak,
- ġükredici olmak,
- Olgun davranmak,
- Bilgili olmak,
- Namuslu olmak,
- Vakar sahibi olmak.” (2)
c)Neler Arayalım:
Doktor, mühendis, avukat yetiştirmek için yıllarca eğitimi şart koşarız, sanayici, esnaf olabilmek için mesleğinin icabet ettirdiği bilgiyi, tecrübeyi ararız da devleti, milleti yönetecek kimsede neden bazı şartlar aramayız? Aslında çok şey aramamız lazım. Aranmazsa sızlanmaların ardı, arkası kesilmez. Seçerken, tayin ederken bizi temsil eder mi? Bizi anlar mı? Bizi düşünür mü? İşte en azından bunları düşünmek zorundayız.
El-Maverdi, memur tayin edilecek kimsenin şahsında aranacak vasıfları şöyle sayar:
- Müstakil hareket edebilecek kadar işlerinde bilgi ve şahsiyet sahibi olmak,
- Devlet işlerinde güvenilir birisi olduğu tevsik ve tespit edilmelidir,
- İçtihadda bulunma yeteneğine ve kudretini haiz, hür ve Müslüman biri olmak.” (3)
Atalarımız: “Kusursuz insan olmaz.” demişlerdir. Doğrudur. Ama yönetim için de çok kusurlu insan olmaz. O zaman az kusurlu olmalıdır.
Buraya kadar sıralanan hususlara ilave olarak devlet adamı:
- Nazik, fikir terbiyesi almış, nezaket kurallarına dikkat etmelidir.
- Sağlam karakter sahibi olmalıdır.
- İnsanların kendisi için ne düşündüğüne dikkat etmelidir.
- Yalan söylemekten, yalan vaatlerde bulunmaktan sakınmalıdır. Doğru sözlü, güvenilir olmalıdır.
- Bilgi ve cesaret sahibi olmalıdır. Bozgunculara, fesatçılara fırsat vermemelidir.
- Emanete ehil olmalı, yakınlarının nüfuzundan yararlanmasına müsaade etmemelidir.
- İyiliğe çığır açan örnek bir insan olmalıdır.
- Tatlı dili, güler yüzlü, merhamet, şefkat sahibi olmalıdır.
- Cömert olmalı, israftan kaçınmalıdır.
- Vatanına, milletine bağlı olmalı, milli ve manevi değerli korumalıdır.
- Konuşacağı ve susacağı zamanı bilmelidir. Yerinde, zamanında konuşmalı, her konuda konuşmamalı. Konuştuğu zaman radyoda, televizyonda birinci haber olmalı, gazeteler manşet çekmelidir.
- Zeki, disiplinli, azim ve irade sahibi, demokrat biri olmalıdır.
- Makamın geçici bir emanet olduğunu bilmeli, makam ihtirası olmamalıdır.
- Gurura, kibire kapılarak kendini küçültmemelidir.
- İcra makamı olduğunu unutarak halden durumdan bir vatandaş gibi şikâyet etmeye kalkmamalıdır.
d)Ebu Hanife Ne Diyor? İmam-ı Azam Ebu Hanife, talebesi Yusuf b. Hald Semti’ye şu vasiyette bulunmuştur: “İnsanlarla iyi geçin… ġöyle düşünüyorum: Basra’ya gidiyorsun. Onlara muhalefete başlıyorsun, aralarına karışmıyorsun, sen onları terk ediyorsun, onlar da seni terk ediyorlar… Vardığında seni ziyaret ederler. Herkese itibar et, ikramda bulun. İlim ehlini büyük tanı, hayırlı kimselerle arkadaşlık yap, kimseyi hakir görme. Denemedikçe kimsenin dostluğuna güvenme. Alçak ve hasis kimselerle dost olma, hoşa gitmeyen bir şeye alışma, sabırlı, güzel ahlaklı, geniş yürekli, derya gönüllü ol. Yemek yedirmekte cömert ol. Cimri kimse asla başa geçip efendi olamaz. Halkın durumunu araştırıp öğrenen adamların olsun. Bir fitne, fesat duyarsan onu ıslaha koş, iyiliklerin olduğunu duyarsan onları arttır. İnsanlara ziyaret et. Herkese iyilik yap, hatır sor, insanlara arkadaş gibi ol. İnsanlara yumuşak davran, hoş muamele et, alışık olmadıkları bir şeyi insanlara teklif etme. Daima iyi niyet göster, doğruluk yap, kini bir yana bırak, vefadan ayrılma. Takvaya sarıl. Her din erbabına muaşeretleri vechile muamelede bulun.”
Özet olarak naklettiğimiz vasiyetinde imam-ı azam, görevli olarak gönderdiği talebesine insanlara nasıl davranılması gerektiğini veciz bir şekilde ifade etmiştir. e)Hz. Ebubekir’in Öğütleri:
Halife Hz. Ebubekir, Ebu Süfyan’ın oğlu Yezid’i kumandan tayin etmiş, ordu hareket ederken Ebu Bekir (r.a) Yezid’in yanında yürümüş ve şu öğütlerde bulunmuştur:
“Ben seni tecrübe etmek üzere memur ettim. Güzel hareket edersen yükseltirim, aksi halde seni görevden alırım. Allah korkusunu kalbinden çıkarma! Çünkü o senin dışını nasıl görürse içini de öyle görür.
Allah’a en yakın olan, O’na ameliyle en fazla yaklaşandır. Cahiliye devrinden kalma böbürlenmek ve zorbalıktan uzak dur. Çünkü Allah böbürlenenleri ve zorbaları sevmez.” “Askerlerinle güzel konuş, sözünü kısa tut. Çünkü söz uzun olursa bazısı bazısını unutturur.” “Nefsini düzelt, namazını Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek kıl. Yabancı elçiler geldiğinde ikram et ve çok tutma ki, bazı sırlarını öğrenmesinler.”
“Vazifesini gevşek tutanları adalet üzerine terbiye et. Cezayı hak edenlere ceza vermekten korkma. Adamlarının halinden gafil olma, fesada sebep olur. Fakat gizli hallerini araştırarak onları da küçük düşürme.”
“Kibirli ve kendini beğenmişlerle düşüp kalkma, devlet malına hıyanet etme…”
Bu öğütlerden alacağımız dersler vardır. Bunlara uyan bir yöneticinin başarılı olmaması için bir sebep yoktur. Zaten günün problemleri iş bilmezlik değil midir? f)Bulunmaması Gerekenler:
Sühreverdi, yöneticilerde bulunmaması gereken on beş tane kötü özellikleri sayar:
- “Zulüm,
- Bilgisizlik,
- Cimrilik,
- İsraf,
- Sözünde durmamak,
- Yalancılık,
- Gıybet,
- Hiddet,
- Kendini beğenmek,
- Büyüklenmek,
- Haset,
- Acelecilik,
- ġakacılık,
- Gereksiz gülmek,
- Ahdi bozmak.” (4)
Demek ki devlet adamı:
- Kötü huylu, kaba, kırıcı, gururlu, tamahkâr olmayacaktır.
- Hafif şakacı bir mizaha sahip olmamalı, hatalarında ısrar etmemelidir.
- Vazifesinin ehli olmalı, yetkisini kötüye kullanmamalıdır. Hesap vermekten kaçmamalıdır.
- Kanunları, örf, adet ve gelenekleri çiğnememelidir.
- İnsanları küçük görmemeli, onlara karşı küçültücü ifadeler kullanmamalıdır. İnsanları sevmeli, insanlar da onu sevmelidir.
Bir muhtar vardı. Uzun süre muhtarlık yaptı. Bu zaman içinde herkes ondan şikâyetçi idi. Ne yapar yapar seçim zamanı geldi mi gene seçilirdi. Hemen ardından şikâyetler başlardı.
Bir gün şikâyet üzerine kaymakam muhtarı çağırır, şikâyet konularını dile getirir ve:
-“Halk senden memnun değil, halk seni sevmiyor.” der. Bunun üzerine muhtar: -“Onlar benden memnun olmasa da ben onlardan memnunun. Onlar beni sevmese de ben onları seviyorum.” Cevabını verir.
Yönetim, geçmişini, aslını unutan zayıf kimselerin eline kalırsa huzur kaçar, düzen bozulur.
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
- Farabi, El Medine tü’l Fazıla, çev. N.Danışman, İst. 1956
- Ebun-Necib Sühreverdi, Yönetenlerin Yönetimi, Ter. N. Mehmet Efendi. 1001 Temel Eser
- El-Ahkam üs-Sultaniye, Ebul Hasan El-Maverdi, sf:238, Çev.Dr.Ali ġafak
- Ebun-Necib Sühreverdi, Yönetenlerin Yönetimi, sf:95 Ter. N. Mehmet Efendi, 1001 Temel Eser