ÇOCUK YETİŞTİRME BECERİSİ

Elimize bir et parçası olarak teslim edilen evladı yetiştirip, doğru dürüst bir şekil veremiyoruz. Büyüyünce ne biz beğeniyoruz, ne de başkası beğeniyor. Ana baba kendi evladına beddua etmek zorunda kalıyor.

Bir hayvanın yavrusunu koruduğu kadar evladını koruyamayan ana babalar var. Yavrusunu yiyen, öldüren hayvan cinsi var ya, ondan farksız.

Helal harama dikkat edilmediğinden, haram yiyenin evladı harami oluyor. Çocuk helal gıda ile beslenmediğinden itaat etmiyor. İyi duygular beslemiyor, hep kötülüğe meylediyor. 

Aile hayatında en önemli şey; hayırlı bir insan yetiştirmektir. Ölürse yerin, kalırsa elin beğeneceği evlat yetiştirmektir. 

İnsanın, kendinin iyi olması yetmiyor. Ana baba evladına istediği şekli verebilir. Evladını yetiştirme sorumluluğundan uzak olan ana baba, çocuk doğurup büyüttüğüne pişman olur. Çocuk, insan azmanı oluyor, herkes ondan zarar görüyor.

Ana baba istese, hayırlı, faydalı, saygılı ve sadaka-i cariye olacak evlat yetiştirebilir.

Allah, ana babayı evladından dolayı hesaba çekecektir. “Nasıl bir evlat yetiştirdin?” diyecektir. 

“Evladım bana bakmıyor, yaşlılar evine bıraktı, gelmiyor,” diyor. “Dövüyor, kaba davranıyor,” diyor. “Onu kim yetiştirdi?”, “Neden hayırlı ve faydalı yetiştirmedin?”, “Lanet okuyacak ve lanet okunacak şekilde yetiştirdin?” diyorsun, susuyor.

Terbiye yerine terbiyesizlik öğreten ana baba, evlat acısı çekiyor, çocuğuna beddua ediyor ve onu daha da kötüleştiriyor. 

Ana baba, evladı için mal toplama yerine, evladını terbiye etme ve güzel yetiştirmeye çalışmalıdır. 

*              *              *

Çocuğun terbiyesi ana karnında başlar. Ona helal süt emzirir, güzel bir ad verir., her ayın, her yılın gıdası nasıl değişiyorsa, terbiyesini de değiştirir. Beden sağlına dikkat edildiği kadar, ruh sağlığına da dikkat edilir. Yaşına göre aşılar vurdururken, insani ve ahlaki aşıları da ihmal etmez. 

Ana karnında çocuk umursanmıyor. Güzel bir ad verilmiyor ve terbiye edilmiyor. Çocuk ne yapsın?

Çocuk doğduktan sonra ana babanın yapacağı en hayırlı iş çocuğuna güzel bir isim vermektir. Anlamsız, yabancı, kötü manaya gelen, kötülüğü ile anılan kimselerin ismi veriliyor. Bazen evdeki kedi köpekle aynı ad verilebiliyor.

Bazıları Kur’an’da isim arıyor. Kur’an isim kitabı değildir. Mesela Kur’an’da Ebu Leheb’in de adı var veya keziban (yalancı) geçiyor. Açınca Kur’an’ı bunlar gelirse onu mu vereceğiz? Veya çocuğuna Muhammed adını veriyor. Bu ada layık yetiştirmiyor. Adı da Muhammed dedirtiyor.

Yapılacak diğer hayırlı iş de, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet getirip adı ile çağırmaktır. 

Çocuk besmelesiz yatırılıp kaldırılmamalı, abdestsiz mümkünse emzirilmemelidir. Loğusa veya cünüp olanlar mecbur kalırsa, meme ucunu yıkayıp öyle emzirmelidir. İyi huylu ve sağlıklı olmayan kadınlara çocuk emzirtilmemelidir. Huylar sütle geçer. Gazali; “Kötü huylu ve haram yiyen kadından süt emen çocuk kötülüğe meyleder,” demiştir.

Çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük, ona dinini öğretmemektir. Çocuğa dinini öğretmek ana babanın başta gelen görevidir. Çocuğa herkesin bilgisi verilirken dinlerini öğretmiyoruz. Sanatçı, futbolcu hepsini biliyor. Peygamberi bilmiyor, Allah’ı bilmiyor, Kur’an’ı bilmiyor.

Her doğan tertemiz doğar; onu terbiye etmeyen ana baba kirletir. Çocukken kıyamıyor, büyüyünce de baş edemiyor. Her şeyin kursunu alıyor, yazın camiye gitmiyor, dinlensin deniyor.

Hz. Ömer zamanında bir adam oğlunu Hz. Ömer’e şikâyet eder. Hz. Ömer genci çağırır: “Babanın senin üzerinde hakkı vardır,” der. Babasına iyi davranmasını ister. “Senden baban razı olmazsa, Allah da senden razı olmaz,” der. Delikanlı sorar: “Çocuğun hiç mi hakkı yok?” der. Hz. Ömer: “Evet var,” der ve sayar…

Bunun üzerine çocuk der ki: “Babam beni terbiye etmedi. Anam bir mecusinin kız idi, anamı iyi seçmedi. Bana “Kara Böcek” adını taktı. Bana dinimi öğretmedi.”

Hz. Ömer adamı çağırır: “Bir de oğlundan şikâyet ediyorsun. İyi ki oğlun başını yarmamış,” der.

Bazı aileler küçükken terbiye etmiyor, dinini öğretmiyor, sonra zorluyor. Zorla güzellik olmaz. Zorla büyüyünce namaz kıldırılmaz. Küçükken dinini, namazını öğreteceksin, onunla beraber kılacaksın, sonra üzülmezsin. Allah sana:

  • “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insan ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim:6)
  • “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et.” (Taha:132) diyor.

Dikkatle yapılacak bir görev de; güzelce sünnet ettirmektir. Bazı ailelerde pek önemsenmiyor. Hatta “Batı sünnet olmuyor, biz de ettirmesek ne olur?” diyen aileler çıkıyor. Sünneti gereksiz görüyor. 

Sünnet dinin emri olduğu için karşı çıkanlar oluyor. Ama Tıp ilim adamları böyle demiyor: 

  • “Sünnet temizliği sağlar. Başta frengi, aids olmak üzere zührevi hastalıkları önler.”
  • “Sünnet penis kanseri riskini azaltır. Rahim kanserini de azaltır.” “Alman çocuklarını sünnet ettirmeliyiz.” (Prof.Dr.W.Kiessling)
  • “Sünnet olan çocuk, kimlik kazanır, ruhen ve bedenen gelişir, erkek oldum gururu verir,” diyorlar.

Ana babalar çocuğu sünnete hazırlamıyor. Sünnet olmanın ne demek olduğunu anlatmıyor. Sağlık için gerekli olduğunu vurgulamıyor. 

Yapılan merasimlerde israf ediliyor, çevre rahatsız ediliyor, etraf kirletiliyor, sokaklarda ses kirliliği oluşturuluyor. İçki içme, içirme, dansöz oynatma gibi olumsuzluklar yaşanıyor. Aşırılıklarla başkalarına çirkin örnek olunuyor. Böylece sünnet olmanın manevi yönü kalmıyor.

Çocuk sünnet ettirilirken yanında birkaç fakir çocuk da sünnet ettirilmiyor.

Hâlbuki bir güzel iş yaparken, başka güzel işler de yapılabilir. İyiliğe, hayra vesile olunabilir. Davul, dümbelek yerine mehter takımı, yabancı kıyafet ve sopa yerine milli kıyafetlerle merasim yapılabilir.

  • *              *

        Hep ana baba hakkından bahsediyor. Çocuğun ana babası üzerindeki haklarından pek söz edilmiyor. Çocuğun hakları unutuluyor, önemsenmiyor. Hak arayan hep ana baba oluyor.

        Beddua eden ana baba oluyor. Kızdığı zaman “Gevurun çocuğu” deyiveriyor.

        Çocuk ana baba için imtihandır. Ana babanın ya cenneti, ya cehennemi olacaktır. Allah:

  • “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir.” (Enfal:28)
  • “Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır.” (Tegabün:15)
  • “Sakın mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Bunu kim yaparsa, onlar ziyana uğrayanlardır.” (Münafıkın:9) diyor.

Çocuk üzerinde ana babanın hakkı olduğu gibi çocuğun da ana babası üzerinde hakları vardır.

Çocuktan herkesten önce ana baba sorumludur. Onların hesabını vermeden ana baba kurtulamaz. Ekmeği iyi pişiren de, kötü pişiren de fırıncı olduğu gibi; çocuğu iyi yetiştiren de, kötü yetiştiren de ana babadır.

Ana babanın en önemli görevlerinden bazıları şunlardır:

  • Helal gıda ile beslemek.
  • Güzel ad vermek.     Sünnet ettirmek.       Dinimizi öğretmek, ibadetlere alıştırmak.
  • Meslek sahibi yapmak.
  • Hayırlı bir kimseyle evermek.
  • Sağlıklı büyütmek.
  • Güzel terbiye etmek.
    • *              *

Çocukları  dövmek yanlıştır. Dövülen çocuk acımasız, merhametsiz olur, kin besler.

O da şiddete başvurur. Dayak arsız eder. Küçükken dayak yiyen, büyüyünce o dayakları iade eder.

Çocuklara sevgiyle, merhametle yaklaşılmalıdır. Evladına bu duygularla yaklaşmayana, evladı nasıl sevgiyle, merhametle yaklaşsın? İnsan ne ekerse onu biçer. Sevgi sadece sözde kalmamalıdır.

        Enes (ra) on yıl peygamberimizin yanında kalmış ve: “Bir defacık bile olsa peygamberim bana surat asmadı. Hatta “öf” bile demedi. Hoşuna gitmeyen bir şey için “Niçin böyle yaptın?” diye sormadı,” demiştir.

        Sertlik, kaba söz, hoşgörüsüzlük olumsuz etki yapıyor.         Bazı aileler çocuk için her türlü maddi imkânı sağlıyor. Ama çocuk doyumsuz oluyor. Hiçbir şeyden tatmin olmuyor. Kötü alışkanlıklar ediniyor, ateist oluyor, satanist oluyor, utanç verici işlere yöneliyor, maneviyat verilmediği için en yakınlarını öldürüyor, kesiyor, kovuyor. Çocuk iki yönlü yetiştirilmelidir. 

        Peygamberimiz şöyle tavsiye ediyor:

  • “Çocuklarınıza hoş muamele edin ve onları güzel terbiye edin.” (Seçme Hadisler:164/45)
  • Merhamet etmeyene, merhamet edilmez. (Age:169/57)

*              *              *

        Ana babanın hatalarından birisi de çocuğa kimlik, kişilik kazandırmamasıdır.

        Çocukların karnı tok, sırtı pek ama sevgi, merhamet, şahsiyet gibi duygular veremiyoruz. Bakıcı ne veriyorsa o. Birde kediyle köpekle aynı odada, aynı yatakta büyüyor. Oyuncağı kumanda, televizyon büyütüyor, o terbiye ediyor. Onun için sağlıklı kimlik, kişilik sergilemiyor. Şahsiyetli, olumlu davranamıyor. Maneviyatı olmadığı için ruhu olmayan gibi davranıyor. Kendi kimliğini kazanmadığı için başka kültürlerin temsilcisi oluyor. Üzeri ilan tahtası gibi, yabancı bayraklar, yabancı resimler, yabancı yazılar… Nasıl kimlik, kişilik sahibi ve şahsiyetli olsun?

Adam çocuklarına sormuş:

  • “Ben ölünce mezarımı ziyaret eder misiniz?”
  • “Evet.”
  • “Ne okursunuz?”
  • “Eve gelip bize okuttuğun dergi, kitap ve gazeteleri okuruz.”
  • “Terbiyesizlik etmeyin, saygısızlık etmeyin. O müstehcen şeyler okunur mu?” Çocukların cevabı:
  • “Sen bize saygı duydun mu ki?” oluyor. Şu anda kimlik bunalımı var. Bu bunalım dini tanımak ve öğrenmekle aşılır. Kılavuzu peygamber olmayanın yolu çıkmazdır. Rehberi Kur’an olmayanın hayatı karanlıktır. 

*              *              *

        Çocuk yetiştirmekte metot çok önemlidir. Yol yordam bilmiyoruz. Metot uygulamıyoruz. “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” Evlat kendiliğinden yetişmiyor. Belki en zor şey hayırlı evlat yetiştirmektir.         Kendi kusurlarına bakmadan, kendini düzeltmeden, evladı düzeltmeye kalkışıyoruz. Çocukta bir kusur gören ana baba, önce kendisine bakmalıdır.

        Buzağı bahçeyi altüst etmiş. Nasrettin takılı ineği dövmeye başlamış. “Sen ne yapıyorsun? İnekte ne suç var?” demişler. “O olmasaydı, buzağı kimden öğrenecekti?” demiş. 

        Allah uyarıyor:

  • “Yapmadığınız şeyi niye söylüyorsunuz?” (Saff:2) Önce ana baba kendisini düzeltmelidir. Peygamberimiz de: “Söyleme, yap!” diyor.

Her şeyden önce ana baba örnek olmalıdır. Çocuk alıcı durumundadır. Ne görürse, onu taklit eder. Onun için iyi model olunmadan, iyi insan yetişmez. Allah uyarıyor:

  • “Siz insanlara iyilik yapmayı emredip, kendinizi unutur musunuz?” (Bakara:44)

Terbiyede devamlılık, samimiyet, tatlı dil ve güler yüz önemlidir. “Güzel yumuşak söz, yılanı bile deliğinden çıkarır,” derler.

  • Yer, zaman seçimi iyi yapılmalıdır.
  • İyi, kötü, güzel, çirkin, faydalı, zararlı iyi tanıtılmalıdır.
  • Azarlamak, dövmek, yapma, etme demek çocuğu arsız, hırçın ve intikamcı yapar.
  • Hoşgörülü, sabırlı olunmalıdır.
  • Çocuk aşağılanıp horlanmamalı, hatası yüzüne vurulmamalıdır. “Sen adam olmazsın,” denirse, nasıl adam gibi adam yetiştirilir?

Kısacası yolu iyi bilen yorulmaz.

Bugünün çocukları, yarının gençleridir. Bugün nasıl bir çocuk yetiştirirsek, yarın öyle bir gence sahip olacağız.

Eğitmezsek, ilgilenip yetiştirmezsek, terbiye etmezsek, inançlı, ahlaklı yetiştiremezsek genç:

  • Alkol, uyuşturucu ve fuhuş bataklığına düşecektir.
  • Evde, okulda, sokakta, işyerinde korku salacaktır.
  • İlköğretim çağında sigaraya alışacaktır.
  • En yakınını bile kesecek kadar acımasız hale gelecektir.
  • Evladını iyi yetiştirmeyen ana baba, hem kendine yazık edecek hem de evladını mahvedecektir. Ağlamak, sızlanmak, beddua etmek, evlatlıktan reddetmek çare olmayacaktır.
  • Genç ciddi bir terbiye almazsa, yanlış yolara düşecek, kötü arkadaşlar edinecek, çete kurup gasp yapacak, adam öldürecektir. Bu durumda ne ana baba hayrını görecek, ne de insanlık onun şerrinden korunabilecektir.
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir