BUGÜN DÜNYA İSLAMI NASIL TANIYOR?

Bütün dünyada İslam’a yönelişin oluşu, İslam’a karşı tedbirler almaya, iftiralar atmaya neden olmuştur. 

 Müslümanlar vahşi, medeniyetsiz, barbar, istilacı, terörist, kuyruklu insanlar olarak dünyaya tanıtılmıştır. 

            İslam da çağdışı, uydurma bir din olarak tanıtılmıştır. Kur’an çağdışı, Arap bedevisinin kanunu olarak tanıtılmıştır.

 Genel olarak İslam korkulacak ve kaçınılması gereken bir din olarak takdim edildi. Böyle olunca İslam’ı bilmeyen tanımayan kimseler kim olursa olsun İslam’a soğuk baktılar. 

 Son zamanlarda iletişimin gelişmesi, İslam’ın ve Müslümanların lehine olmuştur. İslam tanındıkça, bilindikçe atılan iftiraların aslı olmadığı görüldükçe, İslam iltifat görmeye başlamıştır. 

 Bir şeyi kötülemek, iftira atmak, bir konuda baskı yapmak insanların o şeye yönelmesini sağlar. Bu hep böyle olmuştur. Teslime Nesrin İslam’a dil uzattı. 3000 İngiliz kadını ve kendi köyü toptan Müslüman oldu. Başörtüsü yasağı, örtünenleri azaltmamış arttırmıştır. Kurban derisi konusunda kısıtlama getirilmesi, baskı hava kurumunun derilerini azaltmıştır. Baskı sayıyı artırır. 

 Bir kimseye bir şeyi yasaklayın: aman, sakın, yapma, etme deyin o onu yapacaktır, edecektir. Merakla o şeye yönelecektir. 

            “Etki, tepki yapar” bu bir kuraldır. 

 “Güneş balçıkla sıvanmaz” diye bir hakikat daha var.   Bu bir gerçektir ki, İslam’a saldıran kaybediyor. Rusya küçülmüştür, dağılmıştır. Bazı partiler din düşmanlığını en önde tutmuş, küçülmüştür. İslam da reform, Rönesans diyenlerin sayısı azalmıştır.

 İslam’ı kötüleyen, özellikle İslam’ın kadını bir köle gibi telakki ettiğini iddia eden, çeşitli iftira ve hezeyanları ortaya koyan Selman Rüşdü’nün iddiaları bazı İngiliz kadınlarının  “İslam da kadın” statüsünü merak ederek araştırmaya sevk etti. Gerçekle karşı karşıya gelen kadınlardan 3 bini Müslüman oldu. 

İslam’daki kadının statüsünü, Kur’an ve Sünnet’ten araştıran, İslam tarihinden örneklerini ve delillerini gören kadınlar, Rüşdü’nün yalanları karşısında hayrete düştüklerini ve bir insanın tüm bu gerçekleri gizleyip, nasıl bu kadar iğrenç ve iftiracı olabileceğini anlayamadıklarını söylediler. 

 Öte yandan Bangladeşli Teslime Nesrin’in İslam’a ve Müslümanlara yönelik eleştirilerinin yankılanması sonrasında, batı dünyasında Kuran’a ilgi duyanların ve okuyanların sayısının arttığı, bunun sonucu olarak Müslüman olanların ise çoğaldığı belirtiliyor.   Bu gerçekler karşısında korkuya kapılan batılı ülkeleri ya İslami yaşantıyı yasaklama yolunu seçiyor, ya da iftiraların dozunu arttırıyor. 

 Putperestler baskı yaptıkça sahabenin sayısı artmıştır. Bugün de yapılan baskı nereden gelirse gelsin Müslümanların sayısını artıracaktır. 

SONUÇ

 Bugün yeryüzünde hüsnü kabul gören tek din İslam’dır. İslam’ın bu yayılışının hızı da kesilemez, önüne de geçilemez. Çünkü İslam ilim adamları arasında en çok hüsnü kabul görüyor.   Cami yıkıp, kitap yasaklayıp, İslam’ı tehlike gösterip İslam’ın yayılışını durdurmak isteyen ülkelerde baskı ve zulüm geri tepiyor. Firavunun, Ebu Cehil ve Ebu Leheblerin baskılarının geri teptiği gibi. 

 İslam yayılıyor, yayılacak. Yeter ki, İslam’ı yaşayalım. İyi bir şekilde temsil edelim. Peygamber: “söyleme yap” diyor ya. Yaparak, yaşayarak önce çocuklarımıza, yakınlarımıza, çevremize ulaşalım. 

 -İslam için Allah için çok çalışalım. Az işimizi yeterli görmeyelim. İslam’ı anlatmak için maddi ve manevi çaba sarf etmek hepimizin görevidir. 

YAPILACAK İŞ NE?

            -İslam anlayışımız yanlış. Önce bunu düzeltmeliyiz. 

-Bugün medya bazı kimselerin hatasını, İslam’ın noksanlığı olarak göstermeye çalışıyor. Bunun için kötü örnek olmamalıyız.   -İslam’ı iyi temsil etmeliyiz. İslam’ı ashabın ve bizden öncekilerin yaşadığı gibi yaşamalıyız. 

 -”Müslümanlık bu mu?” “Şuna bak” “Şunun yaptığına bak” dedirtmemeliyiz. 

-“Şunun ailesine bak, eşine bak, çocuğuna bak” dedirtmeme-

liyiz.

 İnsan Müslümanım derken, İslam’ın hayatında ne kadar yer aldığına dikkat etmelidir.

 Dikkat edeceğimiz bir husus da: “Kimse İslam’ı, yaşayışına menfaatine uydurmaya çalışmamalıdır. 

 Bugüne kadar yanlışlıklarımız İslam’ın önüne set oluşturmuştur. İslam’a sıcak bakanları dinden soğutmuştur. 

 İslam’ın güzelliklerini yaşamak ve yaşatmak çevreye aksettirmek, görev bilinmelidir. 

            Hz. Peygamber, Hz. Ali (ra) a şöyle der:

 “Ya Ali, bir insanın senin vasıtanla hidayete ulaşması dünyalara bedeldir.”

            Kendi kendinize zaman zaman sorun: 

            -Bugüne kadar kaç kişiye faydam oldu?

            -Ömrün sonuna giderken kaç insanı etkiledim?

            -Kaç kişiyi İslam’a ısındırdım?

            -Allah yolunda kaç nefes alıp verdim?

 -Kendi çocuklarım dâhil kimlere tebliğ görevimi yaptım? Sor-sor-sor. Cevap buluncaya kadar sor. 

 Bir Fransız ilim adamı: “İslam’a baktım imrendim, sözde Müslümanlara baktım iğrendim. 50 yıl geç Müslüman oldum bunun vebali onlarındır” demiştir. 

            Bir almana Müslümanlara yakınlığına bakarak: 

            -Niçin Müslüman olmuyorsun? Diye sorarlar. Alman cevap verir: 

                   -“Müslüman olsam Kur’an’da ki hayatı yaşamam lazım.

Sizin hayatınıza bakıyorum Kur’an’da ki hayat değil” der. 

 Bugüne kadar İslam daha çok yayılmadıysa, Müslüman olması gerekenler Müslüman olmadıysa, suç İslam’ın değildir. Kusur, İslam’la barışık olmayan, İslam’ı bilmeyen, temsil edemeyen Müslümanındır. 

 İslam’ı yaşayamaz, iyi örnek olmaz ve tebliğ görevini yapmazsak İslam’ın yayılışını sağlayamayız. Aksine İslam’ın yayılışını engellemiş oluruz.

            Adiyy bin Ertaa, Ömer bin Abdülaziz’e şöyle yazmıştı:      -İnsanlar devamlı İslam’a giriyorlar. 

            İyice çoğaldılar. 

Bense, bu gidişle (gayrimüslimlerden alınan) haraç vergisinin iyice azalmasından, hazinenin zayıflamasından korkuyorum. Ne tavsiye edersiniz?

 Halife Ömer bin Abdülaziz, ona şu manidar cevabı vermişti:  -Allah’a yemin olsun ki, insanların tümünün İslam’a girmesini ve ikimizin de kendi eliyle kazandıklarını yiyen iki çift olmamızı ne kadar isterdim. 

            Son sözlerim şudur: 

 Misyonerler, insanları Hıristiyan yapmak istediler. Çok çalıştılar, çok fedakârlıkta bulundular, çok para harcadılar fakat insanları Hıristiyan yapamadılar. Misyonerlere rağmen İslam yayılmaya devam etti. 

 Avrupalı sosyologlar, psikologlar desteğiyle Avrupa da çalışan işçilerimizi Hıristiyan yapmak için çok değişik metotlar uyguladılar, başarılı olamadılar. Düşünce davranış ve inanç olarak Allah fikrinden uzaklaştıramadılar. Ama eğitilmemiş çocuklar kayboldu.   Eğer biz de yeni nesli ihmal edersek, iyi yetiştirmezsek, İslam’ı öğretmezsek, ısındırmazsak, sevdirmezsek genç, kendine başka bir din bulacaktır. Veya dinsiz olacaktır. Veya satanist olacaktır.   Böyle bir evlat, ne sana itaat edecek, ne cenaze namazını kılacak, ne ardından bir Fatiha okuyacaktır. Mezarına gelirse istavroz işareti yapacaktır. 

 İnanıyorum ki, bu milleti Hıristiyan yapamazlar. Çünkü dış ülkelerde Müslüman olanların sayısı her geçen gün artıyor. Doğan çocuklara “Muhammed” adını veriyorlar. 

 Bir habere göre İsveç’te giren çıkan olmadığı için 16 bin kilise satışa çıkarılmıştır. (9-9-2015 Akit)

 Bir haberde şöyle: Üç bin dört yüz yirmi papaz, çocuk ve kadınlara tacizden mahkûm olmuştur. (7-7-2014 Akit)

 Önümüzdeki asır İslam asrı olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.     Selam hidayete tabi olanlara!   

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir