BİD’AT NEDİR?
Bid’at, İslâm’la bağdaşmayan, İslam’ın özüne ters, sonradan uydurulan, faydasız inanç ve düşüncelere denir.
Akıl almaz, mantık kabul etmez, Kur’an ve sünnette yeri olmayan inanç ve davranışlar için Cenab-ı Allah bize şöyle emrediyor:
-“ Şüphesiz ki, bu dosdoğru yoldur. Buna uyun başka yollara sapmayın. Zira (İslâm’ın ve
Kur’an’ın yolundan) başka yollar sizi Allah’ın yolundan alıkor.”- En’am:153
İslâm’da bid’ata asla yer yoktur. İslâm’ın özü ile asla bağdaşmayan yollar için İmam-ı Rabbani, Mektubat’ında şöyle der: “ Bid’atlar faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak lazımdır. Hiçbir bid’atta fayda yoktur.” (2/19)
Yalnız şunu ayırt etmek gerekir ki, her yeniliğe ve gelişmelere bid’at denmez. Dinin, inanç ve ibadetin dışındaki gelişmeler, yenilikler bid’at değildir. Bid’at deyip medeniyetin gelişmelerine karşı çıkılmaz. Öyle olsaydı bugünkü İslâm Medeniyeti olmazdı ve diğer medeniyetlere ışık tutmazdı.
Bid’at nasıl tanınır? Herkes bid’ati tanıyamaz. Sahte parayı herkesin tanıyamadığı gibi bid’atıda herkes bilip tanıyamaz. Ancak itikadı düzgün, ölçüsü Kur’an ve sünnet olanlar bilebilir.
Bid’at ikiye ayrılır:
- Kur’an’a ve sünnete uymayan bid’ata, Bid’ati Seyyie (Kötü, zararlı, hayırlı ve faydalı olmayan, dinimizin yasakladığı sonradan ortaya çıkan işler, davranışlar ve inançlardır) denir.
- Salih amel kabul edilen bid’at-i Hasene. Meselâ; – Namazlardan sonra topluca tesbih duası yapmak,
- Mevlid Kandili kutlamak,
- Camilerin güzel yapılması, süslenmesi,
- Ezanı uzaktaki Müslümanlar duysun diye minare yapmak, ezanı orada hoparlör ile okumak, – Teravih namazını cemaatle kılmak gibi. Bu Hz. Ömer zamanında olmuştur. Biri Ona: “ Bu bid’at değil mi? Deyine Hz. Ömer (ra): “bu bid’at ise ne güzel bid’attir.” cevabını vermiştir.