Bedduadan kaçınmak
Beddua etmek, birilerinin kötülüğünü istemek olur.
Beddua, bela okumaktır. Karşı tarafın kötülük görmesini istemektir.
Peygamber (as): “Sözün hayırlısını söyle, ya da sus!” demiştir. (Buhari, Edep:31)
Kötü, zalime beddua edilirse, onun ahiretteki cezası azalır, ya da kalkar: Bu konuda peygamber (as) şöyle uyarıyor:
“Birine beddua etmek onun ahiretteki cezasını hafifletir” (Büyük Hadis Kulliyatı:4/275)
Bir hadislerinde de: “Zulmedene beddua etmek, ondan intikamını dünyada almış olur” buyurmuştur. (Hadis Ans:5/529)
Dilimiz bedduaya alışmamalı. Kendine, çocuklarına eşine beddua edenler oluyor. Hatta kaderine lanet okuyanlar bile oluyor.
Beddua etmek yerine “Allah hidayet etsin” denmelidir.
“Kötü söz sahibine aittir” derler. Beddua eden, bir bakıma kendine beddua etmiş olur. Çünkü kötülük isteyen kötülük bulur.
Halk arasında bilerek veya bilmeyerek:
-Allah belanı versin,
-Allah belamı versin,
-Kahrol, kahrolası,
-Allah cezanı versin, cezamı versin” deniliyor. Böyle ifadelerden sakınılmalıdır. Bu sözler öfkeyi arttırır.
Cenab-ı Allah Kur’an’da “Sözün en güzelini söyleyin” diye emrediyor. (İsra:53)
İnancımızda beddua etmek, lanet okumak gibi görevimiz yoktur.
Unutmayalım lanet ve edilen beddua bazen geri söyleyene döner.
Cenab-ı Allah bir Kutsi hadislerinde şöyle buyurur: “Ey Ademoğlu! Yarattıklarıma lanet etme, yoksa sana geri döner.” (H. Hüsnü Erdem:40 Kutsi Hadis:9)
Lanet edilen, kendisine beddua edilen layık olmayabilir. O zaman sahibine döner.
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur:
“Eğer lanet okunan, lanete layık değilse okunan lanet, okuyana döner.” (Ramuz:103/12) Lanet ve beddua edene de edilene de zarar veren bir husustur. İnancımızda birilerine zarar vermemek vaciptir.