AŞI – VİRÜS – KARANTİNA

1822’de dünyaya gözlerini açan Louis Pasteur, aşıyı bulan, temizlik kurallarını ortaya koyan modern tıbbın öncüsü, bakteriyoloji ilminin temellerini atan büyük alim, mikrobun kaşifi… İşte yeni nesil Pasteur’ü böyle bilir.

      İslam aleminde 7. yüzyıldan itibaren aşı bilinen bir husustur. Bir doktorumuz yazdığı eserinde şöyle diyor. 

“160 Hicri senesinde ölen ve 500 kadar telif eseri olan Tavas’lı Musa İbn-i Abu Hayyam’ın El-Halis isimli kitabında, göz hastalıklarında, boğaz anjinlerinde Resulullah’ın su tavsiyesi yazılıdır.

“Mantarları alınır, rutubetli karanlık bir yerde üç gün muhafaza ediniz, üstünde küf hasıl olur. demir bir şiş alınız, kızdırınız, soğuduktan sonra üç defa küfe sürünüz, göze sürme çeker gibi sürünüz ve küfü boğaza tala ediniz.” (1)

Razi (850-932) çiçek ve kızamık hastalıkları üzerinde durmuş bu konuda kitap yazmıştır.

Müslümanlar çiçek ve kızamık hastalıklarına erken keşfettikleri aşı ile karşı koymuş öldürücü ve korku salan hastalıklar olmaktan çıkarmışlardır. “Penisilin ve asper gelius’un küf maddesini, yük eşeklerinin koşum takımlarıyla mantarlardan elde ediyorlar, bunları işleyerek iltihabı yaralarda kullanıyorlardı. Boğaz iltihabında ise, küflü ekmeğin yeşilimsi tozunu hastanın boğazına kuvvetle üflüyorlardı. Mikro organizmanın iltihapları durdurucu tesirlerinin

Müslümanlar tarafından bu derece erken öğrenilmesinin hayranıyız.” (2)

Hastalıklar Avrupa’da ölüm ve dehşet saçarken Türklerde keşfedilen aşı sayesinde kolaylıkla önlenebiliyordu. Bu konuda memleketimizde uzun müddet kalmış olan Lady Montagu şöyle diyor : 

“Bizde pek çok yaygın ve zalimane olan çiçek hastalığını burada keşfettikleri bir aşı ile önlüyorlar. Bir çok koca karının san’atları sırf bu ameliyatı yapmaktır. “devamla bu aşıların ceviz kabukları içinde saklandıklarını yazıyor.” (3)

Türkiye’de durum bu iken bugün medeni sayılan ülkelerde aşı bilinmediği gibi hastalıklara karşı ilaçla tedaviye karşı çıkılıyordu. “Amerika’da aşı aleyhtarlığı otuz yıl kadar şiddetle devam etmiştir. Önce 1721 yılında Bostan şehrinde Dr. Boylston isminde bir zat, ilk aşı ameliyesini kendi oğluna uygulamışsa da, şehrin büyükleri bu ameliyeyi bir daha tekrar etmekten doktoru men ettikleri gibi, bunun bir insanı zehirlemekten farkı olmadığını, bu sebeple doktorun adam öldürmeye teşebbüsten sanık olarak muhakeme edilmesi lazım geldiğini iddiaya kadar vardılar. Hatta Boylston’un hayatı uzun zaman tehlikede kaldı. Geceleri evinden çıkamaz hale geldi. (4)

Netice olarak Tıp tarihinde aşıyı bulma ve kullanma şerefi Müslümanlara aittir. Müslümanların yaptığı keşifler, Avrupa tıbbına ilham kaynağı olmuştur.

  1. Dr. Münir Derman, Allah Dostu Der ki, S.78
  2. Dr. Sigrid Hunke, Avrupanın Üzerine Doğan İslam Güneşi, S.202
  3. Lady Montagu, 1 Nisan 1717, Edirne tarihli Mektubundan
  4. A.Adnan Adıvar, Tarih Boyunca İlim ve Din, S.276-277
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir