ASHABI PEYGAMBERİMİZE ÇOK BAĞLIYDI

Yeryüzünde O’nun kadar sevilen ve itaat edilen bir başka insan gösterilemez.

Ümmeti O’nu hiç bir zaman unutmadı. Ashabı O’nu mallarından, canlarından, ana-   babalarından ve evlatlarından çok sevmiştir. O’nun yoluna her şeylerini fedâ etmiştir. Peygamberin arzu ve isteklerini canla başla yerine getirmişlerdir. Enes (ra): “ Allah’ın elçisinden daha sevimli başka kimse yoktu “ demişti. Savaş sonrası eşini, evladını babasını sormuyor kadınlar : “Allah Rasulü nasıl?“ diyorlardı.

Mekkeliler beni Haşim’e “Muhammed’i bize teslim ediniz, sizi memnun ederiz “ demişlerdi. Reddettiler. Kurteyş, bütün ilişkiyi kesti, bu uğurda her türlü ezâ ve cefaya katlandılar. İmam-ı Azam, peygamberin mezarının bulunduğu yere ayağını uzatmıştır.

İmam-ı Şafi, Medine’de atına binmemiştir.

Hz.Ömer (ra): “ Bizim hiçbir şeyi bilmezken Allah bize Muhammed (as) ıgönderdi. Biz onu neyi nasıl yaparken nasıl görmüşsek, öyle yaparız” demiştir. Bir gün Hacer’ul es ved-i öpmüş: “Peygamber seni öpmeseydi bende öpmezdim “ demiştir. 

Hz.Sevban(ra) Allah Rasülü Medine dışına gidince birkaç günlük ayrılığına dayananmamış, sararmış solmuştu. Allah Rasülü gelirken karşılamaya gitmiş, Allah Rasülü ona:

-“Ne o hasta mısın ?” demişti.

-Hayır ya Rasülüllah, senin hasretinden. Dünyada birkaç günlük ayrılığına tahammül edemedim, ya ahirette nasıl dayanırım? der.

Allah Rasülü: 

-“Kişi sevdiği ile beraberdir“ buyurdu. Cenab-ı Allah’da Nisâ sûresinin 69.ayetini indirmiştir.

Gazneli Mahmud Peygamberimizin adını abdestsiz ağzına almamıştır. İçki yasaklanınca herkes evine koşmuş, küpleri dökmüş ve küpleri kırmıştır.

Sahabe, Allah Rasülüne son derece bağlıydı. Hiçbir zaman Musa(as)’ın kavmi gibi sen git, biz buradayız demediler. Gece gündüz onu yalnız bırakmadılar. Hicret sırasında mallarını, sevdiklerini bırakıp Peygamber(as) ile hicret ettiler. Hubab (ra) ın çok alacağı vardı bütün alacaklarından vazgeçme şartı ile hicret etti. Yâsir asilesi gibi en ağır işkenceleri gördüler peygamberden vazgeçmediler. “ Anam babam sana feda olsun ya Rasüllülah! “ dediler.

Muhammedin senin yerine öldürülmesini ister misin sorusuna : “Değil onun benim yerime öldürülmesi, Mekke’de onun ayağına diken batmasına bile razı olmam “ deyip öldüler, şehid edildiler. Ailelerini, terk ettiler, mallarını terk ettiler, ama peygamberlerini asla terk etmediler. Savaşta Mus’ab (ra) Peygambere zarar gelmesin diye kendini siper etmiş, kılıç darbeleriyle kolları doğranmıştı Allah Rasülünün kırılan dişi, kanayan yanağını görünce, yarım kalan kolları ile yüzünü örtmüş, Allah Rasülünü gereği gibi koruyamadık diyerek ağlamıştır. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bir hadisten şüphe ettiğini söyleyince Hz. Ömer (ra) fikrinden vazgeçinceye kadar oğlu ile konuşmamıştır.

Bir sahabi: tavla oynayan yeğenine “oynama! “ demiş, vazgeçmediği için onunla bir daha konuşmamıştır. Altın yüzük takan birine Allah Rasülü : “ Ben bunu size yasaklamadım mı? “ diyip fırlatıp atmıştı. Allah Rasülü ayrılınca arkadaşları : “ Senin durumun iyi değil, çocuklarına harcarsın al ! “ dediler. O sahab i “ Allah Rasülünün attığını vallahi almam “ demiş, almamıştır. Kıp kırmızı elbise giyene Peygamber (as) hoşlanmadığını ima etmiş, o derhal gidip çıkarmıştır. Saçını uzatana “ Zübab “ Zübab “ demiş oda hemen kestirmiştir. Mescidten yüksek ev için “ bu kimin? “ demiş ev sahibi hemen bir katını yıkmıştır. Talha Bin Bera (ra) Peygamberi görmeden inanmıştı. Peygamberi görünce ellerine kapandı ve “ sana asla itiraz etmem, ne dersen yaparım “ dedi. Peygamberimiz ona : “ Madem beni çok seviyorsun, git babanı öldür “ deyince: Peki ya Rasullulah deyip arkasını döndü, o sırada Allah Rasülü: Dur! “Ben arkabaların arasını bozmak için gönderilmedim “ buyurdu. Birgün namazda vahiy geldi. Peygamber (as) ayakkabılarını çıkarmıştı (cemaatte çıkarırdı). Namazdan sonra “niye ayakkabılarınızı çıkardınız?  “ diye sordu? “Siz çıkardınız da ondan” cevabını verdiler.

Ebu Süfyan, Müslüman olmadan Medine’ye kızının yaınına uğramıştı. Mindere oturmak istedi. Kızı oturtmadı. O Allah Rasülünün minderi, sen necisisin dedi. Büyüklerimiz Rasüllah aşkına Mekke ve Medine’ye her hizmeti götürmüşlerdir. Allah Rasülü rahatsız olmasın diye tren yolunun altına keçe döşemişlerdir. Mekke, Medine’den gelen mektubu abdestsiz açıp okumamışlardır. Yavuz Sultan Selim Mekke, Medine’nin hakimliğini kabul etmemiştir, hadimliğine (hizmetçiliğine) talip olmuştur.

Sahabe 23 yıl O’nun saç ve sakalının telini yere düşürmemişti. Şimdi bir Sakal-ı Şerif ziyareti olsa, ümmeti salavatlarla, tekbirlerle ve göz yaşları ile sevgilerini göstermektedir.

Adını duyup da elini kalbine götürmeyen, salavat getirmeyenlerin sayısı çok azdır. Kız çocuklarına O’nun remzi olan gülden müştak isimler verilmekte, erkek çocuklarına da Muhammed, Ahmet, Mustafa, Mahmud gibi isimleri verilmektedir. Herkesin adısanı bir gün mutlaka unutulacaktır. Ama Peygamberimizin adı Kıyamete kadar unutulmayacaktır.

Rabbim O’na layık ümmet olmak nasip etsin.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir