ARKADAŞ SEÇİMİ NASIL OLMALIDIR?

Bir filozofa sormuşlar:

  • “Yolculuğu en uzun süren insan kimdir?”  O’da:
  • “Kim dost aramaya çıkmışsa odur” demiştir.

Herkes dost olmaz. Hz. Ebubekir’e sormuşlar:

  • “Kiminle dost olalım?” cevap vermiş:
  • Senin halini bilen, kendisinden emin olduğun, kendisinden bir şey saklama lüzumu duymadığınla dost olabilirsin” demiş.

Arkadaşı iyi seçmek lazımdır.

  • İş ortağı iyi seçilmemiş ise, sonu iflastır, kavgadır, üzüntüdür.
  • Eş iyi seçilmemiş ise, dünya zindan olur, ahirette kaybedilir.
  • Meleğin sesine değil de, şeytanın sesine kulak verilirse, hem dünya hem de ahiret zindan olur.

Atalarımız “ işini, aşını ve eşini bil” demiştir.

Bir filozof’ta: “ Eşin, arkadaşın iyi çıkarsa mutlu olursun, kötü çıkarsa filozof olursun, kara kara düşünürsün” demiş.

  • Alimle olanın ilmi artar, cahille olanın cehli artar.
  • İyi ile olanın iyiliği, kötü ile olanın kötülüğü artar.  
  • Zenginle olanın hırsı, fakirle olanın şükrü artar.
  • İçki içenle arkadaşlık yapanın yolu meyhaneye gider.
  • Namaz kılanla arkadaşlık yapanın yolu camiye gider.

Arkadaşlık için her insan uygun değildir. Büyüklerimizden biri “ iki kişi ile arkadaş ol”:

  1. Kendisinden güzel şeyler öğreneceğin kimse ile,
  2. Kendisine güzel şeyler öğreteceğin kimse ile, demiştir.

Konfiçyus’un bir sözü var:

“Dostlarınızı kendinizden aşağı olanlardan veya çok yukarda olanlardan seçmeyin” diyor. Atalarımız da “Davul dengi dengine vurur” derler. Arada denkliğin olması lazımdır.

Hz. Peygamber: “Bir mecliste bulunup ta oradan kalktığında hoşuna gidecek şeyler söylendi ve güzel şeyler dinlediysen oraya tekrar git. Şayet güzel şeyler söylenmediyse, bir daha oraya gitme” buyuruyor. (Ramuz El Ehadis: 13/5)

Bir hadistede: “kişi sevdiği ile beraberdir” (R.Salihin:367) Bir Arap atasözünde: “ insan arkadaşı ile bilinir” denmiştir.

Cenab-ı Allah’ın bildirdiğine göre:

–         İnançlı kimseler inançlı olanları bırakıp inançsızları dost edinmeyecektir.

Onlara sır verilmeyecektir. Onlara meyledilmeyecektir.

Bu konuda Kur’an dan birkaç ayet meali nakledelim:

Ali İmran 28: “Müminler müminleri bırakıp ta kafirleri dost edinmesin. Bunu kim yaparsa, Allah’tan hiçbir yardım görmez.”  

Ali İmran 118: “Ey iman edenler! Kendi dindaşlarınızdan başkasını dost edinmeyin. Size fesat çıkarmakta kusur etmezler. Sarpa sarmanızı isterler. Kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür.”  

Ali İmran 149: “Ey iman edenler! Eğer kafirlere itaat edecek olursanız, sizi topuklarınızın üstünde gerisin geriye çevirirler de ziyan edenlerin haline düşersiniz.”

Nisa 144: “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Allah için aleyhinize açık bir hüccet vermek diler misiniz?”  

Maide 51: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse, hiç şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola iletmez.”

Nisa 139: “Onlar ki, müminleri bırakıp kafirleri dost ediniyor. Gücü kuvveti onların yanında mı arıyorlar? Şüphe yok ki bütün izzet ve kudret Allah’ındır.”

Mümtehine 13: “Ey iman edenler! Allah’ın gazap ettiği Yahudi kavmi ile dost olmayın…”

Tevbe 119: “Doğrularla bir olun.”

Hud 113: “Zalimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde cehennem ateşi size dokunur” buyrulmuştur.

Her devirde Hanifler vardır. Peygamberimiz ve iyiler haniflerden olmuştur.

Peygamberimiz genç yaşta hılfulfudula üye olmuştur. İyi kimselerle olmaya dikkat etmiştir. Mekke’den hicret ederek iyi ortam aramıştır. Medine’ye göç etmiştir.

Hz. Peygamberin ifadesiyle:

–         “İnsan dostunun dini üzerinedir. O halde dost edindiğiniz kimselere dikkat edin”  

(R. Salihin:336)

–         “Müminlerden başkasıyla ile düşüp kalkma, yemeğini de ancak itikadı düzgün olanlar yesin” (R.Salihin: 365) buyrulmuştur.

Peki, tamamen terk mi edelim? Hayır. Şimdi bir kişi çukura veya çamura düşse, onu terk mi ederiz? Kolundan tutup kurtarırız. Dostluk ayrı, görevler ayrıdır.

Peygamberimiz: “ Müslüman Müslüman’ının aynasıdır. Onu kusurlarından men eder ve onu her taraftan kuşatır” (Ebu Davut Edep: 5/4915)

Dostluklar Allah rızası, din sevgisi ve iman üzerine kurulduysa, kopuvermez. Ensar ile muhacirlerin dostluğu, sahabenin ve samimi iman sahiplerinin dostluğu güzel bir örnektir.

Önemli olan bir husus da arkadaş olmanın bir bedeli vardır. Bir vebali vardır. Yaptığı iyiliklere ortak, yaptığı kötülüklere de ortak olunur. Hatta oy verilen kimselerin bile icraatına ortak olunur. İyi arkadaş, samimi dost insanı hayata bağlar, insan için güç kaynağı olur. Onun için arkadaş seçiminde çok hassas olunmalıdır.

Zünnün-i Mısri:

  • “ Kiminle dostluk kurayım” diyen Yusuf bin Hüseyn’e şöyle der:
  • “Kalbinde dünyaya ait bir şeye malik olmayan, senin hiçbir halini ayıplamayan, kendilerine karşı ne kadar çok değişirsen değiş, sana karşı takındıkları tavrı değiştirmeyenlerle dost ol ! …”
  • Arkadaşlıkların en anlamlısı, Allah (c.c.) için kurulanıdır. Allah-ü Teala

Musa (a.s.)’a;

  • “Ey Musa! Benim için bir amelde bulundun mu?”  diye nida eder.  

Musa (a.s.):      

  • “Ya Rabbi! Namaz kıldım, oruç tuttum, zekat ve sadaka verdim” diye cevap verir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur:  
  • “Ey Musa! Namaz sana bir burhandır. Oruç kalkandır, sadaka gölge, zekat ise nurdur. Benim için ne işledin sen onu söyle! Musa (a.s.)  
  • “Ya Rabbi, ne olur bana onu bildir” diye yalvarınca Allah (c.c.) şöyle buyurur:  
  • “Ey Musa! Benim için bir kimse ile dostluk kurdun mu? Benim için bir kimseye buğzettin mi?”  

İbadetlerin fazilet bakımından en güzeli ve sevapça en üstünü sevdiğini Allah (c.c.) için sevmek, yerdiğini Allah (c.c.) için yermektir. Demek ki, dostluk Allah içindir. Dostluklar kurulurken Allah rızası gözetilecektir.

Allah rızası gözetilmeyen her şey noksandır.  

En güzel, en sağlam dost da alemlerin  Rabbi olan Cenab-ı Allah’tır.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir