ALLAH’TAN BAŞKASI İÇİN YARATICI DENİR Mİ?
Her şeyi yaratan Allah’tır. Yaratmak işi ve yaratma yalnız Cenab-ı Allah’a mahsustur. “Yaratmak” kelimesi Allah için kullanılır. İnsanlar için “yarattı”, “yaratıcı” denmez. Çünkü; yaratmak, yoktan var etmektir. İnsan yoktan var edemez, yaratamaz. İnsan yaratılan şeyler üzerinde sadece değişiklik yapabilir. Mesela, bir masa yaratamaz. Masayı yapar. Malzemeler üzerinde çalışma yapar, masayı şekillendirir. O, malzemeyi yoktan var eden, yaratan Allah’tır.
Yaratıcılık, Allah’ın sıfatlarındandır. Yaratan olmadan bir şey olmaz.
Tabiatı yaratıcı olarak görmek, “tabiat ana” demek gülünçtür. Tabiat dediğimiz nedir? Taş, toprak, ağaç, su gibi şeyler değil midir? Bunlar bu güne kadar ne yaratmış, ne var etmiştir? Bunlar kendileri yaratılmış şeylerdir ne yaratabilirler ki? Kim ne derse desin, tabiatı da Allah yaratmıştır. Tabiatçıları da Allah yaratmıştır.
Tabiat, Allah’ın varlığına delildir. Ondaki düzen, intizam “Allah var!” deyip durmaktadır.
İmam-ı Şafi Hazretlerine sorarlar:
- Allah’ın varlığına delilin nedir?
- Dut yaprağıdır; Tadı, rengi, kokusu ve nihayet maddesi birdir. İşte bu tek maddeden koza böceği yer, ipek yapar; koyun yer, et ve süt olur; geyik yer, misk yapar; arı yer bal yapar” der.
Allah’ın varlığına, yaratmasına en büyük delil insanın kendisidir.
İnsanların vücut yapılarının hepsi aynı kimyevi maddelerden meydana geldiği halde, fiziki olarak her insan birbirinden farklıdır. Her insanın parmak izinin birbirinden farklı olması, elektronik yolla kaydedilen insanın sesinin spektrografisinin başkalarından farklı oluşu, insan vücuduna sıkıştırılan sayısız genler, insan beyninde on dört milyar hücre ve iki hücre arasında üç bin bağlantının oluşu, beyindeki tekbir hücrenin iki yüz elektronik beyine eşit gücü, karaciğerin beş yüzden fazla iş yapması, sinir ve sindirim sisteminin, kalbin çalışması, duyu organlarının faaliyeti, insanın bir damla sudan teşekkülü ve her türlü tedbir, tıbbi imkanlar kullanıldığı halde ölüm… Bütün bunlar hayatımıza bir karışanın olduğuna, daha açık ifadeyle Allah’ın varlığına inanmaya zorlar.
Nereye bakarsak bakalım, görünen görünmeyen her şeyi yaratan, canlılara hayat verip yaşatan ve bir gün her şeyi yok edecek olan Allah’tır. Her şey onun yaratması ve kudretiyle olur. Yaratma gücüne Allah’tan başka kimse sahip değildir. Yaratma işi Allah’a aittir. Bugün Firavunluk ölçüsüne varan her iddia gülünçtür. İnsanoğlu, olacak bir deprem için bütün teknik imkanları seferber etse deprem sonrası yaralıları tedavi etmek, ölüleri gömmekten başka ne yapabilir?
Cenab-ı Allah, sevgili peygamberimize şöyle buyurur:
“Ey Peygamberim! De ki: “Size gökten ve yerden rızık veren kim? Kulak ve gözlerin sahibi kim? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir?” (Yûnus Sûresi:31) Ardından da: “Gökleri ve yeri yaratan Allah’tır. O bir işin olmasını dilerse, ona ancak “Ol!” der ve olur.” (Bakara Sûresi:117)
“Sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var eden O’dur. O’nun huzurunda toplanacaksınız. Dirilten de öldüren de O’dur. Gece ile gündüzün birbiri ardından gitmesi de O’nun emrine bağlıdır. Düşünmez misiniz?” (Mü’minûn Sûresi:78-80) diyerek bize hitabetmiş, düşünmemizi istemiştir.
Bana arkadaşlarının “bu Allah’a inanmıyorum” dediği öğrencim, ödev olarak güzel bir dünya haritası yapmış, önünde duruyordu. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- Bu ne?
- Dünya haritası.
- Kim yapmış?
- Ben.
- Yok canım.
- Evet hocam, ben yaptım. Başka kim yapacak?
- Yani birisi yapmadan bu kendi kendine olmaz mı?
Güldü ve: – “Olmaz tabi” dedi.
Peki bu küçücük kağıda dünya haritası kendi kendine olmaz da. Üzerinde yaşadığımız koskoca dünya kendi kendine nasıl olabilir?
- Ben böyle düşünmemiştim.” Dedi.
Kur’an’da:
- “Yaratmak, Cenab-ı Allah’a mahsustur.” (A’raf:54)
- “Yaratıcı, ancak Rabbindir.” (Hıcır:86)
- “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.” (En’am:102) – Rasûlüm de ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah’tır. O halde de ki: O’nu bırakıp da kendilerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz? De ki: Körle gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıkla aydınlık eşit olur mu? Yoksa O’nun yarattığı bir yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah, her şeyi yaratandır. Ve O; birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.” (Râd:16)
Cenab-ı Allah’ın yaratması her an devam ediyor. Tabiatta her şey yenileniyor; biri kuruyor, biri yeşeriyor, bir meyva bitiyor, başka bir meyva çıkıyor.
Beyin, göz ve sinir sistemi hariç insanın her organı yenileniyor.
Ne yazık ki bu gün bazı okumuşların, neden, niçin, nasıl derken kafaları karışıyor, kendilerini mükemmel bir şekilde yaratan Allah için şüpheleri oluyor. Bazıları tabiat ana derken Darvinizme, Ataizme yönelenler oluyor.
İnsan göremediği, kavrayamadığı konuda çok soru sorar ve çok düşünürse sapıtır. Meselâ; ruhumuz ve aklımız konusunda tartışalım, sorular soralım cevap arayalım. Nereye kadar varabiliriz? Allah için de böyle…
Peygamber (as) şöyle diyor: “İnsanlardan bazıları sözü şunu demeye kadar getirirler. Anladık, Allah her şeyin yaratıcısı. Peki Allah’ın yaratıcısı kim?” (İ.Canan, Hadis Ans:7/169), (Müslim, İman:232)
İnanan kimse için bu soru bir şey değil, inancı zayıf veya inanmayan için büyük bir yıkım.
Tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan çıktı? Tartışmasının sonu gelir mi? Bir tren düşünün; en arkadan bu vagonu kim çekiyor? Öndeki. Onu kim çekiyor? Onun önündeki. Ya onu kim çekiyor? Lokomotif. Lokomotifi kim çekiyor? Denir mi? O çeken… Ancak niyet kötü ise uzar gider.
Geçmişte Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller gibi şerli kimseler böyle sorular sormuşlardır.
İnanan bir insan “Ben Allah’a inandım” der, konuyu kapatır: “Yaratan Allah, yaşatan Allah, öldürecek olan Allah, sonra da diriltip hesap soracak olan Allah” der.
Peygamber (as) bu konuda Müslümanların nasıl davranmaları gerektiğini şöyle ifade ediyor: – “Şeytan birinize gelip: „Şunu kim yarattı? Bunu kim yarattı?’ diye sorar. Siz: „Rabbim yarattı’ dersiniz. Bu defa: „Rabbini kim yarattı?’ der. Şeytan bu noktaya gelince Allah’a sığının, O’nu muhatap edinmeyin: „Ben Allah’a ve Rasûlüne inandım!” deyin. (İ.Canan, Hadis Ans:7/170)