ALLAH’IN AF ETMEDİĞİ ZULÜM

            Merhametin, şefkatin ve adaletin zıddı zulümdür. Haddi aşmak kötü, kırıcı davranmak, insanları üzmek, sıkıntı vermek acı çektirmek zulümdür. Sebep olmak da zulümdür.

            Zulüm, dinin haram kıldığı bir iştir. Ayrıca insanlık suçudur.

            İnancımızda zarar verme, sıkıntıya sokma, bir konuda mağdur etmek, öç alma yoktur. Kötülüğe kötülük yaraşmaz. Cenab-ı Allah’a havale edilir. Ayrıca cezalandırma Allah’a mahsustur. Öldürme yetkisi kula ait değildir.

            Zulüm, kul hakkına girer. Bunu da Allah affetmeyeceğini bildirmiştir. Bunun niçin zulmedilmediği gibi zulme karşı olunacak ve zulme mani olunacaktır. Değilse kınanacaktır.

            Zulüm Nedir?

            Zulüm, haksızlık etmektir. Eziyet vermektir. Baskı yapmaktır ve adaletsizlik etmektir. Zulüm edene zalim denir. Zulmedilene haksızlığa ve adaletsizliğe mağrur kalana da mazlum denir.

            Zulüm, Kurman da 58 surede toplam 289 defa geçer.

            Zalim, Allah’ın lânetlediği kimsedir. Zulmü de haram kılmıştır. Zalim cezasız kalmaz. Zalim, daha dünyada başka bir zalimin zulmüne uğramdan ölmez. Ahiretteki cezası ise çok acıdır.

            Zalim, lânetli kimsedir. Cenaba-ı Allah Kur’an da: ‘‘Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun.’’ (Araf:44) buyurur.

            Peygamber (a.s) da:

  • ‘‘Altı kişiye lânet ettim ve duası kabul olan her peygamberde lânet etmiştir.
  • Allah’ın kitabını tahrif edene,
  • Allah’ın kaderini yalanlayana,
  • Allah’ın haram kıldığını helal sayana,
  • Allah’ın zelil kıldığını aziz, aziz kıldığını zelil kılana,
  • Sünnetimi terk edene,
  • Gücü ile halka musallat olup zulmedene’’

(Büyük Hadis Külliyatı:4/277) buyurmuş, haddi aşanlara lânet emiştir.

ZULÜM ÇEŞİT ÇEŞİTTİR:

            Başkalarına kötü örnek olmak, kötülüğe teşvik etmek, zulme arka çıkmak, kötü çığır açmak zulümdür.

            Peygamberi (a.s) şöyle buyurur:

  • ‘‘Kim iyi bir çığır açarsa, açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra o yolda amel

edenlerin ecrinin bir misli (onların sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin) kendisinin olur. Kim de kötü bir çığır açacak olursa, açtığı çığırın ağır günah yükü ve kendisinden sonra o çığırda iş görenlerin yüklendiği vebâl (onların günah yüklerinden hiçbir şey eksilmeksizin) o kimsenin üzerine yükleniş olur.’’ (Müslim,c.8,s.61)

  • ‘‘Zulmen öldürülen hiçbir şahıs yoktur ki, Âdem peygamberin ilk oğlu (Kabil)

üzerine, onun kanını akıtmaktan dolayı bir günah nasibi ayrılmış olmasın. Zira o adam öldürme çığırını ilk açandır.’’ (Buhari,c.2,s.79)

            Bizden öncekiler iyi eser bırakmaya dikkat ettikleri gibi kötülüğü başlatmamaya da dikkat etmişlerdir. Tarihte ‘‘İtburnu’’ lakabıyla anılan Ahmet Paşa, işlediği bir suçtan dolayı padişahın huzurundan kovulur ve arkasından cellat gönderilip, bulunduğu yerde öldürülmesi emredilir. Cellat, Ahmet Paşa’nın daha evvel bir iyiliğini gördüğünden, karşılaştıklarında kaçmasını söyler. Ahmet Paşa, hayır, hayır padişahın emrine itaat etmemek yolu benden başlamasın. Kes! diye boynunu uzatır, boynu vurulur.’’

(Ahmet Ağaoğlu Üç Medeniyet, s.129,İst.1972)

  • En büyük zulüm, şirktir. Allah’a ortak koşmaktır.
  • Kula zulüm, cenab-ı Allah’ın affetmediği büyük günahtır. Peygamber (a.s): ‘‘Bir

kimseye şer olarak müslüman kardeşini hor görmesi yeter.’’ (R.Salihin:276)

  • ‘‘ Müslüman’ın müslümana kanı, malı, ırzı haramdır. (R.Salihin:277) Buna göre

müslüman müslümana sıkıntı vermeyecek, eziyet etmeyecek onun hiçbir şeyinde gözü olmayacaktır.

  • Görevini yapmamak zulümdür. Peygamberimiz (sav): ‘‘ Allah bir kimseyi,

insanların herhangi bir işini görmeye memur ederde, o kimse Müslümanların ihtiyaçlarına karşı kapısını kapatır, kulak asmazsa, Allah’ da kıyamet gününde onun ihtiyacına bakmaz.’’ (R.Salihin:77)

– Çocuklarının arasında sevgide, malda, davranışında eşit, adil davranmayan zalimdir.

            Peygamberimiz (sav): ‘‘ Zulmederek ölene Allah cennetin kokusunu haram kılar.’’

 (Tecrid-i Sarih.Ter.2177) buyurur.

  • Komşuya sıkıntı vermek, eziyet etmek zulümdür.

Peygamber (as): ‘‘Komşuya eziyet eden bana eziyet etmiş olur’’ buyurur.

(Ramuz el Ehadis:395/7)

  • Hayvana eziyet zulümdür. Hayvana hiçbir şekilde eziyet edilmeyecektir. Allah’ın

Affetmediği bir hak da budur. Hayvan kıyamet gününde aynen hakkını alacaktır. Bu ödeşme den sonra toprak olacaktır.

  • Kini nedeniyle adaletsizlik yapmak zulümdür. Cenab-ı Allah: ‘‘Bir topluluğa olan

kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.’’ (Maida:8) buyurur.

  • İnsan hakkının elinden alınması, hürriyetinin kısıtlanması veya yok edilmesi

zulümdür.

  • Allah’a isyan, nefse zulümdür. Kur’an da: ‘‘Allah’a karşı yalan uyduran dan daha

zalim  kim olabilir? Bilin ki, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir.’’ (Hud:18)

  • ‘‘Allah’ın ayetlerinden yüz çevirenden daha zalim kim olabilir.’’ (Secde:22)
  • Peygambere uyamamak, nefse zulümdür. Kur’an da: ‘‘O gün zalim kimse

pişmanlıktan ellerini ısırıp; ‘‘Keşke peygamberle birlikte yol tutsaydım yazık bana! Keşke batıl yolun yolcusu falancayı dost edinmeseydim’’ diyecek.’’ (Furkan 26-27) diye haber veriyor.

  • Zulme neden olmak, zalime göz yummak, zalime arka çıkmak destek olmak

zulümdür.

  • İnanca baskı zulümdür. Kur’an da: ‘‘Allah’ın mescitlerinde O’nun adının

anılmasına engel olan ve mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.’’ (Bakara:114) buyrulur.

  • Mevlid okuturken, düğün yaparken çevreye rahatsızlık vermek zulümdür.
  • Mahkeme kararı da olsa haksız yere hak gaspı, hırsızlık, fahiş fiyat zulümdür.
  • ‘‘Kıyamet gününde boynuzsun koyun boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.

      (Rumuz el ehadis:345/10)

Emevi Halifesi köşkünü yaparken komşu kadına ait arsaya tecavüz eder. Kadın, kadıya

durumu anlatır. Kadı atını alır heybe alır. O arsaya gider. Heybeyi toprak doldurur. Halife pencereden bakmaktadır. Kadı:

  • ‘‘Efendim biraz gelirmisiniz’’ der. Halife gelir. Heybeyi kaldırmak için yardım

ister. Kaldıramazlar. Kadı derki:

  • ‘‘Efendim dünyada bir heybeyi kaldıramadık, yarın yedi kat toprağı nasıl

kaldırırsınız.’’ der, gider. Halife komşusu ile helallaşır.

  • Balkonda et kızartmak, ihtiyaç sahiplerini koklatmak zulümdür.

Bana bir zamanlar 5 yaşlarında bir çocuk getirdiler. Ana babası yok büyükannesi

bakıyormuş. Büyükanne dedi ki:

  • Bu çocuk akşam 4 saat ağladı ve ağlaya ağlaya uyudu.
  • Hayrola neden ağladı ki? dedim.
  • Komşu balkonda tavuk kızarttı. Oğlum tavuk yiyeceğim diye ağladı dedi.
  • ‘‘İmkânı varken borcunu ödememek zulümdür. (R.Salihin:1611)
  • Mazlum, zalimden hakkını alacaktır. Peygamber (a.s):            
    • ‘‘İnsanlara dünyada haksız yere zulmedenlere Allah ahirette azap edecektir.’’ (R.Salihin 3/177)
    • ‘‘Mümine zarar veren veya hile yapan melundur.’’

 (1.Canan Hadis Ans:16/314)

  • ‘‘Kim mümine zarar verirse, Allah da onu zarara uğratır. Kim mümine eziyet ederse, Allah da ona eziyet verir.’’ (Age:16/314) buyurur.
    • Mümin kardeşine iftira etmek, gıybetini yapmak, nazarı değdiği halde sakınmamak zulümdür.
    • Fitne çıkarmak, sebep olmak zulümdür.

ZULMÜN SONU HÜSRANDIR

            Cenab-ı Allah zalimin düşmanıdır. Mazlumun hakkını ondan alır. Kur’an da:

  • ‘‘ Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah zalimi cezalandırmayı ahiret gününe erteliyor.’’ (İbrahim:42)

Yusuf: 23 de zalimin iflah etmeyeceği,

En’am: 47 de zalimin helâk olacağı bildirilmiştir.

Atalarımız: ‘‘Alma mazlumun ahını çıkar âheste âheste’’ demişlerdir.

Kur’an da zalimlerin nasıl helâk oldukları anlatılmaktadır. Hiçbir mazlumun hakkı

zalimde kalmaz.

            Şair bir zalimin ölümü üzerine:

– ‘‘Ne kendisi eyledi rahat, ne halka verdi huzur, göçtü gitti bu cihandan dayansın ehli kubur’’ demiştir.

– Bunu neden söylenmiş biliyor musunuz?

Bir zamanlar köy ağası köylüye yapmadığı kalmamış, çok çektirmiş. Zaman gelmiş, öleceğini anlamış. Köylüye:

  • Hakkınızı helal edin, öleceğim demiş,

Köylü;

  • Helâl olsun demişler ama içten olmamış. İçten demediklerini bilen ağa demişki:
    • Böyle olmaz. Ben ölünce beni bir ağaca asacaksınız gelen tekmeleyip hakkını helal edecek.

Köylüler: ‘‘olmaz’’ dediyse de ağa ısrar etmiş. Nihayet ağa ölmüş. Köylüler bir ağaca asıp tekmeleyip, hakkını helal ediyormuş. Oradan geçen jandarmalar bunu görmüş. Köylüleri nezarete atmış. Köylüler ne dediyse inandıramamış. Biri kalkmış işte bu iki mısrayı söylemiş.

      Zulmün ömrü kısa olur. Zalimin kendisi de rahat yüzü görmez. Ölse de zulmü devam eder.

ZULME KARŞI OLMAK:

            Zulüm karşısında susulmaz. Zarar görmemek için zulüm önlenmeye çalışılır. Mazlum müdafaa edilir. Zalimde terk edilir. Çünkü zalime karşı susmak, ses çıkarmamak, zalime yardım olur. Zulme rıza gösterilmiş olur.

            Peygamber (a.s): ‘‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’’ buyurmuştur. Bir hadiste de:

– ‘‘Bir kimse bir zalime yardım etse, bundan vazgeçinceye kadar Allah’ın gazabındadır.’’ (Ramuz el-Ehadis:406/4)

Allah: ‘‘Zalime meyletmeyin sonra size de ateş dokunur.’’ uyarısında bulunmuştur. (Hud:113)

Bir gün peygamber (a.s):

  • Zalime de mazluma da yardım edin. ‘‘Ashap:
  • Zalime nasıl yardım edelim? derler:
  • Onu zulmünden vazgeçirerek’’ cevabını verir. (İ.canan hadis Ans:9/380)

Zulme rıza, zulümdür. Zulme karşı durulmazsa, zalime cesaret verir. Zulmünü arttırır.

Bununda vebâli, o zulümde payı olan herkesindir.

            Bugüne kadar büyüklerin nasihati: ‘‘Zulüm etme zalimden yana olma!’’ gibi sözler olmuştur.

            Zalim dost edinilmez. Zalimlerle olmak insanın inancına, ahlakına ve ahiretine zarar verir.

            Kur’an da: ‘‘Kim müminleri bırakıp, zalimleri dost edinirse, Allah yanında hiçbir değeri yoktur.’’ (Nisa:28) buyrulur.

            Zulme göz yummanın zalimden yana olmanın faturası ağırdır. İnsan, aleyhine de olsa, doğruluktan, adaletten ayrılmamalıdır. Hatta haksızlık yapan en yakınları da olsa, onlara itaat etmeyecektir. (Bak:Tevbe:23)

Sultan Mehmet, adaleti elden bırakmadığı için büyümüş, Allah O’na fetihler nasip etmiştir. Fatih Sultan Mehmet olmuştur. Bir gün çok sevdiği Mahmut Paşa’yı vezirlikten azletmiştir. Fakat Paşa bunun sebebini bir türlü öğrenememiştir. Bir zaman sonra tekrar göreve getirilince, sebebini sormuş, Fatih de söyle demiştir:

– Arnavutluk’ta zulmeden bir beyin tarafı tutulmuş, eğer onun zulmünden

haberin yoksa, gafilsin. Yok haberin varsa, zulme iştirak etmişsin. Gafletle, zulümle Allah’ın kulları yönetilmez. Vazife iyi yapılmayınca memleket imar görmez, halk refah bulmaz.’’ demiştir.

ALLAH ZALİMİ SEVMEZ VE AFETMEZ

            Bir kutsi hadiste: ‘‘Ey Kullarım! İyi bilin ki, ben zulmetmeyi kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Sakın birbirinize zulüm etmeyin.’’

(İlahi Hadisler.86-H.Hüsnü Erdem) buyurur.

            Zembilli Ali Efendi padişaha her görüşünde

– ‘‘Allah zalimleri sevmez’’ diye söze başlarmış.

Zulüm eden zalimi Allah, kıyamet gününde rezil eder. Kur’an da şöyle haber verilir.

– ‘‘Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.’’ (Hac:71)

– ‘‘Zalimlerin ne bir yakını, nede şefaatçisi vardır. (Mümin:18)

            Peygamber (sav) şöyle buyurur:

            – ‘‘Bir kimse bir mümini dünyada korkutursa Allah da o kimseyi kıyamet günü korkutur.’’ (Ramuz el-Ehadis:42/6)

            – ‘‘Kim zulüm yaptıysa hiçbir şeyin fayda vermeyeceği günden önce helalleşin. Aksi halde zulmü oranında Salih amelinden alınır. Şayet salih ameli yoksa, hak sahibinin günahlarından alınıp üzerine yüklenir.’’ (R.Salihin:210)

            Peygamber (a.s) cenaze için borcu var mı? diye sorar, borcu ödenmeden namazını kıldırmazdı. 

            – ‘‘Kim bir karış yeri haksızlıkla zabt ederse, o yer kıyamet gününde yedi kat olarak boynuna geçirilecektir.’’ (R.Salihin:206)

            Kur’an da: ‘‘O gün zalimlere özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de onlarındır.’’ (Mümin:52)

MAZLUMUN AHI YERDE KALMAZ DUASI RED OLMAZ:

            Zalimin zulmü hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Allah ona bir başka zalimi musallat eder.

            Cenab-ı Allah, mazlumun hakkını zalimden alır. Züntikam dır.

            Bir zamanlar adam tarlada eşini öldüreceğini söylüyor. Kadın: ‘‘Şu otlar şahit, söyler’’ diyor. Adam kadını öldürüp gömüyor. Tekrar sevdiği ile evleniyor. Aynı tarlada çalışırken rüzgarın sürüklediği ota bakıp gülüyor.

            Kadın neden güldüğünü sorunca, olayı anlatıyor. Zaman geçiyor geçimsizlik başlıyor. Kadın olayı jandarmaya anlatıyor. Adam hapiste: ‘‘otlar söyler demişti’’ diye mırıldanıyor.

            Bir çoban, oduna giden kadına saldırıyor, sonra öldürüp, gömüyor. Üzerinde ateş yakıp taze toprağı kaybediyor. Bunu da bir çoban uzaktan görüyor.

            Yıllar geçiyor. O dağda bir kadın öldürülüyor. Suç, o çobana atılıyor. Hapiste çoban arkadaşı ziyarete geliyor. Ona: ‘‘Yemin ederim ben yapmadım’’ diyor. Arkadaşı: Biliyorum sen yapmadın. Hani sen yıllar önce bir ateş yakmıştın ya, seni yakan o ateş’’ diyor.

            Kur’an da: İşledikleri günahlardan dolayı zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız.’’ (En’am:130)

            Şair:    Zalimin elinde birgün

                        Utancından gerilir yaylar,

                        Oklar tersine döner.

                        ……………………………..

                        Zalimin Zulmü varsa,

            Mazlumun Allah’ı var.

            ………………………………

            Alma mazlumun âhını,

            Çıkar aheste aheste’’ demiş.

Bir başka şair de:

‘‘Zalim, bir zulme giriftar olur ahir,

Elbette olur ev yıkanın hanesi viran.

Büyüklerimiz: ‘‘Küfür devam eder, ama zulüm devam etmez’’ demişlerdir.

Küfrün cezası ahirettedir. Ama zulmün cezası hem dünya da hem de ahirettedir.

            Zalimin uğradığı belâ, musibet ve ceza, günahlarına kefaret olmaz. O yaptığının karşılığıdır.

            Mazlumun duasını Allah reddetmez. Peygamber (as): ‘‘Mazlumun duasından sakının. Çünkü o an duasıyla Allah arasında duanın kabulüne engel bir şey yoktur. Duası kabul olur.’’ buyurur. (Buhari, mezalim:9)

            Peygamberimiz şu üç kişinin duasını Allah’ın reddetmeyeceğini bildirir:

  1. Misafirin ev sahibine duasını,
  2. Anne ve babanın evladına yaptığı duayı,
  3. Mazlumun zalime yaptığı duayı.

(Ebu Davut Salat:1536)

            Zalime beddua etmemek onu Allah’a havale etmek gerekir. Çünkü mazlumun ahiretteki alacağı mükafat daha önemlidir. Ahirette zalime zulmettiğinin günahları yüklenir. Günahları kalmayınca, zalimin sevapları mazluma verilir.

            Mazlum olan, zalime beddua ederse, ona söver, kötü söylerse, ahirette alacağı kalmaz.

            Milli şef zamanında yatağan medresesinde okuyan çocuk, elinde Kur’an başında takke köyüne giderken komutan çocuğu fena halde döver. Çocuk hocasına döner. Hocası sorar çocuk anlatır. Hocası ne dedin? der. Çocuk: ‘‘Allah’’ dedim deyince hocası ‘‘eyvah’’ der. Komutan Karayük pazarına uğramış, atı ürkmüş kasapların hayvan astığı çengele boğazından asılı kalmıştır.

X         X         X

            Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri içinde şöyle anlatılır: Çeşmeye su doldurmaya                        gitmiş, atını sulayan ağa, üzerine atı sürerek onunla eğlenip, eziyet etmiş. Testi kırılmış, perişan halde geri gelmiş. Kocası: ne bu hal demiş, o da anlatmış

  • ‘‘Bir şey dedin mi? diye sormuş.
  • Hayır demiş çocuk

            Hoca:

  • Eyvah, keşke bir şeyler deseydin’’ demiş.

            Gitmişler bakmışlar ki, at ürkmüş, adam ahırın içine düşmüş, boğulmuş yüzü koyun yatıyor.

            Bir hırsız bir sahabenin malını çalmıştır. Hırsıza beddua etmeye başlar. Bunu peygamberimiz işitir. Ona derki: ‘‘Beddua ederek onun ahiretteki cezasını hafifletme.’’ (İ.Canan Hadis Ans:4/275)

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ZULÜM:

İnsanlık tarihi boyunca zulüm devam etmiştir. Hep müsamaha gösterenler çoğu

zaman, acımasızca zulme uğramışlardır.

            Geçmişimiz de bizi utandıracak ne bir büyüğümüz, nede tarihin kara bir sayfası vardır. Diğer milletlerin tarihi kara sayfalarla doludur. Çin’in, Rusya’nın, Amerika’nın, Avrupa’nın, Ermenilerin, Sırpların, İsrail’in geçmişi ve bu günü utanç verici zulümlerle doludur.

            Büyük insanlara adalet yaraşır. Adaleti elden bırakanlar helâk olmuşlardır.

            İslam, adaletle yayılmıştır. Peygamberimize suçlu bir kadın için aracı olurlar. Peygamberimiz: ‘‘Kızım Fatıma’da olsa vallahi cezalandırırım’’ demiştir. Türk büyükleri hakim oldukları, fethettikleri yerli halka hep sormuşlardır. ‘‘Askerlerimiz zulüm etti mi’’ hayır cevabını alınca da Allah’a şükretmişlerdir. Selçuklu adaletle iş görmüş, Osmanlı altı asır adaletle ayakta durmuş, yabancılar Türk idaresini tercih etmişlerdir.

            Batılı bir Yazar: ‘‘Türkler hiçbir zaman kimseye adaletsizlik yapmamışlardır. Fakat hep bunun kurbanı olmuşlardır’’ der. Meselâ; Harçlılar Kudüsü alınca 70.000 müslümanı kılıçtan geçirmiş, bir sene sonra Selahattin-, Eyyubi Kudüsü almış, bir tek hıristiyan burnu bile kanamamıştır.

            Türk-İslam kültüründe insan ve insana ait değerler kutsaldır. Adalet, müsamaha kutsal kavramlar olmuştur. Eğer zulüm olsaydı, hakimiyetleri uzun sürmez. Müslüman Türkün idaresi tercih edilmezdi.

            Diğer milletler geçtikleri yerleri yakıp yıkarken, her yeri kan gölüne çevirirken müslüman askerler hiçbir şeye zarar vermemişlerdir. Koparmak zorunda kaldıkları üzümlerin yerine fazlasıyla parasını bağlamışlardır.

            Hz. Ömer (ra): ‘‘Adalet mülkün temelidir’’ demiş. İslam dini zulmetmemeyi, adil olmayı eşit ve merhametli davranmayı emreder.

            Tarihten birkaç hadise:

            – Hz. Ömer eşitliğe çok önem verirdi. Onun Devlet Başkanı olduğu sıralarda Suriye’nin ileri gelenlerinden Cebele, hacc görevini ifaya gelmişti. Tavaf sırasında arabın biri  Cebele’nin kaza ile eteğine bastı. Cebele. Buna sinirlenerek adama bir tokat vurdu. Adam da tokata, tokatla karşılık verdi. Cebele bu adamı Hz. Ömer’e şikayet etti.

            Cebele itiraz etti:

  • Ey Ömer nasıl  olur? Ben zengin ve soyluyum.

Hz. Ömer cevap verdi:

            – Cahiliye çağında soylular üstündü ama, İslâm geldikten sonra bütün mü’minler eşit oldu. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurdu. ‘‘Allah katında sizin en değerliniz, Allah’tan en çok sakınıp iyilik yapanlarınızdır.’’

            Cebele gizlice dinden dönmüş ve Mekke yi terk etmiştir.

            Selçuklu Sultanı Melik Şah’ın karşısına bir köylü çıkar ve:

  • Memurlarının zulmünden bıktık’’ diye şikayet eder.

            Melikşah atından iner ve:

            –  Yakama yapış’’ der. Köylü ‘‘olmaz’’ derse de Melikşah ısrar eder. Böylece köylü yakasından tutmuş vaziyette saraya gelirler.

            Durumu gören Nizam ül-Mülk sultana

  • Sultanım, bunu niçin yaptırdınız? demiş. Sultan da:
  • Bu adam bizim memurlarımızdan şikayetçi, zulüm gördüğünü söylüyor. Beni kıyamette Allah’ın huzuruna bu şekilde götürme hakkına sahip, orada verecek hesabım olmayabilir.’’  cevabını vermiştir.

X         X         X

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken mola veri. Halkın bağ ve bahçelerinden geçmiş olan askere:

  • Canım meyve istedi’’ der. Asker: ‘‘Padişahımız bizi haramimi zanneder’’ cevabını verince Yavuz:
  • Eğer bir tek elma, bir armut ve bir salkım üzüm koparılmış olsaydı vallahi Mısır seferinden vazgeçecektim. Çünkü Allah haram yiyen askere zafer nasip etmez demiştir.

            Yolda bir gayri müslimden ödünç para alınır. Dönüşte öldüğü anlaşılır. Evlatları zengindir. Vezir paranın hazineye aktarılmasını teklif edince Yavuz: ‘‘Ölene rahmet, malına bereket, çocuklarına sıhhat afiyet. Zalime lânet der, teklifi red eder.

X         X         X

            Zulüm ile öldürülen müslüman şehittir.

            Atalarımız: ‘‘Zulüm ile âbâd olanın âhiri berbat olur’’ demişlerdir.

            Peygamberimiz de: ‘‘Müslüman müslümanın kardeşidir asla ona zulmetmez.’’ buyurmuştur.

            Peygamberimiz bir duasın da: ‘‘Allah’ım zulüm etmekten, zulme uğramaktan sana sığınırım.’’ demiştir.

            Zulme uğrayan zulümle öldürülen müslümanlar için dua edelim.

Allah hepinize rahmeti ile muamele etsin.

…………………………

………………..

……….

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir