ALLAH’A KARŞI VAZİFELERİMİZ

 Cenab-ı Allah, insanı kendisine ibadet etsin, kulluk yapsın diye yaratmıştır. Bunun için insan, Cenab-ı Allah’a kulluk görevini tam yapmalıdır. Kulluğuna başka niyet ve başka bir şey karıştırmamalıdır. Fatiha Sûresi’nde ifadesini bulan: “Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız” sözüne sadık kalmalıdır.

 Allah’a iman tam olmalıdır. Şeksiz, şüphesiz, noksansız, riyasız ve şirksiz bir şekilde Allah’a inanılmalıdır. Allah’ın varlığından, birliğinden ve hakimiyetinden asla şüphe duyulmamalıdır.  Allah’a inananın teslimiyeti tam olmalıdır. Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmalıdır. Yasaklarından da hiç taviz vermeden kaçınmalıdır. Allah’a hesap vereceğini bir an bile unutmamalıdır.

 Allah’a inandım diyenin Allah’a olan sevgisine başka sevgi, korkusuna da başka korku karışmamalıdır. Yalnız Allah’a güvenip O’na dayanmalı kaderine, taksimine razı olmalıdır.

 Allah’a inanan, Allah’a isyan etmemeli, nankörlük etmemelidir. İkramına, ihsanına hamd etmeli ve şükretmelidir. Allah’tan gelene itirazsız sabretmelidir.

 Allah’a inanan Allah’ın rahmetinden asla ümit kesmemelidir. Korku ile ümit arasında yaşamalıdır.

 Allah’’a inanan; her zaman Allah’ın rızasını gözetmeli, yaptığını Allah için yapmalı, terk ettiğini de Allah için terk etmelidir. 

 Allah’a inanan; Allah’ın sevdiğini sevmeli, sevdirmeli ve sevmediğini de Allah için sevmemeli, terk etmelidir. Allah’ın düşmanlarını dost edinmemelidir. Yani dostluğu da düşmanlığı da Allah için olmalıdır.

 Allah’a karşı vazifelerimizin biri de Rabbimiz bize ne emrediyor, neleri yasaklıyor ve bizden neleri istiyor iyi bilmek, mesajı iyi almaktır. Sadece inanan kul değil, imandan sonra amel eden kul olunmalıdır.

                Görevlerimizden biri de sorumlu olduğumuz kimseleri ve etrafımıza Allah’ı sevdirmektir.

 Bugün ataist, satanist olan yani Allah’ı yok sayan niceleri İslâm fıtratı üzerine yaratıldıkları halde yanlış telkin ve etkilerle inançsız duruma gelmişlerdir. Çünkü insan olumlu veya olumsuz telkine her zaman açıktır. Hele çocuk, kendisine ne verilirse onu alır.

Ana babalara büyük görevler düşmektedir. Çünkü Allah, her çocuğun hesabını ana babasından soracaktır.

      Cenab-ı Allah: “Çocuklarınızı koruyun!” diye emrediyor. (Tahrim:6)

 Peygamber (sav): “Çocuğun ilk sözü „lailahe illallah olsun’ diyor, bunu telkin edin diyor. Çocuğa küçük yaşta „Allah’ doğru bir şekilde anlatılmalı ve öğretilmelidir.”

 Allah’ı öğretirken cezalandıran, yakan, korku veren bir varlık olarak değil, seven bağışlayan, kulları için cenneti yaratan, iyi kimseleri cennete koyacak, orada yaşatacak bir varlık olarak anlatmalıyız.

 “Allah baba, Allah dede” ifadelerinden son derece kaçınmalıyız. Allah vardır, birdir, başka tanrı yoktur. O en büyük demeliyiz.

 Biz küçükken çocuğa güzel şeyler telkin edersek, hayatında sapık telkinlere aldırış etmeyecektir. Onlara kanmayacak ve onlarla mücadele edecektir.

      Şairin dediği gibi, gönlümüz hep Allah diyenden yana olmalıdır.

      “Her şey her şey şu tek müjdede;

      Yoktur ölüm “Allah” diyene!

      Canım kurban, başı secdede

      İki büklüm, Allah diyene!

      Akıl, kırık kanadı hiçin;

      Derdi günü “nasıl” ve “niçin”

      Bağlı, perçin üstüne perçin,

      Benim gönlüm Allah diyene.” 

                                    N. Fazıl

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir