Allah Rasülünün dilinden Allah dostunun bazı vasıfları
- “Mü’min mü’minin aynasıdır. Mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur.” (Ramuz: 230/8)
- “Mümin her halinde hayır üzerindedir.” (Ramuz: 230/14)
- “Mümin Allah’a bazı meleklerden daha şereflidir.” (Ramuz: 231/2)
- “Müminin külfeti azdır.” (Ramuz: 231/4)
- “Mümin olduğu gibi menfaattir. Onunla yürürsün sana menfaat verir. Ortak olursun sana menfaat verir. Onun her işi menfaattir.” (Ramuz: 231/7)
- “Müminlerin hayırlısı kanaatkar, şerlisi de tamahkar olanıdır.” (Ramuz: 281/12) – “Müminin haline şaşılır. Her şeyi olduğu gibi hayırdır. Bu mümine mahsustur; sevinç verici halde şükreder, ona hayır olur. Zarara uğradığında sabreder, gene hayır olur.”
(Ramuz: 314/12)
Evet hak yolunun yolcuları farklı düşünen, farklı yaşayan kimselerdir.
Hak yolunun yolcuları, Hasan Basri’nin ifadesiyle “Haram helal seçmekte titiz davrananlardır. Bu titizliği gösteremeyen de din kök salmamıştır.”
Hak yolunun yolcusu, kendisinden daha varlıklı kimselere bakıp imrenmez, daha yoksul olanlara bakıp haline şükreder. Bir şeyi veya birini severse Allah için sever, sevmezse imanının gereği sevmez. Bundan başka:
- Allah’ın kullarına kötü davranmaz, kötü söz söylemez. Kimseyi hakir görmez, kimseyi sıkıntıya sokmaz.
- Başına gelen için, Allah’tan geldi der, sızlanmaz, şikayet etmez. Her olay için “hayırdır inşallah” der.
- Kimseye lanet okumaz, beddua etmez. Onlar duaları kabul olan insanlardır.
- Kimsenin eksiğini, kusurunu araştırmazlar, kendi hata ve kusurları ile uğraşırlar.
Zamanı Allah için, İslam için harcarlar. Ömrüm uzun olsun, malım çok olsun demezler. Hayırlı olsun derler, helal olsun derler.
- Kedinin fareyi beklediği gibi şeytanın kendilerini beklediğini bilirler. Günahtan vahşi hayvandan kaçar gibi kaçarlar. Leh ve aleyhlerinde olanı bilirler.
- Her durumda Allah’ın dinini tebliğ ederler. Eğer açıktan tebliğ edemezlerse örnek halleriyle insanları Allah’a teslim olmaya davet ederler. “imana gel kurtul” erler.
-Bir şeye sahip olularsa, Allah’tan bilirler, şükrederler. Onu kaybederlerse “Allah verdi, Allah aldı” derler. Üzülmezler. Yani varlık şımartmaz, yokluk isyan ettirmez.
- Başı boş yaşamazlar; Kur’an-a sünnete bağlı yaşarlar, itikad düzgünlüğüne dikkat ederler. Allah’a ve Rasülüne asla muhalefet etmezler. Allah’ı görüyormuş gibi yaşar, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet ederler.
- Allah’ın adını anmadan hiçbir iş işlemezler. Ağzı besmeleli, ağzı dualı insanlardır.
- Onlar, hata yapmamak ve günaha girmemek için titrerler, Allah’tan çok korkarlar.
Başka insanlara hiç benzemenler. İşte bunlar, Allah’ın has kullarıdır.
Günah işleyeni görünce:
- Rabbım, sana hamdü senalar olsun, şükürler olsun, beni günah işlemekten korudun, bundan sonra da koru” diye dua eder.
“Zaman sana uymazsa, sen zamana uy” diyerek taviz vermezler. Kişiliksiz ve kimliksizlik örneği vermezler.
İyiler elbette nimete nail olurlar. Huzur içinde yaşarlar. Biz de şöyle dua edelim:
“Rabbım günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle beraber al” (Al –i imran: 193)
Bir insana şeref olarak, Müslüman olmak, Müslüman olarak yaşamak ve Müslüman olarak ölmek yeter. Rabbim canımızı Müslüman olarak al. AMİN. Derler.