ALLAH DOSTUNUN HALİ NASIL OLMALIDIR?

Herkesin düşüncesinin, hayalinin ve meşguliyetinin dünya ve menfaatleri olduğu, çoğunun gözünü, gönlünü sokakların cazibesinin doldurduğu, vitrinlerdeki,  kaldırımlardaki teşhirciliğin ve deccal fitnelerinin oyaladığı bir dönemde, akşam dünya ile yatılıp, sabah dünya ile kalkıldığı günümüzde, güzel şeyler söylendiği ve uyarılar yapıldığı zaman “Bu adam ne diyor?” diyenler oluyor. 

Düğünde, sünnette, cenaze evinde ve herhangi bir yerde bir vesile ile bir şeyler söylemek istendiğinde yadırganıyor, garip karşılanıyor.

İnsanımız, öğüt almaz, nasihat kabul etmez hale gelmiş. Mevlana’nın dediği gibi nasihat edeni tenkit ediyor ve düşman oluyor.

Halbuki din nasihattir, ona herkesin ihtiyacı vardır. Bugün öğüt kabul etmeyen çok şey kaybeder. Dünyasını da kaybeder, ahiretini de kaybeder. “Keşke” der ama faydasız.

Dünyaya meyleden bir şeyler kazanmış gibi görünür ama, o kazancı onu azdırır, Allah’tan uzaklaştırır, ahiretini de mahveder. Ahiret hesabının yapılmadığı mal ve dünya, ömrün sonunda pişmanlık vesilesi olur. Kurtulmak için hepsini vermek ister de kabul edilmez.

Kul, dünyada yaşarken; ölüm, kabir, sırat, mahşer, hesap ve cennet cehennemi unutmamalıdır.

Bugün hepimizin önde gelen arzusu İslam kimliğini kazanmak olmalıdır. Ayrıca

Müslüman olduğumuz için iftihar etmeliyiz. Çünkü Allah bize hidayet etmeyebilir, iman nasip olmayabilirdi.

Böyle bir zamanda kurtulmak, İslam kimliğini kazanıp, dünya ve Ahiret saadetini elde etmek daha kolaydır. Peygamberimiz: “Ortalığın bozulduğu bir zamanda bir sünnetimi ihya edene 100 şehit sevabı vardır.” Müjdesini vermiştir.

İsteyen herkes güzel işler yapabilir  ve sonuçlar elde edebilir. Allah dostu olabilir. Bu zor değildir.

İslam’ın özüne indiğimiz zaman, bu ne? Bu nereden çıktı? Deniyor. Daha önce yönlendirilmiş halimizden ayrılmak istemiyoruz. Eksikliğimize razı oluyoruz. 

İslam’ı biraz daha anlatmak istediğimiz zaman, bu böyle değildir, yapacaksak şöyle yapalım, doğrusu bu, denildiği zaman “Bir sen mi Müslümansın? Biz Müslüman değil miyiz?” deniyor. Yanlışta ve eksikte ısrar ediliyor.

Dinimizi öğrenelim, ibadetlerimizi kulluğumuzu tam yapalım, eksiklerimizi giderelim istenmiyor, olunması gerektiği gibi olunmuyor. “Bugüne kadar böyle gördük, biz böyle biliyoruz”un arkasına sığınılıyor.

Artık bazı şeyleri değiştirmenin ve değişmenin zamanı gelmiştir. 

Var mısınız değişelim, değiştirelim…

b. Allah dostu nasıl olmalıdır?

Yaklaşık 900 bin canlı arasında insan, hepsinden farklı ve üstün bir varlıktır. Allah dostu da milyarlarca insan arasında farklı bir durumdadır.

Allah dostu, Allah’ın ve peygamberin davetinin özü: “Müslüman ol kurtul!” çağrısına uyarak, kendini kurtaran kimsedir.

Allah dostu, ahlakı güzel, niyeti temiz, hayırlı faydalı işler yapan, insanların en hayırlılarından olmaya çalışan, iyi haliyle başkalarına örnek olan ve onları düzelten kimsedir.

Allah dostu, zorla yapılan evlilik gibi Müslüman olmamıştır. O, imanda, amelde, ahlakta ve edepte çok farklıdır.

Mevlana: “Nice insanlar gördüm üzerlerinde elbiseler yok. Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok” , “Ademoğlunun edepten nasibi yoksa hayvandır. Zira insanla hayvan arasındaki fark edeptir.” Derken edebin insanı nasıl farklı kıldığını anlatır.

İslam, Allah’a iman eden, itaat eden, peygambere uyan, Kur’an-a uyan, ahirete inanıp hazırlık yapan, inandığı dini temsil eden ve tebliğ eden, Kur’an ahlakı ile ahlaklanan, Müslüman olarak olumlu ve onurlu bir şekilde yaşayan ve Müslüman olarak ölüp, Müslüman olarak Allah’a kavuşan Müslüman tipi ister. Çünkü böyle olursa ancak insan, Allah’ın dostlarından olabilir.

Allah dostu, yer içer, israf etmez. Kanaatkardır, azla doyar, herhalükârda şükreder. Değil haram, şüpheli şeylere bile asla yaklaşmaz. “Az ye, az uyu ve az konuş” prensibinden ayrılmaz.

Günlük hayatında insanca ve Müslümanca yaşamayı becerir. Hayatını İslam’a göre düzenler. Bütün Müslümanları kardeş bilir. Yaratılanı yaratandan ötürü sever.

Allah dostu her zaman hayır üzerinedir; sevgisi de Allah için, nefreti de Allah içindir. Allah’ın kullarının eziyetine her zaman katlanır. Başkalarına yükü az olur. Allah’ın kullarına hizmeti ibadet sayar. Musibet anında kardeşini terk etmez, yardım eder. İnsanlarla daima iyi ilişkiler içerisinde olur. 

Allah dostu, ibadet ederken şirkten sakınır. Kurtuluşunu tesadüfe bırakmaz, devamlı ibadet eder, gevşeklik göstermez. Ferdi huzuru, ferdi kurtuluşu kabul etmez, devamlı tebliğ görevini yerine getirir. Tek başına ne dünya huzurunu ne de ahiret saadetini ister. Tek başına cennete girmek isteyenin cennet hakkı olmadığını düşünür.

Allah dostu, farzları, vacipleri yerine getirdikten sonra sünnetleri ve nafileleri de asla ihmal etmez.

“Farzlardan sonra nafilelere devam edeni severim. Sevince de işittiği kulağı olurum, gören gözü olurum. Konuşan dili, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum.” Kutsi Hadisini bilir. Bir de Allah Rasulünün: “Kıyamet gününde önce farzlara bakılır. Kurtuluş için farzlar yeterli değilse vaciplerle tamamlanır. Gene yetmezse sünnetlerle, onlar da yetmezse nafilelerle tamamlanır; hadisini bilir, ona göre hareket eder.

Allah dostu, dünyaya gerektiği kadar ilgi duyar. Asla hırslanıp, sahibi olmadığına imrenmez. Sahip olduğunu da yerinde kullanır. Daima ölümü hatırlar ve her an ölüme hazır olur. Dünya malı ile teneşirin arasını çok iyi bilir. Dünyayı ahiretin tarlası görür. Kuştüyü yataklarda ne rahatlık ister ne de Allah’ı arar. Daima Allah’la arasındaki engelleri kaldırmaya çalışır, arada perde olsun istemez.

Allah dostunun davranışları iyi, ahlakı güzeldir. Peygambere: “-Allah katında en sevgili kul kimdir? Diye sorulduğunda: “Ahlakı en güzel olandır.” Buyurmuştur. Çünkü iman, kemale güzel ahlakla ulaşır. 

Allah dostu, Allah’ın huzurunda, Allah’tan gafil olmaz. Her şeyine çeki düzen verir, gerektiği şekilde edepli davranır. Allah’tan gelene hiç itiraz etmez. Hep Allah’a dayanıp güvenir, tam teslimiyet gösterir. Asla boş şeylerle uğraşmaz. Boş şeylerle uğraşmayı Allah’ın kulunu terk ettiğinin işareti sayar.

Bir Allah dostu, çok yaşlı bir Allah dostundan bahseder. Hüsnü dede hastadır. Üzüm mevsimi olmadığı halde üzüm alır, yanına gider. Hüsnü dede sevinir ve:

– Nereden bildim üzüm istediğimi? Der. Üzümden tam üç tane alır, ilave eder: “Ben yolcuyum, bana Kur’an oku.” Üç beş ayet okununca gözlerini pencereye diker, kelime –i şehadet getirir, “Niçin geldin Ya Rasülellah! Zahmet ettin, ben geliyordum” der, ruhunu teslim eder. Hayatı güzel olanın ölümü de güzel olur, hayırlı bir sonla bu dünyadan ayrılır.

Bir Allah dostu da, “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz” hadisine uygun son anında, halsiz bir haldeyken oturur, sağ elini öyle bir savurur ki, “defol! Bir bardak su ile mi beni kandıracaksın” diyerek iman kavgasını kazanır.

Allah dostu, Allah’ın: “Onlar ki, Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru.” (Al –i imran 16 – 17) diyenlerdir, buyurarak övdüğü kimsedir.

“Allah onlara imanı sevdirmiş ve onu gönüllerine sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurat: 7)

Allah dostu, hayırlı bir insandır. Her şeyin hayırlısını diler ve hayırlara vesile olmaya çalışır. Ya hayır söyler ya da susar. Her hali hayır, her hali faydalıdır.

Allah dostu, hata yapmaktan, günah işlemekten çok korkar. İstemeyerek asi olursa, hatadan çabuk döner, ısrar etmez.

Allah dostu, ilmi ile amel eder. Yapmadığını söylemez.”Allah’ım! faydasız ilimden, korkusuz kalpten, yükselmeyen amelden, kabul edilmeyen duadan sana sığınırım” diye dua eden peygamberin duasını sık sık tekrar eder.

Allah dostu iyi huyludur. Emanete hıyanet etmez. Verdiği sözde durur, sözüne yalan katmaz. O, kötülükten kaçan bir muhacir, kötülüklere karşı cihad eden bir mücahittir. Hep ehl –i sünnet çizgisinde yaşar, itikadı düzgündür.

Allah dostu, nefsine aldanmayacak kadar iradeli ve iman sahibidir. Kötülüğü çokça emreden nefsine hakimdir. 

Allah dostu, Allah’la uyum, aile fertleri ile ve Allah’ın diğer kulları ile uyum içinde yaşar. Zıtlaşmaz, ters düşmez.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir