ALKOL BAĞIMLILIĞI KONUSUNDA DEVLETİN GÖREVİ

Bugün alkol, uyuşturucu hatta sigara toplumumuzda sosyal birer yara haline gelmiştir. Savaşların öldüremediği insanı, yıkamadığı toplumları bu felâketler sessiz sedâsız yıkmaktadır. Bunun için insana zarar veren şeylerle mücadeleyi devlet politikası haline getirmeliyiz. Çünkü insanın nefsinin, neslinin, malının, aklının ve dininin muhafazası devletin başta gelen görevlerindendir.

İnsanımızı perişan eden, aileleri ve toplumu yıkan, ahlâkî değerleri ayaklar altına alan, toplumda sevgi, saygı, birlik gibi ihtiyacımız olan duygu ve düşünceleri yok eden içkiye karşı çıkılmalıdır. Bu konuda rehberlik, eğiticilik görevi olanlara, devlet yetkililerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira uyuşturucu, alkol, sadece kişiyi ilgilendirmiyor, sadece kişinin sağlığını bozmuyor, ailede, toplumda büyük tahribat yapıyor. Toplumun sosyal, kültürel, ahlâkî hatta ekonomik yapısı üzerinde büyük yaralar açıyor. Bu bakımdan en az uyuşturucu kadar içkiye de mücadele bayrağı açılmalıdır. Özendirmek, reklâm etmekten vazgeçilmelidir. Çünkü her toplumda aynı tahribatı yapıyor. İşte bunların ağına düşmüş Batı… Ahlaken çökmüş milletler… Bizde de aynı tahribatı yapacağı unutulmamalıdır.  

Toplumlar geleceğini kendileri hazırlar. Yeşilay var deyip durum geçiştirilmemeli, her isteyene meyhane izni verilmemelidir. İçki, tekel maddesi olarak devlet eliyle halka sunulmamalıdır.

Bugün ilim, ilim adamları içkinin zararlarını kabul ettiğine göre, devletin insanımızı koruyucu tedbirler alması elbette görevidir. Maddi manevi kalkınmayı önleyen, insanın uyuşmasına, ailelerin yıkılmasına, toplumun huzursuzluğuna, suç oranlarının artmasına sebep olan içkiye karşı tedbir almak devletin görevi değilse, devlet niçin vardır? Görevi nedir?  

Sonuç olarak diyebiliriz ki: İçkinin bize son yıllarda verdiği zararı hiçbir düşman vermemiştir. Düşmanın milletimizi uyutmak ve uyuşturmak için hazırladığı oyunu bozmalıyız. Yetersiz ve yanlış bilgilerle alkol ve uyuşturucu ağına düşmüş insanımızı kurtarmalıyız.

Son yıllarda sosyal bunalımlarla beraber zararlı alışkanlıklar da tehlikeli bir ölçüde artıyor. Alışkanlıklar âdeta günümüz insanının bir parçası haline gelmiştir. Bu da milletimizin geleceği açısından yakından ilgilidir. Ayyaş ailelerin durumu direk çocuğu etkilemektedir. Çocuk üzerinde hayatı boyunca bu olumsuz etki sürüp gidiyor. Yeni nesil kavgacı, uyumsuz, karamsar kimseler olarak büyüklerinin yerini alıyor.

Radyomuz, televizyonumuzu reklâm aracı olmaktan çıkarıp, içkinin zararları ciddi bir şekilde anlatılmalıdır. Hiç unutmam, sigarayı bırakma kampanyası başladığı gün, tahrip görmüş ciğeri televizyonda gören bir arkadaşım “Ciğeri o haliyle gördükten sonra nasıl içerim” deyip sigarayı bırakmıştı. Görüntülü olarak anlatmanın etkisi büyüktür. İçkiden, uyuşturucudan zarar görenlerin sık sık değişik yönleriyle gösterilmesi son derece etkili olacaktır.

Okullarımızda sağlık kuruluşlarının düzenleyeceği, yetkili kişilerin vereceği bilgiler, göstereceği filmler daha işin başında felâketi önleyecektir. Zararlı alışkanlığın her türlüsüne karşı gençlerimiz sık sık uyarılmalıdır.

Basın yayın organlarımızın da bu konuda büyük katkısı olabilir.

Kısacası herkesin bu konuda mutlaka yapabileceği bir görevi vardır. Herkes sorumluluğunu bilmeli ve bu işi benimsemelidir.

İşin acı yönü böyle bir felaketin devlet tarafından üretilip halka sunulmasıdır. Üstelik reklamının yapılmasıdır. Geçen yıl Ankara’da Tekel Satış Mağazasında yapılan reklâmda Tekel binasının vitamin deposu olduğu, insan sağlığına yararlı olduğu şeklinde reklâm yapılmıştır. Üzerine alkol zararlıdır yazılması gerekirken faydalı olduğu iddia edilmiştir.  

Yeşilay Başkanı Selahattin Kaptanağası şöyle tepki göstermişti: “Alkollü içkilerin hepsi ilme, tıbba, akla ve dine aykırıdır. Böyle saçmalık olmaz. Alkole hangi vitamini karıştırırsanız karıştırın vitaminleri öldürür.” (22/07/2002. Vakit)

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir