AİLE HAYATINDA EDEP – ADAP
Toplum içinde insanlar için ailenin önemi büyük insan, maddi ve manevi varlığını aile ortamında korur. İnsan, ailede doğar, ailede büyür, ailede çoğalır ve ailede mutlu olur.
Aileyi gereksiz göremeyiz her canlının bir yuvası vardır. İnsanın yuvası da evdir.
Bir milleti ayakta tutan ailelerdir. Aileler ayakta durmazsa, millet ayakta duramaz. Onun için aile yuvalarını yıkan davranışlardan uzak durulmalıdır.
Başta aile ile yuvası iyi kurulmalı, sağlam temellere oturtulmalıdır. Nasıl aletler usulüne uygun çalıştırılırsa, o zaman verimli ve uzun ömürlü oluyorsa, ailelerde böyledir.
Modernizm kadını evden uzaklaştırmıştır. Eğitimsizlik, çocukları aileden koparmıştır. İnanç ve ahlak zayıflığı eşleri gayr-i meşru hayata itmiştir. Bunun içindir ki yuvalar çok ve çabuk yıkılmaktadır.
İnsanlarda saygı, sevgi, ar, haya ve edep azalırsa, yuvalar ayakta duramaz.
Başta yanlış seçim yapılmamalıdır.
Ömür boyu diye başlayıp basit şeylerden dolayı akla hemen ayrılma gelmemelidir.
Ailede eşler arasında uyum, güven, saygı, sevgi ve sorumluluk anlayışı canlı ve ayakta tutulmalıdır.
Eşler arasındaki bağı zayıflatacak müstehcenlik, gereksiz kıskançlık girmemelidir.
Ailede baskı, şiddet olmamalı, dayak, cinayet asla akla gelmemelidir.
Yuvayı en çok maneviyat boşluğu ve ahlak zayıflığı yıkıyor.
Eşler arasındaki bazı anlaşmazlıklarda büyükler hemen devreye girmelidir.
Mutlu huzurlu aileler örnek alınmalı, onlarla yakınlık kurulmalıdır.
Eşler sabırlı olmalı, birbirine kötü söz söylememeli ve birbirini aşağılamamalıdır.
Aile yuvasını kaybeden çok şey kaybetmiş olur.
* * * * *
a) Eş seçimi iyi yapılmalıdır.
Yuva, inanç ahlak ve hayır düşüncesi ile kurulmalıdır. Her hangi bir şey alırken gösterdiğimiz dikkat ve hassasiyeti eş seçerken, karar verirken göstermeliyiz.
Seçim iyi yapılmadığı için kısa sürede uyumsuzluk ve şiddetli geçimsizlik, dayak, cinayet geliyor.
Atalarımız: “işini, aşını ve eşini iyi bil” demişlerdir.
Sokakta, kaldırımlarda, kafede, diskoda eş aranmaz. Arka sokaklarda fingirdeşen ile evlenilmez.
Sokraf şöyle demiş: “eşine dikkat et! İyi çıkarsa mutlu olursun. Kötü çıkarsa filozof olur kara kara düşünürsün.”
Eş, iyi terbiye görmüş, helal lokma yemiş, ahlaklı, namuslu, utanması olan bir kimse olmalıdır.
Dindar olmayan kindar olur, isyankar olur, evin bereketi manevi huzuru olmaz hayırlı evlatlar yetişmez, çorak toprak gibidir.
Peygamber (as): “Dininden huyundan memnun olduğunuz biri sizden kız isterse, ona verin, yoksa yeryüzünde fitne fesat zuhur eder.” Buyurur. (Tac:2/284)
Evlenmeden iki taraf da birbirinde güzellikler aramalıdır. Yoksa yarı yoldan dönülür.
- Mal, mülk, anahtar yerine dürüstlük aranmalıdır.
- Kötü alışkanlıkları olmamalıdır.
Gençlerin aile yapıları da çok önemlidir.
- Atalarımız kork Allah’tan korkmayandan demiştir. Allah korkusu olmayanın ahlakı olmaz. Her kötülük beklenir.
- Lokman (as): “Ey oğul kötü kadından uzak dur. Zira ihtiyarlamadan seni ihtiyarlatır” demiştir.
- Peygamber (as): “Dünyada en hayırlı şey Saliha kadındır” buyurur. (Müslim, Rada:159)
- “Kadın dört şeyi için nikahlanılır; malı, soyu, güzelliği ve dini sen dindar olanını al mutlu ol!” demiştir. (İbn-i Mace:1858)
- Atalarımız: “Alışmış kudurmuştan beterdir” demiştir. Evin namusunu koruyacak iffetli, çocukların anası babası olacak eş seçilmelidir.
Birçoklarını mal, makam aldatıyor. Güzellik tercih sebebi olmamalıdır. Güzel kadın, kendini teşhir eden kadın değildir. Yılan çok güzel desenlerle bezenmiştir, ama öldürücüdür.
Teşhircilik, akıllı insan işi değildir. O, herkese açık kütüphane gibidir.
Tercihlerde yaş farkı çok olmamalıdır. Tahsilde, biraz malda ve bazı konularda denklik olmalıdır. Fark çok olursa, evlilik uzun sürmez.
İnanç bakımından inanmayanlarla ve başka dinden olanlarla evlilik olursa, dini hayat yaşanmaz.
Uzun süre evlilik için aşk yeterli değildir. Atalarımız; Aşkın gözü kördür” demiş, hatalar görünmez.
Kur’an’ın ölçüsüne göre;
“Mü’min kadınlarla ve iffetli olanlarla evlenin” (Mümtehıne:10)
“Temiz kadınlar temiz erkeklerle evlenecektir.” (Nur:26)
Peygamber (as)da: “Kendinize denk olanları seçin, onlarla nikahlanın buyurmuştur.
* * * * *
b) Nişanda;
Evlilikten önce söz kesilir, nişan takılır. Bu son fırsattır. Görülemeyen kusur olup olmadığını anlamak ve evliliğin ömrünü uzatmak içindir.
Nişandan önce iki taraf iyice bir birini görmeli ve tanımalıdır.
Nişan, nikah sayılmaz. Kişiler arasındaki namahremliği gidermez. Bunun için senli benli olunmaz.
Nişan devresi çok uzatılmamalıdır. Talepler anlaşmazlıklar artar.
Nişan üstüne nişan olmaz. Nişanlı olana talip olunmaz. Fitne sokarak nişan bozulmaz.
Nişan, masraflı israfa varan harcama ile olmamalıdır.
Nişanın bozulması halinde nişan hediyeleri hibe sayılır. Yenilen, içilen, giyilen kıza aittir. Eğer altın takıldıysa istenir ve geri verilir.
Nişanda günaha girmesinler diye dini nikah kıyılmamalıdır. Ayrılma durumlarında erkek boşamazsa, kadın bir başkası ile evlenemez, nikah üstüne nikah kıyılmaz.
Eğer dini nikah zorunlu olduysa ve kıyılacaksa, kız, nikah şartı olarak “üstüme başkasını istemem ve zor duruma düşersem bana boşama hakkı ver” demeli, bu hakkı almalıdır.
Bu yetkiyi Kur’an’da Cenab-ı Allah veriyor.
“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur…. (Nisa:128)
Halk arasında yanlış bir inanç var işlenen günahlar nişanla, nikahla silinir diye. Nişan, hiçbir günahı meşrulaştırmaz yani nişan evlilik sayılmaz.
Basit şeyler bahane edilerek nişandan dönülmez. Kız tarafı zarar görür, erkek tarafı da rencide olur.
Evlenme niyeti olmadan flört için nişan yapılıyor. Bu haramdır. Yaklaşımlar zina hükmündedir.
Edep-adap üzerine iyi niyetle girişimler, huzurlu ve mutlu bir yuvaya götürür.
* * * * *
c) Nikahta;
Nikah da göz ardı edilmemesi gereken edepler vardır.
Peygamberimiz: “Nikahlanılacak kadın dört şeyi için nikahlanılır; Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanını tercih et. Mutlu olursun.” (Buhari, nikah:15) demiştir.
“Nikahın hayırlısı, kolay külfetsiz olanıdır” (Ebu Davut, nikah:32) buyurur.
Evvela seçim isabetli olmalı, hazırlıklar yapılırken iki tarafı da sıkmamalı, israftan kaçınılmalıdır.
Başta gençler aile yükünü taşıyacak, evliliği yürütecek şekilde yetiştirilmelidir.
Kız yumurta kırmasını bilmezse, kalp kırar, nikah, sorumluluk yüklenmek demektir. Maddi hazırlıklarda bir eksiklik olmuyor da dini, ahlaki ve insanı yönden gençlerin eğitiminde bir noksanlık olmamalıdır.
Anam istiyor, babam istiyor diye nikah olmaz. Gençler birbirini istemelidir. Yani gönülsüz nikah kıyılmamalıdır.
Yaş konusuna gelince; çocuk yaşta nikah olmaz kızın erkekten büyük olması uygun değildir. Yaş farkının çok farklı olması da ailede huzuru bozar. Beşikte nikah caiz ve geçerli değildir.
Başlık parası, yuva yıkar.
Kadına mehri verilmelidir. Bu, nikahın sahih olmasının şartıdır.
Deli ile, cinsiyeti karışık biri ile nikah olmaz.
Geçici, sadece nefsi yönden yararlanmak için, mal için nikah olmaz.
Anlaşırsak devam ederiz şartı ile nikah olmaz.
Ana baba ve insanlardan gizli nikah olmaz nikah, iki şahitle ilan edilerek yapılır.
Rüyamda falan nikahımızı kıydı, Allah ve peygamber şahit gibi ifadelerle nikah caiz olmaz. Böyle aldatmalara dikkatli olunmalıdır.
Kaçırarak zorla nikah olmaz.
Akli durumu bozuk veya bulaşıcı hastalığı olan, iktidar sahibi olmayanla nikah olmaz. Kadın kadına, erkek erkeğe veya hayvanla nikah olmaz.
Bazı söz ve davranış sonucu nikah gidebiliyor. Yeniden bir merasime ihtiyaç duymadan iki şahit ve şahitler huzurunda, kadının rızası olursa, “Sen beni seviyor, istiyor musun? Bende seni seviyor ve istiyorum” denirse, nikah tazelenebilir.
Nikahın şakası olmaz. İki defa nikah tazeleme olabilir. Üçüncünün şartı çok ağırdır.
İman konusunda dikkatli olunduğu gibi nikah konusunda da hassas olunmalıdır. Boşanma sözcüklerinden kaçınılmalıdır.
Nikah, kutsaldır. Eşler birbirine karşı dürüst olmalı iffet ve namuslarını korumalıdır. Nikahı düşünecek dost ve arkadaşlıklardan kaçınılmalı ve şeytanın tuzaklarına düşülmemelidir. Allah boşanan kadın ve erkekleri sevmez.
* * * * *
d) Düğünde;
Bilhassa düğünlerde edebe son derece uyulmalıdır. Çünkü bir yuvanın temeli atılmaktadır.
Başta bazı hatalar işlenirse, öyle devam eder.
Düğünlerde inancımız ve örf adetlerimiz göz önünde bulundurulmalıdır.
Düğünler meşru bir şekilde yapılmalıdır.
Mahremiyet sınırları aşılmamalıdır. Günah olduğu bildirilen davranışlardan kaçınılmalıdır. Düğün diye müstehcen giyim, kadınların oynamaları, inancımıza uymayan davranışlar görülüyor.
Düğün diye magandalar silaha sarılıyor. Alkol alınıyor, sarhoş naraları atılıyor.
Eğlence olsun diye havai fişekler can ve mal güvenliğini tehdit ediyor.
Yenilen, içilenle çevre kirliliği oluyor. Yüksek sesli çalgılarla insanlar rahatsız ediliyor.
Verilen yemek israf ediliyor.
Gelin almalarda arabaların korna sesleri ile insanların istirahatı, yatalak ihtiyarlar düşünülmüyor.
Yollarda devam eden eğlencelerle trafik aksatılıyor.
Sokakta, salonda taşkınlıklar yapılıyor.
Milli eğlence ve oyunlar varken şarkıcı kadınlar, dansözler tercih ediliyor.
Bazen ceketler yakılıyor, tabaklar kırılıp üzerinde tepiniliyor.
Düğünler zenginlik gösterisi haline dönüşüyor. İsrafta başkalarına kötü örnek olunuyor. Evlenme zorlaştırılıyor.
Allah’ın emri, peygamberin sünneti yerine getirilirken günahlar işleniyor. Davetlilerde günaha giriyor. Aile, sağlam ve sevap temeline oturmuyor. Şerle başlayan şerle devam ediyor.
Düğünlerde öpüşmeler, tokalaşmalar, sarılmalar, danslar inancımızla bağdaşmıyor. Açılıp, saçılmalar herkesi günaha sokuyor.
Sözümüz Müslüman, işimiz Müslüman olmuyor.
Yabancılaşma, çağdaşlık sayılıyor “Başkaları ne der?” denilip benliğimizden uzaklaşılıyor “El ne der” deniliyor da “Allah ne der denmiyor.
Davete icabet sünnettir ama uygun olan davete gidilir.
Düğün için lüks davetiyeler basılıyor. Bakılıp çöpe atılıyor. Davetiyeler, kitapçık halinde olsa, hem bilgi edinilir hem de atılmaz.
Bugün düğün salonlarının durumu islama ve müslümana uygun değildir. Müslümanın düğününü günahsız, sohbetle, ilahilerle, tekbirlerle olmalıdır.
- Düğün yemeklerine fakir ve ihtiyaç sahibi kimselerin çağrılması sünnettendir.
Düğünde meşruluk yoksa o davete icabet edilmez. İçkili davetlere gidilmez. Peygamber (as): “Sizden biri sakın içki bulunan sofraya oturmasın” demiştir. (Tirmizi, edep:43)
Düğünlerde iyi örnek olunmalı, kötü çığır açılmamalıdır.
Kısacası düğünler günahsız yapılmalı ki, yuvalar sağlam temellere otursun.
Edep yahu! Denilen düğünler hayra vesile olmuyor. Huzursuzluk, kısa sürede geçimsizlik ve yuva yıkılıyor.
* * * * *
e) Evlilikte;
Peygamber (as) şöyle buyurmuş:
“Evlenmeye gücü yetip de evlenmeyen, benim sünnetimi terk etmiştir” (seçme hadisler:175/67)
Bazı günahların önüne geçebilmek için dinimiz evlenme çağına gelenlerin evlenmesini ve evlendirilmesini emretmiştir. Atalarımız evlenecek gücü imkanı olmayanlar için vakıflar kurmuşlardır.
Evlenmek insanın toplum ahlakının ve neslin koruması bakımından çok gereklidir. Evlenen, iffetini namusunu korur.
Peygamber (as): “Evlenen dininin yarısını tamamlamış olur” buyurur.
Meşru olmayan evlilikler nelerdir?
- Süt kardeşliği, kan yakınlığı (Nisa.23)
- Buluğ çağına gelmeyenin,
- Aklı dengesi bozuk olanın,
- Baskı ve zorlama varsa,
- Erkeklik ve kadınlık görevini yapamayanın
- İddeti dolmayan kadının (Bakara:228-234)
- Nikahlı olan kadının (Nisa:24)
- Aynı cinsten olanların evlilikleri,
- Gizli, geçici hileli evlilikler,
- Adaleti gözetmeyen erkeğin başka bir kadınla evliliği, (Nisa:3)
- Müşrik kadınla evlilik, (Bakara:221)
- Zina eden, gizli dost edinin evliliği, (Maide:5)
- Müslümanın kadının başka dinden olanla evliliği, (Mümtehıne:10)
- Ailesini geçindirecek durumda olmayanın evliliği meşru değildir.
Evlenenlerin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekir.
Kadınında ereğinde hayırlı evlatlar yetiştirmek başta gelen görevlerindendir.
İki tarafında birbirinin namusu, iffeti konusunda birbirine ihanet etmemesi gerekir.
Akraba evlilikleri tercih edilmezse, çocuklar daha sağlıklı olur.
Evli çiftler, evin yükünü beraber götürmelidir.
Dini hayat yaşamakta eşler birbirine yardımcı olmalıdır. O zaman huzurlu saygılı bir aile ortamı oluşur. Dini görevlerin yapılması, onları kabalıktan, kötülükten, dövme olayından, hatta cinayet işlemekten alıkoyar.
Eşlerin arasında mezhep, cemaat farklılığı varsa, biri uyum için eşininkine geçebilir.
Alevi olan Allah’a Peygambere inandığı için onunla da evlenilebilir.
Her ne kadar ehl-i kitaptan olan kadınla evlenmek caiz ise de tercih edilmemelidir. Hz. Ömer (ra) yasaklamıştır. Evlenenlerin çocuklarını kadın kendi inancı, kültürü ve geleneklerine göre yetiştiriyor.
Kadınla erkek aile yuvasında birbirine karşı hak sahibidir. Peygamberimiz (as):
“Kadının üzerinde hakları vardır. Sizin de kadınlar üzerinde hakkınız vardır” buyurur. (Tirmizi, Radâ:11)
Bu hak çiğnenmemelidir. Kadın Allah’ın emri, peygamberin kavli ile emanet olarak alınmıştır.
Evlilik, mutlu huzurlu yaşamak hayırlı nesiller yetiştirmek içindir. Didişmek için, kavga için, cinayet için değil. Eşine sıkıntı çektirmek zulümdür. Zalimin hasmı Allah’tır.
Kaba, kırıcı, aşağılayıcı, utandırıcı ve üzen davranışlardan uzak kalınmalıdır.
Sevilmek isteyen sevmelidir, saygı görmek isteyen önce kendisi saygılı olmalıdır.
Mutlu aile için sabır ve hoşgörü gerekir. Böyle olunca sıkıntılı günlerde, hastalıkta ve yaşlılıkta beraberlik devam eder.
* * * * *
f- Ailede;
Aile iki kişiden oluşmaz. Büyük anne büyük baba ve birinci derecedeki aile fertleridir. Onlar yalnızlığa terk edilemez. Onların yeri evin başköşesidir. Huzur evi değildir.
İnsanlar, sabi çocuklar ve yaşlılar sayesinde rızıklandırılırlar.
Yaşlıların hakkına riayet etmeyen, duasını almayan yardım görmez.
Evlatlar ne yaparsa yapsın, ana babalarının hakkını ödeyemezler.
İnancımızda cennet anaların ayağı altında, Allah’ın rızası, babanın rızasındadır. Onlar bizim varlığımızın sebebidir. Allah onlar için “öf” bile deme diyor.
Hanım istemiyor, diyerek ana baba terk edilmez. Onlara yapılan hakaret, ilgisizlik en büyük edepsizliktir.
Dinimizde Cenab-ı Allah’a itaattan sonra ana babaya itaat gelir.
Kur’an da anaya babaya;
-Merhametli, saygılı davranılacaktır. (Al-i İmran:159)
Onlara iyilikte ihsanda bulunulacaktır. (İsra:24)
- Onlara “öf” bile denmeyecektir. (isra:23)
- Onlarla istişare edilecektir.
- Ancak dinimize aykırı olan konularda itaat olmaz.
- Onlar için dua edilecektir.
Ailede çocuğun yetişip yetişmemesi, tamamen ana babanın tutumuna bağlıdır. Ana baba isterse şer, isterlerse hayırlı evlat yetiştirirler. İsterlerse dindar, isterlerse kindar yetiştirirler.
Çocuk ilk şeklini ailede alır. Eğitimi ise ana karnında başlar.
Çocuk, kayıt tuşuna basılmış kamera gibi ne duyarsa, ne görürse, onu kaybeder. Faydalı insan olmayı ailede öğrenir. Bencil, faydasız insan olmayı da gene ailede öğrenir.
Her aile çocuk ister, olmazsa çeşitli yollara başvurur. Paralar harcar. Her aile çocuğunu sevdiğini söyler ama eğitine gelince ona vakti kalmaz.
Çocuğun terbiyesi, ana karnında başlar. Çocuk ana karnında helal gıda, doğduktan sonra da, helal sütle beslenmelidir. Ana karnında ananın okuduğu şeyler, söylediği şeyler, hatta düşüncesi çocuğa yansır. O ana babasını örnek model alır.
İdam edilecek birine ikramda bulunulur ve son arzun ne vasiyetin var mı? Diye sorulur. Adam:
- Şu gösterdiğiniz ilgi bana çocukluğumda gösterilmiş olsaydı ben şu anda idam sehpasında olmazdım” cevabını verir.
Peygamber (as) şöyle buyurur:
- “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.”
- “Çocuklara Allah rızası için sarf edilen her şey sadaka olur” (Buhari, iman:41)
Çocuklar besmelesiz yatırılıp kaldırılmamalı, besmelesiz emzirilmemeli, bir şey yedirilmemelidir.
Çocuklar huyu ve ahlakı bozuk kimselerin bakımına terk edilmemelidir.
Bilhassa kız çocukları edepli, hayalı yetiştirilmelidir.
Güzel duygular davranışlar küçükken telkin edilmeli, acıma merhamet saygı öğretilmelidir.
Zamanında dinleri öğretilmelidir.
Çocuklar her türlü tehlikeden korunmalı,
Cenab-ı Allah: “Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerini yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun” (Tahrim:6)
- “Ailene namazı emret! Kendinde sabırla devam et!” (Taha:132) diye emrediyor.
Peygamberimizin tebliğ metodunun özü: “Söyleme, yap” olmuştur. Ana baba nasıl bir evlat istiyorsa, öyle yapmalı, örnek olmalıdır. Çocuğun yanlışları usulüne uygun tepki de gösterilmeli tenkit de yapılmalı ki yanlışı doğru algılamamalıdır.
Şiddete başvurulmamalı, aşağılanmamalı, hakaret edilmemelidir.
Başkalarının yanında küçük düşürülmemelidir.
Çocuğa sevgi ile şefkatle yaklaşılmalıdır. Her şeyine müdahale edilmemelidir.
* * * * *
g) Eşler arasında;
Ailede en önemli şey, eşler arasında sevgi ile beraber saygı ve uyum olmasıdır.
Eşler, birbiri üzerinde hakkı olan ve sorumlu kimselerdir. Buna göre hakları korunmalı ve sorumluluklar yerine getirilmelidir.
Eşler birbirine güven vermelidir.
Peygamber (as):
“Ey insanlar, kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve merhametle muamele ediniz! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve namuslarını, Allah’a söz vererek helal edindiniz!” Buhari:10/398) buyurmuş kocaların dikkatini çekmiştir.
Erkek, evin geçimini sağlamakla yükümlüdür. Ev işlerinde de eşinin yardımcısıdır.
Bir hadiste: “En hayırlınız, hanımlarına karşı en hayırlı olanınızdır” buyrulmuştur. (İbn-i Mace, nikah:50)
Buna göre erkek kabalık etmemeli, kötü söz söylememelidir. Eşine el kaldırmamalıdır. Hanımlarını döven erkekler hayırlı erkekler değildir.
Peygamber (as) “Sizden biriniz akşam beraber olacağı hanımını dövmesin.” (R. Salihin:272) diye emretmiştir.
Erkeğin en önemli görevlerinden biri, aile fertlerine helal lokma yedirmesidir. Diğer önemli görevde ailenin namusunu korumasıdır.
Ev, günah evi, israf evi olmamalıdır.
Kadın ve erkek birbirinin sevmediği, istemediği kişilerle yakınlık kurmamalıdır. Konuşmasında, gülmesinde, giyiminde ölçülü olmalıdır. İffet ve namusunu korumalıdır. Şüpheye, kıskançlığa yol açacak hallerden kaçınmalıdır.
Eşler ailenin sırlarını başkalarına anlatmamalıdır.
Bunların hepsi edepli, hayalı kimseler içindir. Edep en değerli ziynettir. Edep, gözü, sözü ve gönlü harama kapatır.
“Allah korkusuyla günah ve edepsizliğe sırt çevirip, iffetini koruyanlar, hiçbir gölgenin bulunmadığını günde Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenmekle müjdelenmiştir. (Buhari zekat:16)
Peygamber (as), aile hayatına büyük önem vermiştir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da örnek olmuştur.
Ümmetine nikahlı yaşamayı emretmiştir. “Nikah benim sünnetimdir. Kim sünnetimle amel etmezse, benden değildir” demiştir. (İbn-i Mace, nikah:1)
“Nikahı ilan edin tef çalın” demiştir.
Aile yuvasının uzun ömürlü olması için ölçüler koymuştur.
Evliliğin geciktirilmemesini tavsiye etmiştir. Evlenemeyenlere yardımcı olunmasını emretmiştir.
Kadınlarla iyi geçinme konusunda:
“Hiçbir inanmış erkek kadına buğz etmesin” (R. Salıhın:275) buyurmuştur.
Hanımları dövenleri kınamıştır. (Age:278)
Kadınında kocasına itaat etmesini tavsiye etmiştir.
Kendisi de evde mütevazi bir hayat yaşamıştır. Evde güçlük çıkarmamıştır, ev halkına, ev işlerinde yardımcı olmuştur. En iyi eş, en iyi aile reisi, örnek baba, şefkatli dede olmuştur. Allah Rasulü, ev halkına karşı çok merhametli davranmıştır. Kaba kırıcı olanları kınamıştır.
* * * * *
h) Boşanmada:
Edep ve adaba uymadan nefsi istekler doğrultusunda kurulan aile yuvaları, ne yazık ki uzun ömürlü olmamaktadır.
Bunun yanında düşmanın hedefi ailedir. Milletimizi yok etmek, Anadolu’ya sahip olmak isteyenler Türk ailesine, İslam dinine ve gençliğimize asırlardan beri saldırmaktadır.
İçten ve dıştan saldırılar sonunda her geçen yıl boşanmalar artmakta aile bağları zayıflamaktadır. İnsanlar nikah sorumluluğundan kaçmaktadır. Başıboş yaşamak, istediği ile sorumsuzca yaşamak insanımıza daha cazip gelmektedir.
Ömür boyu diye yola çıkanlar birkaç ay sonra ne oldu ki, şiddetli geçimsizlik diye mahkemeye başvuruyor. Kanlı bıçaklı oluyor. Medyanın yayınları, diziler, filmler, moda, taklit, manevi değerleri yıktı. İffet, namus, haya yok oldu. Gayri meşru hayat, flört, zina çağdaşlık oldu.
Aileyi ayakta tutan ayıp, günah, haram kavramları anlamını yitirince, aileyi ayakta tutacak değer kalmadı.
Biraz kırgınlık anlarında ilk akla gelen boşanma oluyor.
Aile hayatını, namuslu ve becerikli insanlar devam ettirir.
Empati eksikliği ailedeki sen-ben çekişmesi sevgi saygıyı yok ediyor.
Eşlerin birbirine sabır ve tahammül gösterecek olgunlukta olmaması, boşanmaları arttırıyor.
Kadınların sokağa, iş hayatına atılmalarıyla eve, eşe bağlılık azaldı.
Şimdiki yeni kurulan aileler anne baba ile ilişkiyi kesiyor. Böyle olunca geçimsizlik anında devreye girip durumu düzeltemiyorlar.
Sorumsuz erkeklerin kabalaşması, dövme olayları, aile içi kavgalar aileyi bitirmiştir.
İslam dini aile yuvalarının yıkılmaması için iki taraflı tedbir almıştır. Bunlara uyulmuyor. Eşitlik, reislik, senin, benim anlayışı ile kadın tahrik ediliyor.
Müstehcenlik, serbestlik, kıskançlık doğuruyor.
Eşlerin yabancılarla sarılıp öpüşmesi, tokalaşması, karışık yaşayış, birbirine isimleri ile hitap etmesi güveni sarsmaktadır.
Alkol, kumar gibi alışkanlıklar ortak sorumlulukların yerine getirilmesine mani oluyor.
Evliliğe üçüncü şahısların girmesi halinde iş çığırından çıkıyor.
En önemli şey, bir evde dini hayat yaşanmıyorsa, Allah korkusu olmaz. Acıma olmaz. Merhamet olmaz, şeytan her an münakaşa edecek, didişecek problemler icat eder.
Eskiden boşanma bilinmiyordu 60-70-90 yıl aynı yastığa baş koyuyordu. Bunun sebebi onların dindarlığı idi. Çünkü boşanma sebeplerini din yasaklamıştır. Günah, haram demiştir.
Boşanma helal olmayan mubahtır. Geçerli bir sebep olmadan boşanma veballi bir iştir.
Geçerli sebep ne olabilir?
- Sonradan ortaya çıkan hastalık,
- Eş iktidar sahibi olmayıp tatmin edemiyorsa,
- Evi terk ve dört ay haber alınamıyorsa,
- Ağır hapis cezası,
- Kötü muamele cana kast varsa,
- Zina olayı olmuşsa,
- Koca ahlaksız ısrarda bulunuyorsa,
- Eş dinden çıkmış, dini inkar ediyorsa,
- Erkeğin evin giderini temin gücü yoksa, sorumluluklarını yerine getirmiyorsa,
- İyi olmayan bulaşıcı hastalık varsa,
Haksız yere iftira atmak, boşamak zulümdür. Unutulmamalıdır ki, eşler başta iyi günde de, kötü günde de diye yuva kurarlar.
Kadın hayızlı iken boşanmaz. Başkası ile ilişki için boşanma haramdır.
Boşanma sözcükleri nelerdir?
Nikah imana bağlıdır, iman giderse nikah da gider.
Sarhoşun söylediği boşama sözü nikahı götürür. Sarhoşluk mazeret sayılmaz.
Nikah şartı olarak kadın boşama yetkisi aldıysa, geçerli sebep olunca eşini boşayabilir.
Erkek: Seni boşadım,
Seni boşuyorum,
Sen benden boşsun, boş ol diye aynı anda üç defa söylese de bir boşama sayılır.
Birinci ikinci boşamalardan dönüp nikah tazelenir. Ama üçüncü boşamadan dönülmez. Kadın kendi arzusu ile başkası ile evlenir ondan da boşanırsa, onunla tekrar nikah kıyılabilir.
Bunda anlaşma, hile olmaz.
Bir önemli şeyde kendini bilmeyen sinir hastası, sara hastası, büyük acı çekenin, aşırı derecede bunalımda olanın boşaması geçersizdir.
Bir insan dünyalar kadar boş ol, boşsun dese bir boşama sayılır.
Eşini boşamaya yemin eden, yemin keffareti verir, boşama yoluna gitmez.
Nikah ciddiye alınmalı, ikide bir boşanma akla gelmemeli, boşanma sözcükleri söylenmemeli aile korunmalıdır. Boşanma son çare olmalıdır.
Boşanma nasıl olur?
- Erkeğin boşaması ile olur
- Eşin ölümü ile olur.
- Boşama yetkisi olan kadının boşaması ile olur.
- Zina eden kadın boş olur.
- Erkeğin dört aydan fazla yaklaşmamaya yemin etmesi ile olur.
- Eşin dinden çıkması, inkarı ile olur.
- Eşini annesinin, kız kardeşin, mahrem yerine benzetmekle olur. (Mücadele suresi :1-4)
- Boşama telefonla da, mektupla da olur.
- Engellinin işareti ile boşama olur.
- Zorla, baskı tehdit altında boşama geçerli olmaz.
- Süt kardeş oldukları ortaya çıkarsa, boşanma olur.
- Mahkemenin boşaması kesin boşanmadır. Anlaşmalı da olsa beraber yaşayamazlar.
- Kayın valideye, baldıza, hanımın hala ve teyzesine cinsi ilgi duyması ve ilişkisi ile boşanılmış olur.
- Küfre götüren söz ve davranışlar nikahı düşürür. Çünkü nikah imana bağlıdır.
Boşanma, hoş olmayan bir şeydir. Boşanmak kimseyi mutlu etmez; yuva yıkılıyor. Çocuklar zarar görüyor. İki taraf da belki günaha giriyor. Bu konuda toplumdaki kötü örnekler göz önünde bulundurulmalıdır.
Evlilik, bilhassa kadın için büyük bir nimet ev barınaktır. Boşanan kadına “dul” gözü ile bakılır.
Boşanma, bulaşıcı hastalık gibi yayılmamalıdır.
Boşanmaların çoğu vebalsiz boşanma olmuyor. Daha çok gizli ilişkiler, ikinci evlilikler oluyor.
Biraz rahata erenin gözü dışa kayıyor. Şaşı oluyor; evini, yavrularını görmüyor. Gizlice dini nikah kıyılıyor. Gizli nikah olmaz.
Nikah üstüne nikah her zaman caiz değildir. Kadın için hiç caiz değildir.
İlan edilmeyen gizli nikah caiz değildir.
İkinci evlilik için şartlar nelerdir?
- Zaruret olması gerekir.
- Eşin, çocukların rızası alınmalıdır.
- Nikah ilan edilmelidir.
- Eşler arasında adalet uygulanmalıdır. Bu adalet iki eş arasında tam gerçekleştirilemeyeceğine göre ikinci evlilik geçerli değildir.
Sonuç olarak; mazeretsiz boşanma inançsızlık hastalığıdır.
Peygamber (as): “Kişinin ailesini ihmal etmesi, ona günah olarak yeter” buyurmuştur. (R. Salihın:293)
Bir husus da başkasının yuvasını yıkmamak lazım. Yuva yıkanın yuvası yıkılır.
Peygamber (as):
“Başkasının iffetine, namusuna dokunmayın ki, kendi kızlarınız ve hanımlarınız namuslu kalsın” buyurmuştur. (Seçme hadisler:143/11)
Dikkat edilirse yapılan faaliyetlerle kadın, erkeğin karşısına feminizm oyunu ile dikiliyor. Kadın hakları, aile reisliği, eşitlik teraneleri, ile kadın sıcak aile yuvasından koparılıyor. Teşhircilik, flört oyunları ile de erkek yuvadan uzaklaştırılıp, yuvalar yıkılıyor.
Boşanma oranları azaltılmalı, aile yuvalarına sahip çıkılmalıdır.
Sık sık evimizdeki beyaz eşyaları, klima, kombi gibi kullandığımız şeyleri ve arabamızı bakımdan geçiriyoruz da evliliğimizi hiç bakıma alıyor, gözden geçiriyor muyuz?
Unutmayın bu olay, aile yuvasının ömrünü uzatacaktır.