AHLAKIN KAYNAĞI
Ahlakın kaynadığı dindir. Korkunun, baskının kanunun kanun adamının koyduğu ahlak kuralları hem geçici hem de değişkendir. Böyle kurallara insanlar isteyerek uymazlar.
Kanunların uygulanması da apayrı bir konu. Napolyon der ki: “Ahlakın olmadığı yerde kanun bir şey yapamaz.”
Kanun, insanların düşünce ve niyetleriyle ilgilenmez.
Kanun, bilirse bulursa ve yakalarsa cezalandırır. Bazen suçsuz insanı bile cezalandırır, yanılabilir.
Kanun, iyiliğe teşvik etmez. “Ahlaklı olun” demez.
Ahlaklı olmayı emreden, bunun için kurallar koyan, ahlaklıya mükafat veren dindir.
Din karşılıksız iyiliği emreder. Din, faydacı insan olmayı insanı olgunlaştırmayı emreder. Her zaman her yerde ahlaklı olmayı emreder.
- “Kendisi için istediğini başkası için istemeyen kamil mü’min değildir” der.
- “Müslüman, elinden dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir” der.
-“En hayırlınız insanlara en çok faydalı olanınızdır” der.
Dinde ölçü: “Allah biliyor allah görüyor, allah soracak” olmalıdır.
J. J. Reusseau’nun dediği gibi: “İnsan, allaha inandığı ölçüde faziletlidir.”
Emil adlı eserinde de: “Allaha inanmadan da bir insanın faziletli olabileceğini zannediyordum. Ne kadar yanılmışım” der.
Ahlak, yaptırım gücünü dinden alır.
Kant’ın dediği gibi “Eğer din olmasaydı, insanlar onu icat ederlerdi.”
İslamda ibadet, insanı kötü ahlaktan ayıramıyorsa o ibadet ibadet sayılmaz.