AHİRETE İMAN
Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Bu dünyanın da bir sonu vardır. Bir gün bu dünya hayatı son bulacak ve ahiret hayatı başlayacaktır.
Tarihe bakıldığı zaman ölüm ötesi inancı her toplumda vardır.
Ahiretin kelime manası da son, sonra olan veya dünyanın sonu demektir.
İsrafil (as) ın Sǔra üflemesi ile dünya hayatı sona erecektir. Tekrar üflemesi ile de ruhlar cesetlere dönecek ve diriliş olacaktır.
Kur’an’da şöyle ifade edilir:
- “Sǔra üflenince göklerde ve yerde bulunanlar baygın düşer. Sonra
Sǔra bir daha üfürülünce hemen ayağa kalkıp bakışmaya başlarlar.” (Zümer:
68)
- “Öldükten sonra diriltme, ilk yaratılıştan daha kolaydır.” (Rum: 27)
İnanan içinde, inanmayan için de kıyamet kopacak ve hesap günü gelecektir.
Ahiret “yok” demekle yok olmaz. Akşam yatıp sabah kalktığımız gibi kabirlerden kalkılacak. İlk baharda ağaçların canlanması gibi ölüler canlanacak.
Kur’an’da şöyle anlatılır:
- “Yeryüzündeki Allah’ın eserlerine bir bak, yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz allah ölüleri de öyle diriltecek. O, her şeye kâdirdir.” (Rum: 50)
Bir sahabi diyor ki:
- Ya Rasülellah! Allah ölüleri nasıl diriltecek? diye sordum. Şu cevabı verdi:
- Sen hiç kurumuş iken geçtiğin bir yerden yemyeşil olduktan sonra da geçtin mi?
- Evet geçtim, dedim. Bana:
- İşte yeniden diriliş de böyle olacak. Allah ölüleri de bu şekilde diriltecek, buyurdu.
Ahiret, insanın ölümü ile başlar. Kabir hayatı ile devam eder. Tekrar dirilişten sonra mahşer, hesap, mizan, sıraat, şefaat, cennet veya cehennem gibi devreler vardır.
a) Kabir Hayatı
Kabir hayatı, ölümle kıyametin kopması arasında bir hayattır.
Kötü insan için kabir: “Senden hoşlanmadım” der, daralır ve cehennem çukuru haline gelir. Bunu Hz. Peygamber (as) şöyle ifade etmiştir: “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizi Zühd: 4)
Bir hadislerinde de şöyle buyurmuştur:
- “Kabir ahiretin ilk durağıdır. Eğer insan kabir azabından kurtulursa, gerisi kolaylaşır. Ben, mezardan manzarası daha korkunç olan bir yer görmedim.” (Age:5)
İnsan kabre iyi hazırlanmalıdır. Çünkü kabirde azap vardır. “Azaptan birisi şudur: onlar sabah akşam arz olunacaklardır. Firavun hanedanının azabın çetinine sokun” denilecek, ayeti buna delildir.
İbni Abbas der ki: Allah Rasülü iki kabrin yanından geçerken şöyle dedi: “İkisi de azap görüyor. Biri küçük abdest bozarken sakınmaz ve temizlenmezdi. Diğeri ise laf getirir götürür, insanların arasını bozardı.” (Buhari: 4/55) Buna göre kabir azabı vardır.
İlk hesap kabirde olacaktır. Bunu peygamber (as) şöyle haber vermiştir.
- “Kabirde iki melek gelir. Rabbin kimdir? Derler. Dinin nedir? Derler. Kafir ise bu sorulara “bilmiyorum” cevabını verir. Onun cevap vermeye gücü yetmez.” Dünyada rabbini bilen kabirde: “Rabbım Allah” diyecek. Dinim İslâm, Rasulüm Muhammed (as) diyecek. Kitabım Kur’an diyecek. Kabir azabından kurtulacak. Melekler onu cennete hazırlayacaklar. Cennet elbisesi giydirecekler. Kabri genişletecekler, cennet bahçesine çevirecekler. Kabirden cennete pencere açacaklar. O pencereden cenneti seyredecek ve cennetten güzel kokular gelecek.
Bir hadiste şöyle buyrulur:
- “Ölü kabirden yeri neresi ise orayı görür durur.” (Ramuz el-Ehadis: 112/4) “Hiçbir gün yoktur ki, kabir ehline cennet ve cehennemdeki yeri gösterilmesin.” (Age: 565/5)
b) Berzah:
Berzah, ruhların bedenden ayrıldıktan sonra tekrar dirilişe kadar eğleştiği âlemdir. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra başka bir bedene geçmez, orada burada dolaşıp durmaz. Çağırmakla gelmez. Hesap gününe kadar berzah denilen yerde bekler.
Ruhlar berzah aleminde dünyadaki iyi veya kötü yaşayışa göre ya huzur içinde ya da azap içinde kıyameti bekler.
Kur’an’da ruhların berzah âleminden ayrılamayacağı şöyle bildirilmiştir:
- “Azabı gördüğünde: “Keşke benim için dönme imkânı bulunsa da iyilerden olsam!” diyeceği günden sakının.” (Zümer: 58)
- “Müşriklerden birine ölüm gelip çattığında: “Rabbim beni geri gönder de boşuna geçirdiğim dünyada iyi şeyler yapayım. Hayır bu onun ağzından çıkan boş bir laftan ibarettir. Onlar için yeniden dirilecekleri güne kadar süren bir berzah vardır.” (Mü’minun: 99 – 100)
c) Sırat:
Sırat, cehennemin üzerinde kurulu bir köprüdür. Kaygandır. Engellerle dolu, kıldan ince ve kılıçtan keskindir.
Herkes bu köprüden geçecektir. İyiler kuş gibi, rüzgar gibi gecip gidecek. Kötüler ise o köprüden düşüp cehenneme boylayacaktır.
Kur’an’da: “İçinizden oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur.” (Meryem:
71) buyrularak herkesin sırattan geçeceği haber verilmiştir.
Sıratta yedi yerde insanın sorguya çekileceği bildirilmiştir:
- İmandan,
- Namazdan,
- Zekattan,
- Oruçtan,
- Hacdan,
- Cünüplükten,
- Ana baba hakkından. Bu yedi geçitten hesap vermeden geçilmeyecektir. Ancak cevap veren geçebilecektir. (Bak. Mehmed Zahid Kotku, Ehli Sünnet Akaidi: Sayfa 35)
- Haşr:
Dirilişten sonra sıra büyük toplanmaya gelir. Bu toplanmaya ve toplanma zamanına, yerine haşr denir.
Ölümden sonra diriliş sırasında hayvanlar dahil bütün canlılar diriltilip bir araya getirilecektir. Hayvanlar sorumlu olmadığı için haklarını alıp toprak olacaklardır. Hatta onların bu durumunu gören bazıları: “Keşke ben de toprak olsaydım,” diyecek. (Nebe: 40)
Burada kim ne yaptıysa onun hesabını verecek, hak sahiplerine haklarını ödeyecek. Kime uyduysa, kimi sevdiyse onunla beraber olacaktır.
Cenab –ı Allah şöyle bildiriyor:
- “Kıyamet gününde toplulukları önderleri ile beraber çağırırız.” (İsra: 71)
- “Firavun, kıyamet gününde adamlarına öncülük eder. Adamlarını cehenneme götürür.” (Hud: 98)
- “Zalimler, keşke peygamberle birlikte yol tutsaydım” diyecektir. (Furkan: 27)
Kıyamet günü korkunç bir gündür insan en çok sevdiklerinden bile kaçacaktır. Mahşer yeri çok sıcak ve herkesin kendi derdine düştüğü büyük imtihan günüdür.
- “O gün her şey yapılanlara şahitlik edecektir.” (Fussılat: 20)
- “Eller ayaklar şahitlik edecektir.” (Yasin: 65)
-“İnanan ve salih ameller işleyenler için herhangi bir korku olmayacak, onlar üzüntü çekmeyecekler Allah onları mükafatlandıracaktır.” (Bakara: 62)
- “İnanmayanlar için acı ve ızdırap verici azap vardır.” (İsra: 10) buyrularak böyle bir hesap günü için insanlar uyarılmıştır.
Bazı insanlarının durumunu da peygamber (as) şöyle haber vermiştir:
- “Kıyamet günü içki içen alnında “Allah’ın rahmetinden mahrumdur” yazılı olarak gelir. Faiz yiyen alnında: “Allah’ın yanında değeri yoktur” Yazısı ile gelir. İnkarcı da alnında: “Ya kafir cehennemdeki yerine hazırlan” yazılı olarak gelir.” (Ramuz el Ehadis: 508/1)
Kıyamet gününde kimsenin kimseye faydası olmaz. Hatta insanı kandıran, aldatan şeytan bile bir kenara çekilir. Kıs kıs güler. “Ben onu sapıtmadım, o kendi sapıklık içindeydi” der, suçu üzerinden atar.
- Mizan:
Mizan, iyi ve kötü amellerin tartılmasıdır. Kur’an’da bildirildiğine göre:
- “Kıyamet günü doğru teraziler kurarız. Kimse haksızlığa uğramaz…” (Enbiya: 47)
- “Amelleri ağır gelenler hoş bir hayat içinde olacaklar, iyilikleri hafif gelenler ise kızgın ateş çukurunda olacaklardır.” (Karia: 8 – 11)
Bir şey zerre miktarınca da olsa değerlendirilecek ve insanların yerleri belirlenecektir.
İğneden ipliğe her şeyin hesabı sorulacak, hak sahipleri haklarını alacak, iyilikler kalmayınca hak sahibinin kötülükleri hak gasp edenlere verilecektir. Böylece herkes ne ektiyse onu biçecek ve yaptığının karşılığını bulacaktır.
- Cennet:
İnananlar için cennet ödül yeridir. Mutluluk yurdudur. Kur’an’da: “Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır” buyrulmaktadır. (Al –i imran: 133) İslam peygamberi cenneti:
- “Cennet en güzel nimetlerin ihsan edileceği ebedi hayat yeridir” diye tarif etmiştir. ayrıca cennet ehlinin yaşları 33 olacağını, vücudunun kılsız, yüzünün sakalsız, gözlerinin sürmeli olacağını, gençliklerinin yok olmayacağını ve elbiselerinin eskimeyeceğini haber vermiştir. (İ. Canan, Hadis Ans: 14/263
- Cehennem:
İnanmayanların, bağışlanmayanların ve şefaat olunmayanların yaptıklarının karşılığını göreceği azap yeridir.
İnanıp da günahkâr olanlar, günahları kadar cehennemde kalacaklardır.
Kur’an’da: “Cehennem kafirler için hazırlanmıştır” buyrulur. (Al –i imran:
131)
Kur’an’a göre cehennem, yer altı zindanıdır. İçi ateş dolu çukurdur. Cehenneme girenler ateşten elbiseler giyeceklerdir.
Cehennemdeki azap suçlara göre değişik olacaktır.
- Cennet ve Cehennem nerededir?
Cehennemin nerede olduğu Kur’an’da ve peygamber (as) tarafından bildirilmemiştir. Biz Müslümanlar olarak varlığına inanırız.
Cennet de cehennem de Allah tarafından yaratılmıştır. Yani şu anda mevcuttur.
Kur’an’da: “Hazırlanmış cennete koşun” (Al –i İmran: 133). “Kafirler için hazırlanmış cehennem ateşinden sakının” (Al –i imran: 131) emri vardır.
Peki nerede bunlar? denecek olursa, biz cennetin ve cehennemin nerede olduklarını bilemeyiz. Bugün gökyüzünde göremediğimiz, ışığı dünyamıza henüz gelmemiş yıldızlar var. Onları bile göremiyoruz. Ama haberini alıyoruz. Sevgili peygamberimiz miraca çıktığında sidret’ül müntehada cenneti ve cehennemi görmüştür. Hatta azap görenleri bile görmüş ve anlatmıştır.
Kur’an’da şöyle bildirilir: – “And olsun onu, sidretül – müntehanın yanında önceden de görmüştü. Cennetü’l – me’vada onun yanındadır.” (Necm: 13 – 15)
ı) Havz –ı kevser:
Kur’an’da: “Biz sana kevseri verdik” (Kevser suresi: 1) buyruluyor.
Hz. Peygamber (as) ın ifadesiyle: “Benim havzım bir aylık yoldur. Onun suyu sütten daha beyazdır. Onun kokusu miskten daha güzeldir. Ondan içen bir daha susamaz.” (Buhari : 81/52)
Kevser, bol nimet demektir. Ayrıca cennette bir havuzun adıdır.
Rabbım, havz –ı kevserden içenlerden etsin.
i) Şefaat:
Tevbe suresi: 128. ayete göre ümmetine çok düşkün bir peygamberimiz var.
Diğer peygamberler nefsi nefsi dediği bir ortamda Allah Rasulü ümmeti ümmeti diyecektir.
Peygamberimiz rahmet peygamberidir, şefaat peygamberidir.
Peygamberimiz: “Kim şefaati yalanlarsa ona nâil olmaz” buyurur.
Peygambere: – Kıyamet günü şefaatine kimler nail olacak? Diye sorulmuş. O da:
- Şefaatime en çok mazhar olacak kimse, cani gönülden kelime –i şehadet getiren kimsedir, cevabını vermiştir.
Hz. Peygamberin şefaati inanlaradır. Ayrıca şefaatine inanmayana şefaat yoktur.
Kur’an-da: “Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat vardır.” (Enbiya: 28) buyrulur.
Kıyamette, Kur’an şefaatçidir. Oruç şefaatçidir. Peygamber şefaatçidir.
Şehid, sabi çocuk ve izin verilirse, veli kullar şefaat edecektir. Ancak yardımın kaynağı Allah’tır. Kur’an-da: “Yardım ancak Allah’tandır” buyrulur.
Şefaate nail olabilmek için:
- İman etmiş olmak,
- Şefaati hak etmek,
- Şefaate layık olmak,
- Şefaate inanmak, şarttır.
Hz. Peygamber: Kıyamet günü ümmetime şefaat edeceğim. Ben şefaat ederken zebaniler gelecek, ümmetimden bazılarını alıp alıp cehenneme götürecek. Ben: “Ya Rabbi! Onlar benim ümmetimden” diyeceğim. Bana:
“Senden sonra onların neler yaptığını sen bir bilsen!” denilecek, buyrulmuştur.
Buna göre; bid’at işleyen, sünnetten ayrılan kimse şefaate nail olamayacak, zebaniler onu alıp götürecektir.
Kur’an-da şefaate nail olabilmek için şefaat edenin de, şefaate nail olanın da Allah’ın hoşnut olduğu kimse olması lazımdır. (Bak: Enbiya: 28 + Taha: 109)
Peygamberimizden bir uyarı şöyle:
- “Kıyamet gününde dinde değişiklik yapana “Benden uzak dur”
diyeceğim.” (Büyük Hadis Külliyatı: 5/392)
Bir uyarı da bizden:
- Müslüman, peygamberimizin şefaatine güvenip gaflete dalmamalı; korku, dua ve ümit içinde olmalıdır.
Rabbim bizi peygamber (as)ın sünnetinde ve şefaatinden ayırmasın.
j) Sorgu – Sual
Dünya bir imtihan yeridir. Hepimiz tekrar bir daha girme fırsatı olmayan imtihandayız. Bu sınav zorunlu, herkes girecek. Kaçmak yok, torpil yok. Bu imtihanı kaybetmekten çok korkmalıyız. Çünkü imtihanı kazanamazsak, cenneti kazanamayacağız, demektir. Bu da en büyük kayıptır.
Allah kimin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. (Mülk: 2)
Müslümana “Cennete koşun!” talimatı vardır. (Al –i imran: 133) “Yarışırcasına hayra ve hayır işlerine koşun!” emri vardır. (Bakara: 148)
Unutmayalım öldükten sonra yüce yaratıcı olan Allah herkesi diriltecek ve hesaba çekecek. O gün saklı gizli hiçbir şey kalmayacak, her şey ortaya çıkacaktır.
İnsanlar her şeyden sorguya çekilecek; “diller, ayaklar ve eller yaptıklarına şahitlik edecek.” (Nur: 24)
Allah kameraya alır gibi her şeyi belgeliyor, itiraz yok. Ayrıca Kiramen
Katibin adlı yazıcı melekler de fişliyor, ne varsa deftere geçiriyor. Bu her şeyin kaydedildiği defter insanın önüne açılacak. “Amel defteri sol tarafından verilenler, derhal yok olmayı ister ve alevli ateşe girerler.” (İnşikak: 7 – 12)
Bir hadiste bildirildiğine göre; “Kıyamet gününde öncelikle beş şeyin sorgulaması yapılacaktır:
- Hayatı nerede ve nasıl geçirdin?
- Bilgini nerede kullandın?
- Malını nereden kazandın?
- Malını nereye harcadın?
- Gençliğini, sağlığını ne şekilde yıprattın?” (Tirmizi, kıyamet: 2532) Bu sorulara cevap istenecektir.
Bir başka hadiste de şöyle haber verilir:
- “Allah azabı en hafif olan cehennemliğe sorar.”
- “Eğer dünya her şeyi ile senin olsaydı, şu azaptan kurtulman için verir miydin?” O kişi:
- “Evet” der. Ona şöyle denilir:
- “Senden çok daha azı istenmişti!” (İ. Canan Hadis Ans: 14/223) Evet, yaratan, yaşatan, rızıklandıran ve öldürüp tekrar dirilten Allah soracak:
- Farz kıldığım şeyleri ne yaptın?
- Vacip kıldıklarımı ne yaptın?
- Sana kurtarıcı, yol gösterici olarak gönderdiğim peygamberime uydun mu?
- Benim rızam için ne yaptın?
- Kullarım için ne yaptın?
İnkâr, isyan ve günahlar içinde olana da diyecek ki:
- Bunlar ne? Ben seni bunun için mi yarattım? Haydi ver verebilirsen hesabını…
büyüklerimiz bir günün muhasebesini yaparken şöyle sorular sormuşlar:
- Bugün Allah için ne yaptın? Neyi terk ettin?
- Bugün ne kazandın, ne kaybettin?
- Bugün sıratı geçtin mi, cenneti kazandın mı? Yoksa cehennemi mi kazandın?
- Kabre girmeye, kabir sorularına hazır mısın?
- Mahşer hesabına hazır mısın?
- Bugün kurtuldun mu, battın mı?
- Baban, anan nerede? Öldüler. Peki onlardan ders aldın mı?
- Bugün biraz daha ihtiyarladın, mezara bir adım daha yaklaştın. Peki bundan ne gibi ders çıkardın?
- Bugün amel defterini nasıl açıp, nasıl kapattın?
- Bugün hangi davete icabet ettin?
- Sana 24 saati karşılıksız verene kaç dakika ayırdın?
- Bugün kaç gönül kazandın, kaç gönül yıktın?
- Bugün öleceğin aklına geldi mi?
- Bugün hiç Allah’a yöneldin mi? O’na kavuştun mu? O’nunla konuştun mu? Yoksa işim çok deyip unuttun mu?
Bu bir günün hesabı. Ya günlerin, ayların, yılların ve ömrün hesabı nasıl verilir?
k) Hesaplaşma:
Kıyamet günü mükafat da, ceza da tastamam veirlecektir. Halk arasında boynuzlu koyundan boynuzsuz koyun hakkını alacaktır. İnancı her zaman var olmuştur.
Allah (c.c) şöyle bildirir:
- “Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size mutlaka ödenecektir.” (Al –i imran: 185) Dünyada bazı şeyleri Allah’a havale edenler haklarını tastamam alacaklardır. Hatta günahları bile karşı tarafa verilecektir.
Hz. Peygamber soruyor:
- Müflis kimdir? Cevap verirler:
- Parası olmayan, derler.
Hz. Peygamber: “Müflis, namaz, oruç ve bazı iyi amellerle geldiği halde, falana sövdüğü, falana iftira ettiği, felanın hakkını yediği, haksızlık yaptığı için iyilikleri hak sahiplerine dağıtılan kişidir. İyilikleri tükenir hak sahiplerinin hakkı kalırsa, onların günahları alınıp ona yüklenir. Sonra da cehenneme atılır. İşte iflas eden kimse budur.” (Müslim, birr: 60) buyurur.
Demek ki, kul borcundan son derece sakınılacaktır. Belki azıcık borç ve hak yüzünden pek çok ibadetin sevabı uçup gidecektir. Bu yüzden peygamber (as) üzerinde kul borcu olanın ödeninceye kadar cenaze namazını kılmaz, cenazeyi defnetmezdi.
Kendindekine razı olup başkasının hakkına tecavüz etmeyen kıyamet gününde sıkıntıya düşmeyecektir. Ahirette huzur isteyen, bu dünyada günahtan, haramdan ateşten kaçtığı gibi kaçmalıdır ki, cehennem ateşinden korunsun.
Aslında cehennemde odun da yoktur, ateş de yoktur. İnsanlar odunu ve ateşi kendisi götürür. Cennette de aslında güzellikler ve güller yoktur. Cennete gidenler, güzellikleri ve gülleri kendileri götürür.
Bir sahabi Hz. Peygambere hizmette bulunur, onu memnun eder. Bunun üzerine peygamber (as) sorar:
– Ne istersin?
O sahabe cevap verir:
- Cennette seninle beraber olmak isterim, Ya Rasulellah.
Peygamber (as) ona şöyle der:
- Öyleyse namazı güzel kılmakla bana yardımcı ol, buyurur. (Müslim, salat: 226)
İnsanı cennete de cehenneme de götürecek kendi amelleridir. Bir insanın dünyadaki yaşayışına göre hakkı cennetse ona cennet verilir. Cehennemse ona da cehennem verilir. Kimseye haksızlık ve adaletsizlik yapılmaz. Hak etmeden cennet beklemek Allah’ın adaletine ve cennetliklere haksızlık olur.
l) Cennetlikler Allah’ı nasıl görecekler?
Bizim gözümüzün yapısı Allah’ı görmeye müsaid değildir. İnsanın gözü maddeyi görür. Allah madde değildir.
Kur’an-da: “O’na gözler erişemez” (Enam: 103) buyrulur.
Kafa gözü ile göremediği gibi kalp gözü ile de rüyada da kimse Allah’ı göremez. Çünkü allah mekandan ve şekilden münezzehtir. Ömer Nesefi: “gördüm” diyen küfre girer, der. (Akaid: 90-91-211)
Mü’minler ancak ahirette göreceklerdir. Kafirler orada da
göremeyecektir. Çünkü Allah onları kör olarak yaratacaktır. (Taha 124 – 127)
Hz. Peygamber: “Siz ahirette dolunayı gördüğünüz gibi Allah’ı göreceksiniz.” (R. Salihın: 2/1055) diye bildirmiştir.
Miraçtan döndüğünde:
- Allah’ı gördün mü? diyenlere:
- O bir nurdur. O’nu nasıl göreyim, demiştir. Ve: – “Allah’ı dünyada görmek hiç kimseye mümkün ve muvafık değildir.” (İ.
Canan, Hadis Ans: 17/1328) buyurmuştur.
Kur’an-da: Musa peygamber görmek isteyince A’raf 143. ayette: “Sen beni göremezsin” dendiği bildirilmektedir.
Kıyamet 22 – 24: “Öğünde yüzler parlak olduğu halde Rabbine bakacaktır. Nice yüzlerde somurtacaktır” diye bildirilmiştir.
Bu ayetten anlaşılıyor ki, Cenab–ı Allah dünyada görülemeyecek, ancak ahirette Allah’a inananlar apaçık O’nu göreceklerdir. Rabbim nur cemalini görenlerden etsin.